Metsamor Nükleer Santrali Iğdır İçin Son Derece Tehlikelidir
1) Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Öncelikle Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasına yönelik faaliyetlerimize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Efendim ben Iğdır doğumluyum, İlkokul ve liseyi Iğdır'da tamamladıktan sonra yükseköğrenim görmek için Iğdır'dan ayrıldım. İstanbul'da Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinde lisans ve hukuk fakültesinde ise yüksek lisansımı yaptım. Daha sonra doktora yapmak için yurtdışına çıktım. Marmara Üniversitesinde 1999 yılına kadar öğretim görevlisi olarak çalıştım. Bu esnada Azerbaycan'da da dersler vermeye başladım ve Dış İşleri Bakanlığına bağlı olarak bir süre Azerbaycan'da ülkemizi temsil ettim. 2000 yılından beri Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi ASAM'da Rusya Araştırmaları Masası Başkanı olarak çalışmaktayım. Rusya'da şu an ikinci doktora çalışmam devam ediyor. Yayınlanmış 2 kitabım var. Şu an 3 kitap üzerinde daha çalışmalarım devam ediyor. 2005 yılı içinde bu kitapları da tamamlamayı planlıyorum. Diğer taraftan akademik düzeyde yayınlanmış 500'den fazla makalem bulunmaktadır. Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasına yönelik faaliyetleri koordine etmek için bir “sivil girişim” kurarak koordinatörlüğünü yapmaktayım. Bununla beraber hem ülkemiz sorunlarına değinmek ve hem de Metsamor Nükleer Santrali’nin kapatılması için bütün çalışmaları koordine etmek için www.turksam.org adlı bir site açtım ve bu sitenin de çalışmalarını yürütüyorum.
2. Sinan OĞAN niçin Metsamor Nükleer Santrali ile ilgileniyor?
İşim gereği Ukrayna'ya yapmış olduğum ziyaretlerden Çernobil Nükleer Kazası'nın bu ülke üzerinde yapmış olduğu tahribatları gördükten sonra aynı kazanın Ermenistan'da da olabilme ihtimali beni düşündürmeye başladı. Gerek zaman zaman memleketim olan Iğdır'a yaptığım ziyaretlerden gerekse de Ermenistan'a gittiğimde yakından gördüğüm Metsamor Nükleer Santrali'nin her an kazaya sebebiyet verecek halini gördükten sonra Iğdırlı hemşehrilerimizin bu felakete karşı uyarılması gerektiğine karar verebilecek Bununla beraber santralin kapatılması için Türkiye, Ermenistan ve Avrupa nezdinde girişimlerde bulunmak için bir şeylerin yapılması gerektiğini düşünmeye başladım. Bunu için önce Iğdırmızın sınır köylerinde incelemelerde bulundum. Iğdır Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğü ile temasa geçtim. Onlardan çok değerli bilgiler aldım. Bu arada Sağlık Bakanlığımızı harekete geçirdik ve Iğdır'dan giden kanser hastalarının bir dökümünün yapılması çalışmalarını başlattık. Bu kurumlarımızdan bilgiler geldikçe ve bizzat bölgede yaptığımız incelemelerde gördüklerimiz ve Iğdır halkı ile yaptığımız birebir görüşmelerimizden, Iğdır’da kanser vakalarında ciddi bir artış olduğunu tespit ettik.
Iğdırımızın yerel yönetimleri ile de temas sağladık. Başta Sayın Valimiz ve Sayın Belediye Başkanımız olmak üzere tüm Iğdırlı hemşehrilerimizin bize her türlü desteği vereceklerini duyma ve görme fırsatımız oldu. İşte tüm bunlar bizi, bu sorunun üzerine gitmemiz ve Iğdırımızı bir felaketten kurtulması için imkanlarımız ölçüsünde çaba göstermemiz gerektiğine inandırdı
Diğer taraftan Iğdırımızın da bulunduğu bölgenin, 1. dereceli deprem bölgesi olması tehlikenin boyutlarını daha da artırmaktadır. Zira 1988 yılında Ermenistan’da büyük bir deprem olmuştur ve Metsamor Nükleer Santrali de bu kazada çok büyük zarar görmüştür. Aynı deprem her an yeniden olabilir ve bu defa çok daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabiliriz.
Iğdırımızdan uzakta yaşasak da, hem Türkiye’mizin bir cennet köşesi olduğu için ve hem de doğup büyüdüğümüz Iğdırımıza ve hemşehrilerimize hizmeti bir borç bildiğimiz için burada Ankara’da mümkün olan imkanlarımızı seferber ettik.
