Lute, Barış Güvercini mi? Şahin mi?
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute bir süreden bu yana Ada’da yeni bir müzakere süreci başlatabilmek adına yoğun bir şekilde mesai yapıyor. Lute, BM Genel Sekreteri Guterres’in Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda ifade etmiş olduğu ‘her iki taraf arasında Kıbrıs adasının geleceğine dair ortak bir vizyon olup olmadığının ve karşılıklı uzlaşıya dayalı yeni bir müzakere yönteminin oluşup oluşamayacağının cevaplarını arıyor. Lute bu çerçevede Ada’da tarafların uyması gereken yeni bir ‘Terms of Reference’ (Şartname – Görev Tanımı) belirlemeye çabalıyor. Bunun için bir taraftan Ankara ve Atina arasında diğer taraftan da Güney ve Kuzey Lefkoşa arasında yoğun bir biçimde mekik diplomasisi sürdürmekte…
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Lute görüşmesinin ardından ‘Terms of Reference’ üzerine çalıştıkları dışında pek bir bilgi sızmadı. Lute’un son günlerde üzerinden çıkarmadığı hırkayı saymazsak… Lute, Rum lider Nikos Anastasiadis ile görüştükten sonra Güney Kıbrıs medyasına ilginç bir karikatür yansıdı. Karikatürde Lute’un Anastasiadis’i sorguya aldığı ve bu anlamda bayağı ciddi bir şekilde hırpaladığı yansıtılmıştı! Güney Kıbrıs medyası bu karikatür ile acaba Lute’un geçmişte yaptığı görevlere bir gönderme mi yapmaya çalışmıştır?
Jane Holl Lute, bilindiği üzere ABD ve Birleşmiş Milletler’de geçmişte çok özel kritik görevlerde bulunmuş. Beyaz Saray ve BM’ye çok yakın biri olarak biliniyor. Diplomat Jane Holl Lute ve eşi General Douglas Lute kariyerlerinde pek çok uluslararası kritik görevlerde yer almışlar. Şu işe bakın ki, karı koca her ikisi de ‘şahin’ olarak nitelendirilmektedirler. BM öyle anlaşılıyor ki, bu kez farklı bir uygulamaya giderek barış güvercini yerine şahin olarak nitelendirilen geçici temsilcisiyle Kıbrıs konusunda sonuç almaya çalışıyor.
Türk ve Rum tarafları arasında açıkça görüldüğü üzere ortak bir vizyondan söz edebilmek mümkün değildir. Rum tarafı Kıbrıs konusunda Ada’nın sahibi gibi davranmaya devam ediyor. Bu durum ne yazık ki BM’nin 4 Mart 1964’de almış olduğu 186 sayılı kararı üzerine Rumların resmi hükümet saymasından kaynaklanmaktadır. Rum lideri Nikos Anastasiadis Crans Montana sonrasında yaşanan süreçte “Dönüşümlü Başkanlık ve Siyasi Eşitlik” konularını geri çektiğini “Güvenlik ve Garantiler” konusunu asla kabul etmeyeceklerini söylemeye devam ediyor. Rum tarafı ayrıca 1963’de gasp ederek üniter Rum devletine dönüştürdükleri yapı ile Ada’nın etrafındaki tüm deniz yetki alanlarını da aynı biçimde Ada’nın tek sahibi kendileriymiş gibi gasp edebilmek için her türlü girişimde bulunmaktan geri durmuyor! Türk tarafı ise buna karşılık uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar koruyacağının açık açık mesajını vermeye devam ediyor. Doğu Akdeniz’de sular gittikçe ısınıyor!
Bir diğer yandan ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell’in, geçtiğimiz günlerde medya yansıyan bir açıklamasında Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki iş birliğine resmi katılımı gerçekleştirmenin yollarını incelediklerini belirtmiş olması da bu anlamda önemli bir gelişme olmuştur. İşte böyle bir ortamda Lute’un işi cidden epey zor görünüyor. Ada’nın geleceğine ilişkin her iki taraf arasında ortak vizyon bulunduğunu nasıl söyleyecek düşünsenize?
Şahin olarak nitelendirilen Lute bakalım önümüzdeki süreçte neler yapacak? Ülkesine geri dönen Lute’un Ocak ayı içerisinde yeniden görüşmelerde bulunmak üzere Ada’ya geri geleceği ifade edildi. Bu konuda ne gibi gelişmelerin yaşanacağını önümüzdeki süreçte yakından takip ederek göreceğiz…
BM Kıbrıs’ta Ne Kadar İyi Niyetli?
Kıbrıs konusunun bir çözüme kavuşturulabilmesi için 21 Aralık 1963’ün ardından günümüze kadar Birleşmiş Milletler’in gerçekleştirdiği müzakerelerle ilgili olarak ‘iyi niyet misyonu’ nitelendirilmesi yapılmıştır. Peki, BM Kıbrıs konusunda acaba ne kadar iyi niyetli? Kıbrıs Türklerinin 21 Aralık 1963’de silah zoru ile ortak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılıp, topyekûn yok edilmek istenmesi girişiminin hemen ardından sıcağı sıcağına toplanan BM Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı almadı mı? BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964’de almış olduğu 186 sayılı kararı Rumların Ada’da mevcut hükümet olarak muhatap alınmasına neden olmuştur. Unutulmamalıdır ki, bu karar Rumların 1963’de silah zoru ile gasp ettikleri ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum üniter devletine dönüştürebilmelerinin ve bugüne kadar süregelen mevcut statükonun da birinci nedenidir.
Rumların bugüne kadar Ada’nın tek sahibi gibi konuşarak bu doğrultuda davranmalarının esas nedeni de yine BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964’de almış olduğu 186 sayılı kararıdır! Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, dönemin ABD Kıbrıs Özel Temsilcisi Nelson Ledsky ile bir görüşmelerinde, Ledsky’e BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli kararı ile ilgili düşüncelerini sormuştur. Ledsky ise Denktaş’a cevaben “1964’ün dosyalarını incelettim. BM Güvenlik Konseyince alınan bu kararın hukuki temellere dayanan bir karar olmadığını, siyasi mülahazalarla alınmış bir karar olduğunu ve bunun sonucunda da yetki gaspı yapmakta olan yönetimin “hükümet” olarak tanınmasına vesile olduğunu gördüm’ şeklinde konuşmuştur.
Acaba Sayın Lute kendisinden yıllar önce görev yapan ABD Kıbrıs Özel Temsilcisi Nelson Ledsky’nin ilgili raporlarını okumuş mudur? Ledsky’nin 4 Mart 1964’de BM’nin almış olduğu 186 sayılı kararı ile ilgili olarak söyledikleri konusunda acaba Bayan Lute ne düşünmektedir?