ŞUŞA BEYANNAMESİ’NİN YIL DÖNÜMÜNDEN TARİHİ NOTLAR
ŞUŞA BEYANNAMESİ’NİN YIL DÖNÜMÜNDEN TARİHİ NOTLAR
Azerbaycan açısından önemli bir gün olarak tarihe adını yazdıracak 15 Haziran 2021’de imzalanan Şuşa Beyannamesi’nin ilk yıl dönümü mevcut değerini bir kez daha hatırlatmaktadır. Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan bu bildirgenin, Azerbaycan açısından oldukça büyük manevi öneme sahip olan Şuşa şehrinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanması, ilerleyen yıllarda tarih kitaplarına yazılacak önemli bir olay olarak hafızalara kazınmıştır.
Beyannamenin imzalandığı tarihin; Azerbaycan’ın Milli Kurtuluş Günü olan 15 Haziran tarihinin yanı sıra Kars Anlaşması’nın 100. yıl dönümüne denk gelmesi özel bir diğer anlam taşıdığını da göstermektedir. Şuşa’da bu bildiriyi imzaladıkları sırada; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in herkese tarihi önemi bulunan Kars Anlaşması’nı vurgulayarak hatırlatması elbette tesadüf olarak algılanmamalıdır. Cumhurbaşkanı Aliyev’in bu hatırlatmayla yapmak istediği; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile imzaladıkları bu bildirge ile dünya gündeminin geleceğine dair geliştirecekleri iş birliğinin mesajını vermektir. Bu bağlamda ortaklık edecekleri iş birliği başlıkları arasında uluslararası düzeyde siyasi ilişkiler başta olmak üzere, ekonomik, ticari ilişkiler, kültür, sanat hayatı, eğitim ve spor gibi birçok alanı kapsamaktadır.
İmzalanan bu bildirgenin ana yönü olan “ortak ittifak” konusu; Azerbaycan ve Türkiye’nin dünyanın geleceğine yön veren tüm konularda birlikte hareket edeceği ve ortak güç olacağının sembolü olması açısından oldukça önemlidir. Aynı zamanda Hazar Bölgesi ve Orta Doğu ülkelerinden Avrupa’ya doğal gaz tedarik edilmesi için bir girişim olan Güney Gaz Koridoru yapılanmasındaki Türkiye ve Azerbaycan’ın bir arada yer alacağı rolün etkin yönü de gündemdedir. Taraflar, bölgenin ve Avrupa’nın enerji güvenliğine katkı veren, doğal gaz kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi sağlayan stratejik Güney Gaz Koridoru’nun hayata geçirilmesinde Türkiye ve Azerbaycan’ın öncü rolünü vurgulamışlardır. Taraflar, Güney Gaz Koridoru’nun etkili biçimde kullanılması ve daha da geliştirilmesine yönelik çabaları koordineli şekilde sürdüreceklerdir. Ancak elbette Azerbaycan bölgesinde yaşanan tüm bu önemli gelişmeler ve her iki ülkenin de ilerlemesini hızlandıracak hadiselerin sağlayıcısı Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in izlediği ileri görüşlü siyasetinin bir sonucudur.
Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri ekseninde ilerleyecek olan, Bakü ve Ankara’nın öncülüğünde bölgesel anlamda yeni bir jeopolitik konumlanmanın sembolü niteliğindedir. Aslında bu bölgesel yapılanma yaklaşık uzun yıllara dayanan bir sürecin sonunda oluşmuştur. Bu yönüyle, iki ülke arasında imzalanan bu beyanname devrim niteliğinde bir dönemin başladığına işaret etmektedir.
Şuşa Beyannamesi birçok yönüyle yalnızca bir müttefiklik anlaşması olmadığını kanıtlamakla birlikte, bir güvenlik örgütünün temeli özelliği taşımaktadır. Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanan bu anlaşmanın bir sonucu olan müttefikliğin, Dağlık Karabağ ve çevresindeki Ermeni işgalinin sona erdirilmesi süreci boyunca Türkiye’nin desteği tüm Türk Cumhuriyetlerinde kayda değer bir farkındalık yaratmıştır. Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin söz konusu bölgedeki bağımsız ve güçlü rolünü de ortaya çıkarmış oldu. Böylelikle ilerleyen dönemde Türk devletleri arasındaki güvenlik anlamındaki iş birliği konusunun da temellerinin atıldığı söylenebilir.