Öncelikle bu konuda hemşehrilerimizi bilgilendirmek ve ondan sonra da Ankara, Erivan ve Avrupa Birliği organları nezdinde girişimlerde bulunarak, Metsamor Nükleer tehlikesini Iğdırımızdan uzak tutmak için bir çaba içine girdik. Zannediyorum ki bizler Iğdır için bunları yapmaya mecburuz, sadece biz değil kendisini Türkiye’nin evladı gören herkesin, ne kadar uzakta olursa olsun kendisini Iğdır’ın bir parçası olarak gören herkesin bu sorumluluğu hissetmesi gerektiğini düşünüyorum.
3. Çernobil kapımızda mı?
Evet Çernobil kapımızda. Bu konu, bu kadar açık ve net. Hatırlarsanız yaklaşık 40 bin kişinin ölümüne ve binlerce kişinin sakat kalmasına sebep olan Çernobil Nükleer Santrali’nde kaza meydana geldiği vakit Türkiye’de dönemin ilgili bakanı televizyon karşısına geçip çaylarını yudumluyordu. Bu tehlikenin bizden uzak olduğunu çok ihmalkar bir davranışla Türk halkına ispatlamaya çalışıyordu. Ancak Çernobil ile aramızda koskoca bir Karadeniz olduğu halde bugün anlaşılmaktadır ki, Çernobil sebebiyle Türkiye’de binlerce insan kanser illetine yakalanmıştır. Bu konuda meclis araştırması dahi açılmıştır. Dikkatinizi çekerim Çernobil Türkiye’den yüzlerce kilometre uzaklıktaydı.
Peki Çernobil ile aynı teknolojiye sahip olan ve hatta bir deprem geçirdiği için kazalara karşı daha da hassas bir hale gelen Metsamor Nükleer Santrali'nin Türkiye’den ve Iğdırımızdan uzaklığı ne kadar? Sadece 16 km!! Yani Iğdır’ın ovalık durumu, bölgenin coğrafi şartları da dikkate alındığında Metsamor’dan kaynaklanacak en küçük bir sızıntıdan dahi ilk etkilenecek olan yer Iğdır ve Iğdır halkı olacaktır.
Bakınız bir depremden kurtulma şansınız yüksektir. En azından kaçarsanız ve boş bir alanda bir tehlike olmaz sizin için. Ama nükleer sızıntı öyle değildir. Bir kaza anından, bir sızıntı anında ne saklanabileceğiniz bir yer vardır ne de kaçabileceğiniz bir yer. Bu sebeple de hemşehrilerimizin çok büyük bir tehlike içinde olduklarını söylemekteyiz. Ve bu tehlikenin savuşturulması için öncelikle bizler bilinçlenmeliyiz, ardından etrafımızı bilinçlendirmeliyiz ve ondan sonra da konuyu Türkiye ve dünya gündemine çıkarmalıyız. İşte biz bunları yapmaya çalışmaktayız.
4. Metsamor Nükleer Santrali'nin Ermenistan için önemi nedir?
Metsamor Nükleer Santrali Ermenistan’ın enerji ihtiyacının yüzde 40’ını karşılamaktadır. Metsamor’a Ermenistan açısında iki şekilde yaklaşmak gerekir. Birincisi enerji açsından, diğer ise stratejik açıdan.
Santral Ermenistan’ın en büyük enerji sağlayıcısı durumundadır. Ermenistan buradan elde ettiğin elektriği hem ülke kullanımına sunmakta ve hem de yurt dışına satmaktadır. Dolayısıyla bu santral ekonomik açıdan Ermenistan için son derece önemlidir.
Ancak Metsamor Nükleer Santrali’nin Ermenistan için asıl önemli yanı ürettiği elektrikten çok onun stratejik özelliğidir. Ermenistan’da görüştüğümüz Ermeni yetkililer açık açık bu santrali Türkiye’ye karşı bir “bomba” tehdidi olarak kullandıklarını söylemekten çekinmemektedirler.
Diğer taraftan bugün petrol ve doğal gaz zengini İran’ın enerjiye ihtiyacı olmadığı halde nükleer santral yapmak için bütün dünyaya direnmektedir. Sebep nedir, bölgede nükleer güç olabilmek. Ermenistan da elinde Metsamor Nükleer Santrali’ni bulundurduğu sürece bir nükleer güç olabilir. Bu ihtimali hiç gözardı etmemek gerekmektedir.
