İran’da Neler Oldu ve Oluyor?
İran polisinin, başörtüsünü uygunsuz olarak taktığı iddiasıyla tutuklandıktan sonra gözaltında ölen Mahsa Amini’nin memleketi Sakız’daki protestoculara ateş açılmasıyla olaylar başladı.
Amini’nin mezarının başında toplanan binlerce kişi, ölümünden 40 gün sonra güvenlikle çatıştı.
Bir insan hakları grubu ve görgü tanıkları, polislerin şehirdeki kalabalığa gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz attığını söyledi.
Mahsa Amini ölümünden üç gün önce başkent Tahran'da ahlak polisi tarafından gözaltına alınmıştı ve bir gözaltı merkezinde bayıldıktan sonra komaya girdi.
Memurların onu copla dövdüğü ve başını bir araca çarptığı bildirildi, ancak polis kötü muamele uyguladığını reddetti ve kalp krizi geçirdiğini söyledi.
Daha sonra Amini'nin yasının 40. gününde yeni gösteriler beklentisiyle bazı bölgelerde güvenlik güçleri görevlendirildi.
Protesto hareketinin en önemli sloganlarından ikisi olan "Kadın, yaşam, özgürlük" ve "Diktatöre ölüm" sloganlarının yanı sıra, "Kahrolsun hainler" ve "Kürdistan faşistlerin mezarlığı olacak" gibi sloganlar atan kalabalığın sesleri duyuldu.
O günden bu yana dinmeyen protestoların dün gece dozu arttı.
Haber Analizi;
Bu olaylardan sonra ülkenin pek çok yerine dağılan protestolarda başka ölümler de gerçekleşti.
Bu ölümlerden biri de 40 milyonluk Azerbaycan Türklerinden Hadis Najafi’ye aitti. Yabancı basın maalesef bu haberin kayda değer bir yanını bulunmadaki yer verilmedi.
Bölgedeki Azerbaycan Türklerinin ifadelerine göre İran’da oluşan gösterilerden bir Kürt özgürlük mücadelesi çıkarılmaya çalışıyor. Oysa Kürtlerden çok daha yoğun nüfusa sahip olan Azerbaycan Türkleri de bu mücadeleden dışarıda tutuluyor. Bahsedilen grubun ırkçı yaklaşımları; protestocuları ikiye bölüyor.
Kendilerine yönelik baskı, ırkçılık ve zorbalığa karşı çıkan Azerbaycan Türkleri protestolarını özellikle Tebriz Bölgesi’nde yürütüyor.
Bu sebeple İran’da gerçekleşen gösterilerin farklı gruplar tarafından yapıldığı ve kendi aralarında da çatışmalar olduğu dile getirilebilir. Azerbaycan Türklerinin yaptıkları gösteriler ve rejim tarafından uğradıkları şiddet yabancı basında yer bulamazken Türkiye ve Azerbaycan’da da yeterince dikkat çekmemesi ilginç bir durum olarak karşımıza çıkıyor. 26 Ekim gecesi Tebriz bölgesinde yoğun bir çatışma olduğu da göz önüne alınırsa bu çatışmaların kısa sürede bitmeyeceği de öngörülüyor.