Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
MHP Iğdır Milletvekili Dr. Sinan OĞAN’ın 8 Aralık 2011 Tarihinde Konuk Olduğu Erkan TAN ile Başkentten Programının Yazılı Metni

Erkan Tan: Stüdyomuzda Milliyetçi Hareket Partisi Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan bulunuyor. Günaydın efendim, hoş geldiniz.

Sinan Oğan*: Günaydın, hoş bulduk.

Erkan Tan: Kolaylıklar dileriz…

Sinan Oğan: Sizin programınızda konuk olmak kolay bir iş değil.

Erkan Tan: Estağfurullah, sizinle de konuşmak kolay değil efendim. Şimdi, siz strateji kuruluşundaki görevinize de devam ediyorsunuz bir taraftan, MHP Iğdır Milletvekilisiniz. Memleketin dış politikasını iyi idare ediyorlar mı? Twitter’da bir laf dolaşıyormuş demişler ki, etrafa ateş çemberi olup da sabahtan akşama kadar futbol konuşan bir ülke olarak tarihe geçtik. Efendim etrafımız ateş çemberi mi yoksa her şey yolunda, memleketin dış politikası emin ellerde mi?

Sinan Oğan: Şimdi, Sayın Davutoğlu’na sorarsanız, dünya literatürüne geçmiş durumdayız sıfır sorun politikasıyla, ama bir sade vatandaşı, bırakınız strateji merkezini milletvekilini falan, bir sade vatandaş olarak şöyle bir etrafınıza baktığınız zaman neredeyse Türkiye savaşa girecek. Hem de sadece bir ülkeyle değil, birkaç ülkeyle birden. Dolayısıyla sıkıntımız çok büyük.

Erkan Tan: “Canım bunlar sizin vehimleriniz… sırf iktidarı eleştirmek için, savaş tamtamları çalıyor savaş havası basıyorsunuz” diyorlar.

Sinan Oğan: Şimdi, keşke vehim olsaydı, durum vehim değil vahamet düzeyinde. Türkiye savaşın içine çekilmiş, en son ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın altı defa Irak’ın kuzeyine gitmiş olmasına rağmen, şimdiye kadar ilk defa Türkiye ziyareti durduk yere değil. Bütün ömrünü Türkiye düşmanlığına adamış birisi, Türkiye aleyhine her kararda imzası bulunan birisi birden bire, lider ülke Türkiye, büyük Türkiye falan.

Erkan Tan: “Yahu bu adam Türkiye’nin aleyhindeki her karara imza atmış bir adam; ama kahraman gibi karşıladık” diyorsunuz öyle mi, doğru anlamış mıyım?

Sinan Oğan: Doğru doğru kesinlikle doğru, adamın yaklaşık 35 – 40 bir yıllık siyasi hayatı var, Joe Biden’ın. Parlamentoda hakikaten deneyimli, Obama’ya göre akil bir adam; ama adam ömrünü Türkiye düşmanlığına vakfetmiş. Yani, Ermeni sorununda imzası var, Kıbrıs sorununda imzası var, işte terör noktasında Türkiye aleyhinde imzası var, uluslararası ne kadar Türkiye aleyhtarı karar varsa bu adam hepsinin arkasında olmuş yıllarca. Şimdi, iktidara gelince bir süre sessiz kaldı, Türkiye ile ilgili noktalarda hiçbir şekilde ortaya çıkmadı, en son Suriye’ye gireceğimiz noktada Türkiye’ye geldi; ama sadece o gelmedi, eski büyük elçilerden Wolfowitz de Türkiye’ye geldi. Biden Ankara’da Türkiye’yi överken, Kısıklı’da Erdoğan’ı överken bu arada, sayın Başbakan’a acil şifalar diliyorum… Sayın Başbakan’ı överken Wolfowitz de İstanbul’da bir konferansta, Türkiye hiç öyle gözüktüğü gibi değil, Türkiye’nin ciddi sorunları var, anayasal sıkıntıları var, basın özgürlüğü sıkıntıları var, terör sıkıntıları var, insan hakları sıkıntıları var, vesaire vesaire…

Erkan Tan: Diyordu, eş zamanlı.

Sinan Oğan: Evet, diyordu, eş zamanlı.

Erkan Tan: E biz bu Biden’in heykelini dikecektik.

Sinan Oğan: Şimdi bunların hepsi büyük devletlerin dış politika oyunlarıdır. Birisi överken öteki de elinde sopayı bir şekilde gösteriyor. İkisi de aslında Amerika’nın iyi polisi, kötü polisi. Birisi bir taraftan “Siz iyisiniz hoşsunuz ha deyin hurra Suriye’ye girelim” derken; eğer girmezseniz, eğer bizimle beraber olmazsanız ötekisi de ne olacağını gösteriyor, iktidarı nasıl eleştirebileceklerini, Erdoğan’ı birisi dünya lideri ilan ederken öbürüsü sözüne bakmazsa nasıl yerle bir edeceğini İstanbul’dan mesajını veriyor. Dolayısıyla Amerika’nın dış politikasında, Amerika’nın Türkiye’ye bakışında bu anlamda, gerçek manada bir samimiyet aramak yerine gerçek niyetlerini ortaya koymakta fayda var.