Aynı zamanda bugün ABD uluslararası terörizme karşı savaş vermektedir. ABD’nin en çok korktuğu şey, teröristlerin eline nükleer silah veya onun yapımında kullanılan maddelerin geçmesidir. Bugün Ermenistan teröristlerin en kolay nükleer madde ve uranyum elde edecekleri ülkelerin başında gelmektedir. Zira ülkede ciddi bir güvenlik sorunu vardır. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda Ermeni teröristler Ermenistan Parlamentosu’nu basarak (adeta ellerini kollarını sallayarak girmişlerdir) başta Başbakan olmak üzere çok önemli devlet adamlarını öldürmüşlerdi. Ülkenin en iyi korunan yeri olan parlamentoya bu kadar rahat giren teröristlerin nükleer santrale girmelerinin hiç de sorun olmayacağını düşünmekteyim.
Bu sebeple Ermenistan’ın sahip olduğu santral bir kaza yaşanması olasılığının yanı sıra, elde edilecek nükleer silahlarla başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere bölge dışı ülkelerin güvenliği de tehlike altındadır. Zira, ABD’ye karşı yapılacak bir terör saldırısı için en kolay elde edilecek zenginleştirilmiş uranyum kaynağı Ermenistan’dır ve bu ülke Metsamor Nükleer Santrali ile bölge ve dünya güvenliği için tehlike oluşturmaktadır.
Centran Haber Ajansı çevre açısından son derece tehlikesi olmasının yanı sıra aynı zamanda nükleer silah ve uranyum gibi maddelerin yayılmasından ve teröristlerin eline geçmesinden çekindiği için, ABD’nin güvenlik politikaları açısından tehlike arz eden Metsamor Santrali’nin kapatılması için 2002 yılında Ermenistan ile anlaşmasına rağmen Erivan’ın daha sonra bu santrali kapatmaya yanaşmadığını ileri sürmüştür.
5. Türkiye’nin Metsamor Nükleer Santrali'nin ile ilgili girişimleri ne boyuttadır?
Gönül isterdi ki, bu sorunuza olumlu bir cevap verebileyim. Ama maalesef ciddi bir çalışma şimdiye kadar yapılamamıştır. Yerel düzeyde bazı girişimler yapılmıştır. Belediyelerin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının girişimleriyle imza kampanyaları yapılmıştır. Ancak bu imzalar bölge sınırı dışına çıkarak büyük yankı uyandıramamıştır. Bu tür çalışmalar bir planın parçaları olmalıdır. Dolayısıyla tek başına bir imza kampanyası yeterli değildir. Bu yüzden biz büyük ve bir çok kademeden oluşan bir plan hazırladık ve şimdi bunları yavaş yavaş devreye sokmaktayız.
Burada önemli olan bölge halkının girişimlerinin doğru kanalize edilmesidir. Bugün artık dünyada halkın, yani sivil girişimin gücü her şeyin üzerindedir. Eğer biz bu gücü doğru kullanırsak, hükümette bizimle olacaktır. Hedefimiz de zaten hem hükümeti ve hem de Türkiye’deki büyük sivil toplum kuruluşlarını da yanımıza alarak Ermenistan ve Avrupa Birliği nezdinde girişimlerde bulunmaktır.
6. Avrupa devletlerinin Metsamor Nükleer Santrali'ne karşı tavrı nedir?
Sözün doğrusu bugün Avrupa Birliği’nin ve onun ilgili kurumlarının Metsamor Nükleer Santrali’nin kapatılması için yaptıkları girişimler Türkiye’den çok daha fazla ve etkilidir. Gönül isterdi ki ülke olarak bizleri doğrudan etkileyen bu tehlike konusunda bizlerin girişimleri de istenen düzeyde olsun.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve Avrupa Birliği (AB) verilerine göre Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali dünyadaki en tehlikeli nükleer santral olarak kabul edilmektedir. Eylül 1999’da Brüksel’de Ermenistan Hükümeti ile AB arasında Metsamor Nükleer Santrali’nin 2004 yılına kadar kapatılması konusunda bir anlaşma imzalanmıştır. Aynı şekilde Ermenistan 25 Ocak 2001 tarihinde de Avrupa Konseyi’ne üye olurken, 2004 yılına kadar Metsamor Nükleer Santrali’ni kapatmayı taahhüt etmiştir. Ancak, bu taahhüde rağmen Ermenistan Hükümeti bu yönde çalışmalara başlamamış, ülkede yaşanan elektrik sıkıntısını bahane ederek santralin elektrik üretim gücünü daha da arttırmaya çalışmıştır.
