Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Enerji Stratejisinden Mahrum Bir Ülke

Son birkaç ay içerisinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in enerji alanında gerçekleştirdiği peş peşe hamleler üzerine Enerji Bakanımız Hilmi Güler tam bir “strateji örneği” açıklama yaptı ve şöyle demiştir: “Putin çok zeki birisi. Ruslar enerjide kartlarını açık oynuyor ancak biz kartlarımızı göstermek istemiyoruz”. Bu açıklamadan sonra Türkiye’nin yakın günlerde çok önemli enerji atakları yapacağı gibi bir izlenim ortaya çıktı. Ancak son günlerde Türkmen gazının batı pazarlarına aktarılması konusunda Türkmenistan’ın katılmadığı halde İran ile yapılan enerji niyet protokolü ve yine aynı amaçla 26 Haziran 2007 tarihinde Türkiye-Yunanistan-İtalya arasında imzalanan hükümetlerarası protokolden sonra gizli olarak yürütülen çalışmaların neler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmalarla Türkiye’nin enerji diplomasisinin bir stratejiye dayandırılmadan parekende şekilde yapıldığının açık bir örneği olmuştur. Basına yansıtıldığı kadarıyla bu karşı hamlelerle enerjideki en büyük rakibimiz Rusya’ya peş peşe goller atmış oldu! Oysa bu anlaşmalarla aslında kendi kalemize golleri sıraladığımızın farkında değiliz. Zira Türkiye için ana hedef Türkmenistan’dan İran’a kaymış oldu. Enerjiyi bir dış politika aracı ve diplomasi unsuru olarak bir strateji çerçevesinde kullanan Rusya herhalde bu hamlelerden son derece memnun kalmıştır.

 

Doğalgaz ve petrolden günde 550 milyon dolar, her dakika 380 bin dolar gelir elde eden Rusya, yaklaşık 300 Milyar dolar döviz rezervine sâhip bir ülke olarak bölgenin süper enerji gücü olma yolunda ilerlemektedir. Bugün Rusya’nın bu kadar hızlı toparlanması ve küresel arenaya böylesi hızlı bir şekilde dönüş yapması şaşkınlıkla izlenmektedir. Aslında Başkan Putin 1999 yılının son günlerinde iktidarı Başkan Yeltsin’den devraldığında yapmış olduğumuz analizde, Putin’in Rusya’yı bölgesel bir enerji süper gücü hâline getirmeye çalışacağı öngörüsünde bulunmuştuk. Bugün bölgenin en önemli enerji oyuncusu hâline gelen, enerjiden aldığı güçle giderek bir küresel güç hâline dönüşen Rusya konusunda yaptığımız analizlerin doğruluğu bugün ortaya çıkmaktadır. Enerji alanında yaptığı devletleştirme girişimleri ve en son Türkmenistan ve Kazakistan ile yaptığı anlaşmalarla adeta tekel olan Rusya, eli son derece güçlü hâlde Türkiye ile masaya oturmuştur. Ancak enerji alanında bu zirvede ikili ilişkilerde bir ilerleme sağlanamamıştır.

 

Polonya’da 11-13 Mayıs tarihleri arasında Rusya’yı devre dışı bırakan, Rusya dışı hatları ön plana çıkarma amacı taşıyan ve bölgede Rusya muhalifi diye bilinen ülkelerce bir toplantı arefesinde Başkan Putin’in Türmenistan ve Kazakistan ile gerçekleştirdiği enerji zirvesi ve bu zirvede kararlaştırılan Orta Asya Gaz Kemeri Projesi; ardından Güney Akım Projesinin ön anlaşmalarının imzalanması bölgedeki enerji oyununda Rusya’ya büyük avantajlar sağlamıştır.