Erkan Tan: Efendim, “Suriye’de yönetim mafyalaşmış, MHP de mafyalaşmış yönetimi ve devleti; Suriye’yi savunuyor, onları seviyor, onlara destek veriyor” demiş Mustafa Aydınlı. Sizin bu laflarınız, Suriye’nin mafyalaşmış devlet yönetimine destek anlamını taşır mı?

Sinan Oğan: Mustafa Bey’e açık ve net bir şekilde şunu ifade edeyim, Suriye’de Esad rejimi halkına o anlamda zülüm ediyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Esad rejimini savunmuyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak başka ülkelerin iç işlerine karışmayı Türkiye’nin görevi olmadığını savunuyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak başka bir şey daha diyoruz, başka ülkelerin iç işlerine karışacaksak eğer, terör yuvalarının olduğu Kandil’e gidip müdahale edelim, Irak’a müdahale edelim ki, Türkiye’deki terörü bitirelim diyoruz. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin, “Kandil’e Türk bayrağını dikelim” çağrısına Sayın Başbakan ne demişti, bizim Kandil’de ne işimiz var, demişti. Bende Sayın Başbakan’a diyorum, “Bizim Şam’da ne İşimiz var?” Bir süre sonra, “Ordu Şam’a” şakşakçılığı başlayacaktır Türkiye’de bakınız. Altı aydır yaklaşık şunu ifade ediyoruz Sayın Tan, Türkiye’yi Suriye’ye sokmak istiyorlar, batının aklındaki bu. Amerika’da seçim var, Amerika askerlerini çekmekle meşgul. Obama’nın çünkü seçimdeki durumu çok parlak değil.

Erkan Tan: Sözlerinden biride bu olacak, bakınız döndürdüm sizi ülkemize, filan.

Sinan Oğan: Askerlerimizi çektik, başka yere de asker sokmuyoruz, diyecek böyle seçime girecek. Fransa’da seçim var Sarkozy’nin durumu pekiyi değil. Hatta Merkel’le beraberliğinden Merkozy bile oldu; ama yinede Sarkozy’i kurtarmayacak bu. E İtalya’da kriz var ki, bunların hepsi daha önceki Libya savaşının baş aktörleriydi, e kim girecek savaşa; Türkiye kalıyor. Türkiye’yi savaşa sokmaya çalışıyorlar, bunun için ne yapacaklar? Bunun için orada bir provokasyon yapacaklar. Türk milleti maalesef üzülerek ifade ediyorum, bizim milli hususiyetlerimizden birisi, çabuk gaza geliyoruz. Tabiri caizse, amiyane halk tabiriyle çabuk dolduruşa geliyoruz. Orada bayrağımızı yakma cesareti gösterecekler, hakaret edecekler Türk milletine, orada hacılarımızı taşıyan otobüse kurşun sıkacaklar, orada terörü destekleyecek girişimde bulunacaklar, belki yarın şu an tahmin bile edemeyeceğimiz milli ve manevi değerlerimize yönelik büyük bir provokasyon yapacaklar, burada hazır bir cenah var hazır bir güruh var hemen diyecek ki, “Ordu Şam’a ordu Şam’a”. Türkiye bir oldubittiyle karşı karşıya getirilip Şam’a sokulmak istenecek. Zaten Türkiye bir koridor oluşturulması fikrine sıcak baktığını da açıklamış durumdadır. Koridor oluşturulması demek, Türkiye’nin orada savaşa fiilen girmesi demektir.

Erkan Tan: Ne demek yani, nasıl yani?

Sinan Oğan: Koridor oluşturacaksanız Irak’ın kuzeyinde oluşturun, oradan çünkü bize fiili bir saldırı var.

Erkan Tan: Soru çok anlamlı. Bilmiyorum yani taraflı mı; ama anlamlı. “Koridor oluşturacaksan niye Irak’ın kuzeyine oluşturmuyorsun?” Soru da anlamlı ama doğru mu bilmiyorum.

Sinan Oğan: Evet, oradan sana yönelik tehdit var, doğru olduğunu ifade edeyim. Irak’ın kuzeyinde yuvalanmış, PKK terör kampı var. Irak’ın kuzeyinde Türkiye’ye yönelik saldırılar var, peki Suriye ordusu bize mi saldırıyor, Allah aşkına bizim ne işimiz var Suriye’de. Biz insan hakları ihlalini tasvip etmiyoruz. Suriye’de bize yönelik provokasyonları tasvip etmiyoruz, bayrağımıza yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz; ama bayrağımıza Ermenistan’da da saygısızlık yapıldı değil mi?

Erkan Tan: Evet.

Sinan Oğan: Her sene 24 Nisan’da aynı saygısızlık yapılıyor.

Erkan Tan: Düzenli olarak yani, sistematik bir biçimde, 24 Nisan’da Türk bayrağını yakıyorlar işte ayaklarının altına alıyorlar.

Sinan Oğan: Sadece orada değil dünyanın birçok ülkesinde yapıyorlar, şimdi her yere savaş mı açacağız Allah aşkına? Biz tabi ki kınayacağız bunları, biz diplomatik olarak her türlü önlemi alacağız; ama her türlü provokasyona karşı da, “Ordu Şam’a”, “Ordu Erivan’a”, “Ordu bilmem, Fransa’ya” demeyeceğiz yani. Ciddi devletlerin işi değil bu.

Erkan Tan: E ne yapalım, adam her gün sivilleri öldürüyor Sinan Bey. Kendi halkına savaş açtı, bugünkü cümle o. Yani bunları mahsus mu veriyor medya, medyaya servis mi ediliyor bunlar?

