Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Kültürel Diplomasi ve Kültürel Emperyalizm Ekseninde 2024 Eurovision Şarkı Yarışması

Marshall McLuhan küresel köy tezinde, teknolojik gelişmeler ve iletişim ağlarının yaygınlaşmasıyla dünyanın küresel bir köy haline geleceğini söyler. Küresel köy haline gelmese de bugün baktığımızda medya sayesinde zaman, mekan, uzaklık algısının değiştiği görülebiliyor. Ülkeler birbirlerinin siyasi, toplumsal, kültürel meselelerine dair kolaylıkla bilgi sahibi olabiliyor ve yorum yapabiliyor. Tabii ki bu durumun toplumlar üzerinde olumlu ve olumsuz yönleri mevcut.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 2024 Eurovision Şarkı Yarışması’nın tüm dünyada farklı açılardan gündeme geldiğini görüyoruz. Yarışmada müziğin evrenselliği çerçevesinde birçok ülke kendine ait kültürel değerleri de şovunun bir parçası olarak sunuyor. Bu durum kültürel diplomasi faaliyetine yönelik büyük bir kazanım olarak da değerlendiriliyor. Ülkelerin birbiriyle ilgili ön yargılarını ortadan kaldırabilmesi, politik olarak gerginlik yaşayan ülkelerin arasındaki ilişkilerin farklı bir zeminde buluşabilmesi için de olumlu bir atmosfer yaratıldığı görülüyor. Örneğin Eurovision’a konuk olarak katılan Sertab Erener ve Yunanistan’ı temsil eden Marina Satti’nin performansları sırasında ikiliyi izleyen Türk ve Yunan grubun birlikte dans etmesi sosyal medyada oldukça ilgi gördü.  Aynı zamanda yarışmada, politik konuların şarkı içeriklerinde yer alması da çok sık karşılaşılan bir durum. Örneğin, 1976 yılında Yunanistan’ın yarışmaya katıldığı “Panaghia Mou” adlı şarkının içeriğinde Kıbrıs Harekatı’na yönelik göndermeler mevcut. Ukrayna’nın ise 2016 yılında gerçekleştirdiği performansta “1944” isimli şarkı yer alıyor. Bu şarkı ise, 1944 yılında meydana gelen Kırım Tatar sürgününü anlatıyor.  Avrupa Yayın Birliği, Eurovision’u apolitik olarak tanımlıyor. Fakat bu açıdan bakıldığında ülkelerin kendini müzikle temsil ettiği bir platformun apolitik olmasının mümkünlüğü oldukça tartışmalı bir konu.

Eurovision’la ilgili iki temel sorun mevcut; Batı Avrupa'nın müzik endüstrisindeki hakimiyetinin Eurovision’a yansıması ve Eurovision'un Batı standartlarına dayalı bir jüri sistemine sahip olması sebebiyle ülkeler arasında politik oy verme davranışının görülmesi.

Eurovision Şarkı Yarışması, birçok kişinin gözünde, sadece müzik ve eğlenceyle ilgili bir etkinlik olarak görülüyor. Ancak, derinlemesine incelendiğinde, kültürel emperyalizmin ve kültürel etkileşimin karmaşık bir örneği olarak da ciddi bir anlama sahip.  Kültürel emperyalizmi basitçe tanımlamak gerekirse, bir kültürün baskınlaşarak, diğerleri üzerinde egemenlik sağlaması ve yayılması denilebilir.  

Marksist teoride toplumun alt yapı ve üst yapı olarak iki bölümden oluştuğu varsayılıyor. Alt yapı genel olarak ekonomi ve üretim ilişkilerinden oluşurken, üst yapı bunun dışında kalan tüm alanları, örneğin; din, ahlak, kültür felsefe gibi alanları kapsıyor. Marksizm bu açıdan ekonomik ilişkileri bir belirleyici olarak görüyor ve alt yapının üst yapıyı etkilediğini savunuyor.  Fakat Frankfurt Okulu temsilcilerinden Adorno ve Horkheimer konuya alt yapı ve üst yapı entegresinden farklı bir bakış açısı sunuyor. Bu bakış açısı kültürün her alanda kapitalizmin yeniden üretimine sebep olabileceğinin altını çiziyor.

Küreselleşen dünya ve gelişen teknolojiyle beraber kültürel tahakkümün, kapitalizmin yeniden üretimi açısından etkisi büyük. Burada amaç bireyleri standartlaştırarak, tek tip bir kitle kültürü oluşturmak da denilebilir. Bu açıdan baktığımızda günümüzde bireycilik ve özgürlük anlayışlarının kültürün içerisine, suistimal edilir bir biçimde yerleştirildiği, bu durumun haz ve zevk odaklı bir yaklaşıma dönüştüğü görülüyor. Özellikle gençlere sunulan bu yanılsamalı özgürlük anlayışı, kişiye özgür olduğunu ve tercihlerini kendisinin yaptığını düşündürürken aslında onu bir meta haline getirebiliyor.

Bir diğer soruna odaklandığımızda ülkelerin birbirlerine politik olarak oy vermesi. Bu konuda Turgut Özal’ın Eurovision hakkında yaptığı yorum akıllara geliyor: “Müslümanlara puan vermiyorlar. Birincilik için herhalde Hristiyan olmak lazım”.  Yarışmada politik oy verme davranışının yer alması, birbirine yakın ülkelerin karşılıklı yüksek puanlar kullanması, aynı şekilde birbiri ile anlaşamayan ülkelerin karşılıklı düşük puanlar kullanması, yarışmanın tarafsızlığına ve müziğin evrenselliğine yönelik ciddi bir zarar veriyor. Ayrıca son yarışmada Rusya’nın Ukrayna işgali sebebiyle yarışma dışı bırakılmasına rağmen, İsrail’in yarışmada bulunması da oldukça dikkat çekici.

Eurovision Şarkı Yarışması çok yönlü olarak değerlendirilmesi gereken bir organizasyon. Küresel bir platform olarak etkisi oldukça derin. Fakat bu köklü organizasyon kültürel tahakkümlerin etkisini yansıtması ve siyasi eşitsizlikleri müzik çatısı altında yeniden üretmesi açısından tekrar değerlendirilmeli. Bu sebeple çeşitli kültürel dinamiklerin üzerinde etki sahibi olabileceği de önemsenmeli ve hatırlanmalı.