Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Tarihe “Fransız” Kalmak!

Cezayir Başkanı Abdülaziz Buteflika'nın Fransa’nın 1830 ve 1962 yılları arasında “Cezayir kimliğini soykırıma tabi tuttuğu” ve “Cezayir bağımsızlık savaşında 1.500.000 kişiye uyguladığı soykırımı tanıması” yönündeki çağrısı üzerine Fransa Dışişleri Bakanı Phlippe Douste-Blazy ilginç bir açıklamada bulundu.  Douste-Blazy; “Hafıza çalışması tarihçiler ve araştırmacılar tarafından yapılır.”, “Soykırım bize filozofların ve entelektüellerin öğrettiği bir kelime. Bu tür ifadeleri asla küçültmemek (rezil etmemek) lazım.” Tarihin asla ‘basit olmadığını ve karmaşık olduğunu’ hatırlatan Doust-Blazy, konuya ilişkin fazla polemiğe girmek istemediğini belirterek Cezayir ve Fransa’nın tarihçiler tarafından yapılacak olan bir hafıza çalışması olmadan ‘ortak bir geleceğe’ sahip olamayacağını söyledi. Cezayir Cumhurbaşkanı’nı sömürge dönemine ilişkin “hınçlarını” bırakmaya davet eden Fransız bakan “Geleceğe bakalım. Artık başka bir şeyle ilgilenmenin zamanı geldi. Hınç yok. Tersine gelecek için ümit.” temennisinde bulundu.

Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir ‘eyalet’ olan Cezayir, 1830 yılından 1962 yılına kadar tam 132 yıl Fransız işgalcilerin postalları altında ezildi!.. Afrika kıtasındaki Fransız soykırımı, yalnızca Cezayir ile sınırlı değildi!.. Fransa, “Fransız Milletler Topluğu” içinde yer alan Benin, Burkina-Faso, Cibuti, Çad, Gabon, Gine, Kamerun, Komor Adaları, Moritanya, Nijer, Senegal ve Tunus’ta da soykırım yaptı.

Cumhurbaşkanı Chirac da geçtiğimiz yıl Fransız sömürge tarihinin iyi yanlarının anlatılması için çıkarılan yasaya gelen sert tepkiler üzerine, “Tarih yazmak yasaların değil, tarihçilerin işidir.” açıklamasını yapmıştı. Aynı Fransa, sözde Ermeni soykırımı söz konusu olduğunda tarihçilere başvurmak yerine “Fransa, 1915 Ermeni soykırımını resmen tanır” ifadesini içeren mevcut kanun çıkararak Türkiye’yi “soykırım” gibi ağır bir suçla suçlamaktadır.

Fransa, 2001'de kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı yasası ile sözde soykırımı kabul etmiş ancak herhangi bir cezai müeyyide uygulamamıştı. Fransızlar bu yaz 16 Mayıs 2006 tarihinde Fransız parlamentosunda bir yasa tasarısını oylamaya sunmuş ancak meclis başkanının iç tüzük detaylarından faydalanarak oylamayı ertelemesi krizi geçici de olsa ertelemişti. Ancak bu ertelemenin sonsuza kadar olmadığı ve sonbaharda yeniden önümüze geleceği belliydi ve nihayet yeniden teklif parlamentoya sunulmuştur. 12 Ekim'de Fransız parlamentosu bu teklifi görüşmek için toplanacaktır. Yeni tasarı Yahudi soykırımının inkârına bir yıla kadar hapis ve 45 bin Euro para cezasını uygun gören Gayssot Yasası'na bir ekleme yapmaya hazırlanmaktadır.

İktidardaki Halk Hareketi İçin Birlik üyesi (UMP) milletvekilleri ile Sosyalist Partisinin sunduğu bu teklifte hem 2001 tarihli Ermeni Soykırımı Yasası'na, hem de Gayssot Yasası'na Ermeni soykırımının ve diğer tüm soykırımların inkârını cezalandırmaya yönelik iki ayrı ek yapılmasını istemektedir. Bu yeni teklifte de ceza süresinin beş yıl olduğu kaydedilmektedir. Eğer kabul edilirse, (kabul edilme ihtimali çok yüksek) sözde ermeni soykırımını inkar edenler 1 yıl hapis (bazı hukukçulara göre 5 yıl) veya 45 bin Euro'ya kadar yükselen bir para cezasına çarptırılacak.

Fransa'nın ünlü 19 tarihçi ve bilim adamı da geçen yılın sonunda ortak yayımladıkları bildiride, tarihi tarihçilerin yazması gerektiğini belirterek, aralarında sözde Ermeni soykırım yasası da olmak üzere parlamentoda tarihle ilgili kabul edilen 5 yasanın geri çekilmesini istemişti. Bu tepkilerin ardından Meclis Başkanı Jean-Louis Debre, bir komisyonun bu beş yasayı gözden geçirileceği sözü vermişti. Ancak şimdi Fransa bu yasaları geri çekmek bir yana bir adım daha ileri giderek yeni ve ağır cezalar uygulamayı planlamaktadır. Türkiye’nin görüşünü ansiklopedilerden bile çıkaran Fransız mahkemeleri, Bernard Lewis gibi ünlü tarihçileri bile Ermenilerin iddialarını sorgulamaya açtığı için mahkum etmişti. Aynı Fransa geçtiğimiz günlerde Lyon ve Marsilya'da yapılan iki yeni Ermeni anıtını açtı. :Şimdi bir adım daha öteye gitmek istemektedir.

