Hırvatistan’ın AB Üyeliğiyle Şekillenen Diplomasisi: Hamas-İsrail Savaşı’na Karşı Tutumu
Hırvatistan’ın AB Üyeliğiyle Şekillenen Diplomasisi: Hamas-İsrail Savaşı’na Karşı Tutumu
Hırvatistan, Yugoslavya'nın dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiş bir Balkan ülkesidir. AB üyeliği için başvurusunu 2003 yılında yapmış ve 2013 yılında resmi olarak Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmuştur. Bu süreç, Hırvatistan'ın son dönemdeki diplomatik tutumunu anlamak açısından önemli bir dönüm noktasını temsil ettiği için değerlendirmeye bu sürecin tarihsel arka planı incelenerek başlanacaktır.
Hırvatistan’ın AB’ye giriş süreci, ülkenin demokratikleşme çabalarının ve ekonomik reformlarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. AB'ye üyelik sürecine girme kararı, Hırvatistan'ın Avrupa standartlarına uyum sağlama ve bölgede istikrarın artırılmasına yönelik bir taahhüttü olarak referans alındığında Hırvatistan’ın ileriye dönük diplomatik misyonuna dair çıkarımlar yapmak mümkündür. AB sürecin başlamasıyla birlikte Hırvatistan, ayrıca AB'nin politik, ekonomik ve hukuki normlarına uyum sağlamak için önemli adımlar atmak zorunda kalmıştır.
Hırvatistan’ın AB’ye girişi diğer Balkan ülkelerine nazaran daha hızlı ve kolay gerçekleşmiştir. Ancak yine de Hırvatistan’ın tam bir AB ülkesi olması için yeni reformlara ihtiyacı olduğu açıktır. Ülkede özellikle Hukuk ve asayiş alanında ciddi boşluklar bulunmaktadır. Balkanlar’ın genelinde olduğu gibi Hırvatistan’da da yolsuzluk ve organize suçlar ciddi oranda yüksektir. Bunların önlenmesi ve cezalandırılmasında zaman zaman esneklik ve tutarsızlıkların bulunması Hırvatistan’ın AB sürecine tam adaptasyonunu sorgulanabilir hale getirmektedir.[1]
Hırvatistan’ın Ekonomi ve dış ticaret ilişkileri incelendiğinde, 2008 global krizinden olumsuz etkilenen ülkede ekonomik daralma, işsizlik ve düşük ücret gibi önemli meselelerin mevcut olduğu görülmektedir. AB yetkilileri, bu sorunların çözümünün evvela ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılmasından geçtiğinin altını defaatle çizmektedir.
Avrupa Birliği'nin (AB) Hırvatistan’ı Schengen serbest dolaşım bölgesine alma kararının 1 Ocak'ta yürürlüğe girmesinin ardından Hırvatistan Euro Bölgesi'ne dâhil olan ülkeler arasında yer almış ve yerel para birimi “Kuna'yı” bırakıp “Euro’ya” geçmiştir. Peki, Euro Bölgesi nedir ve Hırvatistan’ın Euro Bölgesinde yer alması ne anlama gelmektedir?
Euro Bölgesi, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Finlandiya, İrlanda, Lüksemburg ile Portekiz gibi Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dâhil olduğu para birimi olarak Euro’nun kullanıldığı bir birliktir.
Başlangıçta 11 ülkenin kullanıma başladığı Euro’ya, 2001 yılında Yunanistan, 2007 yılında Slovenya, 2008'de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Malta, 2009'da Slovakya, 2011 yılında Estonya, 2014 yılında Letonya, 2015 yılında Litvanya ve 2023 yılında Hırvatistan’ın girmesiyle Euro Bölgesi toplam 20 üyeye ulaşmıştır. Doların ardından dünyanın en fazla kullanılan ikinci rezerv para birimi konumunda bulunan Euro, "Avrupa Para Birimi", olarak da anılmaktadır.
