Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
İsrail Ordusunda Muhafazakarlık ve Sekülerlik Açmazı: Dindar Askerler, Seküler Elitlerin Hakim Olduğu Orduya Meydan Okuyor

Kaynak: The Guardian, 18 Temmuz 2024

İsrail ordusunda piyade mezunu subay adaylarının beşte ikisi artık aşırı sağ partiler ve yerleşimci hareketle bağlantılı bir kesiminden geliyor. Son yetmiş yıldır ülkenin önde gelen seküler kurumu olan İsrail Savunma Kuvvetleri, son yıllarda İsrail toplumunda cesur adımlar atan ulusal dini hareketin giderek etkisi altına girmektedir. Piyade subay okullarından mezun olanların yaklaşık %40'ı, İsrail toplumunun %12 ila %14'ünü oluşturan ve siyasi olarak İsrail'in sağ partileri ve yerleşimci hareketi ile daha uyumlu olan ulusal dini bir topluluktan gelmektedir. Eleştirmenler, Hardalim olarak bilinen bu topluluğun etkisinin gittikçe arttığını iddia ediyor. Hardalim İsrail'deki dindar milliyetçi gençleri tanımlayan bir terimdir. Bu grup, genellikle dini görevlerini yerine getirirken aynı zamanda milliyetçi ve siyasi olarak sağcı görüşlere sahiptir. Bu terim genellikle İsrail'deki ulusal dini grupları ifade etmek için kullanılır.

Ulusal dini topluluğun perspektifleri, İngiliz Mandası döneminde Filistin'in ilk Aşkenazi Baş Hahamı Abraham Isaac Kook'un öğretileri tarafından biçimlendirilmiştir. Kook, İsrail topraklarının kurulmasını ve yerleşimini kutsal bir görev olarak görmüş, bu fikirler zamanla ulusal dini topluluğun düşünce yapısının temelini oluşturmuştur. Bugünün ulusal dini topluluğu için bu topraklar, Batı Şeria ve Gazze dahil geniş bir alanı kapsamaktadır.

Gazze'deki çatışmalar, bazı ulusal dini topluluklara mensup askerlerin ve subayların Filistin topraklarında Yahudi yerleşimini teşvik eden açıklamalar yapmalarına ve dini etkinliklere katılmalarına yol açmıştır. Bu durum, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin üst düzey liderleri tarafından eleştirilmiştir. Çünkü bu tür açıklamalar ve faaliyetler, askeri disiplini ve etiği sorgulama potansiyeline sahip olduğu ileri sürülmüştür.

Ulusal dini topluluğun bu etkisi, İsrail toplumunda ve politikasında derin yankılar uyandırmış ve Yahudi yerleşimciliği ile ilgili politikaların tartışılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, ulusal dini hareketin tarihsel ve ideolojik kökenlerinin, günümüzdeki politik ve askeri dinamikler üzerinde belirleyici bir rol oynadığı söylenebilir.

Bu topluluk, uzun süredir askeri hizmete direnen ultra-Ortodoks Yahudiler olarak bilinen Haredi Yahudiler ile tezat oluşturmaktadır. Hardalimler orduyu askeriyedeki bazı ana düşünürlerinin sahip olduğu daha seküler ve ilerici İsrail toplumu ile çelişki içinde olduğunu söyledikleri değerleri teşvik etmenin bir kanalı olduğunu düşünmektedirler. Ulusal dini topluluğun önde gelen manevi liderlerinden biri olan Rabbi Oury Cherki yaptığı bir açıklamada, "Ulusal dindarların orduda en etkili pozisyonlarda olması durumunda, sadece savaşın karakterini değil, aynı zamanda İsrail toplumunun karakterini de belirleyeceğinden korkuyorlar." demiştir.

İsrail Açık Üniversitesi'nde askeri ilişkiler alanında profesör olan Yagil Levy, bu topluluğun İsrail Savunma Kuvvetleri sızma kampanyası yürüttüğünü ifade ederek, özellikle ulusal dini ön askeri akademiler ve yeshivaların (din okullarının) topluluğun etkisini artırmak amacıyla kurulduğunu belirmiştir.  Levy, “Akademiler, askerlere katıldıklarında onları pekiştirmek ve muharip roller ile subay olarak katılma motivasyonlarını artırmak için dini eğitim sağlıyor. Yirmi yıl sonra gördüğümüz şey, kıdemli komuta rolleri ve daha az kıdemli düzeyde öncesi askeri kolej mezunlarının artan varlığıdır.”