Sinan Oğan: Bir buçuk milyon sivil hangi ülkede öldürüldü Erkan Bey? Bir buçuk milyon sivil, komşularımızdan hangi ülkede öldürüldü?

Erkan Tan: Irak…

Sinan Oğan: Irak’ta değil mi. Biz neredeydik, niye girip Irak’ı dümdüz etmedik? Bir buçuk milyon sivili hangi ülkenin işgali altındayken öldürüldü? Amerika’nın, e girip Amerika’ya savaş açsaydık. Suriye’de bir buçuk milyon sivil öldürüldü mü? Hayır, öldürülmedi. Basına servisten bahsedilmişken, geçenlerde Abdullah Öcalan’ın Suriye günlerinin, aradan geçen onca süreye rağmen basına servis edilmesi de, o havuzlu resimleri falan herhalde tesadüf değildi, diye düşünüyorum.

Erkan Tan: Değil mi yani Suriye’ye karşı bir öfke, bir nefret oluşsun Türk milletinde diye. Bilerek, isteyerek, planlayarak 20 yıl önceki Apo görüntüleri yayınlandı öyle mi?

Sinan Oğan: Evet, AKP’ye yakın cenahta böyle bir algılayış var, e efendim orada insan haklarına saygısızlık var. Ne yapacağız biz, orada insan haklarına saygısızlık var diye oraya mı gireceğiz. Yarın, Allah göstermesin Türkiye’de bir olağanüstü şart oluşursa, Türkiye’ye birileri bir ayaklanma girişiminde bulunursa bizde alkışlamayacağız herhalde. Bizde, güvenlik güçlerimiz gerekli önlemi alacak. Şimdi, yarın birileri de gelip bunu bahane göstererek, başka ülkelerin iç işlerine karışmayı bahane göstererek, bizim içişlerimize karışma hakkını mı elde edecekler, biz bu hakkı mı onlara vereceğiz? Böyle bir mantık kurduğumuzda bizim ne kadar yanlış bir pozisyonda olduğumuzu görüyor musunuz?

Erkan Tan: Yani, bazı yayın organları özellikle mi bunu birinci haber yapıyorlar, çok yayınlıyorlar. Sivil halktan bugünde 50 kişi öldürüldü gibi haberler var.

Sinan Oğan: E dün Afganistan da 58 kişi öldürüldü evvelsi gün değil mi? Bomba kondu, Kerbela…

Erkan Tan: Canım, onu teröristler yapıyor bunu Esad rejimi yapıyor, diyorlar.

Sinan Oğan: Esad rejiminin yaptığı bu tür terör eylemlerini biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak nefretle, şiddetle kınıyoruz. Ama bir tek onlar yapmıyorlar ki, Afrika’da yapılıyor. Bahreyn’de yapılmıyor mu? Suudi Arabistan askerleri, Bahreyn biliyorsunuz başka bir ülke, Suudi Arabistan’a bağlı bir vilayet falan değil, geldi orada katliam yapıp gitti. E şimdi ne yapalım? Yemen’e de mi girelim, Bahreyn’e de mi girelim, Suudi Arabistan’a da mı savaş açalım? Böyle olmaz…

Erkan Tan: “Yahu böyle bir şey yok kardeşim, bu sizin vehminiz. Kim diyor ki, Suriye’ye savaş açalım” diyorlar Adalet ve Kalkınma Partililer.

Sinan Oğan: Adalet ve Kalkınma Partililer şunu gayet iyi biliyorlar ki, onlara da diyorlar ki Suriye’ye savaş açın. Biden buraya geldiğinde onu diyordu Sayın Tan. Suriye’ye girin diyor ve karşılığında bize…

Erkan Tan: “Nerden biliyorsunuz canım, orada mıydınız Sinan Bey” diyorlardır şimdi. Derler adama.

Sinan Oğan: Mutlaka derler, bizde yıllarca bu işlerin içerisinde geliyoruz. Az çok neyin nasıl olduğunu bilen birisiyiz. Elbette ben orada birebir yanlarından oturmamıştım; ama eldeki bütün verileri, başkada zaten veri alma imkânımız yok, eldeki bütün verileri yan yana getirdiğimizde karşımıza böyle bir manzara çıkıyor. Yani, Biden diyor ki, “Suriye’de bir koridor oluşturun” diyor. Savaşa gidin, demiyor.

Erkan Tan: O kelimeleri kullanmıyor yani?

Sinan Oğan: Kullanmıyor.

Erkan Tan: “Savaş, girin, siz girin” demiyor.

