Rusya-Türkiye-İsrail Enerji İlişkileri
9-10 Ekim'de Ankara'da yapılan Türk-İsrail Enerji Çalışma Grubu’nun ilk toplantısında, Rus petrol ve doğal gazının Türkiye üzerinden İsrail’e aktarılması konusunda mutabakata varılmıştır. Görüşmeler sırasında, üzerinde anlaşma sağlanan bir diğer konu ise, Türkiye ile İsrail arasında su alanında iş birliği yapılmasıdır. Enerji alanında yapılacak iş birliği, Enerji Bakanı Hilmi Güler ve İsrail Enerji ve Altyapı Bakanı Binyamin Fuad Ben Eliyezer tarafından, 11 Ekim 2005 tarihinde yapılan basın toplantısında açıklanmıştır.
Rusya-Türkiye-İsrail hattında gerçekleştirilecek enerji iş birliği projeleri, aslında dünyanın en zengin enerji kaynaklarının yanında olmasına rağmen, Araplarla olan sorunları sebebiyle, İsrail’in çok daha uzak bölgelerden alternatif enerji kaynağı arayışlarına girmesi üzerine başlamıştır. Günümüzde ithal enerji bağımlılığı ve buna paralel olarak alternatif enerji kaynakları arayışları, bir çok ülkenin gündemindedir. Hatırlanacağı üzere, Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için bir süre önce de Ukrayna, Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nı tersine planlayarak, Orta Doğu’dan petrol alınması üzerine bir proje ileri sürmüştü. Rusya-Türkiye-İsrail projesi, Erdoğan’ın 17-18 Temmuz'da yaptığı Soçi ziyeretinde Başkan Putin ile, ardından Vladimir Putin'in 28-29 Nisan tarihileri arasında İsrail’e gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Ariel Şaron ile görüşülmüş ve yaklaşık bir yıldır gündemde olan bu projelerde ilerlemeler sağlanmıştı. Enerji alanında Türkiye ile İsrail arasında gerçekleştirilecek iş birliği, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 1-2 Mayıs tarihlerinde İsrail’e yaptığı ziyaret sırasında da gündeme gelmiştir.
Bu çerçevede, Rusya’dan Karadeniz’in dibinden geçerek Türkiye’ye getirilen Rus doğal gazının (Mavi Akım) Akdeniz’e kadar indirilmesi ve oradan da İsrail’e taşınması düşünülmektedir. Bununla beraber Türkiye ile İsrail, BTC’den sağlanan petrolün ve ayrıca, Rus petrolünün Samsun-Ceyhan hattı üzerinden, İsrail’in ihtiyaçlarını temin etmesi ve İsrail'deki Ashkelon-Eilat hattına bağlanarak veya Mısır-Süveyş Kanalı üzerinden Hindistan, Çin ve Japonya'ya ulaştırılabilmesi olanakları üzerinde çalışmaktadır.
Samsun-Ceyhan Ham Petrol Hattı, son dönemde Türkiye’nin enerji alanındaki projelerinde sürekli gündeme getirilmektedir. Bu hat, Türkiye ile İsrail arasında gerçekleştirilen görüşmelerde de Rus petrolünün Akdeniz’e indirilmesi konusunda boğazları “by-pass” edecek bir hat olarak ileri sürülmüştür. Ancak Rusya’nın bu alanda yaptığı alternatif çalışmalar da söz konusudur. Bir süre önce Putin’in Atina’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, Rusya’nın Burgaz-Alaxandropolis (Dedeağaç) hattından yana ağırlığını koyduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de uzun bir süre bazı şirketler Trans-Trakya Ham Petrol Boru Hattı üzerinde çalışmalar yapmıştır. Ancak daha sonra, başta çevresel etkenler olmak üzere bazı faktörlerin gündeme gelmesi, bu projenin etkinliğini azaltmıştır. Diğer yandan, uzun bir süredir gündemde olmasına rağmen son dönemde Samsun-Ceyhan’a Ham Petrol Boru Hattı’na ağırlık verilmektedir. Ancak, bu hattın önünde de bazı engeller bulunmaktadır. Zira, bu hattı ileri süren şirketlerin, petrol temini konusunda Rus ve/ve ya Kazak şirketleriyle yeterli anlaşmaları bulunmamaktadır. Gerek bu hususlar, gerek bu hat üzerinde gerekli diplomatik girişimlerin güçlü bir şekilde sürdürülememesi, Türkiye’nin, Rus petrollerini boğazları by-pass ederek Akdeniz’e çıkaracak alternatif hatlar konusunda elini zayıflatmıştır.
Türkiye’nin Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi (bu projeye ilerde Kazakistan’ın katılımı da beklenmektedir), Şahdeniz-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, İran Gazı Projesi ile Türkiye, Doğu ile Batı arasında önemli bir enerji koridoru konumundadır. Türkmenistan ile Azerbaycan arasındaki sorunların aşılması ve Hazar Denizi’nin statüsü sorununun çözülmesinin ardından, Hazar Denizi altından bir boru hattıyla Azerbaycan’dan başlayan ve Şahdeniz gazını Türkiye’ye ve daha sonra da Avrupa’ya taşıyacak olan güney Kafkasya Gaz Boru Hattı’na bağlanabilecek Trans-Hazar Projesi gerçekleştirilebilirse, Türkiye’nin bu konumu güçlenecektir. Şimdi ise, Rusya-Türkiye-İsrail Projesi ile beraber Türkiye’nin sadece Doğu-Batı enerji koridoru olmakla kalmayacağı ve bu projelerle Kuzey-Güney enerji koridoru olma yolunda önemli bir aşamaya geçebileceği düşünülmektedir. Ancak, yaklaşık 15 yıldır üzerinde çalışılan ve kısaca Orta Asya ve Hazar Havzası petrol ve doğal gaz kaynaklarının Türkiye üzerinden dünya pazarlarına çıkarılması olarak formüle edilebilecek olan Doğu-Batı enerji koridoru çalışmalarında sonuçların henüz alınmaya başladığı dikkate alınırsa, Rusya-Türkiye-İsrail ekseninde kurulmaya çalışılan Kuzey-Güney enerji koridoru projesinin önündeki zorluklar ve harcanacak zaman daha iyi anlaşılacaktır. Bütün zorluklarına rağmen bu projenin üzerinde çalışılmaya başlanması dahi, Rusya’nın uzun yıllardır başarıyla uyguladığı “enerji diplomasisi” kavramının öneminin artık Türk dış politikasında da kavranmaya başlanması gerektiğini göstermektedir.
12 Ekim 2005 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yanı sıra Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ve Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in katılımıyla Azeri petrolünün Tiflis'e ulaşması, resmî bir törenle kutlanmıştır. Yine tam tarihi belirlenmemiş olmakla beraber, yakın bir tarihte, Rusya’dan Türkiye’ye Karadeniz’in altından doğal gazı doğrudan taşıyan Mavi Akım Projesi’nin de resmî açılışı yapılacaktır. Bu açılışa, Sezer ve Erdoğan’ın yanısıra Putin ve Berlusconi’nin de katılması ve törenlerin Samsun veya Antalya’da yapılması beklenmektedir. Bu törenler, Türkiye’nin dünya enerji alanındaki konumunu güçlendiren önemli işaretler olacaktır. (ASAM)