Bildirgenin en önemli noktalarından biri hiç şüphesiz askeri ittifak konusudur. Karabağ’da süren ve temeli işgale dayalı devam eden duruma son verilerek zafer elde edilmesi bu askeri ittifakın giderek daha da güçlenmesinin en önemli ve büyük sağlayıcılarındandır. Ayrıca Türkiye ve Azerbaycan’ın ortaklık arz eden çıkarlarını da koruyan bu beyanname, stratejik konularda da iş birliği içerisinde adımlar atılacağını gösteriyor. Bu yönüyle; her iki bölge için de askeri ve politik anlamda bir ortaklık miladı niteliği taşıdığını söylemek mümkündür. Beyanname uyarınca; Türkiye ve Azerbaycan’a saldırı ya da tehdit halinde, Birleşmiş Milletler ilkelerine uygun şekilde her iki ülke birbirine yardım edebilecektir. Bu maddenin tesiri başta Ermenistan gibi saldırgan devletler için oldukça güçlü bir müttefikliğin resmi mesajını simgelemektedir.
Bakü ve Ankara arasında imzalanan bu beyanname aracılığıyla askeri, politik ve ekonomik ittifak resmen ilan edilmiş oldu. Ancak Şuşa Beyannamesi’nin en önemli noktası günümüzdeki dünya gündemi göz önünde bulundurulduğunda; elbette iki ülke arasındaki askeri iş birliği ve takındıkları müttefik iki ülke tavrıdır. Beyannamede yer alan hükümlerin bir bölümünün Ermenistan gibi birtakım saldırgan devletler tarafından diğer komşu devletler açısından da çok önemli ve stratejik değerde bir mesaj konumundadır. Bu bağlamda Türkiye ve Azerbaycan’ın askeri kuvvet ve yönetim olarak eş zamanlı hareket edecek olmaları, bölge dışındaki devletlere karşı verilen ayrı bir ortak güç mesajı niteliğindedir. Türkiye bu bildirge aracılığıyla; Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün ihlal edilmesi ve devlet sınırlarının tehdit edilmesi durumunda Azerbaycan’ın yanında yer alacağını uluslararası topluma açıkça bildirmektedir. Öncelikli olarak “Ermeni meselesi” adı altında yüzyıllardır bölgede devlet çıkarlarının peşinde koşan birçok aktör ve devletlerden bahsedilmektedir. Bildirgenin ardından tüm komşu ülkeler ve de diğer dünya ülkeleri, Azerbaycan'ın devlet egemenliğini tehdit etmek isteyenlerin bölgesel anlamda yeni bir askeri ve politik blokla karşı karşıya kalacağının farkına varmışlardır.
Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi'nde yer alan maddelerin geneli yorumlandığında; her iki ülke de, iki dost ve kardeş ülke arasındaki stratejik düzeyde gelişmekte olan ilişkilerin gidişatından duydukları memnuniyetlerini ifade ederek siyasi diyaloğun her düzeyde sürdürülmesinin ve karşılıklı ziyaretlerin önemini belirtirler. Azerbaycan, Ermenistan’ın 30 yıl süren saldırısına son verilmesinde, işgal edilmiş toprakların kurtarılarak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasında Türkiye’nin manevi ve politik anlamdaki desteğine yüksek değer vermektedir. Taraflar, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi, ekonomi ve ulaştırma alanındaki tüm bağların yeniden sağlanması yönündeki çabalarını sürdüreceklerdir.
