Milli Uzay Programı: İlk Türk Astronot ve Bilim Misyonu
2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Türkiye Uzay Ajansı’nın hazırlamış olduğu Milli Uzay Programı, dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak, Türkiye’nin uzay politikaları alanındaki vizyonunu, stratejilerini, hedeflerini ve projelerini, koordineli ve entegre olarak yürütmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin uzay teknolojileri alanında gerçekleştireceği her türlü teknolojik ilerleme için gerekli altyapıların geliştirilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması hedeflenerek oluşturulmuş bir programdır. Milli Uzay Programı Strateji Belgesi’nde yer alan verilere göre, küresel uzay ekonomisi hızla büyümektedir. 2020 itibarıyla 424 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış olan uzay ekonomisi, küresel büyüme hızının oldukça üzerinde yaklaşık %8’lik bir büyüme hızına sahiptir. (Space Foundation, Space Report q4, 2020)
Uzay çalışmalarının önümüzdeki yıllarda uzay turizmi, takım uydular, uzay ortamında imalat ve uzay madenciliği konusunda da gelişeceği öngörülmüştür strateji belgesinde. Geçmişten beri uzay ajanslarına ve uzay idarelerine sahip gelişmiş ülkelerin yanı sıra, bu önemli maddi ve teknolojik kazanç alanından yararlanmak isteyen gelişmekte olan birçok ülke 2000’li yıllardan itibaren uzay ajanslarını kurmuştur. Günümüzde, uzay ekonomisinin yaklaşık %80’ini ticari uzay faaliyetlerinden elde edilen gelirler oluşturmaktadır. (Space Foundation, Space Report q4, 2020)
Türkiye’nin ilk astronotu Pilot Alper Gezeravcı, 14 günlük bir misyon için Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu'ndan Uluslararası Uzay İstasyonu'na (ISS) doğru 17 Ocak’ı, 18 Ocak’a bağlayan gece Türkiye saatiyle 01:11’de havalanacak. Fırlatma töreni, İstanbul ve Ankara’daki meydanlardan takip edilebilecektir.
Alper Gezeravcı Kimdir?
Türkiye'nin ilk uzay yolcusu olmaya hak kazanan başarılı pilot Alper Gezeravcı, 2 Aralık 1979 tarihinde Mersin'de dünyaya geldi. Babasının mesleği nedeniyle çocukluk ve gençlik yıllarında Türkiye’nin farklı illerinde yaşadı. Türk Hava Harp Okulu Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Harp Okulu eğitiminin ardından Dayton, Ohio'da bulunan ABD Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü'nde Hareket Araştırması Bölümü’nde eğitim gördü.
Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde 21 yıl hizmet veren Hava Pilotu Alper Gezeravcı, F-16 Pilotu - Standardize Filo Akademik Kol Komutanı olarak görev yapmış başarılı bir Albay'dır. Ayrıca Türk Hava Yolları'nda yedi yıl kaptan pilotluk yapmıştır.
Uluslararası Uzay İstasyonu’na gidecek olan Ax-3 mürettebatı, Gezeravcı’nın yanı sıra ABD ve İspanya’yı temsilen misyon lideri Michael López-Alegría, İtalyan Hava Kuvvetlerinden Pilot Walter Villadei ve Avrupa Uzay Ajansı adına katılan İsveçli Marcus Wandt’tan oluşuyor. SpaceX Falcon roketi, mürettebatı SpaceX Dragon uzay aracı ile Nasa’nın Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nden fırlatacak.
Başından itibaren bir bilim misyonu olarak tanımlanan bu görev için 2020 senesinde yapılan ilk çağrıda yaklaşık 36.000 başvuru alındığı, Nasa ve Axiom ile yürütülen çok kapsamlı bir sağlık taraması, fiziksel ve psikolojik testler sürecinin ardından F-16 Pilotu Alper Gezeravcı ve Roketsan Mühendisi Tuva Cihangir Atasever’in seçildiği açıklanmıştı. Adayların seçilmesinde mühendislik, fizik, tıp ve astronomi alanlarında gösterdikleri faaliyetlerin yanı sıra yaptıkları sporlar da belirleyici oldu. Adayların eğitim süreci ABD'nin Teksas eyaletinin Houston kentinde yürütüldü.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2022 Haziran ayında çıktıkları “bilimsel teklif çağrısı” ile uzayda gerçekleştirilmesi arzu edilen projeler için öneriler toplanmış, TÜBİTAK ve Türkiye Uzay Ajansı’nın değerlendirmeleri sonucunda aralarında literatüre katkı sağlayacak çalışmaların bulunduğu13 proje deneyleri uzayda gerçekleştirilmek üzere seçilmiştir.
