Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Varoluş ve Özgürlük Mücadelemiz Devam Ediyor…

Kıbrıs Türk halkının çok ağır bedeller ödeyerek vermiş olduğu varoluş ve özgürlük mücadelesi sonucunda bağımsızlık, egemenlik ve özgürlüğünün simgesi olarak ilan ettiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Devleti 35’inci kuruluş yıldönümünü kutluyor.

Kıbrıs Türk Halkının varoluş ve özgürlük mücadelesi tamamlanmış bir süreç değildir. Bilakis ilk günkü azim ve kararlılıkla yoluna devam etmekte olan canlı bir süreçtir… Kıbrıs konusuna bir çözüm bulunabilmesi amacıyla 50 yılı aşkın süredir aynı yöntemlerle devam ettirilmeye çalışılan müzakereler en son olarak Crans Montana’da Rum lideri Nikos Anastasaidis’in de geçtiğimiz hafta itiraf ettiği üzere Rum tarafınca sabote edilerek çökertilmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kısa süre önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda da belirttiği üzere Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının ortak şekilde bir vizyon ve müzakere yöntemi belirleme talebi söz konusu olmuştu.

Anlaşılan o ki, BM Genel Sekreteri’nin taraflarının ortak şekilde bir vizyon ve müzakere yöntemi belirleme talebi daha ilk andan itibaren görüldüğü gibi Rum tarafınca kesin bir dille geri çevrilerek reddedilmiştir. KKTC’nin 35’inci yıl kutlamalarının tam da arifesinde Rum lider Nikos Anastasiadis basın mensuplarının karşısına çıkarak; Kıbrıs Türklerinin yönetime etkin katılımını kabul etmiyoruz. Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitlikten kaynaklanan tüm kurumlarda karar alma mekanizmalarına etkin katılım hakkına karşıyız. Türkiye’nin garantörlüğü sona erdirilerek Türk askerleri Ada’dan tamamen çekilmelidir. Doğal gaz konusunu müzakere masasına getirmeyiz. Doğal gaz federal devletin konusudur. Şeklinde bir dizi açıklamalarda bulunmuştur.

Anastasiadis, görüldüğü üzere olası bir federasyon temelindeki çözümde federal devletin sadece Rumlara ait olacağı gibi hâkimiyetçi bir düşünce yapısına sahip olduklarını açıkça ortaya koymaktadır! Rum tarafı federal ortaklığı birlikte yönetilecek bir sistem olarak değil de sadece Rumlara ait bir hak olarak görmektedir. Anastasiadis bununla da yetinmeyip “Her kurumda etkin katılım aramak, azınlığın bu hakkını kötüye kullanması, çoğunluğun hakkını engellemesi tehlikesini getirir. Bu gerek bakanlar kurulu gerekse de diğer federal kurumlar için geçerlidir. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklere verilecek geniş hakların devletin işlevselliğini bozacağını düşünüyorlar” diyerek, Kıbrıs Türkleri olarak bizleri en başından buyana azınlık olarak gördüklerini açıkça bir kere daha ifade etmiştir.

Rum tarafı siyasi eşitlik, yönetime etkin katılım, dönüşümlü başkanlık, güvenlik ve garantiler gibi konuları kabul etmeyeceklerini açık açık söylüyor. Söylemeye de devam ediyor. Üniter Rum devleti içerisinde federal devlet organizasyonunun Rumlara ait bir hak olduğu ve bu bağlamda otonom bir bölgede Kıbrıs Türkleri olarak bizden azınlık haklarını kabul etmemiz bekleniyor. Rum tarafının böyle bir durumu asla kabul etmeyeceğimizi bile bile dile getirmeleri ne anlama geliyor?

Federal çözümün yönetim, yetkiler ve tüm zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılarak birlikte yönetme prensibine dayanmasına karşın Anastasiadis’in dolayısı ile Rum toplumunun, Kıbrıs Türkleri ile yönetimi, yetkileri ve doğal zenginlikleri paylaşma niyetinde olmadığı bir kere daha açıkça ortaya konmuştur. Elli yılı aşkın süredir Kıbrıs konusunun çözülebilmesi için yapılan müzakereler, Rum lideri Nicos Anastasiades’in geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında itiraf ettiği üzere Rum tarafının katı ve uzlaşmaz yaklaşımları nedeniyle mümkün olmamıştır. Anastasiadis, dolayısı ile Rum tarafı bizden federasyon görünümlü otonom/üniter Rum devletini azınlık olarak kabul etmemizi bekliyor! Rum tarafının bütün amacı 1963’de gasp ederek üniter Rum Devleti’ne dönüştürdükleri sözde Kıbrıs Cumhuriyeti ünvanını ve bu durumun kendilerine sağladığı tüm ayrıcalıkları korumaktır.