 

Nabucco Hattında Batının ikiyüzlülüğü ile karşı karşıyayız. Uzun yıllar ne Trans-Hazar projesinin gerçekleştirilmesinde, ne de Türkmen gazının Türkiye’ye getirilmesinde batı Türkiye’yi tam olarak desteklemedi. Sadece destekliyor göründü. Hazar’ın statüsünün çözülmesi konusunda da batı Türkiye’yi desteklemedi. Özellikle büyük petrol ve gaz şirketlerinin bu konuda samimi olmadığını düşünüyorum. Aslında Hazar’ın statüsü neredeyse çözülme aşamasına gelmiş durumda. Azerbaycan-Türkmenistan arasındaki sorunlar giderilme aşamasında. Söz konusu olan batının desteğini, Türkiye burada hiçbir zaman hissetmedi. Batılı ülkeler ve özellikle de AB üyesi ülkeler Türkiye’yi bu konuda desteklemediği gibi her birisi ayrı ayrı Rusya ile enerji anlaşmaları yaparak AB’nin ortak enerji politikası olmadığını gösterdiler. Macaristan, Almanya, İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Avusturya gibi ülkeler Rusya ile ayrı ayrı enerji anlaşmaları yapmış durumdadır.

 

Türkiye, eğer batının desteğini almış olsaydı, şimdiye kadar bu hatlar gerçekleşir duruma gelirdi. Aslında, batı Türkiye’yi sevdiği için desteklemek durumunda değil. Batı kendi çıkarı için buna mecbur. Rusya bugün enerjiyi dış politika aracı olarak kullanarak, bölgede bir enerji süper gücü olmuş durumda. Eğer batı alternatif hatları devreye sokamazsa ki, Nabucco bunun çok önemli bir ayağıdır, Trans Hazar projesi bunun çok önemli bir ayağıdır, Rusya giderek bölgede güçlenmeye devam edecek, batı da enerji konusunda Rusya’nın bütün manipülasyonlarına daha açık hale gelecektir. Türkiye ciddi bir enerji politikasından yoksundur. Yeni iktidarın ilk yapması gereken iş Türkiye için bir an önce ciddi bir enerji politikası hazırlamak olmalıdır.

 

Güney Akım projesinin Türkiye’ye Mavi Akım 2 hattını çekmesi ve Nobucco’dan vazgeçmesi için bir baskı unsuru olduğu kanaatindeyiz. Güney Akım hattının gerçekleşme ihtimali zordur. Ancak gerçekleşemez de değildir. Rusya’nın bu konulardaki kararlılığı herkese malumdur. Burada yapılması gereken şey Rusya ile masaya oturmak Mavi Akım 2 hattı ile Samsun-Ceyhanı aynı anda masaya yatırmaktır. Bunlardan birisi bizim diğer ise Rusları istediği hattır. Bu hatlar karşılıklı olarak birbirini güçlendirebilir.

 

BTC Türkiye’nin enerji politikaları içerisinde önemli bir projeydi. Zaten bu proje gerçekleşmiş durumda. Ancak bu hat tek başına yeterli değildir. Kazakistan’ın buna bağlanmasını sağlamak gerekir ve ayrıca bu hattın Samsun-Ceyhan ile desteklenmesi gerekir. Bunlara eğer Trans-Hazar ve Mavi Akım 2 hattını de eklerseniz ancak o zaman gerçek bir enerji gücü olurusunuz. Aksi takdirde bu stratejiniz güdük kalır.

 

Gelinen noktada İran ile imzalan niyet protokolü İran’daki bazı sahaların işletilmesi kısmı hariç Türkiye’nin çıkarına değildir. Ayrıca ABD’nin malum ambargosu da devam etmektedir. Protokol zaptının imzalanmasından sonra ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson bir açıklama yapmıştır. Wilson, Türkiye'nin İran'la enerji konulu mutabakat zaptı imzalamasının, Hazar Havzası doğalgaz kaynaklarının boru hatlarıyla Türkiye ve uluslararası pazarlara taşınması çalışmalarını ciddi biçimde sekteye uğratabileceği uyarısında bulunmuştur.

 

Türkiye’nin yapması atması en önemli adım Türkmen gazı üzerine yoğunlaşmak olmalıdır. Öncelikli olarak bir enerji stratejisi hazırlanmalı ve bu stratejinin ana eksenine Hazar bölgesinden Azerbaycan üzerinden alınacak doğal gaz oturtulmalıdır.