Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Monşer Diplomasisi

Peşmerge Reisi Mesud Barzani, 25 Eylül 2017 tarihinde Kuzey Irak’ta bağımsızlık konusunda referandum düzenleyeceğini bütün dünyaya ilan etti. Barzani geçen ay Alman basınına yaptığı açıklamada, “Referandum bizim doğal hakkımızdır. Bu konu, Bağdat’la aramızdaki iç meseledir. İran ve Türkiye’yle hiçbir ilgisi yoktur. Bir ulusun kendi geleceğine karar vermek istemesinin, demokrasi ve insan haklarına aykırı hiçbir yanı yoktur. Bu referandumu yapmak için hiç kimsenin izin ve müdahalesine ihtiyacımız da yoktur” dedi.

 

Barzani’nin bu açıklamasına ve meydan okumasına AKP Hükümeti’nden hiçbir tepki gelmedi. Dışişleri Bakanlığı’nın daha önce 9 Haziran 2017 tarihli açıklamasında da Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yapılmasının vahim bir hata olacağı ifade edildi.

 

İran, referanduma karşı çıkıyor. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore da referanduma karşı olduklarını söyledi. İran ve İngiltere referanduma karşı sert bir şekilde tavır alırken AKP Hükümetinin olayı sadece vahim bir hata olarak nitelemesi son derece cılız kalıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, “Referandumun Irak’ın iç sorunu olduğu, Irak Kürtlerinin meşru isteklerini takdir ettiklerini ancak referandumun IŞİD’ı yendikten sonra gündeme getirilebileceğini” söyledi.

 

Kuzey Irak’ta yapılması planlanan referandum ile bağımsız bir Kürt devletinin kurulacağı iddia ediliyor. Ancak gerçek durum öyle değil. Barzani ve ailesinin İsrail ile olan ilişkileri yıllar öncesine dayanıyor. İsrailli yazar Shkomo Nakdidon tarafından yazılan “Irak ve komşu ülkelerde Mossad” adlı kitapta Barzani ailesinin İsrail ile olan yakın ilişkileri belgelerle anlatılıyor. “Bağımsız Kürt Devleti” ifadesi tamamen paravan olup Kuzey Irak’ta kurulacak olan İkinci İsrail Devleti’ni gizlemek için kullanılıyor. Referandumun gerçekleşmesi ve Bağımsız Devlet kurulmasına karar verilmesi halinde Türkiye ve İran, İkinci İsrail Devleti ile komşu olacak.

 

Kuzey Irak’ta kurulması düşünülen “İkinci İsrail Devleti”nin planlaması yıllar öncesinden yapıldı. ABD’nin Bahreyn Manama’da konuşlu 5. Deniz Kuvvetleri Filosunun Komutanı Koramiral Timoty Keatings, 2002 yılında Ürdün Amman’da katıldığı bir resepsiyonda Türk Askeri Ataşesine önemli açıklamalarda bulundu. Koramiral Keatings, “ABD’nin, İngiltere ve Türkiye ile birlikte Irak’ta savaşa girmek istediğini ve Saddam yönetiminin devrilmesi sonrasında Irak’ı üçe bölerek kuzeyde Kürt devleti orta bölgede Sünni devleti ve güneyde Şii devleti kuracaklarını” söyledi.

 

Türk Askeri Ataşesinin, “Kuzey Irak’ta 3,5 milyon Türk var, onlar ne olacak?” sorusuna verilen cevap ilginçti. Keatings, “Kuzey Irak’taki Türkler, kurulacak Kürt Devletinin egemenliği altında yaşarlar, beğenmezlerse Türkiye’ye giderler” dedi. Bunun üzerine Türk Askeri Ataşesi, “Irak’ın üçe bölünmesi halinde 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşmasının geçerliliğini yitireceği ve statüko ante’ye dönülerek Musul ve Kerkük petrol alanları dahil olmak üzere Kuzey Irak bölgesinin Türk toprağı olacağını” vurguladı. Türk Askeri Ataşesinin, “ABD’nin kurmak istediği devlet Kürt Devleti mi yoksa İkinci İsrail Devleti mi” sorusuna karşılık olarak Koramiral Keatings, “yorum yok” demekle yetindi.

