Gazze’de Ateşkes İhtimali ABD Seçimleri ve Uluslararası Güvenlik için Ne İfade Ediyor?
İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin töreninden sadece bir gün sonra, 31 Temmuz 2024 tarihinde, törene katılmak için Tahran'a giden Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye, İsrail tarafından gerçekleştirilen füze saldırısı sonucunda hayatını kaybetmiştir. İran topraklarında gerçekleştirilen bu suikast Orta Doğu'da olası bir krize yol açabileceğine dair endişeler doğurmuştur. Coğrafyada gücünü artırmak isteyen ve Hamas'ın yıllardır en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın Ruhani Lideri Ali Hameney, suikast gerçekleştikten sonra, 'Suçlu ve terörist siyonist rejimi ülkemizde bulunan değerli bir misafirimi şehit etmiştir ve bize bir acı kayıp yaşatmıştır.' açıklamasını yapmıştır. Bölgede değerli bir müttefik liderini kaybeden İran’ın Ruhani Lideri Ali Hamaney, 'Bu acı ve ağır saldırının sonucunda akıtılan kanın intikamını almak bizim görevimizdir.' açıklamasını yapmış ve İsrail'e karşı intikam yemini etmiştir.
İran tarafından açıklanan bu intikam yemini ve savaş çağrıları yeni bir olay değildir. İsrail’in İran’ın Suriye'de bulunan konsolosluk binasına saldırısına karşılık olarak, 2024 yılının Nisan ayında İran, İsrail’e 300’e yakın drone ve füze ile geri saldırı düzenlemiş, ancak bu saldırıların çoğu İsrail savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getirilmiş, bu iki ülke arasındaki gerginlik daha ileriye gitmeden sakinleştirilmiştir. Ancak, şimdi çözülmesi gereken problem daha büyüktür.
Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye’nin öldürülmesinden kısa bir süre sonra, Hamas, gerçekleştirilen bir seçim sonucunda ulaşılan ortak karar doğrultusunda yeni siyasi büro lideri olarak Gazze’den sorumlu olan Yahya Sinwar’ı seçmiştir. Bir Hamas yetkilisinin yaptığı açıklama, ‘Yahya Sinwar’ın kısa bir sürede Hamas’ın siyasi büro lideri olarak seçilmesi İsrail’e karşı bir meydan okumadır. Onlar çözüm odaklı ve yeri geldiğinde esnek bir insan olabilen Haniye’yi öldürdüler. Şimdi Sinwar ve onun militer yönetimi ile baş etmek zorundalar.’ demiştir.
Yahya Sinwar Kimdir?
Hayatının 22 yılını İsrail hapishanelerinde geçiren Yahya Sinwar, 2011 yılında gerçekleşen ‘Gilad Shalit Esir Takası’ sonucunda serbest kalan 1000’den fazla mahkûmdan biridir. Yahya Sinwar İsrail tarafından tutuklanmadan önce Hamas’ın el Mecd disiplin kanadında görev yapan ve Hamas’ın kurucusu olan Şeyh Ahmed Yasin’in yakın bir öğrencisi olmuştur. Sinwar, İsrail ile iş birliği yaptığı tespit edilen veya tahmin edilen Filistinlilerin infazını gerçekleştirmiş ve yönetimi altında bulunan bölgelerde radikal bir İslami disiplin uygulamıştır. İsmail Haniye ile karşılaştırıldığında Yahya Sinwar’ın çok daha katı ve militer bir kişilik olduğu görülmektedir. Haniye ile karşılaştırıldığı zaman daha katı bir karaktere sahip olan Sinwar’ın Hamas'ın yeni siyasi büro lideri olması, müzakere sürecini zorlaştıracağı yönünde beklentiler olmuştur.
7 Ekim 2023’ten günümüze kadar devam eden İsrail-Hamas Savaşı’nda ölü sayısı, Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre 40.000’i aşmıştır. Devam eden bu trajik savaşın, İsmail Haniye’nin suikastı ve İran’ın tehditleri sonucu olarak Orta Doğu’da kapsamlı bir kriz oluşturmasından endişelenen Amerika Birleşik Devletleri, Mısır ve Katar ile birlikte, Hamas ve İsrail arasında yeni bir ateşkes müzakeresi tasarlamış ve bu müzakerede arabuluculuk rolünü üstlenmiştir. ABD Başkanı Joe Biden’ın yaptığı açıklamaya göre, Hamas ve İsrail arasında anlaşılabilecek bir ateşkes antlaşması, İran'ı sakinleştirebilir.
