Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Hedef Başkanlık Değil Kıbrıs Türk Devletidir!

7 Ocak 2018 akşamı daha sandıklar kapanır kapanmaz ‘Başkanlık sistemi’ söylemleri bir anda nasıl da tavan yaptı! Tesadüfe bakın ki koro halinde birbirlerinden habersiz bazı kişiler(!) ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet (KKTC) hemen başkanlık sistemine geçilmeli’ bu seçimin meşruiyeti tartışmalı diye yorumlar yapmaya başladılar! Tesadüf işte…

28 Temmuz 2013’de genel seçime katılım oranı yüzde 69,61. Seçime katılan kişi sayısı: 120.287. Seçimden Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) yüzde 38,38 oranında oy alarak birinci parti çıkıyor. Bu seçim meşru sayılıyor ve başkanlık sistemine gerek duyulmuyor! 26 Nisan 2015’te Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçimlerine katılım oranı yüzde 64,12. Seçime katılan kişi sayısı: 113.478. Bu seçimde meşru sayılarak başkanlık sistemine yine gerek duyulmuyor!

7 Ocak 2018 Genel Seçimlerine katılım oranı ise yüzde 66,07. Seçime katılan kişi sayısı: 125.900. Bu sonuca göre Ulusal Birlik Partisi (UBP) %35,57 oy alarak seçimden birinci parti olarak çıkıyor! Ancak, her ne hikmetse 7 Ocak seçimi meşru sayılmak istenmeyerek hemen anında başkanlık sistemine geçilmeli sesleri koro halinde seslendirilmeye başlandı!

***

Kendisini demokrat olarak tanımlayan bir siyasetçinin halka, sadece kendi partisine oy vermediği için kızması, halkın iradesine karşı yüzünü ekşitmesi, burun kıvırması ve hatta neredeyse küçümsemesini anlamakta güçlük çekiyorum!

Demokrasilerde halka kızılmaz. İnsanlar birbiriyle aynı düşünceye sahip olmayabilir, aynı tercihte birleşmeyebilir. Bir fikre, bir duruşa elbette katılmayabilirsiniz, karşı da çıkabilirsiniz ama bu o fikri ve sahibini aşağılayacağınız anlamına gelmez!

Halkın iradesini kabul etmeyen, halkın aklını, sağduyusunu yok sayan ve düşünme becerisini hor gören bir yaklaşım ile karşı karşıyayız! Bu yaklaşım Kıbrıs Türk seçmeni tarafından asla kabul görmez! Bu yaklaşım demokrasi ile bağdaşmadığı gibi, seçmene de hakaret niteliğindedir!

***

Daha önce de defalarca yazdım. FETÖ – Gladio son dönemde KKTC’de sayısız operasyonlar yaptı. Önce Ender Efendi sahneye çıktı. UBP’yi ve ardından da Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne (CTP) büyük zarar verdi. Medya, iş dünyası ve özellikle siyasette birtakım dizaynlar yaptı! Ada'ya daha önce bir şekilde 'devlet' adına göreve gelenler ne yazık ki kutsal saydığımız devleti ve kurumlarımızı onların haberi ve bilgisi dışında kullanarak operasyonlar yaptı, yapmaya da devam ediyorlar!

CTP’nin 7 Ocak seçiminde kaybettiği oyun yoğun olarak hangi partiye kaydığı ortadadır! UBP’nin %40’ın üzerinde oy alarak tek başına iktidar olabileceği öngörülmekte idi! 4 Ocak 2018 günü Levent Efendi bu sefer de Ada’da sahneye çıkarak 3 günde UBP’den en az %7 civarındaki oyu başka partilere kaydırmayı başardı! Bu operasyon UBP’ye değil KKTC’ye yapılmıştır. Bu operasyonun neticesinde de başkanlık sistemi ülkede konuşulabilmeye başlanmıştır!