Kıbrıs Türk Halkı çok ağır bedeller ödeyerek vermiş olduğu varoluş ve özgürlük mücadelesini Rum üniter devleti içerisinde azınlık haklarını kabul etmek için mi vermiştir? BM Genel Sekreteri’nin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda da belirttiği, taraflarının ortak şekilde bir vizyon ve müzakere yöntemi belirleme talebinin gerçekleşmesi Rum tarafının ortaya koymuş olduğu düşünce yapısı itibarı ile yakın bir tarihte pek mümkün görünmemektedir. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Crans Montana sonrasında sık sık dile getirdiği Rum tarafında zihniyet değişikliği beklentisinin oluşmadığı ve yakın bir gelecekte de olmasının mümkün olmadığı açıkça Anastasiadis tarafından açıkça ifade edilmiştir.

Peki, bundan sonra Kıbrıs Türk tarafı olarak ne yapacağız? Bizi Rum lideri Anastasiadis’in açıklamaları ilgilendirmez! Biz BM Genel Sekreterinin Güvenlik Konseyine sunduğu raporu dikkate alıp tek taraflı olarak kendi vizyon ve müzakere yöntemimizi belirleyerek Rum tarafında zihniyet değişikliği olmasını mı bekleyeceğiz? Bir toplumda zihniyet değişikliği acaba ne kadar sürede gerçekleşir hiç düşündünüz mü? Müzakere tarihi boyunca yani 50 yılı aşkın süredir değişmeyen katı ve uzlaşmaz Rum zihniyetinin ne kadar sürede değişeceğini öngörebiliriz? Federal çözümden başka hiçbir öneriyi görüşmez ve müzakere etmeyiz diyerek Rum tarafının oluşturduğu statükonun devamına hizmet etmiş olmaz mıyız?  Kıbrıs Türk halkı, Rum tarafında pozitif yönde bir zihniyet değişikliği olması için acaba ne kadar bir süre daha bu şekilde ambargolar altında yaşamaya devam edecektir?  Rum tarafında bir zihniyet değişikliği olmasını beklemek ucu açık olmayacak bir müzakere süreci anlayışı ile çelişmez mi?

Artık bir yol ayrımına geldiğimizi herkes görmelidir. Var olan yalın gerçekleri görmemezlikten gelmeye çalışmak ne yazık ki Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesine zarar verir. Kıbrıs Türk halkının beklentisi 50 yılı aşkın süredir devam eden bu belirsizliğin artık ortadan kalkmasıdır. Kıbrıs Türk halkı Rum üniter devleti içerisinde asla azınlık olmayı kabul etmez! Kıbrıs Türk halkının bir 50 yıl daha beklemeye tahammülü yoktur. Tüm iyi niyetli uyarılara rağmen Rum tarafı hala Doğu Akdeniz’de katı ve uzlaşmaz tavırlarını devam ettirerek bir çatışma ortamı oluşmasına hizmet eder şekilde davranmaya devam ediyor! Rum tarafının saldırgan ve tehditkâr tavırları umarım kötü bir durumla karşı karşıya kalmamıza neden olmaz.

Sonuç itibarı ile; Kıbrıs Türk Halkı olarak Birleşmiş Milletler yetkililerinden beklentimiz bir an önce durum tespiti yaparak ambargoların kaldırılması yönünde somut adımlar atmalarıdır! Kıbrıs Türk Halkı asla Rum tarafının peşinden sürüklenmek istememektedir. Kıbrıs Türk halkının beklentisi uluslararası alanda hak ettiği haklarını alabilmektir. Anastasiadis ve Rum tarafı şunu iyi bilmelidir ki, Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesi tamamlanmış bir süreç değildir. Bilakis azim ve kararlılıkla devam etmektedir…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletimizin 35’inci kuruluş yıldönümü hepimize kutlu olsun.