Bu kapsamda, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin özel coğrafi konumu dikkate alınacaktır. Taraflar, Azerbaycan’ın işgalden kurtarılan topraklarında Türkiye’nin katkılarının bölgedeki barış, istikrar ve refahın sağlanmasında önemli rol oynadığına vurgu yapmaktadırlar. İki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin mevcut seviyesinin genel bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunmakta olduğunu; ilişkilerin sadece iki ülkeye değil, aynı zamanda bölgeye barış ve istikrar getirerek, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası anlamda da toplumun huzur, barış ve çıkarlarına hizmet edeceği vurgulanmaktadır.
Bildirge kapsamında her iki ülke halkı da ortak değerlerinin önemli tezahürlerine gerekli sosyal desteğin gösterilmesini sağlayacak, tarihi ve kültürel mirasa dair değerlerinin korunması için ortak faaliyetler gerçekleştireceklerdir. Aynı zamanda Türk dünyasının birlik, beraberlik ve refahına hizmet edecek ulusal ve uluslararası hizmetlerin artırılmasına dikkat çektiler. Buna ek olarak, her iki ülke de gerekli devlet desteğini sağlayarak halkları arasındaki ortak değerlere dayalı yakın ilişkileri insani, sosyal güvenlik, bilimsel, eğitim, sağlık, kültür, gençlik ve spor gibi türlü alanlarda daha da geliştirecek ve derinleştireceklerdir.
Beyannamenin bir diğer önemli noktası ise ekonomi ve ulaşım sorunlarını kapsamaktadır. Bu bağlamda Zengezur Koridoru ile Türk topraklarının isimlendirilmesi tarihi gerçekliği ve hedefleri göstermesi açısından önemli bir etkendir. Bölgedeki ulaşım ve iletişim ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi, uluslararası ulaşım koridorlarının geliştirilmesinin teşvik edilmesi güncel konular arasındadır. Bildirgede, Türkiye ile Azerbaycan'ı ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni Azerbaycan'ın batı bölgelerine bağlayan bu koridorun açılması ve Nahçıvan-Kars Demiryolu’nun inşasının iki ülke arasındaki ulaşım ve iletişim bağlantılarının gelişmesine önemli katkılar sağlayacağı vurgulanmaktadır. Öte yandan Ermenistan’ın süregelen jeopolitik ağırlığına önemli bir darbe olacak ve mevcut konumu önemli ölçüde azalacaktır.
Bildirgede ayrıca Azerbaycan ve Türkiye'nin dış politikada yürüttükleri davranışlarına ilişkin; tarafların ulusal çıkarlarını sağlamayı amaçlayan bağımsız bir dış politika izleyerek, uluslararası ilişkileri geliştirmek adına yerel, bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrar konularını ele almak için ortak çaba sarf edileceğine dair bir hüküm de bulunmaktadır. Tarihi ölçüde büyük önem arz eden bu notlar eşliğinde, Şuşa kentinde 15 Haziran 2021’de Türkçe ve Azerice olmak üzere iki nüsha halinde imzalanarak, Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerini müttefiklik düzeyine çıkaran, tüm metinlerinin eşit derecede geçerliliği bulunan Şuşa Beyannamesi’nin bu ilk yıl dönümünün her iki ülke politik dünyasına ve halkına fayda getirmesi temennisinde bir kez daha bulunulmuştur. Bu beyanname, Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında her alanda gerçekleşen ve gerçekleşecek olan iş birliğinin bir örneği olmakla birlikte, bu bölge için yeni ve geleceği son derece parlak bir tarihsel gerçeklik anlamına gelmektedir.
En yalın haliyle; Türkiye ve Azerbaycan için tarihsel anlamda bir kardeşlik sözleşmesi anlamına gelen Şuşa Beyannamesi’nin 1. yıl dönümü tüm dünyaya sarsılmaz bir müttefiklik örneği olduğunu kanıtlamıştır. Mevcut süreçte giderek daha tehlikeli durumlara gebe olan bir çemberde bulunan Türkiye ve Dünya açısından, bu beyannamenin anlam ve değeri günden güne daha iyi anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz yıl tam olarak bugün, bu bildirgeyle Türkiye ve Azerbaycan artık askeri ve savunma alanlarındaki iş birliğine imza atmış oldu. Buna ek olarak, ortak teknoloji ve bilimsel faaliyetlerin bir arada yürütülmesi de beyannamenin en değerli getirileri arasında yer almaktadır.
