Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Gazze Barış Görüşmelerinde İran’ın Rolü

Yazarlar: İlayda Kaşkaya ve Berke Çalışkan

 

İsmail Haniye’nin suikastı, Ortadoğu’da hem diplomatik hem de askeri dengeleri ciddi derecede etkileyen bir olay olarak öne çıkmaktadır. 30 Temmuz’da Mesud Pezeşkiyan’ın yemin töreninden sadece bir gün sonra gerçekleşen bu suikast, İran’ın İsrail ile olan gerilimin daha da tırmanmasıyla sonuçlanmıştır.

İran, uzun yıllardır Filistin direniş hareketlerine, özellikle Hamas'a verdiği destekle tanınmaktadır. Bu destek, İran’ın bölgesel stratejisinin önemli bir parçası olup, İsrail’e karşı oluşturduğu direniş hattını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Haniye'nin öldürülmesi, İran'ın bölgedeki müttefiklerinden birine doğrudan bir darbe olarak algılanmıştır. Hamas, İran’ın stratejik çıkarları doğrultusunda bir araç olarak görülmekte; Filistin meselesi, İran’ın Arap dünyasındaki etkisini artırmak ve İsrail’e karşı direnişi güçlendirmek için kullanılmaktadır. Bu durum, İran’ın nüfuzunu artırırken İsrail ve onun müttefikleri üzerinde baskı oluşturma stratejisinin bir parçasıdır.

31 Temmuz’daki suikast, İran’da büyük yankı uyandırdı. İran liderliği, hızla İsrail’i suçlayarak bu olayı bir savaş nedeni olarak değerlendirdi. Ayetullah Ali Hamaney’in “sert bir ceza” sözü, İran’ın bu olay sonrası daha agresif bir tutum benimseyebileceğine dair güçlü bir sinyal verdi. İran’ın bu sert açıklamaları, Gazze’deki barış görüşmelerine olan desteğini de zayıflatabilir. Suikastın, İran'ın İsrail'e karşı askeri ya da diplomatik düzeyde nasıl bir karşılık vereceği konusunu gündeme getirdiği açıktır.

ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiki İsrail, bölgedeki her türlü gerilimde ABD’nin desteğine güvenmektedir. Suikast sonrası İran’ın sert tavrı ve İsrail üzerindeki tehditkâr açıklamaları, ABD’nin de devreye girmesine yol açmıştır. Pentagon Sözcüsü Pat Ryder’ın yaptığı açıklamalar, ABD’nin Ortadoğu’da geniş çaplı bir çatışmayı önlemek istediğini ve İran-İsrail gerilimini azaltmaya çalışacağını ortaya koymaktadır. ABD’nin, İsrail’e bir ateşkes anlaşması kabul etmesi yönünde baskı yapması, bölgedeki tansiyonu düşürmeye yönelik bir strateji olabilir. ABD’nin bu müdahaleci tavrı, hem İsrail'in hem de İran'ın pozisyonunu etkileyebilecek önemli bir dış faktördür.

İran’ın tehditkâr açıklamaları ve Hamaney’in sert duruşu, bölgede büyük bir kriz olasılığını artırmaktadır. İran’ın İsrail’e karşı yapacağı misilleme, bölgesel bir savaşa dönüşebilir. Özellikle Gazze’deki barış görüşmeleri, İran ve İsrail arasındaki bu gerilimin gölgesinde zayıflayabilir. Suikastın ardından İran, direnişi güçlendirme ve Gazze’deki etkisini artırma yoluna gidebilir. Bu durum, ABD’nin bölgesel güvenlik politikalarını da zor durumda bırakabilir. Bu bağlamda, İran’ın bölgedeki stratejik çıkarları doğrultusunda atacağı adımlar dikkatle izlenmelidir. Hem İran’ın sert açıklamaları hem de ABD’nin bölgesel müdahalesi, bölgedeki dengeleri önemli ölçüde etkileyecektir.

 Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğu yapacağı müzekerede HAMAS’ın bir delege gönderip göndermeyeceğinin belli olmaması, İran’ın gelecek politikasını da belirsizliğe sürüklemektedir. HAMAS yetkilisi Sami Abu Zuhri, “Yeni müzakerelere gitmek İsrail’in yeni koşullar sunması ve bu müzakere karışıklığında daha fazla katliam yapmasını sağlıyor.” açıklamasını yapmıştır. Ayrıca Hamas sözcüsü Suhail Al-Hindi, “HAMAS müzakerelere katılmayacaktır.” açıklamasını yapmıştır. Bu ateşkes anlaşması 10 Haziran 2024’te BM Güvenlik Konseyinde onaylanan 2735 numaralı kararı temel almaktadır. Bu kararda İsrail birliklerinin Gazze’den çekilmesi ve İsrailli esirlerin İsrail’e geri dönmesine dair maddeler bulunmaktadır.

İran'ın, Filistin direnişine verdiği stratejik destek göz önüne alındığında, Hamas'ın temsilci göndermemesi sadece İsrail ve Hamas arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda İran'ın barış sürecindeki rolünü de etkileyebilir. İran’ın, barış görüşmelerinin seyrine göre İsrail’e yönelik saldırılarından vazgeçeceğini açıklaması önemli bir taviz olarak değerlendirilebilir. Ancak, Hamas’ın bu süreçteki pasif tutumu, ateşkesin kalıcı bir çözüm getirme ihtimalini zayıflatmaktadır.

Bu durum, bölgede yeni bir gerilim dalgasının yaşanmasına ve ateşkes çabalarının boşa çıkmasına yol açabilir. Hamas’ın görüşmelere katılmaması, İran’ın barış sürecindeki stratejik hamlelerini de sınırlayabilir ve bu, bölgede istikrar sağlama çabalarını daha da zorlaştırabilir. Dolayısıyla, ateşkesin başarıya ulaşması ve kalıcı hale gelmesi için tüm tarafların aktif bir şekilde müzakere sürecine dahil olması hayati önem taşımaktadır. Hamas’ın sürece katılmaması, bölgedeki barış umutlarını tehlikeye atmakla kalmayıp, daha geniş çaplı bir bölgesel çatışma riskini de beraberinde getirebilir.