Mavi Akım: Türk-Rus İlişkilerinde Mavi Bağımlılık
Avrupa’nın en hızlı büyüyen doğal gaz pazarına sahip olan Türkiye’nin 1984de SSCB ile yaptığı ilk doğal gaz anlaşmasından sonra gaza olan talebi hızla artmış ve 1996’da Rusya Federasyonu ile ikinci doğal gaz anlaşmasını imzalamıştır. Bu tarihten itibaren Türkiye, alternatif doğal gaz kaynaklarına yönelmiş, başta Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere bir çok ülke, Türk doğal gaz pazarı için Rusya’yla rekabete girişmiştir. Rusya’da oldukça etkili olan ‘Enerji Lobisi’nin bu rekabette üstünlük sağlamak için girişimlerine Türkiye’de o dönemki hükümet nezdinde destek bulması, Rusya ile Türkiye arasında Mavi Akım[i] olarak bilinen aynı zamanda Türkiye’de büyük tartışmalara sebep olan ve bu çalışmamızın konusunu teşkil eden üçüncü doğal gaz anlaşmasının imzalanmasına sebep olmuştur.
Rusya Federasyonu ile imzalanan bu üçüncü doğal gaz alım anlaşması Türkiye’yi doğal gaz da Rusya’ya ciddi oranlarda bağımlı kılmıştır. Aynı zamanda siyasi yönü ile de çeşitli tartışmalara neden olan Mavi Akım projesi zaman zaman Türkiye ile Rusya arasında gerginliklerin de yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak, bütün bu tartışma ve soruşturmalara rağmen projenin son aşaması olan ‘altın kaynak’ 20 Ekim 2002 ‘de Samsun’da törenle gerçekleştirilmiş ve Ankara-Samsun hattı Karadeniz’den geçen Mavi Akım hattıyla birleştirilmiştir.[ii] Şimdi Aralık ayı içerisinde yapılacak törenlerle Mavi Akımdan Türkiye’ye doğal gaz aktarımına başlanacaktır. Türkiye ile Rusya arasındaki en büyük proje olan Mavi Akım projesinin bitirilmesiyle Türk-Rus ilişkilerinde daha çok Rusya lehinde olmak kaydıyla yeni bir dönemin başlayacağı düşünülmektedir.
Rusya Federasyonu ile Yapılan Doğal Gaz Anlaşmaları
Türkiye yurt dışından doğal gaz teminine yönelik ilk anlaşmayı 18 Eylül 1984’de Sovyetler Birliği ile yapmış ve 1987’den itibaren yılda 6 Milyar m³ doğalgaz almaya başlanmıştır.[iii] Batı hattı olarak da bilinen bu hatla Rus doğal gazı Rusya’dan çıktıktan sonra Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan’ı geçerek Tekirdağ üzerinden Türkiye’ye ulaşmaktadır.[iv]
Rusya ile ikinci doğal gaz alım anlaşması nakit alım olarak 10 Aralık 1996’da imzalanmıştır. 8 Milyar m³/yıl gaz alımını öngören anlaşmanın 23 yıl yürürlükte kalması planlanmıştır. Bu anlaşmanın Trusgaz[v] ile 18 Şubat 1998’de yapılan anlaşma ile paralel yürütülmesi öngörülmüştür.