Bir diğer açıdan bakıldığında; Anadolu Türk kültürü ve Orta Asya Türk kültürünün bir araya gelmesiyle kültür anlamında da ortak ilişkilerin gelişmesinin sağlayıcısı olduğu görülmektedir. Genel olarak bakıldığında askeri, savunma ve enerji açısından yorumlanan Şuşa Beyannamesi’nin kültür alanındaki iş birliği de oldukça önemlidir. Öyle ki Karabağ’ın incisi olarak betimlenen Şuşa kenti; birçok şair ve yazarın yetiştiği, sanat akademisi şeklinde nitelendirilebilecek kadar önemli bir şehirdir. Bir nevi Türkiye ve Azerbaycan için bir bayram niteliği de taşıyan bu beyannamenin imzalandığı tarihi gün ile iki kardeş ülke için birbirlerine olan desteklerinin pekiştirilmesi sağlanmıştır. Aradan geçen bu bir yılda gelecekte yaşanacak ya da yaşanabilecek durumlara dair gerçek anlamda ve kalıcı barış protokolü sağlayacak anlaşmalardan biri olduğunu da kanıtlamıştır. Buna ek olarak, devletlerin iş birliğinin yanı sıra aslında halkların da iş birliğine dayanan bir beyanname olduğunu; son bir yıl içerisinde Türkiye dışında ilk kez Azerbaycan’da gerçekleştirilen TEKNOFEST, Bakü Bilim Merkezi’nin açılışı ve diğer birçok ortak olarak düzenlenen etkinliklerle göstermiştir.
İki paydaş ülkenin müttefikliğinin tüm dünyaya ilan edildiği Şuşa Beyannamesi’nin imzalanmasının ardından geçen bir yılda; ilerleyen yıllarda Türk dünyasını da içerisine dâhil edecek bir güvenlik sözleşmesinin temeli niteliğinde olduğun da farkına varılmıştır. Öte yandan Ermenistan gibi saldırgan ve kötücül niyetli devletler açısından ne denli korkutucu güce sahip bir iş birliğine imza atıldığını kanıtlamıştır. Buna ek olarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri içerisinde; Türkiye’nin başta SİHA olmak üzere askeri anlamda geliştirdiği teknolojilerinin daha iyi tanınmasını sağlayarak, bu bağlamda gelecekte sağlanacak savunma teknolojisi sahasındaki iş birliklerine de sağlam bir zemin hazırlanmış oldu.
Uluslararası ilişkiler açısından yorumlandığında, aradan geçen bu bir yıl bize; Türkiye’nin Azerbaycan ile olan ilişkilerinin yanı sıra Güney Kafkasya Bölgesi’nin tamamında barış ve siyasi istikrarın devamlılığı açısından da büyük önem taşıdığını kanıtlamıştır. Her iki kültürün ortak değerlerinin daha fazla pekişmesini sağlayan bu bir yıllık süreç sonunda; Azerbaycan’da devlet, bayrak, millet, şehitlik kavramlarının oluştuğu ve giderek güçlendiği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda her iki ülke arasındaki kardeşlik duyguları ve Tek Millet İki Devlet şiarının bu bir yıl içerisinde ne denli yerleştiğini Azerbaycan’ın Türkiye’deki orman yangınlarına anında yaptığı yardım hamlelerinden de anlamak mümkündür. Yalnızca kardeşlik ilişkilerinin temelinin atıldığını değil, aynı zamanda hak ve hukukun üstün geldiğini de gösteren bir anlaşma olduğu; mevcut gelişmeler doğrultusunda açıkça ortadadır. Şuşa Beyannamesi’nin alt metnindeki “Tek Millet İki Devlet” şiarıyla çıkılan bu yolda; kardeşlikten müttefikliğe atılan adım, günden güne daha çok hissedilmekte ve geleceğin barış mesajlarını barındırmaktadır.