Batı Trakya Türkleri: Kültürel Mirasın Korunması ve Toplumsal Eşitlik Mücadelesi
Kaynak: AA, 28 Ocak 2024
Batı Trakya Türkleri, haklarını korumak ve yaşadıkları topraklarda özgürce var olabilmek adına 29 Ocak 1988'de ortaya koydukları direnişin ateşini canlı tutarak azınlık haklarını korumaya devam ediyor. İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 29 Ocak 1988 ve 29 Ocak 1990'da Batı Trakya Türklerinin, Yunan devletinin uyguladığı kimliksizleştirme politikalarına karşı ciddi direniş gösterdiğini hatırlattı.
Batı Trakya Türk toplumunun o güne kadar karşılaştığı hukuksuz ve özellikle uluslararası antlaşmalara aykırı uygulamalara karşı "barışçıl bir haykırma ve direniş" gösterdiğini belirten Trampa, hak arama mücadelesinde her zaman hukuk çerçevesinde hareket edildiğini vurguladı.
TÜRKSAM Haber Analiz
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla Batı Trakya’da yaşayan Türkler “ azınlık” statüsü kazanmıştır. Lozan Antlaşması’nın özellikle 37. ve 44. maddeleri uyarınca, bahsi geçen maddeler Türkiye’de yaşayan gayrimüslim azınlıkların haklarına ilişkin düzenlemeler içerirken, antlaşmanın 45. maddesi, Türkiye’nin gayrimüslim azınlıklara tanıdığı bu hakların, Yunanistan tarafından yaşayan gayrimüslim azınlığa da tanınmasını garanti almaya yöneliktir.
Lozan Antlaşması’yla Batı Trakya Türklerinin hakları korunmaya çalışılsa da bölgede ciddi hak ihlalleri yaşanmaya devam etmiştir. Bahsi geçen sürece göze attığımızda şunları söyleyebiliriz:
Yunanistan yönetimi, "Türk Azınlık" ifadesinin Lozan Barış Antlaşması’nda yer almadığını ileri sürerek, azınlığın etnik kimliğini tanımlama hakkını kabul etmemiştir. Lozan Barış Antlaşması’nın “Azınlıkların Korunması” başlıklı maddelerinde “Müslüman” tabiri kullanılmışsa da, antlaşmanın diğer hükümlerinde geçen “Türk” sıfatından ve konferans tutanaklarında yer alan beyanlardan, mübadele dışı bırakılan Batı Trakya’daki Azınlık mensuplarının Türk oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Bunu ek olarak, “Türk ve Rum ahalinin değişimine” dair Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Türkiye Yunanistan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi’yle” mübadeleye tabi olmayanlara verilen “etabli” belgelerinde, Batı Trakya’da kalanlar “Türk” ve İstanbul’da kalanlar “Rum” olarak tanımlanmaktadır.
Yunanistan makamları 1950’li yıllarda “Müslüman” yerine “Türk”, “Müslüman okulları” yerine ise “Türk okulları” ifadelerini kullanmaya başlamış, hatta dönemin Trakya Valiliği, 1954 ve 1955 yıllarında, azınlık için “Müslüman” yerine “Türk” kelimesinin kullanılmasını zorunlu kılan iki genelge yayımlamıştır. Yunanistan, 1970’lerde siyasi saiklerle bu politikasını değiştirerek, bu kez “Türk” yerine “Müslüman” kelimesinin kullanılmasını zorunlu tutmuştur.
1927’de kurulan ve Azınlığın en eski sivil toplum örgütü olan “İskeçe Türk Birliği”nin (İTB) isminde “Türk” kelimesi bulunduğu gerekçesiyle yasaklanması üzerine, bu konuda açılan dava ve benzeri gerekçelerle kurulmalarına izin verilmeyen “Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği” ile “Evros Azınlık Gençleri Derneği” (“azınlık” geçmesi nedeniyle) davaları, Azınlık mensuplarınca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmıştır.
AİHM, söz konusu üç davada Yunanistan’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) dernekleşme özgürlüğüne ilişkin 11. maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir. İskeçe Türk Birliği davasında ayrıca, AİHS’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine hükmetmiş ve bu çerçevede Yunanistan 8.000 Avro manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. Ancak Yunanistan hâlâ söz konusu kararları bütünüyle uygulamaya yanaşmamaktadır. AİHM kararının kesinleşmesi sonrasında kapatılma kararlarının kaldırılması ve eski resmi statüye kavuşulması amacıyla bahse konu dernekler hukuki mücadelelerini sürdürmektedirler.
AİHM tarafından alınan bu kararlara rağmen kapatılan derneklerin yeniden faaliyete geçmesinin sağlanamamasının yanı sıra isminde “Türk” kelimesi bulunan yeni derneklerin kurulmasına da izin verilmemektedir.
Yunanistan’ın AİHM kararlarını uygulamaması nedeniyle, AİHM kararlarının icrasının gözden geçirilmesinden sorumlu merci olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin gündeminde yer almaya devam etmektedir.
Sonuç olarak Batı Trakya Türkleri, Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan bir Türk topluluğu olarak zorlu süreçlerden geçmesine rağmen varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Batı Trakya Türkleri, tarih boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşmış ve kültürel olarak Yunanistan'ın çeşitli baskılarına maruz kalmış olsa da günümüzde, Yunanistan'ın resmi olarak tanıdığı azınlık gruplarından birisi haline gelmeyi başarmıştır. Özellikle, dil hakları, eğitim, kültürel ifade özgürlüğü gibi konularda zaman zaman sıkıntılar yaşayan Batı Trakya Türkleri, bu alanlardaki haklarını daha geniş çerçevede güvence altına almak adına çaba sarf etmektedir. Buradan hareketle bu haber analizine konu olan İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa’nın açıklamaları bu bağlamda değerlendirilmelidir.