Uluslararası Hukuk Açısından Savaş Suçları: İsrail-Filistin Çatışması Bağlamında İncelenmesi
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail ve Hamas arasında başlayan savaş şiddetli bir şekilde sürmektedir. Gelinen son noktada binlerce insanın hayatını kaybettiği, yaralandığı ve yerinden edildiği bilinmektedir. Savaşın şiddeti artmış, taraflar kural tanımaz bir hal almıştır. Bu noktada Uluslararası Silahlı Çatışma Hukuku akla gelmektedir. Uluslararası Silahlı Çatışma Hukuku devletlerin birbirlerine karşı silahlı kuvvet kullanımını düzenleyen hukuk dalı olarak tanımlanır.
Uluslararası Silahlı Çatışma hukukuna en eski çağlardan beri ihtiyaç duyulmuş olunup modern halini 1864 yılında imzalanan ilk Cenevre Sözleşmesi oluşturmaktadır. Tüm silahlı çatışmaların uluslararası toplum tarafından uluslararası hukuk kapsamına dâhil edilmesi de yine bu sözleşme ile birlikte olmuştur. Daha sonra 1899 ve 1907 tarihli Lahey Sözleşmeleri de uluslararası silahlı çatışmalara kurallar getirmeyi amaçlamıştır. Bu kuralları savaş öncesi ve savaş durumunda olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Kısaca belirtmek gerekirse Lahey Sözleşmelerinin temel amacı savaşan kişilerin gereksiz acı çekmelerinin önüne geçmek ve savaş dışında kalan kişilerin, özellikle sivillerin, hedef haline gelmemesini sağlamaktır.
Uluslararası Silahlı çatışmalar hukukunun ilkelerine baktığımızda:
- Çatışma dışı kalan ya da çatışmalara doğrudan katılmayan kişilerin yaşamlarına ve bedensel ve ruhsal bütünlüklerine saygı gösterilecektir. Bu kişiler her türlü durumda korunacak ve hiçbir olumsuz ayırım yapılmadan insanca muamele görecektir.
- Teslim olan ya da çatışma dışı bulunan bir düşmanın öldürülmesi ve zarar verilmesi yasaklanmıştır.
- Yaralılar ve hastalar çatışmada yetkisi altında kaldıkları tarafça toplanacak ve tedavi edilecektir. Bu koruma sağlık personelini, kurumumu, araçlarını ve materyalini kapsamaktadır.
- Yakalanmış savaşçıların ve karşı tarafın otoritesi altındaki sivillerin yaşamlarına, onurlarına, kişisel haklarına ve inançlarına saygı gösterilecektir. Bu kişiler her türlü şiddetten ve zararla-karşılıktan korunacaktır. Bu kişiler aileleriyle haberleşme ve yardım alma hakkına sahiptir.
- Herkes temel adli güvencelerden yararlanma hakkına sahiptir. Hiç kimse yapmadığı bir fiil için sorumlu tutulamaz. Hiç kimse bedensel ya da ruhsal işkenceye, bedensel eziyete ya da acımasız ve alçakça muameleye tabi tutulamaz.
- Bir çatışmanın tarafları ve onların silahlı kuvvetleri savaş yöntem ve araçları bakımından sınırsız bir seçime sahip değildir. Gereksiz kayıplara ya da aşırı acılara neden olacak nitelikteki savaş yöntemleri ve araçlarının kullanımı yasaklamıştır.
- Bir çatışmanın tarafları sivil halkı ve mülkiyet koruma amacıyla sivil halkı savaşçılardan her zaman ayıracaktır. Ne sivil halk ne de sivil kişiler saldırı hedefi olamaz. Saldırılar doğrudan yalnızca asker hedeflere yöneltilecektir.
Maddeler incelendiğinde Uluslararası Silahlı Çatışma hukukuna göre sivillerin korunması, yaralıların tedavi edilmesi ve esirlere zarar verilmemesi konusunda net açıklamalar yapılmış olunup kullanılacak silahlara da düzenleme getirilmiştir. Yargılama yapabilecek kuruluş Uluslararası Ceza Mahkemesidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Kuruluş Statüsü olan Roma Statüsü 15 Haziran 1998 - 17 Temmuz 1998 tarih aralığında toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı ile karara bağlanmış ardından 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra işlenmiş savaş suçları davalarının görüşülmesi için Lahey'de kurulmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi sürekli bir mahkeme olup, uluslararası nitelikteki en ağır cürümlerden sanık kişileri kovuşturma görevini üstlenmiş, ulusal mahkemelerin tamamlayıcısı olan bir mahkeme konumundadır. Mahkeme'nin görev alanı, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren, en ağır cürümler olup, bunlar soykırım suçu, insanlığa karşı işlenen cürümler, savaş suçları ve barışa karşı işlenen suç olarak da saldırı suçudur.
Bu bilgiler ışığında İsrail ve Hamas arasında yaşanan çatışmada esirlere kötü muamele yapılması ve sivillerin zarar görmesi suç teşkil etmektedir. Halka yardım gitmesinin engellenmesi, halkın enerji ve su gibi önemli kaynaklarının kesilmesi de Ulusklararası Silahlı Çatışmalar Hukukuna aykırıdır. Son olarak Gazze’deki bir hastanenin bombalanmasıyla Uluslararası Silahlı Çatışma Hukuku açıkça çiğnenmiştir. Savaşlarda durdurulamaz bir hal almak tarafları etkilediği kadar bölgeyi, tarafların komşu ülkelerini yani uluslararası toplumu da etkilemektedir.
Bu durumda elbette savaşın etkilerini sınırlandıracak, sivilleri koruyacak bir üst merci ye ihtiyaç duyulmaktadır. Sonuç olarak uluslararası hukukun gerektirdikleri yetkili mercilerce yerine getirilmelidir. Taraflar (haksız fiil nedeniyle özür dileme, tazminat, eski hale getirme vb.) hukukta açıkça belirtilen şekilde üstlerini düşeni yapmalıdır.
Birleşmiş Milletler Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, 10 Ekim'de yaptığı açıklamada her iki tarafın da savaş suçu işlemiş olabileceğine dair kanıt bulunduğunu ve uluslararası hukuku ihlal eden ve sivilleri hedef alan herkesin suçlarından sorumlu tutulması gerektiğini söylemiştir.
Ancak bu savaş sonrasında İsrail’e veya Hamas’a ceza verilip verilemeyeceği tartışma konusudur. Amerika Birleşik Devletleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne olumlu yaklaşmamaktadır. İsrail ve Hamas Savaşı’nda İsrail’i açıkça desteklemesi nedeniyle İsrail’in bir yaptırımla karşılaşmasına izin vermeyeceği açıktır.