Orta Doğu’da Güç Mücadelesi: Rusya ve ABD
Orta Doğu’da Güç Mücadelesi: Rusya ve ABD
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS grubu liderleri İsrail’in Gazze Şeridi’ne sürdürdüğü saldırıları ele almak için olağanüstü toplandı. Toplantıda Rusya Lideri Vladimir Putin’in söyledikleri dikkat çekti. Filistin topraklarındaki sivil ölümlerden ABD’nin de sorumlu olduğunu dile getiren Putin, “Tüm bu olaylar ABD’nin, İsrail - Filistin anlaşmazlığında arabuluculuk görevini tekeline alma arzusunun ve Orta Doğu'daki uluslararası arabuluculardan oluşan dörtlünün faaliyetlerini engellemesinin doğrudan bir sonucudur” dedi.
Rusya’nın bu tutumu elbette ABD ile dünyanın başat gücü olma rekabetiden kaynaklanmaktadır. Rusya ve ABD uluslararası toplumun ekonomik ve diplomatik olarak en güçlü devletlerinden biridir. Ancak birbirilerine karşı barışçıl bir politika yürütmeyip, birbirlerine düşmanlıklarından beslenen bir varoluş içerisinde bulunmaktadırlar. ABD’nin yıllardır İsrail’i Orta Doğu’daki müttefiki olarak seçmesi, İsrail ile Filistin meselesinde arabuluculuk rolü oynama çabası elbette menfaatsiz insani bir tutumun eseri değildir. Orta Doğu’nun güçlü petrol ve hammadde kaynaklarına ulaşmak için bir yol olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Rusya Lideri Putin sözlerine şu şekilde devam etmiştir; “Rusya’nın tutumu tutarlıdır ve fırsatçı değildir. Şiddetin azaltılması, ateşkes ve İsrail - Filistin çatışmasına siyasi çözüm bulunması amacıyla uluslararası topluma ortak çaba gösterme çağrısında bulunuyoruz. BRICS ülkeleri ve bölge ülkeleri de bu çalışmada kilit rol oynayabilir.” Putin bu sözleriyle ABD’yi çıkarcı olmakla suçluyor olsa da elbette Rusya’nın da amacı ‘’Peace keeper’’ olmak değildir. Uluslararası alanda devletler bir güç kazanma, artırma arzusu içinde hareket etmektedir. O nedenle hiçbir devlet kendi çıkarlarını gözetmeden enerji ve kaynak tüketmez.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise yaptığı açıklamada, “Rusya, ABD, Avrupa Birliği ve BM’nin Arap Birliği ile koordinasyon halinde çalışması batılı ülkeler ve Washington’un sorumluluk almaması nedeniyle gerçekleşmedi. İki devletli karara dayalı, uzun vadeli, sürdürülebilir çözümün şartlarının mutabakatı için bir 'dış destek' mekanizması oluşturmayı düşünürken, böyle bir mekanizmanın gerçek anlamda temsili sağlamasını ve mevcut aleni durumu tam anlamıyla hesaba katmasını çok ciddiye almalıyız” dedi.
Lavrov ayrıca, Orta Doğu ülkelerinin çatışmanın sonlanması için daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgularken, Rusya’nın da 1967 yılındaki sınırlar dâhilinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından yana olduğunu yineledi. Rusya çözümden yana bir tavır sergilemektedir. ABD’nin müttefiki olan İsrail’e bakış açısı her zaman negatif olmasa da bu savaşta Filistin ve Hamas’ı desteklemiş İsrail’in gücünün bastırılması taraftarı olmuştur. Orta Doğu her zaman değerli ve stratejik önemi büyük bir bölge olmuştur. ABD, Orta Doğu’daki gücünü İsrail üzerinden sağlarken Rusya bunu Suriye üzerinden yapmaktadır. Rusya’nın son dönemlerde Filistin’i destekleyip, İran ile de diplomatik ilişkilerini güçlendirmesi bu durumu özetler niteliktedir. Rusya ve ABD, Orta Doğu’da adeta bir köşe kapmaca oynamaktadır. Rusya ve ABD küçük çaplı olarak nitelendirebileceğimiz ülkeleri, iç karışıklarına müdahale ederek, gerek ekonomik ve askeri destek vererek gerek dış politikada himayeci tavır sergileyerek etkileri altına almaktadır. Sonrasında bu ülkeleri bölgedeki kendi menfaatleri doğrultusunda bir araç olarak kullanmaktadırlar. Bu köşe kapmacanın sonucunda kimin galip geleceğini gelecekte göreceğiz.