Sinan Oğan: Orada bir insani koridor oluşturun, diyor. Ne kadar insani değil mi, hepimizin kulağına çok hoş geliyor, belki bizi dinleyenlerin kulağına da çok hoş geliyordur aman ne güzel insani koridor oluşturacağız. Bu insani koridor dediğiniz şey, öyle betondan bir koridor yapmıyorsunuz. Ordunuzu sokuyorsunuz oraya, ordudan koridor oluşturuyorsunuz ve bu insani koridoru oluşturmak için bir fiil Suriye sınırına asker, tank sokmanız lazım. Hava koridoru oluşturmanız lazım, buda zaten bil fiil saldırıdır, başka bir ülkeye saldırıdır. Bunun karşılığında bize PKK’yla ilgili bir takım tavizler vereceklerini öne sürüyorlar, o da var. Biden bize diyor ki, “Siz Suriye’ye girin, bizde karşılığında size birkaç tane PKK’lı vereceğiz hatta oradaki PKK kamplarını kapatacağız, o kamplarda yaşayan binlerce insanı da Türkiye’ye getireceğiz” diyor Sayın Biden. Başka ne diyor, geçenlerde mecliste bende üyesiyim Dışişleri Komisyonu’nda AKP oylarıyla bizim Milliyetçi Hareket Partisi’nin muhalefetine rağmen, muhalefet şerhine rağmen AKP oylarıyla bir kanun tasarısı geçti, uluslararası bir sözleşme geçti. O da vatansızların statüsünün kolaylaştırılması konusundaydı. Niye acaba birden bire böyle bir şey ortaya çıktı, vatansızlar nerede var? Suriye’de var, demek ki oradan büyük bir göç dalgası bekliyoruz. O vatansızlar Türkiye’ye geldiğinde, Türk vatandaşı yapılacak belki, belki ara bir formülle geçici bir kimlik kartı verilecek. Sanki bizim vatandaşımız bize yetmiyor, vatandaş ihtiyacımız var, Suriye’den vatandaş ithal edeceğiz. Bu da yetmiyor kampları kapatıyoruz adı altında, Irak’taki vatandaşlar Türkiye’ye getirilecek. Bu ne demektir, ilk bakışta Amerika Birleşik Devletleri’nin bize terör tavizi, manasına geliyor; ama iyi baktığınızda Amerika Birleşik Devletleri Irak’ın kuzeyindeki terörist kamplarını Türkiye’ye ihraç edecek. Yani bizim teröristimiz bize yetmiyor, ha bu arada sade vatandaşı ayırıyorum. Irak’ın kuzeyinde de Suriye’nin kuzeyinde de sade Kürt vatandaşlar var terörle herhangi bir ilgisi olmayan, onları ayırıyorum. Onları çok ince bir şekilde ayırıyorum, onlarla hiçbir sıkıntımız yok. Her türlü insani yardımı da Türkiye onlara göstermeye hazır olmalıdır, teröre karışmamış; ama çok ciddi bir şekilde onların içinde teröristler var

Erkan Tan: Ama onların arasına karışıp yani, masum ve suçsuz insanların arasına karışıp gelecekler.

Sinan Oğan: Teröristler var, hâlihazırda o kampları teröristler kontrol edip, yönlendiriyor ve o teröristler yarın öbür gün Türkiye’ye gelecek Türk kimliği alacak, onlara Türkiye maddi bir yardımda bulunacak, onları ithal edecek. Yani, terörist ithal edeceğiz bunun adı da ne olacak, bize iyilik olacak. Karşılığında hem terörist ithal edeceğiz, karşılığında da savaşa gireceğiz Suriye’de koridor oluşturacağız ve maalesef bunu bizimkiler göremiyorlar. Bizimkiler dediğim aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümet edenleri göremiyorlar. Ya göremiyorlar ya kendileri görüyor da vatandaşa farklı gösteriyorlar.

Erkan Tan: “Milliyetçi Hareket Partisi’nin duruşu diş politikada her zaman doğru olmuştur, Allah yardımcısı olsun”, Zeki Çoygun Afyon’dan bu mesajı göndermiş. Bir başka seyircimiz, “Çekemiyorsunuz dış politikadaki başarıları sırf eleştirmek için eleştiriyorsunuz. Kardeşim orada coğrafya değişecekse, yönetimler değişecekse Türkiye öncülük yapsın ne var bunda.”

Sinan Oğan: Şimdi, öncelikle bir önceki Milliyetçi Hareket Partisi’nin duruşunu destekleyen vatandaşımıza çok teşekkür ediyorum, Zeki Bey yanılmıyorsam. Zeki Bey’e çok teşekkür ediyorum. Zeki Bey biliyordur diğer vatandaşlarımıza da ifade edeyim, Milliyetçi Hareket Partisinin dış politika ana eksenini Sayın Genel Başkanımız çok net bir şekilde ifade etmiştir; “Önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben”. Bizim partimizin aleyhine bile olsa eğer o dış politika girişimi bizim ülkemizin lehineyse biz onun yanındayız. Bizim için partiden önce, şahıstan önce ülke gelir. Ülkenin çıkarlarını da biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar savunuruz. Öteki vatandaşımıza da gelince elbette ki fikirlerine saygı gösteriyorum, katılmamakla beraber ancak bu vatandaşımızdan benim bir ricam, lütfen bir mesaj daha gönderse bir tane örnek verse, dış politika başarı örneği verse. Oralarda coğrafyalar değişecek diyor, çok doğru bir tespit. Bu tespiti yalnız biraz geç yapmış çünkü kendisinden yaklaşık 7 – 8 sene önce bu tespiti, Amerika Dışişleri Bakanı Rice yapmıştı, Condoleezza Rice yapmıştı. Ne zaman yapmıştı? 2003 tarihinde.

Erkan Tan: İftira, vehim, zannetme değil, belgeli bu.

