Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
NATO’nun Balkanlar Üzerindeki Etkisi

Balkanlar, tarih boyunca birçok etnik, dini ve siyasi çatışmanın yaşandığı bir bölge olmuştur. Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte, bölgede ortaya çıkan çatışmalar ve istikrarsızlık duruma göre doğrudan ve dolaylı NATO’nun müdahalesiyle sonuçlanmıştır. Buradan hareketle NATO’nun Balkanlardaki müdahalelerine diplomatik meşruiyet yaratan ana etmenin bölgede yaşanan siyasi istikrarsızlıklar olduğunu söylemek mümkündür.

Soğuk Savaş dönemi sonrasında Balkan Yarımadası’nda Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan etnik çatışmalar uluslararası krizlere dönüşerek dünya kamuoyunun ana gündemini oluşturmuştur. Soğuk Savaş döneminden itibaren Balkanlarda ABD ve Rusya’nın diplomatik üstünlük kurmak mücadeleleri çeşitli sonuçlara yol açmıştır. Bu analizin ana problematiğini de bahsi geçen bu çatışma oluşturmaktadır.     

Buradan hareketle ABD’nin Soğuk Savaş döneminden bu yana Balkanlar’daki ana hedefinin Rusya’nın bölgedeki egemen güç olmasını engellemek üzerine inşa ettiğini söylemek mümkündür.  Bu çerçevede NATO’nun Balkanlar’a müdahalesini iki kritik örnekle açıklayabiliriz: Dünya kamuoyunda geniş yer tutan Bosna-Hersek ve Kosova’da yaşanan etnik temizlikler ve insanlık suçları. Bu iki ülkenin bağımsızlık sürecinin incelenmesi NATO’nun bölgeye müdahalesi ile ilgili doğrudan veri sunacağı için analiz boyunca mercek altına alınacaktır.

NATO’nun Bosna Müdahalesi:

11 Temmuz 1995'te başlayan ve 8 bin 372 Boşnak sivilin Ratko Mladic emrindeki Sırp askerler tarafından hunharca öldürüldüğü Srebrenista Katliamı, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak dünya tarihine geçmiştir. Aradan çeyrek asır geçmesine rağmen halen bin kurbanının kayıp olduğu bu büyük trajedi sadece Bosna -Hersek'in değil tüm insanlığın adalet arayışının sembolü haline gelmiştir. Peki, toplum hafızasında kolektif bir acı olarak kazınmış bu katliam nasıl bir süreçte gerçekleşmiştir?

25 Haziran 1991'de Hırvatistan ve Slovenya’nın resmi olarak bağımsızlıklarını ilan etmesi sonrasında patlak veren Yugoslavya İç Savaşı’yla dağılmaya başlayan ülke, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya'nın da bağımsızlığını kazanmasıyla tarihin tozlu sayfaları arasındaki yerini almıştır.

Bosna- Hersek de 29 Şubat-1 Mart 1992'de yapılan referandumla eski Yugoslavya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. 1991'de bağımsızlığını kazanan Hırvatistan'da Hırvat güçleri ile Yugoslav askerleri arasında devam eden çatışmalar, Bosna-Hersek'e de sıçramıştır. Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusu, o dönemde nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Boşnakların Ravno köyüne saldırdı. Böylece Bosna Hersek'teki savaş bu saldırı ile gayri resmi olarak başlamıştır. [1]

Yugoslavya'nın parçalanmasını fırsat bilen Bosnalı Hırvat ve Sırplar, Bosna-Hersek topraklarını kendi aralarında paylaşmak için Boşnakları içine alan cumhuriyet kurduklarını açıklamışlardır. Hırvatlar, 18 Kasım 1991'de Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992'de Sırp Cumhuriyeti'ni ilan etmişlerdir.

Bosna'yı ele geçirmek isteyen Sırp ve Hırvatların bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusunun ve istihbarat birimlerinin silahlandırdığı Bosnalı Sırplar, Müslüman Boşnaklara yönelik etnik temizlik başlatmışlardır. Boşnaklar ise liderleri Aliya İzzetbegoviç önderliğinde kuzeyde ve doğuda Sırplara, güneyde ve batıda Hırvatlara karşı ülkenin bütünlüğünü korumak adına savaşmışlardır.

Boşnaklar ve Sırplar arasındaki bu savaş kısa süre sonra etnik temizliğe dönüştü. Özellikle Srebrenitsa’da yaşanalar insanlık suçu olarak kolektif hafızalara kazındı. Srebrenitsa’da neler olduğuna göz attığımızda ise şunları söyleyebiliriz:

Srebrenitsa’da çok sayıda sivilin öldürüldüğü haberleri üzerine Birleşmiş Milletler olaya müdahil olarak bölgedeki güvenliği tesis ettiğini iddia etmiş ve 1993 yılında Srebrenitsa'yı Boşnaklar için "güvenli bölge" ilan etmiştir.  Bunun üzerine binlerce Boşnak erkek, kadın ve çocuk, Srebrenitsa'nın hemen dışındaki Potocari'de bulunan 400 Hollandalı askerlerin denetimindeki BM barış gücü karargâhına sığınmıştır. Ancak Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerinin 11 Temmuz 1995'te Hollandalı (BM) askerlerinin koruması altındaki "güvenli bölge" Srebrenitsa'ya girmesi sonucu binlerce Boşnak kaderine terk edilmiştir. Mladiç komutasında Srebrenitsa'ya giren Sırp ordusu en az 8 bin 372 Boşnak sivili ormanlık alanda, fabrikalarda ve depolarda savunmasız haldeyken katletmiştir. Katledilen Boşnaklar, toplu mezarlara gömülmüş, çoğu insanın cesedine dahi ulaşılamamıştır.