Yeni bir müzakere turuna sıcak bakmayan Hamas, alternatif olarak, ABD, Katar ve Mısır’ın 6 Mayıs 2024 tarihinde önermiş olduğu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2735 numaralı kararını temel alan önceki ateşkes koşullarının devam etmesini önermiştir. Bu ateşkes koşullarında İsrail birliklerinin doğu yönünde çekilmesi ve esir takası detayları bulunmaktadır. Yeni müzakere görüşmelerine bir temsilci göndermeyen Hamas, ateşkes antlaşmasının başarılı olma ihtimalini düşürmektedir. Ancak, olası bir Orta Doğu savaşını önlemek için Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’e savaşın başlangıcından bu zamana kadar hiç uygulamadığı kadar diplomatik baskı uygulaması gerekmektedir. Savaşın başlangıcından beri sert ve sağlam bir tutum gösteren sağcı İsrail hükümeti, önceki müzakere turlarında pek uzlaşmacı bir tavır sergilememiştir.
İran’ın tehditlerini ciddiye almaması ve bir blöf olarak algılaması sonucunda, yeterince diplomatik baskı uygulanmadığı takdirde, Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu’da ortaya çıkabilecek olası bir savaşı önüne geçmesi mümkün görülmeyebilir. Orta Doğu’da son 30 yıldır yaşanan savaşlarda fazlasıyla bulunmuş ve tecrübe etmiş olan Amerika Birleşik Devletleri, bu savaşların ne kadar yorucu olduğunun farkındadır. Olası bir savaş senaryosunda ya müttefiki olan İsrail’i yalnız bırakma durumunda kalacak ya da savaşa katılma durumunda olacaktır. Bu iki ihtimal analiz edildiğinde ve ABD-İsrail arasında bulunan güçlü ittifak göz önüne alındığında, ikinci opsiyonun daha yüksek bir olasılığa sahip olduğu anlaşılmaktadır.
ABD için önemli bir diğer durum ise 5 Kasım 2024 tarihinde gerçekleşecek olan ABD Başkanlık seçimleridir. Bir sonraki seçimde adaylıktan geri çekilen ve yerini Amerika Birleşik Devletleri Yardımcı Başkanı Kamala Harris’e bırakan Joe Biden, dönemini tamamlamadan önce, özellikle Hamas-İsrail savaşı ve olası ateşkes antlaşması hakkında, olabildiğince doğru adımlar atmalıdır.
Cumhuriyetçi Parti adayı ve bir önceki ABD Başkanı Donald Trump, defalarca Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın Joe Biden hükümetinin yanlış politikalar izlemesinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Bu önemli seçimi kaybetmek istemeyen Demokrat Parti, 2021-2024 dönemini kötü bir kapanışla bitirmek istememektedir. Hamas-İsrail savaşı ve olası ateşkes görüşmelerinde atılacak yanlış adımlar, Demokrat Parti’nin oy oranında düşüşe neden olabilir ve bu yanlış adımlar Donald Trump tarafından Demokrat Parti aleyhine kullanılabilir. Amerikan kamuoyu ve üniversitelerinde fazlasıyla ilgi gören Hamas-İsrail Savaşı, Amerikan dış politikası için çok önemli bir yere sahiptir. Eğer Joe Biden Hükümeti olası bir Orta Doğu savaşı ve krizini durduramazsa, bir sonraki seçimin sonucuyla belirlenecek olan hükümetin üzerine büyük bir yük binecektir. Demokrat Parti güçsüz görünmemek ve oy kaybetmemek için hızlı ve güçlü adımlarla Hamas-İsrail Savaşı’na, en azından bir süreliğine bile olsa, son vermeli ve ateşkes sağlamalıdır. İran’ın tehditlerini ciddiye almamak, alınabilecek bir risk olamamakla birlikte, çok büyük sonuçlar doğurabilecek bir kumar niteliği taşıyabilir.
1948 yılından 2024 yılına kadar olan zaman diliminde, Amerika Birleşik Devletleri’nden en çok mali yardım almış devlet İsrail'dir. 7 Ekim 2024 tarihinde başlayan Hamas-İsrail Savaşı’nın başından itibaren ABD, İsrail’e 12.4 milyar dolarlık bir mali destek için bütçe ayırmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, İsrail için kaybedilecek bir müttefik değildir ve bu konuda verdiği sözler çok önemlidir. Amerika Birleşik Devletlerinden fazlasıyla destek almakta olan İsrail, özellikle dış politika ve savaş mevzularında ABD’nin sözünü ve duruşunu önemsemektedir.
Tarihe baktığımızda, dönemin İsrail hükümeti ne kadar katı olursa olsun, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir ateşkes garanti edebilecek ve etkili bir arabulucu rolü üstlenebilecek güce sahip olduğunu görürüz. ABD’nin tarih boyunca başarılı bir arabulucu olduğu zamanlara örnek olarak 1978 yılında imzalanan Kamp David Antlaşmaları ve devamı olan İsrail-Mısır Barış Antlaşması verilebilir. Mısır-İsrail Barış Antlaşması sonucunda 1978 Nobel Barış Ödülünü paylaşan dönemin Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin, barış ve ateşkesin en zorlu ve gergin zamanlarda bile bir opsiyon olduğunu göstermektedir.