Sinan Oğan: Değil değil belgeli bu. Bütün internet sitelerinde, kitaplarda var, dergilerde var. Rice ne demişti aynı bu vatandaşımızın dediği demişti, Kuzey Afrika’dan, Orta Asya’ya kadarki, Türkiye de o coğrafya içerisindedir. Bu bölgede coğrafyalar değişecek demişti, rejimler değişecek demişti peşinden Sayın Başbakan ne demişti, “Büyük Orta Doğu Projesinin Eş Başkanıyım” demişti. Şimdi, Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş Başkanlığında coğrafyalar değişiyor. Peki, o coğrafyalar değişirken Türkiye Cumhuriyetinin coğrafyasının da siz bu değişimin dışında kalacağını mı zannediyorsunuz? Bizi şimdi şöyle kandırıyorlar, efendim Irak’ın kuzeyinin kontrolünü size verelim, yarın Suriye’nin kuzeyinin kontrolünü de size verelim, efendim ondan sonra sırayı İran’a da getirecekler sırayı. İran’ın bir parçasının kontrolünü de size verelim, zaten KCK’yı kurdunuz demektir. Niye operasyon yapıyorsunuz KCK’ya o zaman, KCK ne diyor zaten…

Erkan Tan: Yani ama bu cümleler doğru ve güzel gibi geliyor ilk duyulduğunda insanın kulağına.

Sinan Oğan: Dört parçalı bir yapıyı kurmaya çalışıyor KCK. Siz oralarda coğrafyaları değiştirerek, KCK’nın tam da istediğini yapıyorsunuz. KCK ne yapmaya çalışıyor? Irak’ın kuzeyini koparmaya çalışıyor, Suriye’nin kuzeyini koparmaya çalışıyor, İran’ın bu bölgesini koparmaya çalışıyor, e Güneydoğu Anadolu’muzu da zaten koparmaya çalışıyor; ama öncelikle onları entegre edeceksiniz, ortada bir Kürdistan coğrafyası oluşturacaksınız sonra toptan koparacaksınız. Karşınıza nasıl bir coğrafya çıkacak hemen ifade edeyim, Ermenistan, Kürdistan, İsrail. Birbiriyle müttefik, Türkiye ile İslam dünyasının, Türkiye ile Türk dünyasının önünü kesmiş…

Erkan Tan: Bir hançer gibi öyle mi, önünü kesmiş.

Sinan Oğan: Evet, bir hançer gibi giren üç tane birbirine bitişik bir set gibi…

Erkan Tan: Ermenistan, Kürdistan, İsrail.

Sinan Oğan: Ve denize çıkan bir Kürdistan, denize çıkan bir Ermenistan. Trabzon üzerinden Ermenistan’ın zaman içerisinde denize çıkışı, Iğdır ve Mersin’i ben o yüzden hep önemsiyorum, Mersin üzerinden denize çıkan bir Kürdistan zaten İsrail’de denize çıkmış. Dolayısıyla üç tane böyle devlet oluşturmak, şimdi bakınız birçok vatandaşımız, hayal bunlar diyebilirler, vehim diyebilirler. Ben o vatandaşlarımızı şöyle çok uzağa değil 100 – 120 sene öncesine bakın. Girit Adası’nın, tarihte okuyun bunları lütfen, Girit Adası elimizden çıkacak dendiğinde o tarihlerde de böyle diyorlardı Erkan Bey, “Vehim bunlar” diyorlardı. “Kim Girit adasını bizden alabilir”, diyorlardı. Şimdi Girit adasının bizim olduğunu hatırlayan var mı? Tarih kitaplarında ancak okursanız, bir zamanlar o adaların bizim olduğunu hatırlarsınız, bugün kimse hatırlamıyor. O yüzden hiç kimse demeyecek, dış politika her zaman tedbirinizi baştan almanızı gerektirir. Hiç kimse demeyecek, efendim öyle şey olur mu, oluyor işte. Tarih bunun defalarca olduğunu bize gösterdi. Girit’in başına gelenler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başına getirilmeye çalışılıyor şimdi. Yarın öbür gün bu bölgede bu coğrafyalar değiştiğinde, bu vatandaşımızın ifadesiyle coğrafyalar değiştiğinde, o zaman karşımıza öyle bir harika koyacaklardır ki, Türkiye’nin bundan sonra ne İslam dünyasıyla ne Türk dünyasıyla doğrudan bir bağlantısı kalabilecektir.

Erkan Tan: “Sayın Vekilimin ağzına sağlık, gerçekleri hakikatleri konuşuyor bizler maşa değiliz” demiş Ayhan Elikara. “Mesajlarınızı okuyacağımı söylemiştim. Adalet ve Kalkınma Partisi borazanlığını bırak” Erkan Tan, Sinan Bey’i dinle doğruları anlatıyor kültürün artsın dinle demiş, Mehmet Fuat Durak Boğazlıyan Yozgat’tan. “Allah razı olsun her şeyi doğru anlattı ama görene kardeşim görene” demiş Rize’den bir seyircimiz. “Sabahtan beri Orta Doğu’yu orayı burayı eleştirip duruyorsunuz; ama iki gün önce Diyarbakır’da polis kurşunuyla vurulan Kürt genç için ağzınız açılmıyor. Çünkü öldürülen Kürt çocukları olunca AK Parti’yle bir oluyorsunuz” demiş bir seyircimiz.