Avrupa Birliği santralin kapatılması sonucunda Ermenistan’ın karşılaşacağı zararın karşılanması ve alternatif enerji kaynaklarının yaratılabilmesi için Erivan Yönetimine 100 milyon Euro verilmesini kararlaştırmıştır. Ancak, Ermenistan Hükümeti bu miktarı yetersiz bulmuş ve AB’den bir milyar Euro talep etmiştir. Hiçbir hesaba dayanmayan ve AB kaynaklarından karşılanması neredeyse imkânsız olan bu miktarı AB yönetimi kabul etmemiştir. Bunun üzerinde de Ermenistan Yönetimi Metsamor’u kapatmayacağını ilân etmiştir.
Erivan Yönetiminin santrali kapatma çalışmaları bir yana, bunun tam tersi yönde faaliyetlere girişmesi üzerine, AB tarafından ayrılan 100 milyon Euro tutarındaki fon belirsiz bir süre için askıya alınmıştır. AB'nin Ermenistan Temsilcisi Alexis Luber yaptığı açıklamada, bu paranın Ermenistan santrali kesin kapatma tarihi verinceye kadar Erivan’a verilmeyeceğini dile getirmiştir. Luber’e göre Ermenistan’ın Metsamor’a alternatif bulma sorununu çözememesi anlayışla karşılanabilir ancak bu sorun en geç 2006 yılına kadar da çözülebilecek bir sorundur. AB ayrıca Ermenistan’ın alternatif enerji kaynakları bulması için Ermenistan-İran doğal gaz boru hattı projesini desteklemektedir.
Ermenistan bir taraftan AB ve IAEA’ya santrali kapatma yönünde taahhütlerde bulunurken, diğer taraftan Rusya Federasyonu ile görüşmelerine devam ederek, santralin çalışması için gerekli olan zenginleştirilmiş uranyumu temin etmiştir. Ermenistan yetkilileri şimdi santralin en az 2016 yılına kadar çalıştıracaklarını ifade etmektedir. Ermenistan Başbakanı Andranik Markarian AB’den verilecek 100 milyon Euro’nun Metsamor’un kapatılmasına ve onun yerine kurulacak alternatif enerji kaynaklarının yaratılmasına yetmeyeceğini ifade etmiştir. Ermenistan Parlamento Başkanı Ovanes Ovenasyan AB Parlamenterleri ile Erivan’da görüşmesi sırasında yapmış olduğu açıklamada Avrupa Konseyi’ne bu yönde söz vermiş olmalarına rağmen bunu yapmak zorunda olmadıklarını bildirmiştir. Diğer yandan Ovenasyan “bazı şartlar altında santrali kapatabileceklerini” de ifade etmiştir. Ovenasyan’a göre; “öncelikle AB Ermenistan ile İran arasında yapımı süren doğalgaz boru hattına yardımda bulunmalıdır. Diğer şart olarak da Azerbaycan ve Türkiye Ermenistan’a uyguladıkları ambargoyu sona erdirerek sınırlarını açmalıdır.” Görüldüğü gibi Ermenistan Metsamor’u bir şantaj unsuru olarak kullanmakta ve santralle hiç ilgisi olmayan şartlar ileri sürmektedir.
Ermenistan santrali kapatma konusunda hiçbir girişimde bulunmazken, bu santralin taşıdığı tehlike çeşitli kesimler tarafından ısrarla gündeme getirilmektedir. Santral yeniden çalışmaya başladığında, AB ve IAEA’nin bu kararına, bölge için tehlikeli olduğu gerekçesiyle itiraz etmişlerdir. Azerbaycan ise santralin yeniden açılmasının yol açacağı ekolojik, askerî ve siyasî sonuçların araştırılması için IAEA’ye başvurmuştur. Ayrıca, G-7 ülkeleri de konu hakkındaki endişelerini bildirmektedirler.