Dış politikanın “olmazsa olmaz” prensiplerinden birisi “karşılıklılık” ilkesidir. Size karşı yapılan bütün eylem ve fiillere karşılık vermediğiniz takdirde sürekli üzerinize gelinir. Nitekim, daha önce Fransız parlamentosunun kabul ettiği çirkin yasaya karşılık gereken tepki gösterilmediği için şimdi Türkiye’nin daha çok üzerine gidilmek istenmektedir. Bu defa ne devlet ve ne de tek tek bireyler olarak bütün Türkiye’nin sessiz kalmaması lazım.

Ne Yapılmalı?

Her şeyden önce tepkisiz kalınmamalıdır.

Öncelikle Beyoğlu’ndaki ‘Fransız Sokağı’na, yeniden eski adı olan ‘Cezayir Çıkmazı Sokağı’ ismi verilmelidir.

Sokağın en güzel yerine Fransızların katlettiği Cezayirliler için bir anıt dikilmelidir.

TBMM’de Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımı tanımak ve bu soykırımı inkar edenlere cezai müeyyide uygulanmalıdır.

Üniversiteler, Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları Fransa'nın yaptığı soykırımlara yönelik tedbirler almalıdır.

Ondan da öte; Türkiye’de iş yapan Fransız firmalarına ve Fransız mallarına ambargo uygulanmalıdır.

Diğer taraftan bu yasanın geçmesinden en çok Ermenistan'ın etkileneceği, başlatılmaya çalışılan diyalog ortamının baltalanacağı hem Avrupa'ya ve hem de Ermenistan'a net bir şekilde gösterilmelidir. Başlangıç olarak da Ermenistan Avrupa'daki lobileri vasıtasıyla Türkiye'ye yönelik hasmane duyguları desteklediği için şunların yapılabileceği net bir şekilde ortaya konmalı ve gerekirse de yapılmalıdır:

1- Her şeyden önce yaklaşık 70 bin civarında olan ve Türkiye'de kaçak olarak çalışan Ermeniler Türkiye'den sınırdışı edilmeli ve/veya edileceği açık bir şekilde ifade edilmelidir. Burada Rusya'nın Gürcistan'a karşı yaptığı ve Bangladeş'in KKTC'yi tanıdığında Yunanistan tarafından yapılan tehditleri hatırlanmalıdır.

2- Gürcistan'a uygulanan Rusya ambargosundan sonra tam anlamıyla Ermenistan'ın tek umudu Türkiye olmuştur. Zira bu ambargodan en çok Ermenistan etkilenmektedir. Ermenistan'ın bu türden hasmane duygulara sahip olmaya devam etmesi durumunda ekonomik ambargolar uygulanacağı, Gürcistan üzerinden giden mallara denetim getirileceği ve sivil uçuşların durdurulacağı hatırlatılmalıdır.

3- Ermenistan bu kriz ortamında net bir şekilde uyarılmalı ve Dağlık Karabağ'dan çekilmesi, Türkiye'den toprak taleplerinden net bir şekilde vazgeçtiğini bildirmesi, Anayasasında gerekli düzeltmeleri yapması, Türkiye'ye karşı mestenetsiz iddialardan vazgeçmesi gibi şartları kabul etmesi halinde derhal görüşmelere çağrılmalıdır.

Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi – TÜRKSAM olarak Türk milletini tepkilerini ortaya koymaya çağırıyoruz. Eğer bu sese kulak veremezsek hem geçmişimize sürülmek istenen bu kara lekeyi kabullenmiş ve hem de geleceğimizi karartmış olacağız.  TÜRKSAM tarihine leke sürülmek istenen bu milletin fertlerini milletvekillerini, bürokratlarını, yerel yöneticilerini, bilim adamlarını, akademisyenlerini, politikacılarını, devlet adamlarını, esnafı, köylüyü, çiftçiyi, memuru, öğrenciyi ve hepsinden önemlisi basını, kısacası herkesi göreve ve işbirliği için yardıma çağırmaktadır. TBMM’de kararlar alınmalıdır, yerel yöneticiler şehir meclislerinden kararlar çıkarmalıdır, Akademisyeler üniversite senatolarında kararlar almalıdır, dış politikada gerekli adımlar atılmalıdır, Fransız mallarına boykot uygulanmalıdır. Ermeni sorununda adeta bir “çiban başı” olan Fransa’ya karşı öylesine bir tepki gösterilmelidir ki, bir daha asla hiçbir ülke Türk tarihine böylesi bir çirkinlikte dil uzatmaya cesaret edemesin.

Bütün bu gelişmeler tepkisiz kalan Fransız aydını da ayrıca kınanmalıdır. İfade özgürlüğünü dahi politik çıkar konusu yapan Fransanın bu tutumu karşısında bir zamanlar 'Sizinle aynı düşünceyi paylaşmıyorum, ama düşüncenizi ifade etmeniz için hayatımı feda edebilirim diyen Fransız düşünür Voltaire'nin kemikleri sızlıyordur herhalde!

Not: Bu yazı geçtiğimiz yaz ayında Fransa’nın söz konusu yasayı meclis gündemine getirmesi öncesinde yayınlanmıştı. Ancak o günden bu yana herhangi bir çabanın gösterilememesi, bütün yazın 'uyunarak' geçirilmesi neticesinde bugün aynı durumla tekrar karşı karşıyayız ve bu yazı da maalesef güncellenerek yeniden yayınlanmaktadır. Gönül isterdi ki şimdi heyetler halinde son dakikada Fransa'nın yolunu tutan heyetler bütün yazı çalışarak geçirselerdi de şimdi bu durumla karşı karşıya kalmasaydık. Maalesef o kadar hadiseyle millet olarak karşı karşıya gelmemize rağmen hala akıllanamıyoruz, sistemli çalışmalar yerine son dakika heyecanları ile Fransızları ikna edebileceğimizi zannederken aslına kendimizi kandırıyoruz.