Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Balkan Coğrafyasında AB’ye Uyum Süreci: Toplumsal Dinamikler, Siyasi Engeller ve Ekonomik Beklentiler

Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkisi, tarihsel, kültürel ve politik dinamiklerin birleşiminden kaynaklanan karmaşık bir süreçtir. Bahsi geçen ülkeler, tarihsel süreçte yaşadıkları siyasi ikilemler, ekonomik sıkıntılar ve zaman zamanda etnik köken farklılıklarından kaynaklanan gerilimlerle mücadele etseler de, AB üyeliği yolunda önemli adımlar atmayı başarmışlardır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde, Balkanlar'da yaşanan çatışmaların ardından, AB, bölgedeki istikrarsızlığı azaltma ve demokratik reformları teşvik etme misyonuyla bu bölgedeki genişleme politikasını hızlandırmıştır. Bu çerçevede, Hırvatistan (2013),  Slovenya (2004) gibi bazı Balkan ülkeleri AB üyeliğine girmeyi başarmıştır. Ancak bölge genelindeki Avrupa Birliği’ne giriş süreci çoğu ülke için halen oldukça karmaşık ve zorlu bir dizi siyasi yaptırım sonucunda ulaşılabilecek nihai bir son olarak gösterilmeye devam etmektedir. Karşılıklı çıkarlar, reformlar, siyasi istikrar ve sınırlı kaynaklar, Balkan ülkelerinin AB macerasını şekillendiren temel faktörler arasında yer almaktadır. Bu süreç, hem Balkan ülkelerinin kendi iç dinamikleriyle mücadele etmelerini gerektirirken hem de AB'nin genişleme politikalarının esnekliğini ve uyum kabiliyetini sınayan bir deneme alanı olarak okunabilir.

Balkan ülkelerinin Avrupa macerasını değerlendirmeye başlamadan önce Avrupa Birliği tarihine kısa bir göz atmak yukarıda bahsi geçen süreci anlamak açısından önemli ipuçları sunacaktır.

 Avrupa Birliği'nin tarihsel süreçteki ortaya çıkışı, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'nın yeniden inşası ve barışın sağlanması amacıyla atılan adımlarla başlamıştır. Savaşın yıkıcı etkileri, Avrupa'da ekonomik çöküş, toplumsal huzursuzluk ve siyasi istikrarsızlığa neden olmuştu. Bu bağlamda, Fransız-Alman ilişkilerini düzenleyerek iki ülke arasında bir savaşın tekrarlanmasını önlemek amacıyla 1951 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kuruldu.[1]

AKÇT, üye ülkeler arasında kömür ve çelik üretimi üzerinde bir işbirliği sağlamıştır. Daha sonra, Roma Antlaşmaları ile 1957'de Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) kurulmuştur. Bu topluluklar, ekonomik entegrasyonu artırmayı ve ortak pazarı oluşturmayı hedefliyordu. Zaman içinde, bu birliklerin rolleri genişleyerek, Avrupa Birliği'nin temelini oluşturmuştur. 1993'te tam bir iç pazar oluşturulmuş ve Avrupa Birliği olarak adlandırılmıştır. Avrupa Birliği'nin temel prensipleri arasında serbest dolaşım, ortak tarife politikası, ortak tarım politikası ve birlik içinde işbirliği bulunmaktadır. Bu süreç, Avrupa Birliği'nin bugünkü kompleks yapısının oluşumunu şekillendiren önemli adımları içermektedir.

Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği süreci Soğuk Savaş sonrası dönemde Yugoslavya’dan ayrılarak kurulan yeni ulus devletlerin ortaya çıkmaya başladığı döneme denk gelmiştir.  Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği’ne girme süreci dini faktörlerle doğrudan ilişkilidir.

Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği macerasında din, karmaşık ve çok yönlü bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bölgedeki ülkelerde tarih boyunca yaşanan etnik ve dini çeşitlilik, AB ile entegrasyon sürecinde önemli dinamikleri beraberinde getirmiştir. Özellikle Sırbistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk gibi ülkelerde, Ortodoks, Katolik ve Müslüman toplulukların bir arada yaşaması, siyasi ve toplumsal süreçleri karmaşıklaştırmaktadır. Din, bazı durumlarda etnik aidiyetle iç içe geçmiş ve bu da siyasi süreçleri etkilemiştir. Örneğin, Bosna-Hersek'teki etnik ve dini gruplar arasındaki gerilimler, ülkenin birlikte yaşama ve demokratikleşme çabalarını engellemiştir. Avrupa Birliği bu durumu öne sürerek Balkanlardaki Müslüman ülkelerin Avrupa Birliği’ne giriş süreçlerini Katolik Hristiyan Balkan ülkelerine nazaran çok daha zorlu bir sürece dönüştürmüştür.

Bununla birlikte, dinin etkisi sadece bölgesel değil, aynı zamanda ulusal düzeyde de hissedilmektedir. Din, toplumsal normları, değerleri ve politikaları etkileyerek, AB standartlarına uyumu zorlaştırabilir olsa da bu durum Avrupa Birliği tarafından bölgedeki siyasi yaptırım gücünü artırmak açısından kullanılmıştır.

 Örnek vermek gerekirse,  bazı ülkelerde dini liderlerin ve kurumların siyasi süreçlere etkisi, demokratik reformların engellenmesine neden olabilmektedir. Diğer yandan, din, toplumsal barışın sağlanmasında da rol oynayabileceğinden bölgedeki çeşitli dini grupların diyalog ve işbirliğiyle AB normlarına daha kolay uyum sağlamayabileceğine dair kesin inançlar söz konusudur. Burada bahsi geçen din Hristiyanlık mezhep ise Katolikliktir. Sonuç olarak, Balkan ülkelerinin AB macerasında din, bölgedeki karmaşık ilişkiler ağını şekillendiren ve AB ile uyum çabalarını etkileyen önemli bir faktör olarak değerlendirilmelidir.

Bazı Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği macerasına mercek altına alarak yukarıda yapılan tespiti somutlaştırmamız mümkündür. Bosna Hersek ile başlayalım. Bosna Hersek Müslüman Slavların çoğunlukta yaşadığı bir ülkedir.

Bosna-Hersek'in AB üyeliğine başvurusu 15 Şubat 2016'da yapılmıştır. Konsey, 20 Eylül 2016'da başvuruya ilişkin sonuçları kabul ederek Komisyon'u görüşünü sunmaya davet etmiştir. Sonuç bölümünde Konsey ayrıca Bosna-Hersek'e hukukun üstünlüğü ve kamu yönetimi alanlarındaki reformları içeren reform gündeminin etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak için çabalarını sürdürmesi yönünde çağrıda bulunmuştur. Komisyon, Mayıs 2019'da Bosna-Hersek'in AB üyelik başvurusuna ilişkin görüşünü yayınlayarak AB katılım müzakerelerinin başlatılmasına yönelik 14 temel önceliği belirlemiştir. 10 Aralık 2019'da Konsey, Komisyon'un görüşüne ilişkin sonuçları kabul etmiştir. Aralık 2022'de Bosna-Hersek'e, hukukun üstünlüğünü, yolsuzluk ve organize suçla mücadeleyi, göç yönetimini ve temel hakları güçlendirmeye yönelik genişleme politikasına ilişkin Komisyon'un Ekim 2022 tebliğinde belirtilen adımları uyguladığı anlayışıyla AB aday statüsü vermiştir. [2]

