Yeni Aktörler Eski Sorunlar: Makedon Siyasetindeki Son Çatışma
Yugoslavya'nın dağılış sürecinden herhangi bir çatışma yaşamadan ayrılmayı başaran Makedonya, aradan geçen 25 yıllık sürenin arından 1990'ların Balkanlar profilini andıran olaylara sahne olmaktadır. Bu durum aslında Yugoslavya'dan arda kalan sorunlardan hiçbir eski Yugoslav cumhuriyetinin tam anlamıyla kaçamayacağını gözler önüne sermektedir. Sırbistan ve Kosova gibi ülkeler AB ile olan entegrasyon süreçlerine istinaden aralarındaki tarihsel sorunları "rafa kaldırmış" olsalar da gerek iç gerek dış dinamiklerin etkisiyle AB süreci yavaşlayan Makedonya dışa açılmaktan ziyade içe kapanan bir ülke profili arz etmektedir.
Geçtiğimiz hafta Makedonya'da yaşananlar ise ülke içerisindeki etnik tabanlı toplumsal gerilimin artık taban ve tavan ayrımı yapmaksınız çift yönlü bir akışkanlığa sahip olduğunu göstermektedir. 27 Nisan'da Makedonya'da yaşananlar aslına bakılacak olursa olağan bir politik gelişme olarak nitelendirebileceğimiz meclis başkanlığı seçimiyle ilgiliydi. Seçim sonucunda Arnavut Partisi Demokratik Bütünleşme Birliği'nden Talat Caferi'nin yeni meclis başkanı seçilmesiyle beraber ülkede tam anlamıyla ok yaydan çıkmış oldu. İç Makedon Devrimci Örgütü ve Makedonya'nın Ulusal Birliği (VMRO-DPMNE) destekçilerinin bir anda ulusal meclisi basmasıyla birlikte içlerinde milletvekillerinin ve gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişi rehin alındı ve hatta Arnavut milletvekili Zijadin Sela'nın da ağır yaralandığı bilgisi medya kaynaklarınca paylaşıldı.
Ülke içerisindeki temel dinamiklerinin referans noktası konumunda olan ve 2001'de imza edilen Ohri Çerçeve Antlaşması'nın ülke içerisindeki Arnavut ve Makedon nüfus arasındaki uyumu sağlayacağı beklenirken; aslında antlaşmanın imzalanmasından bu yana geçen süre zarfında etnik gruplar arasındaki uçurumun daha da açıldığına tanık olmaktayız. Ülkede yaşayan Arnavut nüfus, ülkenin siyasal ve ekonomik koşullarından memnun olmamakla beraber, Makedon nüfus da ülkedeki Arnavut milliyetçiliğinin "Büyük Arnavutluk" söylemi etrafında revizyonist bir tutuma sahip olduğunu ifade etmektedir.
Bir arada yaşama arzusunun zarar görmesi sadece Makedonya açısından değil; tüm Balkanlar açısından son derece tehlikeli bir durumdur. Öyle ki Arnavut milliyetçiliğinin mobilize olması başta Kosova olmak üzere, Yunanistan'ı dahi içine alabilecek çok geniş bir coğrafyanın durumdan etkilenmesi ve istikrarsızlaşması anlamına gelecektir. Bunun yanında, Sırbistan-Kosova ilişkilerinde görüldüğü üzere taraflardan birisinin ABD, diğerinin de Rusya tarafından desteklenmesi zaten uluslararasılaşmış Makedonya sorunun hepten çözümsüz sorunlar listesine ekleyecektir.
Son tahlilde, Makedonya'da ivedilikle yerine getirilmesi gereken husus AB ile entegrasyon faydası doğrultusunda yürütülen ekonomik ve siyasal modernizasyon çalışmalarına geri dönülmesidir. Gösterilerde sıklıkla AB aleyhine atılan sloganlar ise önümüzdeki dönemde tabandan siyasal elitlere doğru ilerlemesi muhtemel bir AB karşıtlığının habercisi olabilir. Bu durumda ise korkulan husus, Makedonya'nın devlet gücünü modernleşme çalışmalarından ziyade çatışmacı iç siyasi dinamiklere harcaması riskidir.