Komisyon tarafından bilimsel deneylere yönelik yapılan detaylı açıklamada;
“ TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) tarafından geliştirilen UYNA deneyiyle yüksek sıcaklıklara dayanıklı, yüksek mukavemetli alaşımların üretilmesi çalışması, KIBO modülünde bulunan ELF kullanılarak gerçekleştirilecek. Ergitme ve katılaşma prosesleri sırasında termofiziksel ve kristal büyümesi gibi özellikler üzerinde yer çekimsiz ortam etkileri araştırılacak. Bunun, Türkiye'nin uzay, havacılık ve savunma sanayisi için yeni nesil malzeme geliştirme kabiliyeti kazanmasında önemli katkısı olması hedefleniyor.
TÜBİTAK MAM tarafından geliştirilen ikinci proje gMETAL deneyiyle kimyasal tepkimesiz koşullarda, katı parçacıklarla akışkan ortamı arasında homojen bir karışımın oluşturulmasına yer çekiminin etkisi araştırılacak. Böylece uzay araçlarının itki sistemlerinin daha verimli hale getirilmesi sağlanacak.
Boğaziçi Üniversitesi tarafından geliştirilen UzMAn deneyiyle dünyada zorlu koşullara adapte olan mikroalg türlerinin yer çekimsiz koşullar altında büyüme ve dayanıklılık testlerinin gerçekleştirilmesi, metabolik değişikliklerinin incelenmesi, karbondioksit (CO2) yakalama performanslarının ve oksijen (O2) üretim kabiliyetlerinin belirlenmesi için bilim misyonu ortağı TÜBİTAK MAM ile yaşam destek sistemi geliştirilmesi hedefleniyor.
Ege Üniversitesi tarafından geliştirilen EXTREMOPHYTE deneyiyle uzayda ve yeryüzünde yetiştirilen ve de tuz stresine maruz bırakılan A. thaliana ve S. parvula bitkilerinde yeni nesil dizilemeyle (RNA-seq) transkriptomun ortaya konulması ve mikro yerçekiminde glikofitik ve halofitik bitkilerin tuz stresine verdikleri bazı fizyolojik ve moleküler yanıtların karşılaştırılması planlanıyor.
Ankara Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen METABOLOM araştırmasıyla, uzay koşullarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya çıkarılması amaçlanıyor. Bu olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik, uzay görevine katılan astronotun, uzay ortamı koşullarının etkisiyle gen ekspresyonlarında ve metabolizmalarında gerçekleşen fizyolojik ve biyokimyasal değişimlerin incelenmesi öngörülüyor. Çalışmayla, vücuttaki sistem çapındaki değişikliklerin uzay yolcularının sağlığına yönelik olası risk faktörlerinin anlaşılmasında yeni bilgiler sağlanması amaçlanıyor. Çalışmanın dünyada var olan hastalıklar için yeni tedaviler ve önleyici tedbirlerin geliştirilmesinde faydalı olabileceği de düşünülüyor.
Hacettepe Üniversitesi tarafından geliştirilen MİYELOİD deneyiyle uzay misyonu katılımcılarının maruz kalacağı yolculuk ve uzay koşulları, kozmik radyasyon hasarının immünolojik olarak 'miyeloid kökenli baskılayıcı hücreler (MKBH) düzeyinde ölçülmesi ve değerlendirilmesi hedefleniyor.
Üsküdar Üniversitesi tarafından geliştirilen MESSAGE deneyiyle yer çekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genlerin tespit edilmesi ve uzay görevlerinde, bağışıklık hücrelerinden hangilerinin yer çekimi tarafından direkt olarak etkileneceğinin, CRISPR gen mühendisliği yöntemleriyle belirlenmesi amaçlanıyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilen ALGALSPACE deneyiyle uzayda, Antarktik ve ılıman bölge mikroalglerinin büyüme verileri karşılaştırılarak, literatürde ilk kez kutup alglerinin uzayda kullanımına yönelik bir çalışma gerçekleştirilecek. Uzayda algler, CO2'den O2 rejenerasyonu, ek gıda temini, su iyileştirme, yaşam destek alanlarında kullanılmak amaçlarıyla araştırılacak.
Aynı üniversite tarafından gerçekleştirilen CRISPR-GEM deneyiyle insanlığın uzaydaki geleceği için aşılması gereken en büyük engellerden olan uzun süreli uzay görevlerinde sürdürülebilir bir sistemin sağlanamaması sorununu çözmek amacıyla tasarlanan biyorejeneratif yaşam destek sistemlerinin iskeleti olan bitkilerin, uzay görevi sırasında meydana gelen biyolojik ve biyolojik olmayan stresler karşısındaki savunma mekanizmalarının anlaşılması ve geliştirilmesine yönelik moleküler biyolojinin modern gen düzenleme tekniklerinden CRISPR'in mikro yer çekimi ortamda bitkiler üzerindeki etkinliğinin araştırılması amaçlanıyor.