İsrail ve Mısır arasında gerçekleşen bu antlaşma sonucunda, öncesinde birbirleriyle her 10 yılda bir savaşan bu iki devlet birbirlerini tanımış ve Sina Yarımadası Mısır’a geri verilmiştir. Tarihte iki büyük düşmanın zamanla barışa ulaşması görülmeyen bir durum değildir. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeniden doğru ve etkili diplomatik politikalar izlemesi sonucunda bir ateşkesin ve gelecek yıllarda tam kapsamlı bir barış antlaşmasının imzalanması imkansız değildir. Joe Biden ve Demokrat Parti hükümeti eğer doğru politikalar izlerse, bir ateşkes anlaşması garanti edebilir ve bunun sonucu olarak hem Orta Doğu'da yaşanabilecek büyük çaplı bir krizin önüne geçmiş olur. Bu durum Demokrat Parti için olumlu bir ivme yaratırken, belki de kendisine bir Nobel Barış Ödülü takdim edilebilir. Bu hem Joe Biden hem de Demokrat Partinin ulusal imajını, ve Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası imajını iyi yönde etkileyecektir. Eğer seçim zamanından önce gerçekleşirse, Demokrat Partinin oy oranını yükseltmesi olasıdır.
Yakın geçmişe bakıldığında, Irak'ta 4.431 ve Afganistan'da 2.223 askeri ve savunma departmanı personeli kaybı yaşayan Amerika Birleşik Devletleri, büyük çaplı bir savaşın hem mali açıdan hem de manevi açıdan ne kadar yorucu olduğunun farkındadır. Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, aynı zamanda büyük çaplı bir Orta Doğu savaşı uluslararası güvenliği çok hızlı bir şekilde riske sokabilir. Günümüzün askeri teknolojilerinin kapasitelerinin ve kuvvetinin bilincinde olan devletler, 21. yüzyılda bir adım atmadan önce 100 kez düşünmektedirler. Amerika Birleşik Devletleri dünyanın süper gücü olarak değerlendirilse de bu durumdan müstesna değildir ve özellikle nükleer tehdit potansiyeline olan İran ile birlikte kumar oynamamalıdır. Sağlam bir istihbarat bilgisine sahip olunmadığı sürece patlamaya hazır bir bomba ile oyun oynamak akılcı bir fikir değildir.
Amerika Birleşik Devletleri bölgedeki bu gerginliği yatıştırmak için İsrail hükümetini Gazze’de en azından ofansif stratejiden uzak durması ve defansif bir pozisyon alması konusunda teşvik etmelidir. İsrail’in ofansif stratejiden uzaklaşması Hamas’ın ateşkes antlaşmasında daha uzlaşmacı bir tavır sergilemesini sağlayacaktır.
Hamas yetkililerinin yaptıkları açıklamaya göre, yeni bir ateşkes turuna sıcak bakmamalarının başlıca sebeplerinden birisi, İsrail’in bu zaman dilimini olabildiğince uzatmaya çalışarak kendisine daha fazla saldırı düzenlemesi için zaman bulma çabasıdır. Ateşkes görüşmeleri devam ederken, iki tarafında olabildiğince silahlı çatışmadan kaçınması ateşkes görüşmelerinin başarılı olma olasılığını yükseltecektir. Bunun gerçekleşebilmesi için, Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’i ikna etmesi gerekmektedir. Bu durum, medya organları tarafından yargılanan, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklama kararı çıkan, ve savaş devam ettikçe kendi uluslarası itibarını sorgulanmaya maruz bırakan İsrail yönetimi içinde daha iyi olacaktır.
Değerlendirme ve Politika Önerileri
İsrail’in Haniyye gibi Hamas’ın yönetimin mekanizmasındaki yüksek kademeli yetkilileri öldürene kadar kaç sivil kaybı olacağı belli değildir. Bununla birlikte İran’ın, Hamas-İsrail Savaşı’nın devam etmesi ve durumların daha da gerginleşmesi halinde, İsrail’e geri vereceği cevap ve “intikam” yemininin büyüklüğü bilinmemektedir. Demokrat Parti seçimlerin sonunda arkasında kötü bir miras bırakmak istemiyorsa ve Amerika Birleşik Devletleri uluslararası güvenliği riske atmak istemiyorsa, bir an önce, her iki tarafında kabul edeceği bir ateşkes antlaşması tasarlamalıdır.
Elbette, Yom Kippur Savaşı’nda, İsrail'in savaşı başlatan taraf olmaması için Mısır’ın saldırmasını beklemesi konusunda İsrail'i ikna etmiş ve bundan dolayı savaşa bir adım geride başlamalarına sebep olmuş olan Amerika Birleşik Devletleri, benzer ikna kabiliyetlerini günümüzde de sergileyebilir. Hem İsrail hükümetinin hem de Hamas’ın kabul edeceği bir ateşkes antlaşması ne derece zor olursa olsun, doğru politikalar izlenildiği zaman başarı ile nihayete erdirilebilecek bir süreçtir.