Avrupa Birliği’nin dönemin Ermenistan Temsilcisi, İngiltere’nin Erivan Büyükelçisi Timothy Marschall Jones yaptığı açıklamada: “Olası büyük bir depremde Metzamor Nükleer Santrali paramparça olacak ve meydana gelecek nükleer kıyamette, tüm canlılar yok olacak. Ermenistan verdiği sözleri tutmalı ve santrali kapatmalı' demektedir. Ermenistan'da görev yapan İtalya Büyükelçisi Paulo Adrea Trabalza olası bir depremde bölgede kimsenin kurtulamayacağını ifade etmektedir.
ABD'nin Erivan Büyükelçisi John Ordway, daha önce yaptığı açıklamada, Ermenistan'daki santralin güvenlik standartlarını karşılamadığı ve bir an önce kapatılması yönündeki düşüncelerinin değişmediğini belirterek, aynı zamanda bu santraldeki güvenliği artırma sürecine de destek verdiklerini söylemiştir.
Şubat 2004 sonlarında Avrupa Parlamentosu tarafından yayınlanan Güney Kafkasya Raporu’nda da santralin kapatılmasının gerekliliği yeniden açık bir şekilde vurgulanmıştır. Avrupa Birliği, Metzamor'un kapatılması konusunda ısrarını sürdürmektedir. Bulgaristan'daki Kozludou santrali ile birlikte Avrupa'nın en tehlikeli iki santralinden biri olarak ilan edilen Metzamor'un güvenlik, konum, finansman, teknoloji ve yaş kriterleri açısından AB standartlarının çok altında olduğu vurgulanmıştır.
AB'nin 'Genişleyen Avrupa, Yeni Komşular Girişimi' çerçevesinde Güney Kafkasya ülkeleri hakkında rapor hazırlamak amacıyla temaslarda bulunan AB Komiseri Janez Potocnik, Erivan'da yaptığı açıklamada, santralin mutlaka kapatılması gerektiğini vurgulayarak, 'Bu amaçla AB'nin 100 milyon Euro vermeye hazır olduğunu' kaydetmiştir.
IAEA Nükleer Santrallerin Güvenliği Dairesi Başkanı Fredrik Nauhauz, “bütün batılı uzmanların ortak fikrine göre ilk nesil nükleer reaktörlerin hepsi bir an önce kapatılmalıdır” demiştir.
1999 yılı AB Genişleme Raporu’nun Nükleer Enerji Komisyonunda bütün AB coğrafyasında nükleer güvenliğin en üst seviyeye çıkarılması AB’nin en önemli önceliklerindendir. Bunun için öncelikle AB’nin güvenlik standartlarına uymayan eski teknoloji ürünü Sovyet reaktörleri bir an önce kapatılması gerektiğini ifade etmiştir.
Greenpeace Rusya Başkanı İvan Blokov, Metsamor santralinde yaşanan küçük kazaların sayısında ciddi artışlar yaşanmaya başladığını, bunun santralin güvenli olmadığının göstergesi olduğunu bildirmiştir. Blokov, santralin büyük kaza geçirme riskinin oldukça yüksek olduğunu belirterek Metsamor’da kullanılan eskimiş WWER–440 teknolojisinin Litvanya’daki İgnalinski santralinde de kullanıldığını bu sebeple de Litvanya’nın kaza riski yüksek bu santrali zamanından önce kapatmaya karar verdiğini bildirmiştir.
İlk açıldığı zamanlardaki tüm bu itirazlara rağmen, Batılı ülkeler Ermenistan’a koşullu yardım paketleri ve güvenli arttırıcı teknik ve malî destek önermiştir. Çünkü, Ermenistan’ın içinde bulunduğu enerji krizinden dolayı, santrali kapatma isteklerinin -en azından hemen- uygulanmayacağını bilmektedirler. 1996 yılında Avrupa Birliği ve Ermenistan arasında imzalanan bir anlaşmaya göre, Ermenistan’a güvenliği arttırıcı önlemler alması için para yardımı yapılmıştır. Ermenistan da aldığı Batı yardımlarına karşılık olarak, santrali 2004 yılında kapatacağını taahhüt etmiştir. Fakat son zamanlarda, Ermeni otoriteleri, Ermenistan alternatif bir yol bulamadığı takdirde santralin kapanmasının mümkün olmayacağını ifade etmiştir. Ayrıca, ABD Enerji Departmanı, Ermenistan’a 18 milyon Dolar, AB 11 milyon Dolar malî destek sağlamıştır. Fransa, nükleer atıkların depolanma tesisleri için 40 milyon Dolar, İngiltere ise ek güvenlik önlemleri için 80 milyon Sterlin ayırmıştır. Tüm bunlar, Ermenistan’ın santrali yakında kapatacağı taahhüdü üzerinden yapılmaktadır