Rusya, Türk doğal gaz pazarını tek başına ele geçirmek için 1995’ten sonra üst düzeyde girişimler başlatmıştır. Bu amaçla aynı zamanda Rusya’nın enerji lobisinin en güçlü isimlerinden olan dönemin başbakanı Viktor Çernomırdin Türkiye’ye gelerek lobicilik faaliyetleri başlatmış ve bu girişimlerine Türk muadili[vi] tarafından özel ilgi gösterilmesi üzerine o günlerde tartışılan Türkmen gazı projesi yerine Rusya ile Mavi Akım olarak bilinen üçüncü doğal gaz anlaşması yapılmıştır.[vii]
15 Aralık 1997 tarihinde imzalanan 25 yıl süreli anlaşmaya göre, Rusya topraklarından başlayıp Karadeniz’den geçecek bir boru hattı ile Türkiye’ye yılda 16 Milyar m³ doğal gaz taşınması kararlaştırılmıştır. Projenin yaşanan gecikmelere rağmen başlangıçta doğal gaz verme miktarı 2 Milyar m³’tür. Mavi Akım Projesi’nin en önemli özelliği Rusya ile yapılan iki anlaşmadan farklı olarak herhangi bir geçiş ülkesi ile muhatap olmaksızın, doğrudan Türkiye’ye Rus doğal gazının verilecek olmasıdır. Bu sebeple de Mavi Akımdan alınacak gazın fiyatının önceki iki anlaşmaya göre % 12 daha ucuz olacağı belirtilmektedir.
Projenin Teknik Özellikleri
Karadeniz’in altından dünyanın en derin noktasına boru döşenerek gerçekleştirilen proje üç ayrı aşamada yapılmıştır. Projenin ilk aşamasında Rusya sınırları içerisinde İzobilye-Djubga arasında 372 km. boru hattı döşenmiştir. İkinci aşamada denizin 2100 metre altından, 392 km uzunluğunda her biri 24 inç çapında iki paralel boru hattı döşenmiştir.[viii] Üçüncü aşamada Samsun limanından alınacak doğalgazın 501 km uzunluğunda 48 inçlik boru hattı ile Ankara’ya sevk edilebilmiştir. İmzalanan hükümetlerarası anlaşmanın içine konan bir hükümle projenin Türkiye kısmının inşaasının hangi firma veya firmalara verileceğinin tespiti Rus Gazprom şirketinin yetkisine verildiği için[ix] Gazprpm projenin bu kısmını Türk Firmaları Hazinedaroğlu ve ÖZTAŞ ile kendi ana inşaat şirketi olan Stroytransgaz (OHS) konsorsiyumuna vermiştir. Hattın Rusya bölümü ve Karadeniz geçişinin yapım-işletim-finansmanının sorumluluğu Gazprom’un, Türkiye kısmı ise Botaş’ın sorumluluğundadır.[x] Bu proje gerçekleştirilirken Rusya çevrecileri hattın Rusya kısmının geçtiği “Gelincik” mevkiinde protesto gösterileri yapmıştır.[xi]
Rusya tarafından finanse edilen proje yaklaşık 3.3 Milyar Dolara mal olmuştur. Projenin 2008 yılından sonra azami miktar olan 16 milyar/m³e ulaşması beklenmektedir. Bu projeden Gazprom’un 25 yıl için yılda ortalama 1.7 Milyar $[xii] gelir sağlayacağı planlanmaktadır.[xiii] Proje için Rusya ve İtalya arasında “Transco” isimli (50/50) yeni bir ortaklık kurulmuştur. Projeye 7 İtalyan bankası 2,3 Milyar $ ve bir Japon bankasından bir miktar kredi sağlanmıştır.[xiv]
Mavi Akım’ın Türkiye-Rusya Ekonomik İlişkilerine Etkisi
SSCB ile imzalanan ilk doğal gaz anlaşmasında gaz karşılığında ödenmesi gereken tutarın bir kısmı mal olarak ödenmekteydi. Bu durum hem Türkiye’nin ihracatını olumlu yönde etkilemekte ve hem de makro ekonomik açıdan Türkiye’nin ödemeler dengesine olumlu yansımaktaydı. Ancak SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya Federasyonu ile 1992’den sonra yapılan anlaşmalarda (1984 anlaşması protokolüne de düzeltmeler yapılarak) bu uygulamadan vazgeçilmiş ve alınan doğal gazın bedeli peşin olarak ödenmeye başlanmıştır. Bu durum ise Türkiye ile Rusya’nın dış ticaretini Rusya lehine giderek artan oranda açıklar vermesine sebep olmuştur. 1997’de 2 Milyar $ olan ihracatımız bugün 600 Milyon $’a inmiştir ve 3 Miyar $ civarında olan ithalatımız ise bu projeyle daha da artacaktır. Bu konuda ne gibi önlemlerin alınması gerektiği halen düşünülememiştir. Bu projeyle alınan doğal gazın fiyatı “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmamıştır.
