NATO Krizi, PESCO ve Doğu Akdeniz
NATO’da komutanlık devir teslim törenine üye olmayan Güney Kıbrıs’ın davet edilmesi üzerine ciddi bir kriz yaşandı. Bu gelişme üzerine Türkiye töreni terk etti. NATO’da yaşanan krizi doğru okuyarak akılcı şekilde tahlil etmek gerek. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada,“SHAPE Karargâhının kendi inisiyatifiyle yaptığı anlaşılan bu sağduyudan uzak davranışı kınıyoruz. Anılan karargâhın, Türkiye dâhil, NATO üyelerinin siyasi kontrolünde olduğunu ve bu anlayışla hareket etmekle mükellef bulunduğunu bu vesileyle hatırlatıyoruz. Bu tür emrivakilerden medet umulmasının, NATO ile AB arasındaki işbirliğine yarar sağlamayacağı açıktır. NATO makamlarını, tüm İttifak yapılarının kollektif kararlara ve iki örgüt arasındaki uzlaşılmış çerçeveye uygun biçimde davranmasını temin etmeye çağırıyoruz” dedi.
SACEUR’ün komuta devir teslim törenine, NATO nezdinde herhangi bir statüsü bulunmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nasıl oldu da birdenbire davet edildi? Bu hamle ile ne elde edilmek istendi? Avrupa’nın yeni NATO’su olarak kabul edilen, “Daimi Yapısal İş Birliği Savunma Anlaşması (Permanent Structured Cooperation PESCO)” 2017 yılının son çeyreğinde, Avrupa Birliği (AB) üyesi 23 ülke tarafından imzalandı.
Avrupa Konseyi üyelerinin yeterli oyunu alarak yasal zemine kavuşmuş olan PESCO’nun dayandığı temel yasal zemin, Avrupa Birliği (AB) kurucu antlaşması olarak da bilinen Lizbon Antlaşması’nın 42. Maddesi… O maddeye atıfta bulunan ve uygulamasını gösteren madde 46 ve bu maddelerin detaylı açıklayıcısı niteliğinde bulunan ise 10 No’lu Protokol’dür. Lizbon Antlaşması’nın 42’inci maddesinde savunma mekanizması öngörülüyor. Amaç operasyon yapabilecek uluslararası bir güce sahip olmak. Nihai amacın üye ülkelerden biri saldırıya uğradığında onu koruyacak bir ittifak oluşturmak olduğu son derece açık!
PESCO, konusunun önemine dikkat çekebilmek için bir yılı aşkın süredir çeşitli yazılar yazdım. Bakınız PESCO konusunda neler yazmışım;
PESCO’nun kuruluş amacı, üye ülkelerin ortak savunma kabiliyetlerini geliştirerek Avrupa Birliği’nin askeri operasyonları için uygun hale getirmek olarak açıklandı. PESCO, kapsamlı bir savunma paketi niteliğinde. “AB’nin NATO’su” olarak adlandırılması boşa yapılmış bir yakıştırma değil!
PESCO’nun öncelikli hedefinin Yunanistan ve Rum Yönetimini Ege ve Doğu Akdeniz’de her şekilde Türkiye ve KKTC’ye karşı desteklemek olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. Türkiye’nin üzerine NATO gücü ile gidemeyen AB ve Güney Kıbrıs, PESCO üzerinden sonuç elde etmeyi mi planlıyor?
AB acaba önümüzdeki süreçte Kıbrıs çevresindeki (Türkiye ve KKTC’nin enerji sahalarının bulunduğu alanda) güvenliği sağlamak gerekçesini bahane göstererek bölgeye PESCO bayraklı bir donanma göndermenin alt yapısını mı yapıyor?
Türkiye ile KKTC’ye karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de her türlü provokatif girişimde bulunan Yunanistan ile Rum Yönetimi şimdi de (AB) PESCO’nun desteğini arkalarına alarak Türk askeri varlığına karşı yeni bir denge arayışı içine mi girdi?
Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz’de PESCO üzerinden ‘koruma’ gerekçesini ileri sürerek enerji yataklarının kontrolünü bir oldu bittiye getirerek ele geçirmeyi mi planlıyor?
Türkiye ve KKTC PESCO’ya karşı alınması gereken tüm tedbirleri ivedilikle almalıdır. Geç kalınması halinde telafisi mümkün olmayan durumlarla karşı karşıya kalabiliriz!
Geçmişte bu uyarıları gündeme taşımaya çalışmıştım! 3 Mayıs günü NATO’da komutanlık devir teslim törenine üye olmayan Güney Kıbrıs’ın davet edilmesi üzerine kriz yaşandı. Bir bakıma PESCO üzerinden bir hamle yapılmış oldu.
Doğu Akdeniz’de İtalyan ENİ şirketine ait ‘Saipem 12000’ gemisi Şubat 2018’de Türkiye’nin Kıta Sahanlığı/MEB ve KKTC’nin MEB’si içerisinde yer alan üçüncü parselde doğalgaz araması yapmak istemişti. Bunun üzerine Türkiye önce bölgede askeri tatbikat başlattı. Ardından da ‘Saipem 12000’ gemisi, üçüncü parsele yaklaşma girişiminde bulunduğu vakit karşısında Türk savaş gemilerini buldu. Güney Kıbrıs ve AB bir daha böyle bir durumda kalmamak adına adımlar atıyor. Türk Donanması Şubat 2018’de İtalyan ENİ şirketine ait ‘Saipem 12000’ gemisini kara sularına/MEB’sine yaklaştırmadı.
Şu anda Güney Kıbrıs’ta Fransa’ya ait askeri donanma üssü var. Yarın bu donanma üssü Fransız donanması olması yanında AB’nin Nato’su olarak gösterilen PESCO bayrağını da kullanmaya başlarsa ne olacak?
Doğu Akdeniz’de Türk Donanmasının karşısına AB’nin 23 üye ülkesinin imzası ile kurulan PESCO mu çıkartılacak?
GKRY’nin tek yanlı ve Ada’nın ‘tek hakimi’ kendileriymiş gibi davranarak sözde parsellediği blokların 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ve ayrıca 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı kısımları ise KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşmektedir. KKTC 2011 yılında kendi hükümranlık haklarını kullanarak Türkiye’nin ulusal kuruluşu olan Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı’na A,B,C,D,E,F,G diye 7 tane alan tanımlayarak ruhsat vermiştir. Bu bağlamda Türkiye mevcut kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri dolayısıyla Doğu Akdeniz’de hukuken sahip olduğu alanlar yanında bir de KKTC adına tüm adanın etrafında Türkiye Petrolleri aracılığı ile de hak ve söz sahibidir.
Geçmişte de belirttiğim gibi anlaşılan o ki PESCO’nun Doğu Akdeniz’deki öncelikle hedefi Güney Kıbrıs’ı koruması altına almak. Güney Kıbrıs’ın, Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde kalan 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları ile KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşen 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı alanlarını da içerisine kalan bölgelerde Rum tarafı lehine koruma oluşturabilmek! Güney Kıbrıs’ın ilan ettiği sözde MEB’i içerisinde ihale verdiği şirketlerin Türk Donanması tarafından engellenmesini bertaraf edebilmek! Güney Kıbrıs’ın AB, ABD, NATO ve PESCO üzerinden hamleleri devam ediyor! Son bir yıldır yazıyorum. Yine yazacağım; Türkiye ve KKTC, PESCO’ya karşı alınması gereken tüm tedbirleri ivedilikle almalıdır. Muhtemel karşı karşıya kalınacak senaryolara karşı hazırlıklı olunmalıdır. Oldubittilere karşı uyanık olmak gerek! Geç kalınması halinde ise telafisi mümkün olmayan durumlarla karşı karşıya kalabiliriz.