Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Kıbrıs’ta PESCO’nun Gölgesinde Kalan Liderler Yemeği

Avrupa Birliği’nin (AB) yeni NATO’su olarak kabul edilen ‘Daimi Yapısal İş birliği Savunma Anlaşması (Permanent Structured Cooperation – PESCO)’ resmen hayata geçti. PESCO’nun kuruluş amacı, üye ülkelerin ortak savunma kabiliyetlerini geliştirerek Avrupa Birliği’nin askeri operasyonları için uygun hale getirmek olarak açıklandı.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ve nihayetinde de Avrupa Birliği bir daha dünya savaşı yaşanmasın düşüncesiyle kurulmamış mıydı? Aradan geçen 73 yılın ardından Avrupalı liderleri fikir değiştirmeye iten sebep ne oldu acaba? Eskiye duyulan özlem mi?

AB ülkelerinin büyük bir bölümü zaten NATO üyesi değil mi? Peki o zaman PESCO gibi askeri bir organizasyonun kurulmasına neden gereksinim duyuldu? AB uluslararası hukuk ve diplomasi ile sonuç elde edemediğinde artık askeri güç kullanma yoluna mı gidecek? AB PESCO ile militarist bir yapıya mı dönüştürülüyor? Ekonomistlerin AB’nin mali geleceğini sıkıntılı görerek eleştirdikleri bir dönemde PESCO’nun kurulmuş olması düşündürücü değil mi? 

ABD ve Rusya arasındaki gerilim dünyayı yeni bir soğuk savaş döneminin içerisine doğru sürüklemiştir. Uluslararası hukuk ve adalet mekanizmalarının yeterince adil bir şekilde çalışmadığı uzun bir zamandan beri dillendirilmektedir. Uluslararası organizasyonlar ne yazık ki, samimiyet ve adil olabilme noktasında sınıfta kalmışlardır! Hukuk, adalet ve diplomasinin zafiyet gösterdiği bir ortamda ne yazık ki askeri güç devreye girer! Dünya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasında (Suriye üzerinden) hızla savaş ortamının içerisine doğru sürüklenmektedir! Savaş sanal ortamda ABD Başkanı Trump’ın Twitter mesajı ile ekonomik anlamda başlamıştır. Trump’ın Twitter mesajının ardından dövizde yaşanan etkiyi de bu anlamda doğru şekilde değerlendirmek gerekir. Yeni soğuk savaşın etkileri bu şekilde hissedilmeye başlandı.

Geçtiğimiz hafta Moskova'da güvenlik konferansında konuşan Rusya'nın Dış İstihbarat Dairesi Başkanı Sergey Narişkin, “Washington, var olmayan, sözde Rus tehdidiyle sert bir mücadele başlattı. Bu saçma durum, soğuk savaşın karanlık zamanlarına geri dönüşün başlangıcına dönen bir hal aldı” dedi. PESCO işte yaşanan bu gelişmelerin gölgesinde daha çok soğuk savaş güvenlik algılamalarını esas alarak NATO’ya alternatif olarak kurulmuş bir organizasyon gibi karşımıza çıktı.

PESCO’ya üye ülkeler NATO ile olan ilişkilerinin devam edeceğini söylüyor. Buna karşın konunun uzmanları ise PESCO’nun süreç içerisinde NATO’nun gücünü önemli ölçüde zayıflatacağını düşünüyorlar. Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, ABD’nin NATO’ya yönelik yaklaşımları nedeniyle Avrupa’nın bir alternatife ihtiyacı olduğunu söyleyerek PESCO’yu bu şekilde savunmaktadır. İngiltere’nin Brexit nedeniyle AB’den ayrılacak olması da PESCO’nun kurulmasının ayrıca bir nedeni olarak ileri sürülmektedir.

PESCO’nun iş birliği çerçevesinde NATO’nun alt yapısını kullanabileceği açıklandı. Türkiye gibi NATO üyesi olan ancak AB’nin tam üyesi olmayan ülkelerin PESCO ile ilişkileri acaba ne şekilde olacak? Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) herhangi bir durumda PESCO ile karşı karşıya gelmesi durumunda ne gibi gelişmelerin yaşanacağı da ayrıca önemli bir merak konusudur.

PESCO’nun en öncelikli hedefinin Yunanistan ve Rum Yönetimini her şekilde Türkiye ve KKTC’ye karşı desteklemek olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye NATO üyesi bir ülkedir. Türkiye’nin üzerine NATO gücü ile gidemeyen AB, PESCO üzerinden sonuç elde etmeyi mi planlıyor? AB’nin önümüzdeki süreçte Kıbrıs çevresindeki (Türkiye ve KKTC’nin enerji sahası) güvenliği sağlamak gerekçesini bahane ederek bölgeye PESCO üzerinden donanma göndermeye hazırlandığı ifade ediliyor.