Sinan Oğan: Şimdi, o konuyla ilgili izin verirseniz birkaç şey ifade etmek istiyorum. Kürt vatandaşımız bizim vatandaşımız değil mi, bizim canımız, bizim ciğerimiz değil mi Allah aşkına böyle bir mantık olabilir mi!? Her bir insanımız bizim için kıymetlidir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu memleketi severken, bu memleketin bir parçasını sevmiyoruz, tamamını seviyoruz ve hiç kimsenin kökenine bakmayız biz. Bu o kökenden geliyor, öteki başka kökenden geliyor, bu buralıdır, öteki şuralıdır gibi bir anlayış olabilir mi? Çanakkale’de biz yan yana mücadele ederken, kim kimin Allah aşkına soyuna sopuna baktı. Bu soy sop meselesinin bu memleketin başına, sayın Başbakan açmıştır. Bilmem kaç tane etnik köken var diye saymıştır, her meselenin mutlaka getirilip CHP ile bu anlamda çekişmesini de soya sopa inanca bağlamıştır, başka konularda da. Bizim için hangi vatandaşımız olursa olsun önemlidir. Bizim için Türkiye Cumhuriyeti’ni seven, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes değerlidir, bu vatandaşlarımıza karşı yapılan yanlışlığında biz karşısındayız ama polise sıkan, vatandaşımız bile olsa, polise kurşun sıkan, askere kurşun sıkan, daha karnında 8 aylık bebeğiyle beraber can veren ve onlara kurşun sıkanların biz karşısındayız. Hiç kökenine bakmayız. Kökeni ne olursa olsun teröristin biz karşısındayız, vatandaşımızın yanındayız.

Erkan Tan: “Dış politikada doğrularımız da var Sinan Bey, aldığımız risk de var. Eleştiriler de ölçülü olmak lazım lütfen. AK Partili olmakla beraber yinede konuğunuzu dinledim” demiş bir seyircimiz.

Sinan Oğan: Şimdi, bakınız ben her zaman ifade ediyorum örneğin; Sayın Başbakan Mısır’a gittiğinde ben Twitter’dan aynen şu mesajı yazmıştım, bir Türk Başbakanı’nın Mısır’da bu şekilde coşkulu karşılanmasından gurur duydum, dedim daha ne diyeyim ben. Ben hangi partiden olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı’nın, Türkiye Cumhuriyetinin yurt dışında prestij kazanmasından her zaman gurur duyarım. Biz başarıya her zaman başarı demişiz, yanlışa da yanlış demişiz. AK Partili kardeşlerimizden ricam şudur, yanlışa lütfen yanlış deyin. Suriye politikamız yanlış, bunu ifade edin bundan çekinmeyin. Yani biat kültürü bu kadar sizi şey yapmasın. Yanlış olan bir şeye yanlış deyin, “Savaşa hayır” deyin.

Erkan Tan: Zaten Biatta da bu var yani, biatı da yanlış anlıyorlar herhalde. Hani siz hep kızıyorsunuz ya, okumuyorlar, öğrenmiyorlar diye seyircilerimize haklısınız aslında.

Sinan Oğan: Ben seyircilerimize kızmıyorum. Vatandaş her zaman haklıdır, kendi çerçevesinde haklıdır. Eğer bir konuda, bizimle aynı düşünmüyorsa demek ki, ona yeterince gidememişiz, ona yeterince anlatamamışız; ama anlatacağız.

Erkan Tan: “Suriye politikasının nesi yanlış kardeşim! Adam kendi halkını her gün öldürüyor, televizyonda bu düzenli olarak yayınlanıyor”, parantez açıyorum ben düzenli yayına da dikkat çektiniz siz, niye bu kadar düzenli dediniz, “Hiç mi ilgilenmeyelim canım” demiş.

Sinan Oğan: Fazla düzenli yalnız, ırakta da her gün binlerce insanımız ölüyor. Peki, o vatandaşımıza soruyorum, Bahreyn’de düzenli olarak öldürülen vatandaşlarımız niye yayınlanmıyor? Bahreyn vatandaşlarının o resmi niye yayınlanmıyor?

Erkan Tan: O insanlar diyelim.

Sinan Oğan: O insanlar niye yayınlanmıyor Allah aşkına. Gazetelerimize bir bakalım, televizyonlarımıza bir bakalım orada öldürülen vatandaşlardan hiç bahseden var mı? Veya Irak’ta her gün insanlar öldürülüyor artık sıradan istatistik haline geldi hiç onlara bakmıyorsunuz. Geçenlerde Pakistan askerlerine saldırı yapıldı, bilinçli bir saldırı yapıldı ve 28 tane Pakistan askeri öldürüldü, bunlar Müslüman değil mi? Pakistan İslam dünyasının değerli bir üyesi değil mi? Şimdi bizi Suriye'ye sokmayı kafaya koymuşlar ya o yüzden basından da böyle her yerden bilinçli bir propagandayı yürütüyorlar. Maalesef Türkiye’de dengeli bir basın kalmadığı için alternatif haber alma kaynakları çok fazla olmadığı için e vatandaşlarımızda ister istemez inanıyor. Her gün çünkü orada zulüm görüyor, her gün orada baskı, öldürülen insanları görüyor. Hiçbir zaman öte tarafı meselenin gösterilmiyor.

Erkan Tan: “Suriye’de, Mısırda, Libya’da, ırakta Yahudiler ve Amerikalılar rejim değiştirip, kendi rejimini oturtuyorlar. Başka bir izahı yok kardeşim bunun anlamıyor musunuz” demiş. Bu kadar basit mi konu?