Doğalgazda Rusya’ya Bağımlılık
Doğalgazda Türkiye’nin Rusya’ya ciddi oranda bir bağımlılığı mevcuttur. Şu an Rus doğalgazını alan 19 ülke içerisinde dördüncü büyük müşteri olan Türkiye, Mavi Akımla beraber Avrupa ülkeleri arasında, Almanya'dan sonra ikinci en büyük tüketicisi olacaktır.[xv] 2001 yılı itibariyle Avrupa’da doğal gazda Rusya’ya en fazla bağımlı ülke olan Avusturya’da bu bağımlılığın oranı en fazla yüzde 45 iken, Rusya’nın AB içerisindeki stratejik partneri Almanya’da yüzde 33’tür.[xvi] Doğal gazda birbiri ardına imzalanan üç ayrı anlaşma ile Rusya’ya yaklaşık 2/3 oranında bağımlı olunması ‘Ankara’nın stratejik bir hatası’ olarak değerlendirilebilir.
Rusya’ya olan bağımlılık orta vadede Türkmenistan, Irak, Mısır, Yemen ve Katar gibi ülkelerle sürdürülen görüşmelerin olumlu neticelenmesi durumunda azalabilir. Ancak bu durumda ihtiyaç fazlası doğal gazın ne yapılacağı sorunu ortaya çıkacaktır. Dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine sahip Rusya sadece kendi gazını değil Türkmenistan gibi diğer üreticilerden aldığı gazı da bize satmaktadır.
Rus Gazının Türk Pazarındaki Payının Yıllara Göre Dağılımı
Milyar M³ |
2003 |
2005 |
2010 |
2015 |
2020 |
Rusya (Toplam) |
16 |
20 |
30 |
24 |
24 |
Diğerleri |
10.2 |
14.2 |
21.8 |
17.8 |
17.8 |
Toplam |
26.2 |
34.2 |
51.8 |
41.8 |
41.8 |
Rusya’nın Payı (%) |
61 |
58.5 |
57 |
57 |
57 |
Mavi Akım Projesi Türkiye’de siyasi bağlantıları ve yolsuzluk iddiaları ile de gündeme gelmiştir. Ankara DGM’si bu projeyle ilgili “Beyaz Enerji” adı altında bir soruşturma başlatmıştır. Daha sonra Danıştay İkinci Dairesi, Botaş eski genel müdürleri Nevzat Arseven ve Gökhan Yardım ile eski Yönetim Kurulu üyesi dört kişi hakkında, Mavi Akım Projesi’nde bazı usulsüzlükler yapıldığı gerekçesiyle soruşturma izni vermiştir.[xvii] Diğer yandan Rus basını Türkiye’deki yolsuzluk iddialarına ve yargı sürecine özel bir önem göstererek bu konudaki bütün ayrıntıları okuyucularına aktarmıştır.[xviii]
Türkiye’nin Şişirilmiş Doğalgaz Talebi
BOTAŞ verilerini doğru kabul ettiğimiz takdirde mevcut doğal gaz anlaşmalarına göre 2005 yılına kadar bir miktar fazlalık yaşanmasına rağmen bu tarihten itibaren yeni anlaşmalar yapılamadığı takdirde doğalgaz da sürekli artan bir açıkla karşı karşıya kalmış olacağız. Sorun BOTAŞ’ın verilerinin ne kadar doğru olduğundan kaynaklanmaktadır. Zira kanaatimizce Türkiye’nin doğal gaz talebinin bir artış dinamiği içerisinde