Suyu Doğru Yönetebiliyor muyuz?
Türkiye’den deniz altından borularla KKTC’ye su gelirdi, gelemezdi, geldiydi, gelecekti, geliyordu derken 2016 yılından bu yana senede 75 milyon m3 su taşınmaktadır. Projenin gündeme gelmesinden itibaren acaba ne kadar aktif olabildik? Ülkemizdeki birçok yönetici ve uzman konuyla ilgili olarak sınıfta kaldık değerlendirmesinde bulunuyor!
Küresel iklim değişikliği tüm dünyayı olduğu gibi yarı kurak bir iklime sahip olan KKTC'yi de olumsuz şekilde etkilemeye başlamıştır. Bu nedenle de sahip olduğumuz su kaynak ve rezervlerimizi en verimli, planlı ve akılcı bir şekilde kullanmalıyız.
Türkiye’den gelen suyun içme, kullanım ve tarımsal maksatlarla kullanılması öngörüldü. İçme ve kullanım suyu olarak hemen hemen her yere ulaştığı ifade ediliyor. 'Su Temini Projesi' ile KKTC'ye getirilen suyun yönetimi konusu büyük bir önem taşımaktadır. Peki, tarımsal olarak ne durumdayız?
Ülkemiz 107 milyon m3 seviyesinde yıllık su dengesine sahiptir. Bunun 72 milyon m3’ü tarımsal sulama için 25 milyon m3’ü ise içme ve kullanma suyu ihtiyacı için kullanılırken 10 milyon m3 seviyesindeki su ise, buharlaşma, denize boşalım ve şebeke kayıpları sonucunda kaybedilmektedir!
KKTC’nin su ihtiyaçlarını karşılamada can damarı olarak Güzelyurt, Girne ve Meserya akiferleri görülmektedir. Bu akiferlerden Güzelyurt ve Güney Doğu Mesarya akiferlerinin geçmiş yıllarda kontrolsüz biçimde kullanımı sonucunda deniz suyunun akiferlere kilometrelerce girerek tuzlanmaya neden olduğu belirlenmiştir. Bu konuda acaba ne gibi önlemler alınmıştır?
2003 yılında 44 bin dönüm alanda narenciye yetiştiriciliği yapılmaktaydı fakat bu alan 2009 yılında 41 bin dönüm ve 2016’da ise 30 bin dönüme kadar gerilemiştir. Narenciye yetiştiriciliğindeki gerilemenin yer altı kaynaklarının kontrolsüz bir şekilde kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkan tuzlanmanın etkili olduğu düşünülmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde toplam alanın yüzde ellinin biraz üzerindeki kısmını tarım alanları oluşturmaktadır. Sulu tarım yapılabilen alanın ise yüzde on civarında olduğu belirtilmektedir.
Tarımsal sulama öncelikli olarak ele alınmalı. Sulama öncesi toprağın, suyun ve çiftçinin hazırlanmasında geç kalınmamalıdır. Geçitköy Barajında biriken su devam eden tünel inşaatlarının tamamlanmasıyla birlikte yıl içinde ilk olarak Güzelyurt Ovası’na tarımsal sulama amaçlı olarak verilmesi hedefleniyor.
KKTC'deki su sıkıntısının ortadan kaldırılması amacıyla DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan proje kapsamında, Güzelyurt ve Meserya Ovalarına suyu iletmek için 101 milyon lira yatırım bedeli ile 5,7 kilometrelik tünel inşa projesi devam etmektedir. Bu çerçevede ilk etapta Güzelyurt'ta bulunan 75 bin dekarlık ovanın sulanması planlanıyor.
Su, hayat verdiği toprakta bilinçsizce aşırı kullanılırsa, yanlış sulama teknikleri ile tuzlu yeraltı suyunun yükselmesine, böylece tuzun toprağın üst tabakalarına taşınmasına yol açar. Zamanla su buharlaşır ve sulama suyunda bulunan düşük miktarlardaki tuzlar toprakta birikmeye başlayabilir.
Her zaman daha fazla suyun, daha fazla ürün manasına gelmediği, Türkiye’de GAP sulama projesinde ortaya çıkan problemlerde görülmüştür. Kurak bölgelerde toprağa, ihtiyacından fazla su vererek sulama suyunu gereğinden fazla kullanmak, verim artışına değil, problemlere yol açmıştır.
GAP'ın sulamaya açılması ile birlikte yapılan yanlış sulama yönetiminden dolayı binlerce hektar alan tuzlanarak çoraklaşmıştır. Tuzlanma konusuna karşı bu anlamda çok dikkatli olmalıyız. Uzmanlar tuzlanma tehlikesine karşı tedbir olarak drenaj sistemlerinin kurulmasını önermektedir. Biz drenaj sistemleri konusunda ne durumdayız?
Sulu tarım için ülkemizin ekolojik yapısı, iklimi, yer altı su kaynakları ve toprak özellikleri dikkate alınarak, en uygun ürün (deseni)yelpazesi tespit edilmelidir. Tarım Bakanlığı, çiftçiler ve bu alandaki uzmanlar, su yönetimi konusunda bence geç olmadan bir an önce çalışmaya başlayarak en uygun strateji ve hedefleri belirlemelidirler.
KKTC’de sulama birliklerinin alt yapılarının zayıf, kurumsallıktan uzak ve birbirlerinden kopuk ve bölgesel olarak örgütlendikleri görülmektedir. Merkezi bir yapıya sahip olamamalarından dolayı çalışmalarının ileride olumsuz şekilde etkilenebileceği öngörülmektedir.
Sulama birlik ve kooperatiflerinin güçlü bir kurumsal altyapıya sahip olması önemli bir konudur. Bu bağlamda sulama birlikleri ve kooperatifleri su yönetimi ve daha verimli kullanmanın en etkili aktörleri olarak kabul edilmeli ve kurumsal yapıları zaman kaybedilmeden güçlendirilmelidir.
Türkiye’den KKTC’ye ‘Su Temini Projesi’ kapsamında ilk aşamada çok başarılı bir sınav verdiğimizi söylemek mümkün değil. En azından bundan sonraki aşamalarda ne durumdayız? Suyun tarımsal alanda yönetimi konusunda acaba ne durumdayız?
İdeolojik ve siyasi pozisyonlar belirlenirken uluslararası ilişkiler dikkate alınarak ülke çıkarlarının daha iyi bir noktaya gelmesinin önüne geçmemelidir. Hükümetlerin ülkelerinin sahip olduğu tüm kaynakları doğru bir şekilde planlayarak yönetme sorumluluğu olduğu asla unutulmamalıdır! Günümüzde enerji kaynakları uluslararası ilişkilerin önemli bir unsurudur. Su konusunu da bu çerçevede ele alarak değerlendirmek gerekir.
Nedense önemsiz bir konuya atıfta bulunacağımızda ‘havadan sudan’ nitelendirmesinde bulunuyoruz! Oysaki hava ve su insan için yaşamsal bir öneme sahiptir! Sahip olduğumuz su kaynak ve rezervlerini en doğru şekilde planlayarak yönetemezsek ilerleyen süreçte bizimle birlikte doğa ve ekolojik yaşamda çok büyük zarar görecektir! Su yönetimini bu bağlamda önemseyerek gerekli adımları geç olmadan atmaya özen göstermeliyiz.