Sinan Oğan: Bu kadar basit. Basit bir soru sorayım vatandaşlarımıza Suriye’de rejimin değişmesi kimin işine gelir? Türkiye’nin işine gelir mi? Gelmez.

Erkan Tan: Niye? Adam diktatör bunun babası 20 yıldır terörist başını Suriye’de oturtmadı mı?

Sinan Oğan: 20 yıldır bunu bilmiyor muydunuz? Dün kardeş Esad değil miydi, bugün kalleş olmuş; ama dün kardeş Esad’a sarılmıyor muydunuz, kucaklaşmıyor muydunuz? Ortak Bakanlar Kurulu yaptığınızda Hama katliamı olmamış mıydı? Dün o Esad’ın oğlu Esad değil miydi sizin kucağınızda kucakladığınız! Ne oldu birden bire. Şimdi, bakınız…

Erkan Tan: Rejim değişikliği kimin işine gelir?

Sinan Oğan: İran’ın işine gelir mi, komşulara bakıyoruz, gelmez. Irak’ın işine gelir mi, gelmez. Lübnan’ın işine gelir mi, gelmez. Ürdün’ün işine gelir mi, gelmez. Kim kaldı geriye İsrail kaldı. İsrail’in işine gelir. Şimdi, samimiyetsizlik burada, biz hep bunun uyarısını yapıyoruz.

Erkan Tan: İsrail’in işine niye gelir yani?

Sinan Oğan: Niye gelir onu söyleyeyim, İsrail tarihinde ilk defa kime yenildi? Hizbullah’a yenildi, Hizbullah’ı kim destekliyor? Suriye destekliyor, Suriye’de bir rejim değişikliği gelir ve batı yanlısı bir rejim gelirse kimi desteklemeyecek? Hizbullah’ı desteklemeyecek, başka kimi desteklemeyecek? İran’ı desteklemeyecek, İran’ın bölgedeki en yakın müttefiki kimdir? Suriye’dir, İran’ın bölgedeki en yakın düşmanı kimdir? İsrail’dir, Suriye’den sonra sıra kime gelecek? İran’a gelecek. Şimdi, bunları matematiksel bir mantıkla ortaya koyun, görün. İsrail’in güvenliğini sağlama siyasetidir bu bölgede yürütülen ve bu siyaset bizim elimizle yapılıyor. Nasıl ki, Kürecik’te Malatya’da kurulan İsrail’i koruyan kalkan Türkiye’nin eliyle yapıldıysa, Suriye’de rejim değiştirilerek İsrail’in güvenliğini sağlama işi de bize havale edilmiş durumdadır. Basit bir örnek vereyim Erkan Bey, Suriye’yle şuanda ticaretimiz düşmüş değil mi?

Erkan Tan: Oranın ticaret yapacak halimi var, kıyamet kopuyor efendim.

Sinan Oğan: Niye çünkü ilişkilerimiz kötü, başka kiminle ilişkimiz kötü bizim bölgede, kime one minute dedik, kim bizim 9 gariban masum vatandaşımızı öldürdü? İsrailliler. Peki, İsrail’le ilişkimiz madem kötü ticaretimizin düşmesi gerekmiyor mu? Son 10 ayda ihracat ve ithalatımız yüzde otuz beş, kırk oranında artmış.

Erkan Tan: İsrail’le?

Sinan Oğan: İsrail’le, rakamlar ortada. Ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor. Peki, bu nasıl iş bu nasıl mantık. Bir AKP’li vatandaşımız bana bunu izah etsin. Efendim ticaretin dini imanı olmaz falan yok öyle değil. Olmasaydı…

Erkan Tan: Mademki ilişkiler çok kötüdür, niye ticaretimiz yüzde otuz beşi kırk oranında arttı? Ne yapalım canım sırf siz memnun olasınız diye İsrail’e mal da mı satmayalım, mal da mı almayalım yani ekonomimizde mi kötü olsun.

Sinan Oğan: Düşmanımız değil mi bu memleket, eğer değilse bize yanlış mı söyledi, one minute’i kime dedi? Mavi Marmara’da bizim 9 vatandaşımızı uzaylılar mı öldürdü? Özür mü dilediler bu arada bizim mi haberimiz yok, Erkan Bey. İsrail bizden bu aralar falan bir özür diledi mi? Tazminat ödedi mi? Gerçi bakan açıklama yaptı dedi, bugün özür dilesin yarın güllük gülistanlık olacak. Onu da anlamış değilim, bu nasıl bir iştir. Yani, bir özürle her şey unutulacak mı? Dokuz vatandaşımızın kanı yerde mi kalacak?

Erkan Tan: Öyle bir beklenti oluştu şimdi, yani sorun öyle çözülecekmiş gibi algı oluşturuldu. Profesyonel siyasal bir iletişim yapıldı.

Sinan Oğan: E ben en başından beri hep şunu diyordum, olan o Mavi Marmara’da öldürülen gariban vatandaşımıza, onların ailelerine oldu, kimseye bir şey olduğu yok.

Erkan Tan: “Ya bıraksınlar Suriye’yi, işsizliğe baksınlar. Taşeronluk almış başını gidiyor, ne olacak böyle. Millet kendini atmış kredi kartlarına, kartlar olmasa ne olacak bilmiyorum” İstanbul’dan Mehmet demiş bu mesajı. Efendim demiş ki, “Yahu bırakın bu işleri kardeşim. Bu Milliyetçi Hareket Partisi sittin sene iktidara gelemez, boş boş konuşuyor işte” Kayseri’den Dilek hanım mesaj atmış çok teşekkür ediyoruz. Ne düşünüyorsunuz sittin sene iktidara gelemez diyor.

