Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Lübnan Hizbullah'ı ve İsrail İlişkileri: Tarihsel Seyir ve Günümüzdeki Olaylar

Lübnan, Akdeniz kıyısında yer alan ve tarih boyunca Fenike, Roma ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini taşıyan kozmopolit bir ülkedir. İç savaş ve dış müdahalelerle şekillenen tarihi ile beraber, Lübnan’ın zengin kültürel dokusu ve stratejik konumu ülkenin kaderini belirlemiştir. 1982 yılında kurulan Hizbullah, Lübnan'ın iç ve dış politikalarındaki önemli bir aktör haline gelmiştir.

Hizbullah, İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında bir "direniş" örgütü olarak ortaya çıktı. Zamanla, silahlı kanadı, sosyal yardım ağı ve siyasi partisiyle üç ayaklı bir yapıya dönüştü. İran’ın mali desteği ve askeri eğitimi ile büyüyen Hizbullah, Batı karşıtı duruşunu pekiştirdi ve ülkenin perde arkasındaki yöneticisi haline geldi. Şii liderler tarafından İran'ın desteğiyle kurulan Hizbullah, başlangıçta İsrail'e karşı silahlı mücadeleye odaklandı. Hizbullah'ın ideolojik temelleri, İran İslam Devrimi'nin etkisi altında şekillendi.

1990'larda Hizbullah, İsrail'e karşı direnişini sürdürdü ve Lübnan'ın güneyinde önemli bir askeri güç haline geldi. İsrail'in Güney Lübnan'daki varlığına karşı gerilla savaşı yürüten Hizbullah, 2000 yılında İsrail'in Lübnan'dan çekilmesini sağladı. Bu gelişmeler, Hizbullah'ın bölgedeki popülaritesini artırdı ve Lübnan'da siyasi bir güç olarak kabul görmesini sağladı.

Hizbullah, Lübnan dışında da etkin bir rol oynamaktadır. İran’ın bölgesel politikalarını hayata geçiren Hizbullah, Suriye iç savaşında da önemli bir aktör olmuştur. Suriye Ordusu’nun yanında yer alarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın lehine savaşın seyrini değiştirmiştir. Bu, Hizbullah’ın bölgedeki stratejik önemini artırmıştır.

2006 yılında Hizbullah ile İsrail arasında 34 gün süren Lübnan Savaşı patlak verdi. Bu savaş, İsrail'in Lübnan'a yönelik geniş çaplı bir askeri operasyonu ile sonuçlandı, ancak Hizbullah'ın direnişi, örgütün askeri kapasitesini ve halk desteğini artırdı. Savaşın ardından Hizbullah, Lübnan'da hem siyasi hem de askeri varlığını güçlendirdi.

Hizbullah, 2011'de başlayan Suriye İç Savaşı'nda Esad rejimine destek vermek amacıyla Suriye'ye müdahale etti. Bu müdahale, Hizbullah'ın askeri deneyimini ve kapasitesini artırırken, aynı zamanda örgütün İran ile olan ilişkilerini pekiştirdi. Suriye'deki varlığı, Hizbullah'ın bölgedeki stratejik önemini artırdı, ancak aynı zamanda Lübnan içinde ve dışında eleştirilerle karşılaştı.

Günümüze gelindiğinde, Hizbullah ve İsrail arasındaki gerilimler devam etmektedir. İsrail, Hizbullah'ın Lübnan'daki askeri varlığını ve İran'dan gelen silah tedariğini tehdit olarak görmektedir. Hizbullah ise İsrail'in Lübnan'a yönelik herhangi bir saldırısına karşılık vereceğini sıkça dile getirmektedir. Bu gerilim, zaman zaman sınır bölgelerinde çatışmalara ve hava saldırılarına yol açmaktadır.

