TBMM'deki Filistin için Tarihi Oturum: Mahmud Abbas'ın Çağrısı ve Türkiye'nin Filistin Davasındaki Rolü
İsrail-Filistin çatışması, 20. yüzyılın başlarından bu yana süregelen, köklü bir sorun olarak dünya gündemindeki yerini korumaktadır. 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla Filistinlilerin topraklarından sürülmesi, bölgede kalıcı bir çatışma ortamı yaratmıştı. Özellikle 1967’deki Altı Gün Savaşı sonrasında İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal etmesi, Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurma mücadelesini daha da karmaşık hale getirmiştir. Bu süreçte Filistin halkının maruz kaldığı işgal ve katliamlar sürecin başladığı tarihten itibaren uluslararası kamuoyunun ve özellikle Türkiye’nin tepkisini çeken konular arasında yer almıştır.
7 Ekim 2023 tarihinde patlak veren Hamas-İsrail Savaşı insani dramı da beraberinde getirmiştir. İsrail’in sivil yerleşim yerleri, hastane, okullar ve mülteci kamplarını bombalayarak yaptığı insani katliamlar kamuoyunda geniş yer tutmuş, Türkiye de bu duruma sessiz kalmamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mahmud Abbas’ı Türkiye’ye davet ettiğini ancak bu davetin başlangıçta olumlu karşılanmadığını belirtmesi, Türkiye’nin Filistin meselesine verdiği önemin altını çizen dikkat çekici bir açıklama olmuştu. Erdoğan, "Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın, önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım" ifadeleriyle, Türkiye'nin Filistin davasına olan kararlılığını ve liderlik rolünü vurgulamıştı. Bu açıklama, Türkiye’nin, Filistin halkının haklarını savunmak adına gösterdiği ısrarlı tutumun bir yansımasıydı.
Abbas’ın sonunda Türkiye'ye gelmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini yeniden teyit eden bir adım olarak öne çıkmaktadır. Bu ziyaret, Filistin halkının uluslararası arenada haklarını savunma çabalarının bir parçası olduğu kadar, Türkiye’nin Filistin’e yönelik desteğinin ne denli derin ve sürdürülebilir olduğunu da göstermektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mahmud Abbas’a yaptığı çağrıda altını çizdiği gibi, Türkiye, Filistin halkının haklarını savunmaya devam etmektedir. Abbas’ın Türkiye’ye gelmesi, bu davaya olan bağlılığın karşılıklı olarak yeniden teyit edilmesi anlamını taşımaktadır. Türkiye’nin Filistin’e verdiği destek, sadece diplomatik değil, aynı zamanda insani yardımlar ve uluslararası platformlardaki savunuculuk faaliyetleriyle de kendini göstermiştir. Bu bağlamda, Abbas’ın ziyareti, Filistin davasına yönelik uluslararası desteği güçlendirmek adına önemli bir adım niteliğindedir.
Filistin konulu olağanüstü oturumda tarihi bir ana tanıklık eden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, Abbas’ın ziyaretini onurlandırmak amacıyla özel bir oturum düzenledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın locadan izlediği bu oturumda, İran'da suikasta uğrayan İsmail Heniyye’nin fotoğrafı sergilendi ve oturumun simgesel atmosferini güçlendirmek için Türk ve Filistin bayraklarının yer aldığı flamalar takıldı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında açılışı yapılan bu oturumda, 8 Ekim'den bu yana İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybeden Gazzeliler ve suikasta uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye anıldı.
Kurtulmuş’un açılış konuşmasında vurguladığı gibi, Filistin meselesi Türkiye için sadece bir dış politika konusu değil, aynı zamanda milli bir dava olarak kabul ediliyor. Kurtulmuş, "Filistin ve Gazze, Türk milleti için uzakta bir yer değildir, bizimle ilgisiz olan bir mesele değildir." diyerek bu davanın Türkiye'de ne denli derin bir yere sahip olduğunu ifade etti.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, TBMM’de yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Filistin halkına verdiği destek için Türk milletine teşekkürlerini sundu. Özellikle, Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'ndaki duruşunu ve İsrail ile olan ticari ilişkilerini durdurma kararını övdü. Abbas, Türkiye'nin insani yardımları ve Filistin'in haklı davasını uluslararası arenada savunmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye'nin Filistin halkının yanında dimdik durmasının, uluslararası alanda Filistin'e verilen desteğin en güçlü simgelerinden biri olduğunu belirtti.
Abbas, konuşmasının devamında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına dikkat çekerek, ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde İsrail’i korumak adına veto hakkını kullanmasını eleştirdi. Bu durum, uluslararası hukukun ve adaletin nasıl siyasallaştırıldığını ve büyük güçlerin kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Abbas’ın sitem dolu sözleri, uluslararası sistemdeki çifte standartları ve Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı adaletsizlikleri net bir şekilde ortaya koydu.
Filistin lideri Abbas, Gazze’ye gitme kararını açıklayarak, “Önümüzde bir çözüm kalmadı; ben ve Filistin liderliğindeki kardeşlerim Gazze’ye gitme kararı aldık. Bunu yapacağım, bütün gücümle bunu gerçekleştireceğim. Bunun bedeli hayatımız da olsa, benim hayatım, bizim hayatımız Gazze’deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir. Ya zafer, ya şehadet!” diyerek, Filistin halkının özgürlük mücadelesinde ne denli kararlı olduklarını vurguladı.
Abbas’ın bu kararlı duruşu, TBMM Genel Kurulu’nda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer katılımcılar tarafından ayakta alkışlandı. Bu, Türkiye'nin Filistin davasına verdiği güçlü desteğin bir yansımasıydı ve Abbas’ın sözleri, Türkiye’nin Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğinin bir garantisi olarak görüldü.
Son olarak, Abbas’ın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in işlediği savaş suçlarının 15 yargıçlı bir mahkeme tarafından sorgulanmasını hatırlatması, tarihte benzeri görülmemiş bir durum olarak kaydedildi. Bu girişim, uluslararası hukukun adaletin sağlanmasında ne kadar önemli olduğunu ve Filistin davasının sadece bölgesel değil, küresel bir adalet sorunu haline geldiğini bir kez daha ortaya koydu.
Değerlendirme
Bu olağanüstü oturum, Türkiye'nin Filistin davasındaki kararlılığını ve uluslararası topluma yaptığı çağrıyı güçlendirdi. Abbas’ın Gazze’ye gitme kararı, Filistin halkının özgürlük mücadelesinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Türkiye'nin bu süreçteki rolü, hem bölgesel hem de küresel ölçekte yankı uyandıracak kadar önemlidir. Türkiye’nin, Filistin halkının yanında durarak uluslararası alanda adaletin sağlanması için sürdürdüğü diplomasi, sadece Filistin için değil, dünya barışı için de kritik bir öneme sahiptir.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyareti, İsrail’in Filistinlilere yönelik artan saldırıları ve Gazze’deki insani kriz bağlamında, Türkiye’nin Filistin halkına olan desteğini yeniden ve güçlü bir şekilde ifade etmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu ziyaret aynı zamanda, Filistinlilerin uluslararası alandaki diplomatik girişimlerinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
.