Burada ayrıca bir parantez açmak gerekir. Ulusal dini ön askeri akademiler (mekhinot), İsrail'de askeri hizmetten önce genç Yahudilere dini, ideolojik ve askeri eğitim sağlayan kurumlar olarak bilinir. Bu akademiler, gençlerin askeri hizmete hazırlanırken aynı zamanda dini kimliklerini ve milli bilinçlerini güçlendirmeyi amaçlar. Mekhinot, özellikle ulusal dini topluluğa mensup gençler arasında yaygındır ve onların askeri kariyerlerinde daha etkili ve motive olmalarını hedefler. Bu akademiler, genellikle bir yıllık bir program sunar ve öğrencilerine Talmud, Yahudi hukuku ve felsefesi gibi dini derslerin yanı sıra liderlik ve askeri taktikler gibi konularda eğitim verir. Program, gençlerin fiziksel ve zihinsel olarak askerlik görevlerine hazır hale gelmelerini sağlar. Ulusal dini ön askeri akademiler, İsrail Savunma Kuvvetleri'ne katılan askerlerin dini ve ideolojik motivasyonlarını artırır. Bu akademilerden mezun olanlar, genellikle Ordunun muharip birimlerinde ve subaylık pozisyonlarında yüksek temsil oranına sahiptir. Mekhinot'lar, gençlerin askeri kariyerlerine başlamadan önce kendilerini daha iyi tanımalarına, liderlik becerilerini geliştirmelerine ve askeri hizmete daha derin bir bağlılıkla katılmalarına yardımcı olur. Bu akademilerin etkisi, son yıllarda ordu içindeki ulusal dini askerlerin sayısının ve etkisinin artmasına yol açmıştır. Bu durum, ordunun laik ve demokratik değerleri ile ulusal dini topluluğun ideolojik perspektifleri arasında bazı gerilimlere neden olmuştur. Özellikle yüksek rütbeli askeri atamalar ve ordu içindeki dini etkinlikler konusundaki tartışmalar, İsrail toplumunda önemli bir gündem maddesi olmuştur.

Yagil Levy'ye göre, 2005 yılında dönemin başbakanı Ariel Sharon'un Gazze'deki İsrail yerleşimlerinin tahliyesi emrini vermesi önemli dönüm noktasıdır. Levy, “Gazze'den çekilme, ulusal dindarlar tarafından bir başarısızlık ve ihanet olarak algılandı. Batı Şeria'dan çekilmeyecek başka bir ordu oluşturmak için ordudaki varlıklarını artırmaları gerektiği sonucuna vardılar.” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur.

Bu bağlamda, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin en üst düzey komutanları ile geniş ulusal dini topluluk ve onları temsil eden aşırı sağ politikacılar arasında yüksek rütbeli askeri atamalar konusunda gerilimler yaşanmıştır. Özellikle ön askeri akademisinin önde gelen mezunlarından Tümgeneral Ofer Winter, son yıllarda bu gerilimlerin odak noktası haline gelmiştir. 2014 yılında albay olarak görev yaparken Winter, Gazze’de Hamas ile olan çatışmayı “İsrail Tanrısını lekeleyen küfürbaz bir düşmana karşı dini bir savaş.” olarak tanımlamıştı.

Bazıları için, ulusal dini ön askeri akademilerin ve yeshivaların mezunlarının etkisinin artışı İsrail’in demokrasisi hakkında ciddi soru işaretleri oluşturmaktadır. Bu yılın başlarında, ordunun eğitim ve gençlik birimi başkanı General Itai Veruv, bu akademilere yönelik eleştirilerini dile getirmiş ve bazı ulusal dini askerlerin demokrasi eğitimi alması gerektiğini öne sürmüştür. Bu tür eleştiriler, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin iç yapısında ve İsrail toplumunda derin yankılar uyandırmıştır, zira ordu içinde artan dini etkiler, laik-demokratik değerlerle potansiyel çatışmalar yaratmaktadır. Ulusal dini topluluğun ordudaki bu etkisi, İsrail'in siyasi ve askeri politikalarını yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. Bu durum, uluslararası insan hakları örgütlerinin dikkatini çekmiş ve İsrail'in askeri operasyonlarının meşruiyetine dair tartışmaları alevlendirmiştir.

İsrail merkezli düşünce kuruluşu Ofek’in İsrail Kamu İşleri Merkezi’nin kurucularından Yehuda Shaul, ordudaki ideolojik değişimin ve artışın uzun vadeli bir süreç olduğunu söyleyerek; “1990’da, piyade subay mezunlarının %2,5’i ulusal dindarlardan geliyordu. 2018 itibarıyla bu oran %40’tır. Bu, Yahudi İsrail toplumundaki ulusal dindarların temsilinin üç katıdır.” demiştir. Shaul, bu öğrencilerin rütbelerdeki ilerleyişinin kademeli olarak arttığını da eklemiştir.

İsrail'in iç politikasında, ulusal dini hareketlerin ve radikal eğilimlerin etkisi büyümektedir. Bu durum, ordunun ve hükümetin politikalarını şekillendirebilir. Ancak, dış politikada ve uluslararası ilişkilerde, İsrail'in askeri operasyonları uluslararası hukuk ve insan hakları standartlarına uygunluk açısından değerlendirilecektir.

İsrail'in, Gazze'de işlenen savaş suçlarından dolayı askeri ve siyasi sorumluluğu vardır. Bireysel askerlerin radikal dini motivasyonları, bu suçların işlenmesinde bir faktör olabilir, ancak devletin ve ordunun genel sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İsrail, bu tür suçlamalarla yüzleşirken, uluslararası hukuka uygun hareket etmeli ve insan hakları ihlallerine karşı ciddi adımlar atmalıdır.