7. Metsamor Nükleer Santrali'nden hangi bölgelerimiz etkilenebilir?
Çernobil’de yaşananlar eski teknoloji ürünü santrallerin nelere yol açabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Bilindiği gibi Çernobil Nükleer Santrali’nde 1986 yılında meydana gelen kaza neticesinde insan ve çevre sağlığına verilen korkunç boyuttaki zararları Ukrayna Çevre Bakanı Dr. Yuri Şerbak, şu rakamlarla özetlemiştir. Bu kaza neticesinde; 38 kişi hemen ölmüştür, 6000 kişi kazayı takip eden aylarda yaşamını yitirmiştir, ilerleyen yıllarda bu rakam 40.000’e varmıştır. Binlerce insan sakat kalmıştır, yüz binlerce insan başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanmıştır. Çernobil kazası sebebiyle başta Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu olmak üzere, Türkiye ve Kuzey Avrupa’da milyonlarca insan ve hayvan etkilenmiş, toprak kirlenmiştir. Felaketin ekonomik maliyeti ise yaklaşık 352 milyar Dolar olarak belirtilmiştir.
Türkiye’den yüzlerce kilometre uzaklıkta yer alan bu kazadan, Türkiye önemli ölçüde etkilenmiştir. Şimdi söz konusu olan nükleer santral Türkiye sınırından sadece 16 km uzaklıktadır. Santralde herhangi bir kaza veya sızıntı olması durumunda başta Iğdır ili olmak üzere Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesi nükleer bulutların etkisi altında kalacaktır. Metzamor Nükleer Santrali sadece Kars, Ağrı, Iğdır, Erivan ve Nahçıvan’ın değil, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu tüm bölge ülkelerinin sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
8. Sivil Toplum Örgütleri Metsamor Nükleer Santrali'ne yeterli ilgiyi niçin göstermiyorlar?
Elbette ki, bu konuda şimdi topu başkalarına atabiliriz ve bir sürü bahane uydurabiliriz. Ancak ülkemizdeki ve Avrupa’daki sivil toplum kuruluşlarını öncelikle tehlikeyi birebir yaşayan bizlerin harekete geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin yoğun gündemi arasında bu örgütler başka konulara ilgi göstermektedirler ve eminim ki gündemlerinde Metsamor bulunmamaktadır. Ancak şu da bir gerçek ki, bunu öncelikle bizim bölgemizde yaşayan halkın gündemine alması gerekir. Eğer biz kendi gündemimize alırsak, ondan sonra hem sivil toplum örgütlerinin ve hem de Türkiye ve dünyanın gündemine taşıyabiliriz. Ben buna inanıyorum.
9. Ülkemizdeki nükleer santral kurulmasıyla ilgili bilgi verir misiniz? (Metsamor Nükleer Santrali'nden ne gibi farkları olacak?)
Burada bir konunun da açıklığa kavuşmasında fayda vardır. Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasına yönelik sivil girişim ne Ermenistan’a ve ne de Ermenilere karşı bir hareket değildir. Aynı şekilde bu ne ülkemizdeki ve ne de başka bir ülkedeki nükleer santrallere de karşı bir hareket değildir. Hattı zatında bu zaten ayrı bir tartışmanın konusudur. Bizim karşı çıktığımız artık teknik ömrünü tamamlamış, sadece bizim değil, bütün dünyanın kapatılmasını istediği bir santralin kapatılmasıdır.
Bugün Türkiye’nin kendisi de enerji açığını kapatmak için nükleer enerjiyi bir seçenek olarak incelemektedir. Hatta Ermenistan da bu tehlikeli santrali kapattıktan sonra daha güvenli yeni santraller de açabilir.
Bir diğer önemli husus da Türkiye kadar, Iğdır halkı kadar Ermeni halkı da büyük bir tehlike içindedir. Bugün Türkiye’nin nüfusu 70 milyondur. Hiç bu kıyaslamaya gitmek istemiyorum ancak konunun anlaşılması açısından vermek mecburiyeti duyuyorum. Santralin kaza yapması durumunda Türkiye’nin uğrayacağı zarar belki nüfusunun bir bölümünü kaybetmek ve telafi edebileceği maddi bir zarar olacaktır. Ancak bir kaza durumunda nüfusu 2 milyona düşmüş bir Ermenistan’ın tamamen yeryüzünden silinme tehlikesi söz konusudur. Dolayısıyla da biz çalışmalarımıza Türk halkı ile beraber bugün despot yönetim altında ezilen Ermeni halkının da katılmasını istiyoruz. Zaten şimdiden bu yönde sinyaller de almaktayız.