Türkiye ve KKTC en başından buyana yaşanan gelişmeler karşısında soğukkanlılığını koruyor. Türkiye, Zeytin Dalı Harekâtı ile bölgesindeki hukuk dışı hiçbir girişime izin vermeyeceğini dosta ve düşmana göstermiştir. Rum Yönetimi hala uluslararası hukuku yok sayarak Ada etrafındaki tüm münhasır ekonomik bölgeyi bir oldubittiye getirerek tek başına sahiplenmeye çabalıyor. 

Türkiye ile KKTC’ye karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de her türlü provokatif girişimde bulunan Yunanistan ile Rum Yönetimi şimdi de (AB) PESCO’nun desteğini arkalarına alarak Türk askeri varlığına karşı yeni bir denge arayışı içine girmişe benziyor. AB, Doğu Akdeniz’de PESCO üzerinden "koruma" gerekçesini ileri sürerek enerji yataklarının kontrolünü bir oldubittiye getirerek ele geçirmeyi mi planlıyor? 

Konuyla ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar bir açıklamada bulunarak, Ege ve Doğu Akdeniz’de mevcut sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözüme kavuşturulmasının istendiğini, bu çerçevede Ege ve Doğu Akdeniz’in bir barış, dostluk ve işbirliği alanı olması için iyi niyetle her türlü çabanın gösterildiğini belirtti. Akar, Ege ve Doğu Akdeniz’de bir oldubittiye de asla izin verilmeyeceğini, bunun için gerekli her türlü tedbirin kararlılıkla alındığını, bundan sonra da aynı kararlılıkla alınmaya devam edileceğinin altını çizdi. Akar, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerek sınır ötesinde gerek Mavi Vatan’da kendisine verilecek tüm görevleri başarıyla yerine getirme azim ve iradesinin tam olduğunu da ifade etti.

AB’nin Yunanistan ile Rum Yönetimi lehine samimiyet ve tarafsızlığını kaybederek bölgesel menfaatlerini koruyabilmek adına birtakım girişimlerde bulundukları bir ortamda Kıbrıs konusuna çözüm arayışları da ite-kaka canlı tutulmaya çalışılıyor! Bu kapmada 16 Nisan akşamı liderler yemekte bir araya getiriliyor.

Yeri gelmişken AB’nin PESCO'ya ihtiyaç duyması güvenlik endişesi taşıdığını göstermiyor mu? Rum Yönetiminin sıfır asker, sıfır garanti söylemi bundan sonra PESCO göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Olası bir anlaşmada Kıbrıs Türkleri olarak bizi AB’nin koruyacağı ifade edilmektedir. Bosna’da ve 1963 – 1974 yılları arasında da Kıbrıs’ta yaşanan insanlık dışı saldırılar karşısında dünyanın geçmişte neler yaptığını ve yapmadığını hep birlikte görerek yaşadık! Kendi güvenliği için yöntem arayan AB’nin Kıbrıs Türkleri olarak bizim güvenliğimizi sağlayacağına nasıl güvenebiliriz?

16 Nisan akşamı liderler yemekte bir araya gelecekler. Yemekteki taraflara bakacak olursak bir tarafta uluslararası hukuk zemininde hakkını arayan Türk tarafı, diğer tarafta ise geçmişte Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp ederek üniter Rum devletine dönüştürmüş ve günümüzde de Ada etrafındaki tüm münhasır ekonomik bölgeyi (AB’nin de desteğini arkasına alarak) tek başına gasp etmeye çalışan Rum Yönetimi…

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, liderler yemeği öncesinde medyaya bazı çarpıcı açıklamalarda bulunarak Kıbrıs konusunda "gerçekten bir yol ayrımına geldiğimiz açık ve nettir. Birlikte yürünecek bir yolumuz var mıdır? Yoksa herkes ayrı ayrı yollara mı gidecek? Bu görüşmenin önemi ve anlamı budur" şeklinde konuştu. Kimse Akıncı’dan böyle bir çıkış beklemiyordu!

Akıncı’nın Crans Montana ve sonrasında yaşanan süreci de göz önünde bulundurarak Kıbrıs konusunda artık bir yol ayrımına gelindiği yönünde yapmış olduğu tespiti son derece önemlidir. Akıncı çıkışında son derece haklıdır. Anastasiadis ve Rum Ulusal Konseyi bir taraftan federal çözüm konusunu görüşürken diğer bir taraftan da son 1 yıldır Rum halkını anlaşmalı ayrılık fikrine alıştırmaya çalışmaktadır. Anastasiadis ve Rum liderliği bu anlamda samimiyetten uzak bir görüntü vermektedir. 16 Nisan akşamı liderler PESCO’nun gölgesinde ve ABD ile Rusya arasındaki gerilimin zirve yaptığı bir ortamda akşam yemeğinde bir ara getiriliyor.

Sonuç olarak, liderler yemeği görüldüğü üzere samimiyetten uzak ve PESCO’nun gölgesinde ölü doğmuştur! Kimsenin beklenti ve umudu kalmamıştır! Türkiye ve KKTC PESCO’ya karşı gerekli tüm tedbirleri ivedilikle almalıdır. Geç kalınması halinde telafisi mümkün olmayan durumlarla karşı karşıya kalabiliriz.