olacağı doğrudur ancak bu miktarın BOTAŞ tarafından belirtildiği oranda artabileceği düşünülmemektedir. Zira BOTAŞ’ın talep senaryosunu hazırlarken Türkiye’deki elektrik santrallerinin bir çoğunun, fabrikaların bir kısmının ve meskenlerin tamamına yakınının doğal gaza geçirilmesi düşünülmüştür. Ancak kendi su kaynaklarına dayanarak elektrik üretimi yapan santrallerin dahi dışarıdan alınan doğal gaza dönüştürülmesinin stratejik sakıncalarıyla beraber ekonomik olarak da yanlışlığı ortadadır. Diğer yandan daha yol, kanalizasyon gibi temel altyapı hizmetlerinden yoksun olan ve doğal gaz altyapı çalışmalarının ne zaman yapılacağı meçhul olan bir çok yerleşim biriminin talep hesaplaması içerisinde değerlendirilmesi de yanlış olacaktır. Son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerin Türkiye ekonomisini küçültmesi ve dolayısıyla da Türkiye sanayiinde enerji tüketiminin kısıtlanması yukarıda bahse konu olan talep hesaplamasının biraz zorlama bir iyimserlikle yapıldığını daha net ortaya koymaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı da hazırladığı bir raporda Türkiye ihtiyacından çok daha fazla doğal gaz alımı için anlaşmalar imzaladığını belirtmektedir.[xix]
Avrupa’ya Doğal Gaz Satabilir miyiz?
Türkiye’de özellikle BOTAŞ çevrelerinin ileri sürdüğü ve kamuoyunda çokça tartışılan konulardan birisi de Türkiye’nin Avrupa’ya doğal gaz satabileceği yönündeki çabalardır. Türkiye’ye önemli ekonomik ve politik avantajlar sağlayabilecek bu çabaların pek te kolay olmadığı anlaşılmaktadır. Zira şu an Türkiye’ye en çok doğal gaz sağlayan Rusya ile yapılan anlaşmada Türkiye’nin doğal gaz ihracatçısı ülkeye çevrilmesinin önüne geçilmiştir. Rusya ile yapılan anlaşmanın 4. maddesinde her iki tarafın karşılıklı rızası olmadan Türkiye parasını ödeyerek aldığı gazı üçüncü bir tarafa satamayacaktır. Bu demektir ki Avrupa’ya gaz satmamız ancak Rusya’nın rızasına kalmıştır.
Türkiye’nin AB’ye doğal gaz satışı yönündeki çabalarının tek somut neticesi Yunanistan’la yapılan doğal gaz anlaşmasıdır. AB'nin enerji dağıtım merkezi olmayı arzulayan ve bu amaçla İran ve Azerbaycan ile görüşmeler yapan Yunanistan, Mart 2002’de Türkiye ile bir Mutabakat Zaptı imzalamıştır. Bu anlaşmayla toplam uzunluğu 285 km, maliyeti 300 milyon $ olan hat ile yılda 500 milyon m³ doğalgaz taşınması öngörülmektedir. Görüleceği üzere bu hattın kapasitesi oldukça sınırlıdır ve AB’nin ihtiyaçlarını gidermekten uzaktır.