10. Kapımızdaki Çernobil hakkında Türk milletinin ve özellikle Türk gençliğinin takınması gereken tavır nedir?
Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasına yönelik çalışmalara başta Iğdırlı gençler olmak üzere Türk gençliğinin büyük bir özveriyle katıldığını görmek beni son derece mutlu etmiş ve cesaretimizi daha da artırmıştır. Bizler böylesine milli bir davada eğer hep beraber kenetlenebilirsek, bir çok meseleyi de aynen bu şekilde halletmemiz mümkün olacaktır. Bugün sizler Iğdır’da ve bulunduğunuz üniversitelerde bu konuda etrafınızdakileri aydınlatıcı çalışmalar yapıyorsunuz, bilgileri fotokopi ile çoğaltarak halkımızı bilinçlendiriyorsunuz. Sizlerin bu çalışmaları, kanaatimce yöneticilerimize de örnek olacaktır. Ancak şunu hiçbir zaman unutmamız gerekir. Yaptığımız her işi bir planın parçası olarak yapmalıyız, sabırla hareket etmeliyiz, önce kendimiz bilgilenmeliyiz, sonra etrafımızı bilgilendirmeliyiz ve ondan sonrada halkın gücünü arkamıza alarak politikacılarımızı girişimde bulunmaya mecbur etmeliyiz. Ve en sonunda da konuyu hem Ermenistan ve hem de Avrupa’nın gündemine taşımalıyız. Bunları, bir plan çerçevesinde yaptığımız zaman başaracağımıza eminim.
Son olarak hemşehrilerimize şunu da ifade etmek istiyorum. Iğdır’ın sorunları sadece Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılması ile sınırlı değildir. Iğdır’da işsizlik sorunu vardır, Iğdır’da hava alanı sorunu vardır, Iğdır’da gümrük kapısı sorunu vardır, Iğdır’da doğal gaz sorunu vardır ve daha sayabileceğimiz nice sorunlar bulunmaktadır. Ancak önceliğimiz Metsamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasıdır. Sizlerin de desteği ile bunu başardıktan sonra halkın gücünün neler yapabileceğini göreceğiz ve ondan sonra da diğer sorunlara sıra gelecektir. Fazla hayalci olmak istemiyorum ama ben hemşehrilerime inanıyorum. Iğdır’ımıza inanıyorum. Ve inanıyorum ki bu kadar büyük imkanları olan Iğdır’ımız ve hemşehrilerimiz çok daha iyi yaşamaya layıktır.
Gösterdiğiniz İlgi ve Alaka ve De Ayırdığınız Değerli Zamanınız İçin Şimdiden Çok Teşekkür Ederiz.
|
Tags: |
DR. SİNAN OĞAN HAKKINDA
24. Dönem Iğdır Milletvekili ve Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi - TÜRKSAM’ın kurucusu ve başkanı olan Sinan OĞAN, 1967 yılında Iğdır’da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Iğdır’da tamamlayan Oğan, lisans öğrenimini 1989 yılında Marmara Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olarak bitirmiştir. Aynı üniversitede, 1992 yılında Mali Hukuk/Bankacılık alanında “Azerbaycan’da Ekonomik ve Mali Sektörün Yapısal Analizi” başlıklı tez ile yüksek lisansını tamamlamıştır. Daha sonra 2009 yılında Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini almıştır. Azerbaycan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin kuruluşunda aktif rol alarak 1989-1992 yıllarında Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiştir. Aynı yıllarda Yeni Düşünce Gazetesi’nde Türk dünyası ile ilgili analiz yazıları yayınlanmaya başlanmıştır. 1992 yılında Azerbaycan’ın ekonomik ve sosyal yapısını konu edinen “Azerbaycan” kitabını yazmıştır. Yine, 1992’de araştırma görevlisi olarak girdiği Marmara Üniversitesi’nde aynı yıl Türk dünyası ile ilgili yaptığı çalışmalar münasebetiyle “Akademik Üstün Başarı Ödülü”nü kazanmıştır. 1992’de, Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler Ödülüne layık görülen "Türk Dünyasının Sorunları ve Çözüm Yolları" isimli çalışmalarını tamamlamıştır. Takip eden yılda Türk dünyası ile ilgili Türkiye’de ilk kapsamlı Türk Dünyası Takvimi ve Bilgi Kitapçığını hazırlamıştır. Nevruz Bayramı ile ilgili 1987 yılından itibaren saha çalışmaları yapmış ve neticesinde 1991 yılında bu bağlamdaki ilk radyo programı hazırlamış ve 1992 yılında ilk makaleyi yayınlamıştır. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nda uzun süre çalışarak hizmet vermiştir. 1992-1998 yılları arasında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmıştır. Bu görevinde 1993 yılından itibaren Azerbaycan’a görevli olarak gönderilen Dr. Sinan Oğan, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Azerbaycan’da açtığı Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesi Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde 1993-2000 yılları arasında öğretim görevlisi ve dekan yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1994-1998 yıları arasında eş görevle Azerbaycan’da T.C Dışişleri Bakanlığı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Temsilcisi olarak çalışmıştır. Bir dönem özel sektörde de çalışan Sinan OĞAN, 2000 yılında Türkiye’ye dönerek Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Kafkasya Masası’nda çalışmalarını yürütmüştür. Oğan, 2006 yılında bu kurumdan ayrılarak Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nda bir yıl süre ile Dış İlişkilerden Sorumlu Müdür Yardımcılığı görevi yapmıştır. Sinan Oğan 2004 yılında, bugün Türkiye’nin en önemli düşünce kuruluşlarından birisi haline gelen TÜRKSAM’ı kurmuştur. 1993 yılında yayınlanan “Türk Ortak Pazarı Ülkeleri” isimli kitabının ardından 2003 yılında “Rusya’da Siyaset ve Oligarşi”, 2006 yılında ise “Turuncu Devrimler” isimli kitabı yayınlanmıştır. Sinan OĞAN’ın Türk Dış Politikası, Orta Doğu, Uzak Doğu, Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Türk Dünyası, Enerji, Ermeni Sorunu, Afganistan, Terör ve Türkiye’nin güncel sorunları konularında çok sayıda Türkçe, İngilizce, Rusça makale ve değerlendirmeleri birçok Türk ve yabancı sitelerde, haber ajanslarında, gazete ve bilimsel dergilerde yayınlanmıştır. Yurtiçi ve yurtdışında uzmanlık alanı ile ilgili konferanslar, seminerler vermiş ve bilimsel toplantılara katılmıştır. Bunların yanı sıra, çevre ile ilgili önemli çalışmalar yürüten Oğan, Türkiye’nin 18 kilometre uzaklığında Ermenistan sınırları içerisinde bulunan ve sahip olduğu eski teknolojiyle tüm bölge için tehlike kaynağı olan Metsamor Santrali’nin Kapatılmasına Yönelik Sivil Girişim’i kurarak koordinatörlüğünü uzun yıllar yürütmüştür. Oğan, Türk dünyasıyla ilgili birçok ödüle de layık görülmüştür. Bu çerçevede, 2010 yılında “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü”nü almış, Kazakistan Cumhuriyeti tarafından “Kazakistan - Türkiye Dostluk ve İşbirliğini Geliştirme Madalyası”na layık görülmüş, 2011 yılında ise Türk dünyasına katkılarından dolayı Azerbaycan’da “Azerbaycan – Türkiye Dostluk ve İşbirliğini Geliştirme Madalyası” ile taltif edilmiştir. Oğan’a ayrıca, 2011 yılında Oğuz Boyu Kültür Dernekleri Federasyonu tarafından verilen “Onurluk Ödülü” bunlardan bazılarıdır. Oğan, 2011 Milletvekili seçimlerinde Iğdır’dan milletvekili seçilmiştir. Milletvekili olduğu dönemde, TBMM Dışişleri ve Anayasa Komisyonu ile Türkiye Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu’nda görev almıştır. Oğan, ayrıca TBMM MHP Grup Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Oğan, meclisteki başarılı çalışmaları nedeniyle Telekomcular Derneği, KAMUDER, Beşiktaş Platformu gibi Türkiye’nin önemli sivil toplum kuruluşlarının birçoğu tarafından “Yılın Siyasetçisi”, Kırkpınar Yılın En İyileri Ödülleri çerçevesinde ise “Yılın Milletvekili” ödüllerine layık görülmüş, birçok anket sonucu “Yılın En Başarılı Milletvekili” olmuştur.