Muş Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerince hazırlanan PRANET deneyiyle propolisin mikro yer çekimi ortamındaki bakteriler üzerindeki etkisi araştırılacak. Kontrol ve deney grupları oluşturularak propolisin anti bakteriyel etkisi test edilecek, sonuçların yer çekimli ortamla benzer sonuçlar verip vermeyeceği karşılaştırılacak.
Haliç Üniversitesince yapılan VOKALKORD deneyiyle solunum sistemi fizyolojisi içinde akıllı saat yapay zeka desteğiyle seste meydana gelen frekans değişiminden rahatsızlıkların tespit edilmesi ve yer çekimsiz ortamın etkilerinin insan sesi üzerine etkilerinin araştırılması planlanıyor.
Nişantaşı Üniversitesince gerçekleştirilecek OKSİJEN SATURASYONU deneyiyle, yapay zeka desteğiyle verilen havanın oksijen seviyesini hesaplayarak düşük yer çekiminin sebep olduğu farklılıklar ve rahatsızlıkların tanımlanması hedefleniyor.
TÜBİTAK UZAY tarafından gerçekleştirilen MİYOKA deneyiyle ilk Türk uzay yolcusu, istasyonda elektronik kart üzerine kurşunsuz bileşen montajı gerçekleştirecek. Uzay görevi sonrası dünyaya getirilecek elektronik kartlar TÜBİTAK UZAY tarafından ayrıntılı incelemeye tabi tutularak mikro yer çekiminin kurşunsuz lehimleme sürecine etkileri bilim dünyasının kullanımına sunulmak üzere raporlanacak.”
Hedeflenen deneyler ve “Türk Astronot ve Bilim Misyonu” ile Türk insanlarının uluslararası iş birliği ile uzaya erişimini sağlayarak ve uzayda gerçekleştirilecek bilimsel çalışmalara katılımını teşvik ederek;
Türk bilim insanının uzayda yapılacak araştırmalar ışığında önünün açılması, Türkiye’nin uzay ve teknoloji alanında görünürlüğünü artırmak ve en önemlisi de genç nesillerin bu alanda önünü açarak bu alanda çalışmaya teşvik edilmesi sağlanacaktır.
Elbette Türkiye’nin uzay yolculuğu bu kadar yakın bir zamanda başlamamıştır. Uzayda uydu sahibi 30 ülkeden biri olan Türkiye, son 25 yılda uzay alanında önemli bir yol kat etmiş ve kendi uydularını üretecek bilimsel ve teknik altyapıya sahip hale gelmiştir.
Doç. Dr. Sinan Kaan Yerli’nin BBC’ye verdiği demeçte, Türkiye’deki uzay çalışmalarının uzaya uydu fırlatılmasıyla görünür olduğu, ancak aslında Türkiye’nin bilim insanları ve mühendisleriyle 1970’lerden beri dünyadaki uzay çalışmalarına destek verdiği yer alıyor.
“Uzayı sadece uzaya çıkan şeyler olarak düşünürsek yanlış yaparız. Türk bayrağı uzayda göründüğü zaman Türkiye uzay yarışında anlamına gelmiyor. Tüm dünyadaki uzay çalışmalarına yok sayılmayacak bir katkımız var. Birçok bilim insanımız uzaya fırlatılan uydularda yer almıştır, alet tasarlamıştır, yazılım yazmıştır” diyor ve şu örneği veriyor:
“İlk kadın astrofizikçilerden Dilhan Eryurt teorik astrofizik çalışarak, Apollo 11’in güneş enerjisinden etkilenip etkilenmeyeceğini görevden önce kuramsal olarak hesaplayarak, Apollo 11'in başarısına katkıda bulunmuştur.” Ayrıca 1969 yılında NASA, Ay’a iniş projesine katkıları nedeniyle Dilhan Eryurt’a Apollo Başarı Ödülünü vermiştir.
Türkiye Uzay Ajansı’nın Milli Uzay Programı Strateji Belgesi üzerinden daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Burada anlattığımız gibi her ne kadar uzay teknolojilerinde çalışmalarımız eskiye dayansa da, Türk Astronot ve Bilim Misyonu projesinin Cumhuriyet tarihinde uzay teknolojisi alanında yeni bir çağ başlatacağı aşikardır. Bu sayede sadece ulusal değil uluslararası alanda da büyük bir başarı hikayesine imza atılacak, uzay bilimi çalışmalarında geleceğe ışık tutacaktır.