Sinan Oğan: Milliyetçi Hareket Partisi bu seçimlerde inşallah iktidara gelecek, bu sevgili kardeşimiz çok üzülmesin biz iktidara gelemiyoruz diye.

Erkan Tan: Bu kadar uyanıksınız, ağzında eveledin geveledin ama sormadın Sinan Beye, “Diyarbakır’a en son ne zaman gelmiş, Diyarbakır için öyle konuşup durmasın” demiş Bilal.

Sinan Oğan: Şimdi, vatandaşımız Bilal Bey bilmiyor herhalde ben Doğu bölgesi milletvekiliyim, ben Edirne’den seçilmedim. Türkiye’de güneşin ilk doğduğu yerden milletvekili seçildim, Iğdır’dan milletvekili seçildim ve ben bütün bölgeyi dolaşıyorum. Benim hayatım, doğduğum yer orası, çocukluğum, gençliğim orada geçti. İki gün önce ben bölgedeydim, dolayısıyla yani ezbere konuşuyor bu arkadaşımız ama.

Erkan Tan: Peki, siz ama Milli Savunma Bakanını dinlemediniz dün herhalde. Milli Savunma Bakanı, kardeşim bu füze kalkanı değil yahu bilerek, isteyerek, mahsus milleti yanıltmak için konuşup duruyorlar bu radar, dedi.

Sinan Oğan: Milli Savunma Bakanımızın herhalde savunmadan haberi yok, kusura bakmasın. Bakınız füze savunma sistemi, radarlarla entegre çalışan bir sistem. Radar da olsa, füze savunma sistemi, radar sistemi aynı zamanda bir saldırı silahıdır. Bakınız, iddia ediyorum saldırı silahıdır. Nasıl?

Erkan Tan: “Radar silah olur mu?” Allah aşkına Sinan Bey. Alıcılar var, ekrana geliyor görüyorsun orada uçak mı var gemi mi var. Nasıl saldırı oluyor?

Sinan Oğan: Hemen izah edeyim müsaade ederseniz. Radar dediğiniz şey neyi tespit eder? Bir yerden eğer bir füze atılmışsa onu tespit eder. Onu üç yerde vurabilirsiniz. Bir, ilk kalkış anındaki en optimal odur en el verişlisi odur. İlk kalktığı anda çünkü yeterince hız kazanmamıştır, çünkü ondan sonra atmosfere girer ondan sonra ilgili ülkeye dalar tabiri caizse. Onu kaynağından vurmanız lazım.

Erkan Tan: Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Sinan Oğan, Iğdır milletvekili söylüyor diyor ki, radar aslında saldırı içinde kullanılır. Nedenini, gerekçesini anlatıyor.

Sinan Oğan: Şimdi, neyle tespit edeceksiniz? Malatya Kürecik’teki radar sistemiyle. Bu radar sistemi, doğu Akdeniz’deki Amerikan uçak gemilerini yani oradan atılacak füzelerle entegre çalışır. Siz oradan tespit ettiğiniz anda, oradan Amerikan gemilerinde füzeler kalkar nereye gider? İran’a, İran topraklarında o füze daha ateşleme anındayken yani yavaş noktadayken onu orada vurur. Oldu mu size radar, saldırı silahı. Yani oradan daha füze kalkmadan, İsrail’e inecek füze daha kalkmadan, sizin onu yerinde vurmanız lazım.

Erkan Tan: Radar bu işe yarar.

Sinan Oğan: Radar bu işe yarar. Buyurun size saldırı silahı, vurdunuz İran’ı. İran o yüzden diyor zaten, ilk saldıracağımız nokta Malatya’dır. Neden? Çünkü adamın füzesini anında tespit edip yerinde imha ediyorsun.

Erkan Tan: Peki, efendim çok teşekkür ederiz, kolaylıklar ve başarılar dileriz. Özür dilerim, madalya az kalsın bende kalacaktı efendim. Kazakistan size böyle bir madalya takdim etti, tebrik ediyoruz.

Sinan Oğan: Türkiye-Kazakistan ilişkilerine katkılarımızdan dolayı, Kazakistan Büyükelçiliği’nde Kazakistan Cumhuriyeti kararıyla bir madalya takdim ettiler. Huzurunuzda ben hem Kazakistan Büyükelçisine, hem Kazakistan’a ben çok teşekkür ediyorum. Bu Türk dünyasından aldığımız ikinci madalya Erkan Bey. Daha öncede Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarımızdan dolayı, Azerbaycan Devlet Başkanının bir devlet nişanı vardı. Gördüğünüz gibi, biz ilişkilerimizi Türk dünyasıyla geliştirmeye çalışıyoruz, İsrail’i koruyanlardan değiliz. Yahudi Cesaret Madalyası almıyoruz, Türkiye’yi her noktada sıkıştıran lejyon donör Fransız madalyası alanlardan değiliz. Biz Türk dünyasıyla, Türkiye’nin ilişkilerini geliştirmeye çalışanlardanız. Teşekkür ediyorum.

Erkan Tan: Kolaylıklar diliyorum, tebrik ediyorum efendim.