***

Başkanlık sistemini isteyenler yolsuzlukların üzerine gidebilmek için bu sistemi istediklerini ileri sürüyor! Başkanlık sistemini isteyenlerin gerçekte ise görünen birinci hedefleri parlamenter demokrasi içerisinde yenemedikleri UBP’ni 2 turlu bir seçimde hülle ve güç birliği yaparak yenebilmektir. Başkanlık sisteminin bu süreçte gelmesini isteyenlerin ana hedefi ise UBP değil KKTC’yi bertaraf edebilmektir!

Kıbrıs sorunu çözülmeden başkanlık sistemine geçilmesi KKTC için çok büyük bir tehlike arz eder! Şöyle ki, dönemin Rum Başkanı olan Makarios 1960’da Londra konferansı esnasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasını imzalamamak için direnmektedir. Bir İngiliz belgesinden öğrendiğimize göre ‘Makarios oldukça sıra dışı eşcinsel eğilimler içindedir…’ 

İngiliz Sömürgeler Bakanı, toplantıya ara verildiğinde Makarios’un odasına bir ziyarette bulunuyor ve orada bir takım belge ve bilgileri onunla paylaştığını öğreniyoruz. İngiliz Bakan Mararios’a şantaj yapıyor! Sonrasında ise bir gün önce ayak direyen Makarios, ertesi sabah tam saatinde toplantıya gelip Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmasını bu şekilde imzalıyor!’ Başkanlık sistemini savunanlar acaba bu konuyu hiç mi duymadılar?

***

Temmuz ayı başında hatırlanacağı üzere Kıbrıs müzakere süreci Rum tarafının olumsuz yaklaşımları nedeniyle çöktü. Bunun üzerine Türk tarafı olarak 50 yıllık BM müzakere süreci ve parametrelerinin çöktüğünü defalarca ortaya koyduk.  UBP, KKTC’yi kuran, yaşatan ve yaşatma kararlılığında olan en güçlü partidir.

İçerisinde bulunduğumuz süreçte UBP’ye operasyon yapılmasa ve tek başına hükümeti kursaydı, ‘Kıbrıs konusunda artık masada iki devletli konfederasyon konusu ya da daha önce defalarca yazmış olduğum Kıbrıs Türk Devletini ilan ederek ileri taşınması sadece gündeme gelebilirdi! ‘ 

7 Ocak Genel Seçiminde Kıbrıs Türk Halkı seçtiği partilere ve liderlerine çok büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk özelikle Kıbrıs konusu ile alakalıdır. Hiçbir parti ve lideri bu sorumluluktan kaçamaz.

Mevcut duruma göre Kıbrıs konusunda Temmuz ayında 50 yıllık BM müzakere süreci çökmüştür. Önümüzdeki süreç iki devletli konfederal bir çözüm ve Kıbrıs Türk Devleti'nin ileriye taşınması konusudur! En öncelikli konu budur. Hiçbir siyasi bu durumu görmezlikten gelemez! Bu nedenle sorumluluk sahibi tüm parti liderlerini özellikle Kıbrıs konusunda gelinen son aşamayı da göz önünde bulundurarak sıkışan siyasetin önünü açma konusunda yeni değerlendirmelerde bulunmaya davet ediyorum.

Kıbrıs Türk halkının 7 Ocak Genel Seçiminde verdiği mesaj son derece nettir. Seçmenin yüzde 70’e yakını federasyonu savunan partiler yerine iki devletli konfederal çözümden yana olan partilere oy vermiştir. Bu mesajı görmezlikten gelen ya da bu mesajı göz ardı ederek bu sorumluluktan kaçmaya kalkanlar Kıbrıs Türk halkından bir daha umduğu gibi destek göremez diye düşünüyorum.

Sıkışan siyasetin önünü açmak için parti yönetimleri ve lider kadrolarını uhulet ve suhuletle yeniden sağlıklı değerlendirmelerde bulunmaya davet ediyorum. Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs konusunda yakalanan bu avantajlı pozisyonu eğer bazı parti yönetimleri ve liderlerinin iç çekişmelerine kurban ederse buna sebep olanların vebali büyük olur. Demedi demeyin!

(Bu yazı 12 Ocak 2018 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanmıştır.)