Arnavutluk'un AB üyeliğine başvurusu 24 Nisan 2009'da yapılmıştır. 9 Kasım 2010'da Avrupa Komisyonu Arnavutluk'un AB üyelik başvurusuna ilişkin görüşünü yayınladı. Komisyon, katılım müzakerelerinin resmi olarak açılabilmesinden önce, Arnavutluk'un, özellikle görüşte belirlenen 12 temel önceliği karşılamak üzere, üyelik kriterlerine hâlâ gerekli derecede uyum sağlaması gerektiğini öne sürmüştür.  Bu öncelikler arasında kamu yönetimi reformunda önemli adımların tamamlanması, yargıya yönelik bir reform stratejisinin benimsenmesi ve uygulanması, organize suçla mücadelenin güçlendirilmesi, yolsuzlukla mücadelede sağlam bir geçmiş performansın geliştirilmesi ve insan haklarının korunmasının güçlendirilmesi yer almıştır. Ekim 2012'de Avrupa Komisyonu, yargı ve kamu yönetimi reformu alanlarındaki temel tedbirlerin tamamlanması ve parlamento usul kurallarının revizyonuna tabi olarak Arnavutluk'a aday statüsü verilmesini tavsiye etmiştir.

Sırbistan'ın  AB üyeliğine başvurusu   19 Aralık 2009'da yapılmıştır. Konsey, 25 Ekim 2010'daki toplantısında Komisyon'u Sırbistan'ın başvurusuna ilişkin görüşünü sunmaya davet etmiştir. Komisyon  12 Ekim 2011'de olumlu görüş bildirerek  Sırbistan'a aday ülke statüsü verilmesini tavsiye etmiştir. 1 Mart 2012'de Avrupa Konseyi Sırbistan'a  aday ülke  statüsü verilmiştir.

Karadağ’ın AB üyelik başvurusu 15 Aralık 2008’de Konsey’e sunulmuştur. 23 Nisan 2009'daki toplantısında Konsey, Komisyon'dan Karadağ'ın başvurusuna ilişkin görüşünü sunmasını istemiştir. 2010 yılında Komisyon, Karadağ'ın başvurusu hakkında olumlu görüş bildirmiş ve 16-17 Aralık 2010'daki toplantısında Avrupa Konseyi, Karadağ'a aday ülke  statüsü verilmesini kabul etmiştir.

Kuzey Makedonya'nın AB üyeliğine başvurusu 22 Mart 2004'te yapılmıştır. 9 Kasım 2005'te Komisyon, Kuzey Makedonya'nın Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusu hakkında bir görüş yayınladı ve Kuzey Makedonya'ya aday ülke statüsü verilmesini tavsiye etmiştir. Kuzey Makedonya’ya Aralık 2005’te AB aday statüsü verilmiştir.

Sonuç olarak Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği'ne üyeliğine yönelik ekonomik beklentileri, bölgedeki ekonomik kalkınma ve istikrarın güçlenmesi üzerine odaklanmaktadır. AB üyeliği, bu ülkeler için sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlama potansiyeli taşımakta olup, ekonomik reformların hız kazanması ve kurumsal düzenlemelerin iyileştirilmesi yoluyla rekabet güçlerini artırma imkânı sunmaktadır. Ayrıca, AB üyeliği, bölge ülkelerinin daha fazla yabancı doğrudan yatırım yapma olasılığını artırarak iş fırsatlarını çeşitlendirmektedir. Serbest ticaret avantajları, AB pazarlarına kolay erişim sağlama ve ihracat potansiyelini artırma imkânı sunarak bölgesel ticaretin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Mali yardım ve destek, altyapı projeleri ve sektörel gelişmeyi destekleyerek ekonomik kalkınmayı hızlandırmaktadır. Ancak, bu beklentilerin gerçekleşmesi, siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerle birlikte değerlendirilmeli; içsel reformların hızı, normatif uyum süreci ve bölgesel işbirliği gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede, Balkan ülkelerinin AB'ye uyum sürecinde karşılaşabilecekleri zorluklar ve bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilmesi için gereken adımlar önem arz etmektedir.

 

 

 

 

 

 


[1]  Avrupa Birliği’nin Tarihçesi ( 2022, 11 Kasım). Erişim Adresi:  https://www.ab.gov.tr/avrupa-birliginin-tarihcesi_105.html.

 

 

[2] AB Genişleme Politikası ( 2023, 10 Kasım). Erişim Adresi:https://www.consilium.europa.eu/en/policies/enlargement/.