Mavi Akımın Rusya Açısından Stratejik Önemi
RAO Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı Rem Vayhirev Eylül 1999’da parlamentoda Yapılan “Rusya’nın Uluslararası Yatırım Projelerine Katılımı” konusundaki toplantıda yaptığı konuşmada Mavi Akım Projesi’nin Rusya doğalgazının ihracatının artırılmasındaki özel önemine dikkati çekmiş, bu projenin gerçekleşmesi durumunda Türk pazarına gaz ihracatını en az iki katına çıkaracaklarını ve bunun da boru hatlarını çeşitlendirerek üçüncü ülke aracılığı olmaksızın doğrudan Türkiye’ye verme olanağı sağladığını belirtmiştir. Vayhirev bu hususların yanı sıra, ABD’nin desteklediği Trans-Hazar boru hattı ile rekabet tehlikesine de dikkat çekmiştir: “Bu iki projenin rekabetinde ilk başlayan kazanacaktır. Trans-Hazar Projesi’nin kazanması durumunda Türkmen gazı dışında, diğer bölge ülkelerinin de doğal gazı için yol açılmaktadır. Bu durumda 15-20 sene içerisinde Rusya’nın ihracat kaybı, değeri 60 milyarın üzerinde olan 800 milyar m³ hacminde doğal gaz olacaktır.” Vayhirev kendilerinin hangi amacı gerçekleştirmek istediklerini açıkça belirtmese de, Duma Enerji Kaynakları Komisyonu Başkanı, açıkça, “Türkiye’de ekonomik olarak varolmanın Güney Avrupa pazarına girmede kendilerine geniş imkanlar sağladığını belirtmiştir. Bu bağlamda projenin savunucuları onun Rusya’ya getireceği ekonomik ve geniş kapsamlı jeopolitik yararlarına dikkati çekmektedirler.[xxi]
Projenin Rusya açısından önemini anlamak için proje açılışına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gelmesinin planlanması bile Rusya’nın bu proje verdiği önemi ortaya koymaktadır. Ancak Türkiye’de seçim kararının alınması ve ortaya çıkan siyasi belirsizlik Putin’in Türkiye’ye geliş tarihinin gecikmesine sebep olmuştur. Ancak Putin Mavi Akımın açılışına Başbakan Kasyanov’u göndererek bu konuya verdikleri önemi göstermiştir.[xxii] Rusya’nın diğer stratejik gerekçelerin yanı sıra zor durumdaki ekonomisi için de petrol ve gaz satışlarını artırmak istemektedir. Diğer yandan Rusya’nın 21. yy’da enerji süper gücü olma stratejisi içerisinde “Mavi Akım” projesi son derece önemli bir yer tutmaktadır.
Türkiye’nin Bir Enerji Stratejisi Var mıdır?
Soğuk Savaş sonrası dönemde, Türkiye’nin ulusal bir enerji stratejisini gerçek anlamda oluşturamadığı çok açıktır. Proje sayısının fazlasıyla artması ve değişik kaynaklardan çelişkili istatistiksel tahminler gelmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Ayrıca Mavi Akım Projesi’nde beklenen bu başarı da, Ankara’nın stratejik bir planından çok, Türkiye ile Rusya arasında sanayi ve iş alanındaki çıkarların birbirine eklemlenmesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.[xxiii] Türkiye’nin doğal gazda stratejiden yoksunluğunu dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Ekim 1999’da Azerbaycan ziyareti sırasında yapmış olduğu “biz kimde doğal gaz varsa alacağız” açıklaması açıkça ortaya koymaktadır. Diğer yandan Rusya ile büyük çaplı anlaşmaların imzalanması, Azeri, Türkmen ve Kazak gazının ikinci plana itilmesi Türkiye’nin Türk cumhuriyetleri ile olan ilişkilerinde ekonomik açıdan bir yavaşlamaya sebep olacaktır.
Rusya ile iki doğal gaz anlaşmasına rağmen bir üçüncüsünün (Mavi Akım) imzalanmasıyla Türkiye’deki siyasal iktidar tercihini Rusya gazından yana kullanmış ve Türkmen doğal gazının alınması geri plana itilmiştir. Diğer yandan Türkmen gazının geçiş güzergahı olarak Hazar Denizi belirlenmiştir. Rusya’nın Hazarın statüsü sorunu halledilmeden Hazarın dibinden herhangi bir boru hattının geçirilmesine karşı çıkması ve ekolojik gerekçeler ileri sürmesi[xxiv] (ki Rusya’nın bu karşı çıkışının altında yatan esas sebep kendi projeleri olan Mavi Akımın şansını artırmaktı) Türkmenistan’ın karşısına güzergah sorununu çıkarmıştır.[xxv] Bu soruna Azerbaycan ile Trans-Hazar boru hattının paylaşım sorunun ortaya çıkması bu projenin bir süreliğine ertelenmesine sebep olmuştur.
