Kıbrıs’ta Neden İki Devletli Çözüm?
Kıbrıs konusunun çözülebilmesi için 50 yılı aşkın bir süre zarfında yapılan müzakerelerde bir türlü istenilen sonuç elde edilemedi. Kıbrıs müzakere tarihinin neredeyse son 40 yılı federasyon temelinde çözüm arayışları ile geldi geçti. Öyle ki, bazı kesimler günümüzde Kıbrıs konusunun çözülebilmesi için federasyon konusunu özellikle tabu haline getirebilmek için büyük bir çaba harcamaktadırlar. Bir sorunu çözebilmek için tabular yaratmak acaba ne kadar doğru bir yaklaşım? Tabular yaratmak yerine açık fikirli olmak gerekir…
Kıbrıs müzakere tarihi boyunca Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde konuşulup kayda geçirilmeyen hiçbir şey kalmamıştır! Rum tarafının katı ve uzlaşmaz tavırları 50 yılı aşkın süre zarfında hiç değişmemiştir. Rum tarafı müzakere tarihi boyunca Ada’nın tek sahibi kendileriymiş gibi davranarak bu süre zarfında Kıbrıs Türk tarafının da bu durumu kabullenmesini bekleyip durdu. Rum tarafı Kıbrıs Türklerinin federal bir çözümde azınlık olmayı kabul etmeyeceklerini artık anlamış durumdadır. Rum Ulusal Konseyi’nin, Crans Montana sürecinin çökmesinden en az 4 ay (Nisan 2017) öncesinden başlayarak iki devletli çözüm modelini görüşmeye başlayarak bu doğrultuda stratejiler geliştirmeye başladığını defalarca yazdım.
Rum tarafı Crans Montana sonrasında arzu ettikleri çerçevede federasyon temelinde bir çözüme ulaşılamayacağını artık kendileri de görerek farklı alternatifleri kapalı kapılar ardında görüşerek müzakere etmeye başlamıştır. Peki, Kıbrıs Türk tarafı olarak biz hala federasyon dışındaki seçenekleri görüşmeyiz mi diyeceğiz? Rum tarafı kapalı kapılar ardında iki devletli çözümü konuşurken, bizim federasyon modelinde katı ve uzlaşmaz bir tavır sergileyerek ısrar etmemiz ne kadar doğru?
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’la ilgili geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un, ay sonunda Ada’ya yeni bir müzakere sürecinin başlayabilmesi için referans şartları konusunda taraflara önerilerde bulunmak üzere gelmesi bekleniyor. Bayan Lute Aralık ayı içerisinde gerçekleştirdiği ziyaretlerde tarafların yaklaşımlarını öğrenmeye çalışmıştı. Oysa tarafların yaklaşımları son 50 yıldır belli. Tarafların yaklaşımları BM nezdinde yapılmış olan müzakere kayıtlarda mevcut. Konuşulmayan, tartışılmayan neredeyse hiçbir şey kalmamıştır.
Bayan Lute ay sonunda geldiğinde umarım “tarafların nabızlarını ölçtüm, müzakerelere en kısa zamanda yeniden federasyon zemininde başlanmalıdır” demez. Bayan Lute’dan beklentimiz arabuluculuk yapması değildir. Bilakis Rum tarafının kabul edilmesi mümkün olmayan ve parametreleri dikkate almaksızın takındığı uzlaşmaz tavırları nedeniyle müzakerelerin mümkün olmayacağını açıklamasıdır. Örtbas etmekle bir yere varılmıyor. Çözümsüzlüğün sorumlusu BM ve dolayısı ile Bayan Lute tarafından açıkça işaret edilmelidir.
Devletler arasında varılabilecek federal çözüm modeli en son ulaşılabilecek bir sonuçtur. Bu bağlamda federal çözümü bir binanın çatısı gibi görebiliriz. Bir bina yapılırken doğal olarak çatıdan değil temelden başlayarak yapılabilir. Bugüne kadar Kıbrıs konusuna çözüm bulunabilmesi amacıyla yapılan en büyük yanlış temelden başlamak yerine çatıdan başlanmaya çalışılmasıyla yapılmıştır.
Bugün dünyada başarılı ve başarısız olan federasyonlar bu bağlamda incelenebilir. Çatıdan başlayarak baskı ve dayatma sonucunda kurulan federasyonlar zaman içinde dağılmış, temelden başlayarak hareket edenlerin büyük bir kısmı ise başarılı olabilmişlerdir. Bir federasyonun başarılı bir şekilde kurulabilmesi için öncesinde devletler arasında güvene, iyi niyete, sevgi ve saygıya dayalı küçük çapta anlaşmalar denenmelidir. Kıbrıs’ta taraflar arasında son 50 yılı aşkın süre zarfında en küçük bir anlaşma yapılabilmiş midir? Hayır. Bırakın bir anlaşma yapılabilmesini taraflar arasında imzalanmış resmi bir ateşkes anlaşması dahi henüz ortada yoktur.
Federasyon çok uzun yollar kat edildikten sonra varılabilecek bir sonuçtur. Müzakere tarihi boyunca federasyon temelinde bir anlaşmaya varılamayacağı defalarca görülmüştür. Önümüzdeki süreçte Rum tarafı da iki devletli çözüm modelini hazır kapalı kapılar ardında konuşmaya başlamışken iken bu zemin üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Bugüne kadar federasyon zeminindeki müzakere süreçleri devam ederken iki taraf arasında yapılamayan küçük çaptaki anlaşmaların bundan sonraki yeni bir süreçte yapılabilmesi için karşılıklı denemeler yapılmalıdır.
Telefon, itfaiye, sağlık ve benzeri alanlarda güvene, iyi niyete, sevgi ve saygıya dayalı iki taraflı anlaşmalar gündeme getirilerek iki devletli çözüm modeline ulaşılmaya çalışılmalıdır. Yukarıda da ifade ettiğim üzere federasyon bir binanın çatısı durumundadır. Biz önce temelden başlamalıyız. Bu çerçevede en alt seviyede taraflar arasında güvene ve iyi niyete dayalı küçük çaplı anlaşmaları önce konuşmaya başlamalıyız.
Sınırda meydana gelecek yangınlara karşı ortak müdahale edebilecek itfaiye mekanizması kurulmasını gündeme getirmeliyiz. Ada’nın her iki tarafında çalışacak cep telefonu organizasyonu kurulmasını sağlamaya çalışmalıyız. Ada etrafında yapılacak her türlü hidrokarbon arama faaliyetlerini ve paylaşımı sağlayacak ortak bir mekanizmanın kurulması denenmelidir. Sağlık alanında acil durumlarda karşılıklı iş birliği modellerini gündeme getirmeliyiz. Trafik ve adli suçlarla mücadele konusunda ikili iş birlikleri sağlayacak modelleri konuşarak bulmayı denemeliyiz.
Sonuç olarak, Kıbrıs’ta neden federasyon değil de iki devletli çözüm? Çünkü federasyon bir binanın çatısı durumunda olduğuna göre biz daha önce binanın temelini sağlam bir şekilde kurmayı öncelik olarak ele almalıyız. Temel olmadan çatı kurulamaz! Karşılıklı güveni inşa edecek adımlar atmadan federasyon mu? Konfederasyon mu? Konularına takılı kalmadan yolumuza bakmamız gerektiğini artık düşünmeliyiz. Ya da dünya devletlerinin siyasi bakış açısı değişmeye başlamışken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak yeni bir yol haritası çizerek yürümeliyiz. Kıbrıs konusu tabulaştırılarak değil yeni fikirlere açık yaklaşımlarla ancak çözülebilir.