11 Temmuz 1995 yılında BM'nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'da binlerce Boşnak sivilin katledilmesi Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)'ya yönelik tepkileri artırmıştır. 28 Ağustos'ta Saraybosna'nın merkezinde Markale'deki pazar yerine yapılan havan topu saldırısı sonucu 43 kişinin yaşamını yitirmesi sonrasında ise NATO uzun süren sessizliğini bozmak zorunda kalarak olaya müdahil olmuştur.

Böylece, 30 Ağustos 1995 tarihinde Bosna'daki Sırp hedeflere yönelik ''Kararlı Güç Harekatı'' (Operation Deliberate Force) başlatılmıştır. Operasyon, 21 Eylül 1995'te sona ermiş ve Yaklaşık 400 savaş uçağı, 15 ülkeden 5 bin askerin katıldığı müdahaleyle çok sayıda Sırp hedefleri vurulmuştur. NATO'nun müdahalesinin ardından savaştaki denge bozulmuş ve Sırplar barış masasına oturmak zorunda kalmışlardır.

NATO’nun Kosova Müdahalesi:

1992’de dağılan Yugoslavya’nın ardından, Sırbistan ve müttefiki Karadağ, yeni Yugoslavya’nın kurulduğunu ilan etmiştir. Yeniden birleşimin ilk adımı olarak Sırbistan, Kosova sorununu çözüme kavuşturmak için Arnavutlarla görüşmek istemiş, fakat Arnavutlar artık Sırplarla beraber yaşamanın mümkün olmadığını belirterek, görüşmeyi kabul etmemiştir.

Bu süreç itibariyle Arnavutlar, daha önceki pasif direniş politikasını geride bırakarak silahlı direniş yolunu seçmişlerdir. Bunun en önemli sebebi, batılı devletlerin ve uluslararası toplumun Kosova’ya yeterince ilgi göstermemiş olması ve Arnavutların barışçıl yollarla ilerleme kat edemediklerini düşünmeleridir. Bu yüzden 1993 yılında Kosovalı Arnavutlar Kosova Kurtuluş Ordusu’nu (UÇK) kurmuşlardır.[2]

1993 yılında kurulan UÇK hem bu görevi üstlenmek hem de Kosova’yı bağımsızlığa ulaştırmak için Sırp güçlerine saldırılar düzenlemiştir. Arnavutların silahlı mücadelesi, Sırpları Kosovalı Arnavutlara karşı daha ağır ve orantısız güç uygulamaya başlamalarına sebep olmuştur. Bu dönemde Sırplar UÇK’yı etkisiz hale getirme bahanesiyle, birçok köye saldırı düzenlemiş, birçok sivilin ölümüne sebep olmuş ve binlerce Arnavut’u da göçe zorlamıştır. 1998 yılında, UÇK’yı öne sürerek eylemlerini meşrulaştıran Sırp Birlikleri tanklarla Kosova’ya girmiş ve iç savaş resmen başlamıştır.

Bu iç savaşın Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası örgütler tarafından durdurulamayacağının anlaşılması üzerine NATO 24 Mart 1999’da Kosova’ya müdahale etmiştir. Kosova’da pek çok yıkımın gerçekleşmesi ve artan sivil ölümleri müdahalenin gerekçesi olarak gösterilmiştir. Fakat bu müdahale Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı bir karar olmadığından hukuki ve insani açıdan tartışmalara sebep olmuştur.

Birleşmiş Milletler Şartı’nda kuvvet kullanımı yasak olarak ifade edilmiştir. BM Şartı, 1. bölüm 2. madde 4. fıkrası her türlü güç kullanımını yasaklamıştır: Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”

Sonuç olarak hem Bosna örneği hem de Kosova örneği üzerinden NATO’nun Balkanlar’daki etkisi değerlendirildiğinde, NATO’nun uzun yıllardır bölgede Rusya’nın bu bölgedeki diplomatik hamiliğine alternatif politikalar ürettiğini söylemek mümkündür. NATO'nun bölgedeki varlığı ve etkisi, bazı eleştirilere ve tartışmalara da yol açmıştır. NATO’nun müdahalelerindeki zorluklar, bölgesel dinamikler ve NATO'nun bölgedeki uzun vadeli etkisi üzerine farklı paradigmalardan eleştiriler getirmemek mümkündür.  Sonuç olarak, NATO'nun Balkanlar'daki etkisi, bölgedeki karmaşık dinamikleri dikkate alarak değerlendirilmelidir.Formun Üstü

 

 


[1] “Srebrenitsa Soykırımı: Sürece nasıl gelindi, neler yaşandı?”. ( 10 Temmuz, 2021). Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2021/07/10/srebrenitsa-soykirimi-surece-nasil-gelindi-neler-yasandi#:~:text=Yugoslavya%20%C4%B0%C3%A7%20Sava%C5%9F%C4%B1%20s%C4%B1ras%C4%B1nda%20Bosna,Bosnal%C4%B1%20S%C4%B1rp%20g%C3%BC%C3%A7ler%20taraf%C4%B1ndan%20%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BCld%C3%BC..

 

[2] “NATO’nun Kosova Müdahalesi: Birleşmiş Milletler Şartı ve Koruma Sorumluluğu ile Bir Bakış”. ( 8 Nisan, 2021).  Erişim Adresi: https://www.tuicakademi.org/natonun-kosova-mudahelesi-birlesmis-milletler-sarti-ve-koruma-sorumlulugu-ile-bir-bakis/#:~:text=Kosova%20Kurtulu%C5%9F%20Ordusu%20ile%20S%C4%B1rp,da%20Kosova'ya%20m%C3%BCdahale%20ger%C3%A7ekle%C5%9Ftirmi%C5%9Ftir.