Depolama Sorunu
1987 yılından beri yurt dışından doğalgaz alımı yapılan Türkiye’de yaklaşık 15 yıldır doğalgaz yer altı depolarına ihtiyaç duyulmasına rağmen bu soruna bir türlü nihai çözüm bulunamamıştır. Petrolden farklı olarak yurtdışından alınan doğal gazı depolayamadığı için anında tüketime verilmek durumundadır. Bu durum Türkiye açısından çeşitli sakıncalar doğurmaktadır. Türkiye yurtdışı doğal gaz alım anlaşmalarını “al yada öde” şeklinde yaptığı için depolayamayan ve bu sebeple kullanılamadığı için havaya bırakılan doğal gazın da parasını ödemek durumunda kalınmaktadır. Diğer yandan bu durum stratejik olarak Türkiye’nin doğal gazda yurt dışına olan bağımlılığını oldukça kırılgan noktalara gelmesine sebep olmaktadır. Doğal gaz satan ülkeler de (ki bu daha çok Rusya ve kısmen de İran için geçerli olabilecek bir seçenektir) şu anda olmasa bile doğal gazı Türkiye’ye karşı bir silah olarak kullanma imkanı vermektedir. Rusya Federasyonu doğal gaz sattığı Ukrayna ve Gürcistan’a karşı ilişkilerinin bozulduğu zamanlarda siyasi bir baskı olarak kullanmış ve bu ülkeleri kışın doğal gazı kesmekle tehdit etmiş ve zaman zaman da bu tehdidini hayata geçirmiştir. The New York Times, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını ‘Enerji İhtiyacının yüzde 98’ini ithal eden Türkiye’den daha fazla enerji şantajına açık ülke sayısı çok azdır’ diyerek bu tehlikeyi özellikle vurgulamıştır.[xxvi] Yine RFE/RL Analizcisi Michel Leylveled’de BOTAŞ’ın doğal gaz talebini fazla gösterdiğini vurgulayarak depolama sorunlarını 2005’ten önce çözemeyecek olan Türkiye’nin bu tarihe kadar oluşacak ihtiyaç fazlası doğalgazı ne yapacağını bilmediğini ileri sürmektedir.[xxvii]
Yukarıda belirtilen sakıncaların ortadan kaldırılması için çeşitli çalışmalar başlatılmış ve bu amaçla yurt dışında (Ukrayna’da) depo kiralanması seçeneklerine bile bakılmıştır.[xxviii] Türkiye içinde yapılan planlamada Kuzey Marmara Doğalgaz Yeraltı Depolama Projesi gündeme gelmiştir.[xxix] Planlanan bir diğer proje de Değirmenköy Yeraltı Depolama Projesi’dir.
Sonuç
1990’lı yılların başında ABD tarafından ortaya atılan ve Türkiye’ye de başrol biçilen Doğu-Batı enerji koridorunda Hazar Denizi enerji kaynakları Batı pazarına Türkiye üzerinden taşınacak ve böylece İran tamamen Rusya ise kısmen devre dışı bırakılacaktır. 18 Eylül 2002’de Bakü’de Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi’nin temelinin atılmasıyla petrolde yukarıda zikredilen amaç gerçekleştirilmiştir. Ancak, Rusya ve İran’da yapılan doğalgaz anlaşmaları ile Hazar Bölgesi doğalgaz kaynakları (Azerbaycan hariç) Rusya ve İran üzerinden akıtılmaya başlanmıştır. Bu durumda hem Doğu-Batı enerji koridorunda olma amacından sapılmış, hem de Türk cumhuriyetlerinin (özellikle Türkmenistan’ın) enerji ihracatında Rusya ve İran’a bağımlı kalmalarına sebep olmuştur.