7 Ekim 2023 tarihinde Aksa Tufahı operasyonu ile başlayan İsrail-Hamas Savaşı devam ederken, İsrail Lübnan’dan gelecek olası saldırılara karşı İsrail’in kuzeyine takviye kuvvetler göndermiş ve birçok defa sınır ötesinde Hizbullah’a bağlı noktalara saldırıda bulunmuştur. Hizbullah, Hamas ile dayanışma içinde olduğunu belirterek, İsrail'e karşı herhangi bir saldırıya karşılık vereceğini duyurmuştur. Sınır bölgesinde karşılıklı çatışmalar olsa da savaşın çemberini genişletecek boyuta henüz taşınmadı. Ancak daha önce savaşa katılmayacağını belirten Hizbullah bu çatışmalarda yaklaşık 400 mensubunu kaybetti.

Hamas, Gazze Şeridi'nde Sünni İslamcı bir örgüt olarak faaliyet gösterirken, Hizbullah Şii bir hareket olarak Lübnan'da etkinlik göstermektedir. Bu mezhepsel farklılıklara rağmen, her iki grup da İsrail'e karşı mücadelede ortak bir zemin bulmuş ve çeşitli zamanlarda koordineli hareketlerde bulunmuştur. İran, her iki gruba da finansal ve askeri destek sağlayarak, bölgede İsrail'e karşı bir ittifak oluşturma çabalarını desteklemektedir.

Artan Gerginlik

Son haftalarda İsrail-Lübnan hattındaki gerginlik artmış durumda. Geçtiğimiz haftalarda İsrail askerlerinin, yangın çıkarmak için Lübnan'ın güneyine mancınıkla ateş topu fırlattığı görüldü. Israel Hayom gazetesinin haberine göre, İsrail askerleri, Hizbullah mensuplarının bölgede saklanmasını engellemek amacıyla kuru bitkileri ateşe vermek için ateş topları fırlattı. Hizbullah İsrail'in kuzey komuta merkezi olan David askeri üssü, kuzeydeki istihbarat üssü olan Mişar ve 210'uncu Golan Tugayı'nın bulunduğu Katsavia üssüne de kamikaze İHA'larla saldırı düzenlendiği kaydedildi. Gelişmelerin ardından ABD yönetimi olayları endişe verici olarak değerlendirirken, BM Sözcü Yardımcısı Haq, İsrail askerlerinin mancınıkla alev topları atarak Lübnan'ın güneyinde yangın çıkarmaya çalışmasıyla ilgili, ‘Taraflara itidal ve gerginliği artıracak her türlü eylemden kaçınma çağrısında bulunuyoruz.’ ifadesini kullandı.

İsrail gerilimi tırmandıracak bir diğer hamlesi de İsrail ordusuna ait insansız hava aracının (İHA), Lübnan’ın güneyinde seyir halindeki bir araca yönelik hava saldırısı düzenlediği oldu. Sınır çatışmaları da devam ediyor. Bölgede gerilimin tırmanma riskine karşı uyarıda bulunan Borrell, 2Hizbullah'ın da dahil olduğu tam kapsamlı bir çatışma riskinin varlığı gerçektir. Çatışmanın Lübnan'a sıçraması bölgeyi ve ötesini ciddi şekilde etkileyecektir.’ değerlendirmesini yaptı.

Lübnan Hizbullah'ı, İsrail'e karşı direniş hareketi olarak başlayan yolculuğunda, bölgesel bir aktör haline gelmiştir. Tarihsel süreç içinde askeri ve siyasi olarak güçlenmiş, bölgesel çatışmalarda rol almış ve Lübnan'da önemli bir güç merkezi olmuştur. İsrail Lübnan’a yönelik saldırıları devam ettirmesi halinde savaşta İsrail’in yeni bir cephe açması muhtemeldir. Ancak İsrail’in askeri kapasitesi, kendisini destekleyen ülkelere yetersiz durumda olacaktır. İktidardaki konumunu uzun süre devam ettirmek amacıyla Hamas-İsrail Savaşı’nı uzattığı yönünde eleştiri alan Netanyahu yönetimi, Güney Lübnan’a yönelik saldırılara devam ederse, bu saldırılar iki ülke arasında sınır kalmayacak Orta Doğu’daki kaosu derinleştiren bir ateşin fitilini yakmış olacaktır.