Hırvatistan’ın Euro Birliği’ne girmesinin ülkeye bir dizi potansiyel faydası olduğu açıktır bu faydalara göz atacak olursak şu şekilde sıralayabiliriz: İlk olarak, Euro'nun kullanımıyla, Hırvatistan'ın ulusal para birimi Kuna’nın yerine daha güçlü ve istikrarlı bir para biriminin kullanılmaya başlanması ülke ile ilgili çok daha güçlü bir imajın oluşmasına yol açmıştır. Bu durum, uluslararası ticarette ve yatırımda daha güvenilir bir ortam yaratırken, yatırımcılar ve işletmeler için ekonomik istikrarın artmasına sebep olmuştur. Ayrıca, Euro Bölgesi üyesi olmak, genellikle düşük faiz oranlarına erişim sağlamanın en kolay yolu olarak kabul edilmektedir. Bu durum da, Hırvatistan'daki işletmeler ve bireyler için daha uygun finansman koşulları anlamına gelir. [2]
Finansal açıdan, Euro Bölgesi ile entegrasyon, Hırvatistan'ı daha likit bir piyasa haline getirerek finansal araçların daha etkin bir şekilde kullanılmasını mümkün kılmıştır. Aynı zamanda, Euro'nun kullanılması, turizm ve yatırım açısından Hırvatistan'ı daha çekici hale getirme potansiyeline sahiptir. Ancak, Euro'ya geçişin dezavantajları da göz ardı edilmemelidir; özellikle politikanın ekonomiye etkisi sonucunda yaşanabilecek mali bağımsızlık kaybı ihtimali dikkate alınması gereken önemli hususlar arasında bulunmaktadır. Bu nedenle, Euro'ya geçiş, Hırvatistan'ın uzun vadeli ekonomik stratejileri ve hedefleri doğrultusunda dikkatlice değerlendirilmelidir.
Hırvatistan’ın AB’ye giriş süreci ve sonrası yaşanan gelişmeler değerlendirmeye alındıktan sonra son dönemdeki diplomatik hamlelerini anlamlandırmak kolaylaşmaktadır. Buradan hareketle 7 Ekim’den bu yana bütün dünya kamuoyunun ana gündemini oluşturan Hamas-İsrail Savaşı’na karşı Hırvatistan’ın diplomatik tutumunu değerlendirmek gerekmektedir.
Hırvatistan’ın, Balkanlarda 7 Ekim'den bu yana İsrail'e açık şekilde tam destek veren tek ülke olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür. Ülkeden katı bir şekilde İsrail'in yanında olunduğuna dair ve İsrail'in kendini savunma hakkı bulunduğu yönünde açıklamalar gelmektedir.
28 Ekim'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda "Gazze'de ateşkes çağrısı" karar tasarısına da "hayır" oyu kullanan ülkeler arasında yer aldıktan sonra Hırvatistan'a yönelik baskılar dünya kamuoyunda günden güne artmıştır. Bu yüzden Dışişleri Bakanı Gordan Grlic Radman baskıların ardından yaptığı açıklamada, "insani arayı desteklediklerini ve sivil ölümlerine karşı olduklarını" ifade etmek zorunda kalmıştır. [3]
Hırvatistan’ın Balkan ülkeleri içerisinde Hamas-İsrail Savaşı’yla ilgili en radikal söylemlere sahip olması üzerine bir inceleme yapıldığında şunları söylemek mümkündür: Hırvatistan başta olmak üzere Balkan ülkelerinin çoğunun Batı'dan birtakım beklentileri olduğu için bağımsız bir tavır sergileyemediğini söylemek mümkündür.
Balkanlarda devlet düzeyinde sessiz kalınmasına rağmen, bölge halklarının Filistin halkını desteklediğini de unutmamak gerekmektedir. Özellikle İsrail sivilleri katletmeye başladığı andan itibaren halkın desteğinin Filistin'e kaydığını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak, Hırvatistan'ın AB süreci ve diplomasisi, ülkenin Avrupa ile entegrasyonunu güçlendirmiş, demokratik standartlarını yükseltmiş ve bölgesel işbirliğine katkı sağlamıştır. AB üyeliği, Hırvatistan'ın gelecekteki kalkınma ve güvenlik perspektifini güvence altına almış, aynı zamanda AB ile daha yakın ilişkiler kurma fırsatı sunmuştur. Ancak Mevcut bu fırsatın Hırvatistan’ı diplomatik ve mali açıdan Avrupa’ya bağımlı kılması sonucunda Hırvatistan’ın mali ve diplomatik bağımsızlığını tehlikeye düşürebileceğini de unutmamak gerekmektedir.
[1] “5 SORU: Hırvatistan’ın AB Üyeliği”. ( 2013, 1 Temmuz). Erişim Adresi: https://www.setav.org/5-soru-hirvatistanin-ab-uyeligi.
[2] “Hırvatistan, AB'nin Schengen ve Euro bölgelerine dahil oldu”. ( 2023, 2 Ocak). Erişim Adresi:
https://www.bbc.com/turkce/articles/cn0y1d9xq4do.
[3] “İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları Balkan ülkelerinde görüş ayrılığına sebep oldu”. ( 2023, 2 Aralık). Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilin-filistine-yonelik-saldirilari-balkan-ulkelerinde-gorus-ayriligina-sebep-oldu/3070942.