Rusya Federasyonu’nun sürdürdüğü doğal gaz lobicilik faaliyetlerinin başarıya ulaşmasıyla, Rusya sadece Türkiye doğal gaz pazarının yüzde 60’ından fazlasını ele geçirmekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye’ye doğal gaz satmak isteyen Türkmenistan’ı da devre dışı bırakmıştır. Rusya bununla ayrıca anlaşmaları imzalanan Azerbaycan ve İran gazının da Türk pazarında sıkıştırılmasını sağlamış oldu. Fakat bunlardan daha da önemlisi Türkmenistan’ın olası pazarını elinden almakla pazar sıkıntısı yaşayan Türkmenleri doğal gazlarını ucuz fiyatla Rusya’ya satmak zorunda bırakmıştır. Rusya’nın, Türkmen gazını Kazak sınırında 54$/1000 m³’e alıp Avrupa’ya (ve Türkiye’ye) 120$/1000 m³’e sattığı ileri sürülmektedir.[xxx]
Mavi Akım Türk-Rus ilişkileri içerisinde (özellikle de Rusya açısından) önemli bir projedir, Ancak Türkiye daha çok Rusya lehine olan bu projenin anlaşmasını imzalarken gerekli pazarlıkları yapamadığı düşünülmektedir. Türkiye’nin Mavi Akım karşılığında pazarlık yapabileceği unsurlar yeterince mevcuttur. Bu hususlar Rusya’nın Bakü-Ceyhan’a katılımının sağlanması veya Trans-Hazar hattına Rusya’nın karşı çıkışının engellenmesi olabilir, aynı zamanda Rusya lehine olan dış ticaret dengemizi daha da bozacak olan bu tablonun düzeltilmesi için Rusya ile daha elverişli ticaret yapma şartları getirilebilirdi. Ancak gözüken o ki, bu pazarlıkların hiçbirisi yapılamadığı gibi Türk doğalgaz politikasını Rusya’nın etkisi altına sokmuştur.
NOT: Bu makale 2002 senesinde yazılmış olmasına rağmen yazıda öngörülen hususların bugün güncel bir hal alması sebebiyle yeniden yayınlanmaktadır.
Dipnotlar
[i] Türkiye’de literatüre Mavi Akım olarak geçen proje İngilizce’de Blue Stream ve Rusça’da da Goluboy Potok olarak anılmaktadır.
[ii] Mavi Akım’a “altın kaynak”, 20 Ekim 2002, http://ntvmsnbc.com
[iii] Anlaşmanın tam metni için bakınız. T.C. Resmi Gazete, Ankara, 07.12.1984.
[iv] Robert Priddii, ‘Energeticeskaya Politiks Rossii 2002’, IEA, Paris 2002, s. 170.
[v] BOTAŞ 1997 yılında, TURUSGAZ (GAZPROM, BOTAŞ, GAMA ortaklığı) Şirketi’ne %35 hisse ile iştirak etmiştir. Rusya’dan alınacak olan 8 milyar m³ ilave doğalgaz TURUSGAZ Şirketi aracılığı ile ithal edilecek olup, konuya ilişkin anlaşma 18 Şubat 1998 tarihinde, BOTAŞ ile TURUSGAZ arasında imzalanmıştır.
[vi] 30 Haziran 1997’de kurulan 3. Yılmaz hükümeti (55. Hükümet) bu projeye özel bir ilgi göstermiş bu sebeple basında ve yargıda çeşitli suçlamalarla karşılaşmıştır.
[vii] Bu projenin ilk sözleşmesi Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Koalisyonunca 26 Aralık 1996’da imzalanmıştır.
[viii] Gazprom tarafından deniz tabanı inşaatıyla görevlendirilen İtalyan Saipem Firması, Şubat 2002’de ilk hattı 2.140 m.ye döşeyerek rekor kırmıştır.
[ix] ‘Mavi Akım Gerçeği ve Bağlantılı Projeler’ Botaş Yayını, Temmuz 2001, s. 17.
