Açık Hedef: Savaş Muhabirleri
7 Ekim günü başlayan İsrail-Hamas çatışması günler geçmesine rağmen şiddetli bir şekilde devam etmektedir. Bu savaşta binlerce kişi hayatını kaybederken, yaralanan ve rehin alınan yüzlerce kişi de bulunmaktadır. Bölgede hala büyük bir kargaşa hâkim olmakla birlikte siviller için güvenli bir alan değildir. Bu kargaşa ortamı, sivil halk ve bazı meslek grupları için tehlike arz etmektedir. Özellikle sağlık personelleri, basın mensupları ve bölgenin güvenliğini sağlamakla yükümlü kişilerin canlarını tehlikeye atarak görevlerini yerine getirmeye çalıştıkları görülmektedir. Savaş bölgesinden haberler veren ve canlı yayın yapan gazetecilere savaş muhabiri denmektedir.
Savaş muhabirleri çalışma sahasına gitmeden önce bir dizi önlemler alır. Bu önlemler bölgeyi tanımak, yerel bağlantılar kurmak, koruyucu ekipman kullanmak vb. bir takım ön çalışmalardır. Ayrıca bu meslek grubuna mensup kişiler ilgili konuda özel eğitime tabi tutulurlar. Bu noktadan sonra görev sahada ilerlemektedir. Gazeteciler bazen bölgedeki çatışmadan etkilenip yaralanabilir, hayatını kaybedebilir bazen de savaşan taraflar tarafından hedef alınabilirler. Bunun sebebi; ordular her zaman yaptıklarının görülmesi taraftarı olmayabilir. Savaş suçu işleyen taraflar elbette bunların görünür olmasından hoşlanmayacaktır. Sosyal medyanın kullanımının ve etkileşiminin her geçen gün artmasıyla sebebiyle basına yönelik negatif tutumlar ya da baskılanmalar kamuoyu tarafından görünür hale gelir. Bu da konu tarafları uluslararası kamuoyu nezdinde zor duruma sokabilir.
Gazetecilerin haklarını korumak için birçok kuruluş vardır. Bu kuruluşların temel amacı meslektaşlarının yaşadıkları sıkıntıları gözler önüne sermektedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü bunlardan biridir. Verilerine göre 2017 yılı sonu itibariyle, son 15 yılda binden fazla gazeteci öldürülmüştür.
İsrail-Hamas çatışmasının ilk günlerinden beri gazetecilerin yaşadığı sıkıntılar medyaya yansımaktadır. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından yapılan açıklamada, İsrail-Filistin çatışmasının gazetecileri ciddi derecede etkilediği belirtilmiştir. Açıklamada, hayatını kaybeden gazetecilerinin 19'unun Filistinli, 3'ünün İsrailli ve 1 gazetecinin de Lübnanlı olduğu bilgisi paylaşılırken, saldırıların başladığı günden bu yana 8 gazetecinin yaralandığı, 3'ünden de haber alınamadığı belirtildi.
CPJ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Sherif Mansour da "Gazetecilerin kriz zamanlarında önemli işler ortaya koyan siviller olduğunu ve savaşan taraflarca hedef alınmaması gerektiğini" bildirmiştir. Mansour, tüm dünyadan gazetecilerin yürek dağlayan çatışmayı haberleştirmek için büyük fedakârlıklarda bulunduğunu ve gazetecilerin güvenliğinin sağlanması gerektiğini vurgulamıştır.
Filistinli Gazeteciler Sendikası bölgedeki durumu ve gazeteciler hakkındaki sorunları bildirmektedir. Öldürülen gazetecilerin aileleri "İsrail'in Gazze'de gazeteciler ve ailelerinin yaşadığı yaklaşık 20 evi hedef aldığını ve evlatlarının mesleklerinin bedeli olarak öldürüldüğünü" söylemiştir. Bu söz üzücü ama gerçektir.
Bu savaşta gazetecilerin kasti bir şekilde hedef alındığı söylenmektedir. İsrail ordusu 2021 yılında, Gazze’de içinde Amerika merkezli haber ajansı Associated Press (AP) ile Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının ofislerinin olduğu yüksek katlı bir binayı vurmuştur.
2022 yılında, Al Jazeera'nin deneyimli muhabiri Filistin asıllı ABD vatandaşı gazeteci Şirin Ebu Akile işgal altındaki Batı Şeria'da görevini yaptığı sırada İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle vurularak öldürülmüştür. Özetle çatışmaların yoğun yaşandığı bölgelerde gazetecilerin hedef olabileceği bir gerçektir. Savaşın tarafları hukuka aykırı yaptıkları eylemlerin uluslararası toplum tarafından görüntülenmemesini isteyebilir. Bu nedenle de açık hedef haline gelebilirler. Taraflar gazetecilerin görevlerini yaptığını kabul etmeli, onları hedef haline getirmek yerine görüntülenmesini istemedikleri eylemlere son vermeliler.