 

Amerika, Irak Savaşı sonrasında Saddam yönetimini devirdikten sonra, Kerkük – Ürdün – Hayfa / İsrail Petrol Boru Hattını açmak istedi. Ancak Ürdün Hükümeti boru hattını açmayı kabul etmedi. Amerika, Ürdün’ün açmadığı petrol boru hattı yerine daha kolay bir yol seçti ve petrolün Türkiye üzerinden Akdeniz’e çıkarılmasını sağladı. Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti, boru hattını işletmeye açarak Barzani yönetimine hayat öpücüğü verdi ve İsrail’in petrol maliyetlerini düşürdü. Barzani, PKK terör örgütüne silah, mühimmat, yiyecek ve giyecek desteği sağlıyor. Yani Türkiye üzerinden Akdeniz’e çıkarılan petrol, Mehmetçiğe kurşun olarak geri dönüyor.

 

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin Türkiye ziyareti sırasında peşmerge paçavrasının Atatürk ve Esenboğa havaalanlarındaki göndere çekilmesi kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı. Başbakan Binali Yıldırım’ın Barzani’yi kabulü sırasında odada peşmerge paçavrasının yer alması da bardağı taşıran son damla oldu. Kuzey Irak’ta bağımsız bir devletin tanınmasının alt yapısı hazırlandı.

 

Kuzey Irak’ta “İkinci İsrail Devleti”nin kurulması halinde Irak’ın güney bölgesinde bulunan Şiilerin de İran ile birleşmesi kaçınılmaz bir durumdur. Böyle bir birleşme bölgedeki gerilimi iyice artıracaktır.

 

Türkiye ile Irak arasındaki sınırı belirleyen ve komşuluk ilişkilerini düzenleyen Ankara Antlaşması, 5 Haziran 1926 tarihinde, Türkiye, Irak ve İngiltere arasında imzalanmıştır. Antlaşmanın 1. Maddesi ile Türk-Irak hududu, Milletler Cemiyeti’nin 29 Ekim 1924 tarihinde kararlaştırıldığı şekilde (Brüksel Sınır Çizgisi) kesinleşmiştir. Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurulması halinde 1926 Ankara Antlaşması ile Milletler Cemiyeti’nin 29 Ekim 1924 tarihli kararı ortadan kalkmış olacaktır. Böyle bir durumda statüko ante’ye dönülerek Musul ve Kerkük petrol alanları dahil olmak üzere Kuzey Irak bölgesi yeniden Türk toprağı olacaktır.

 

Türkiye Ne Yapmalı?

 

– Türkiye, 1926 Ankara Antlaşmasının tarafları olan İngiltere ve Irak nezdinde diplomatik girişimlerde bulunmalı, tarafları referandumun neden olacağı vahim sonuçlar konusunda uyarmalı ve referandumun yapılmasına kesinlikle engel olmalıdır.

– Türkiye, İngiltere ve Irak’ın yeterli tepki vermemesi halinde 29 Mart 1946 Türkiye – Irak Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşmasının 11. maddesinden kaynaklanan hakkını kullanarak uygun tedbirlerle referanduma engel olmalıdır. Anılan madde Türkiye’ye, Irak’ın ülke bütünlüğüne yönelik hareketlere karşı engel olma yetkisi vermektedir.

– Kuzey Irak – Ceyhan Boru Hattı derhal kapatılmalıdır.

– Barzani’nin Türkiye’de bulunan paravan şirketlerine el konulmalıdır.

– 1926 Ankara Antlaşmasının taraflarına, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler'e, Kuzey Irak’ta referandum yapılması halinde Türkiye’nin statüko ante’den kaynaklanan hakkını kullanacağı diplomatik nota ile duyurulmalıdır.