[x] ‘Mavi Akım Projesi Hakkında BOTAŞ Bilgi Notu’, 14 Mayıs 2002.
[xi] ‘Ekologi Protiu Golubogo Potoka v Gelencike’, Utro Gazetesi, 7 Mayıs 2001.
[xii] Bazı Rus gazetelerine göre Mavi Akım’dan Rusya’nın yıllık geliri 4.5 ila 7 milyar dolar arasında bir rakam olarak ifade edilmektedir. Eduard Petrov, ‘Mifı i Reali Goluboy Potoka’ Nizavisimaya Gazeta, 8 Aralık 1999.
[xiii] Varvara Ağlamışyan, Turtsia Poluçit Rossiyskiy Gaz v ,Nizavisimaya Gazeta, 22 Temmuz 2002.
[xiv] Mihail Çıganov, ‘Golubaya Meçta vo Ploti’, http://www.wep.ru/arhiv/2002/5/639.shtml
[xv] Trud Gazetesi, 9 Temmuz 2002.
[xvi] Aleksey Baliyev, ‘Komu Peresek Dorogu Goluboy Potok ?’, Rossiyskaya Gazeta, 14 Ağustos 2001.
[xvii] Mavi Akım’a Soruşturma İzni (9 Ekim 2002), http://www.ntvmsnbc.com/news/180932.asp?0m=S13L
[xviii] Finansovıy Skandal Svyannıy s Realizatsiey Turetsko-Rossiyskogo Proekta Goluboy Potok Razrastsya, 7 Mayıs 2001, http://www.intertek.ru
[xix] http://www.eia.doe.gov/bookshelf/service.htlm, 27 Ekim 2002.
[xx] LNG ‘Liquefied Natural Gas-Sıvılaştırılmış Doğal Gaz’ anlamındadır.
[xxi] Natalya Ulçenko, ‘Rusya ve Türkiyenin Güvenliğinde Enerji İhracatı ve İthalatının Rolü’, Avrasya Dosyası Rusya Özel Sayısı, Kış 2001, C. 6, Sayı 4, ss. 141-154.
[xxii] Blue Stream To be Completed in Fall-Turksih Ambassador’, Interfax, 7 Ağustos 2002, Moscow.
[xxiii] Robert M. Cutler, “The Blue Stream Gas Project: Not A Pipe-Dream Anymore”, 1 Ağustos 2001, http://www.cacianalyst.org/August1, 2001
[xxiv] “Status Kaspiya (Pazisiya Zainteresovannıx Gosudarstv)”, www.caspenergy.com/framer.html, No: 3, 2000.
[xxv] Sinan Oğan, ‘Hazar’da Tehlikeli Oyunlar (Statü Sorunu, Paylaşılamayan Kaynaklar ve Silahlanma Yarışı)’, Avrasya Dosyası, Türkmenistan Özel Sayısı, Yaz 2001, ss. 143-184.
[xxvi] ‘Rusya’nın Yeni Uzantısı: Türkiye’ye Doğal gaz Boru Hattı’, 9 Haziran 2002, (BYE tercümesi) The New York Times
[xxvii] Michel Leylveled, ‘Turkey: Gas-Demand Forecasts Are Bad News For Exporters’ 17 Temmuz 2001, RFE/RL
[xxviii] Jon Gorvett, ’Turkey’s Blue Stream Open For Business’, Middle East, Sayı 325, Temmuz/Ağustos 2002.
[xxix] Sekizinci Beş yıllık Kalkınma Planı, Ulaştırma (Boru Hatları Ulaştırması) Özel ihtisas Komisyonu Raporu, DPT Ankara 2001, s. 32.
[xxx] 31 Mayıs- 1 Haziran 2002 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen “Natural Gas Transit and Storage in Southeast Europe: An Opportunity to Diversify European Gas Supply?” konulu konferansta konuşma yapan Center for Strategic and International Studies Orta Asya uzmanı Zeyno Baran’ın tebliğinden alınmıştır.