Dünya Kutuplaşmaya Doğru Giderken Güçlendirilen Bölgesel İttifak: NATO ve AB’den Ortak Tehditlere Karşı İş Birliği
10 Ocak 2023 tarihinde Avrupa Birliği (AB) ve NATO, Belçika’nın başkenti Brüksel’de ortak bir deklarasyon imzaladı. Bu deklarasyon ile birlikte, AB ve NATO’nun müşterek güvenlik tehditlerine karşı nasıl birlikte hareket edecekleri konusunda ortak bir vizyon ortaya koydu. Jeostratejik rekabet, önemli alt yapıların korunması, gelişmekte olan teknoloji ve buna bağlı tehditler, uzay, iklim değişikliği ve güvenlik üzerindeki etkileri gibi ana konular olmak üzere birçok mühim konuda iş birliğinin genişletileceği ve derinleştirileceği yönünde karar alındı. Esasen bu deklarasyon, 2016 ve 2018’de imzalanan bildirilerin temelinde hazırlanan bir deklarasyon olup, mevcutta var olan ilişkileri koşullar gereği üst düzeye taşımış oldu.
Elbette ki bu görüşmenin en önemli konularından biri Rusya-Ukrayna Savaşı oldu. Görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ilk gününden bu yana AB üye ülkeleri ve NATO Müttefikleri, Rusya'nın saldırı savaşını kınadıkları tekrar edildi. Bununla birlikte Ukrayna’nın kendisini savunabilmesi için verilen destek konusunda birlik ve kararlılık çizgisinde yoğunlaşacakları beyan edildi. Deklarasyon NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel tarafından, NATO karargahında düzenlenen törende imzalandı.
AB-NATO İş Birliği Ortak Deklarasyonu, 10 Ocak 2023[1]
On dört maddeden oluşan deklarasyon, ortak tehditlere karşı alınacak tedbirler başta olmak üzere birçok konuyu kapsamaktadır. Deklarasyonun ilk maddesinde ortak sorun, ortak değer çerçevesinde stratejik ortaklığa dayanarak Avrupa-Atlantik bölgesinde barışı, özgürlüğü ve refahı teşvik etme ve koruma konusundaki kesin taahhüt üzerine inşa edildiği belirtilmiştir.
Deklarasyonda Avrupa-Atlantik güvenliğine yönelik son yıllarda en büyük tehdidin Rusya’nın Ukrayna işgali olduğu belirtilerek, Rusya’nın uluslararası hukuku ve BM ilkelerini ihlal ettiği ifade edilmiştir. Rusya’nın dünya çapında milyarlarca insanı etkileyen gıda ve enerji krizini daha da kötüleştirdiği, Rusya’nın bu savaşı derhal durdurması ve Ukrayna’dan geri çekilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik verilen desteğin devam edeceği yinelenmiştir.
Dördünce maddeye bakıldığında, otoriter liderlerin politik, ekonomik, teknolojik ve askeri olmak üzere çeşitli araçlar kullanarak kendilerine meydan okudukları belirtilmiştir. Çin’in artan gücüne de değinilen deklarasyonda, küresel rekabet çağında olunduğuna belirtilerek, Çin’in otonomisinin ve politikalarının ele alınması gereken bir zorunluluk olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda yakın gelecekte Avrupa’da Çin ile diplomatik, siyasi ve iktisadi ilişkilerin gündemde geniş yer tutacağı beklenilmektedir. Bununla birlikte ABD ve Japonya’nın Çin’e karşı iş birliği çerçevesinde silahlanmaya başlaması da Avrupa’nın Çin’e yönelik politikalarını etkileyen kritik bir durum olacaktır.
Deklarasyonun altıncı maddesine bakıldığında, geçtiğimiz haftalarda özellikle Fransa’da yaşanan protestolar; çıkan olaylar dahilinde meydana gelen şiddet, yaralanma ve ölümler; Avrupa’da kontrol edilemez seviyeye varan mülteci sorunu ve Fransa-İtalya arasında yaşanan gerilimlere ilişkin -açıkça ifade edilmese de- verilen mesaj, deklarasyonun altıncı maddesinde yer aldı. Altıncı maddede, Avrupa’nın komşularının sürekli çatışma halinde olması, çatışma halinin oluşturduğu istikrarsızlığın Avrupa’nın güvenliğini baltaladığını, bu nedenle oluşan yumuşak zeminde stratejik rakiplerin ve terörist grupların da nüfuz kazandıkları belirtilmiştir.
Avrupa’da artan göçmen sayısı sebebiyle, göçmenlere yönelik barınabilecekleri yer konusunda yetersiz kalınmasına ilişkin çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle de enerji ve gıda krizinin etkilerinin derinleşmesi ile birlikte birbirini pekiştiren sorun sarmalı oluşmuş, terör örgütlerinin faaliyet gösterebileceği, güvenlik açığı oluşturabilecek zeminler meydana gelmiştir. Deklarasyonun çoğu maddesinde Avrupa-Atlantik hattının güvenliğine vurgu yapılarak bu bağlamda NATO ve AB’nin stratejik güvenlik bağını kuvvetlendirmesi gerekliliği konusunda anlaşma sağlanmıştır. Bu iki kurumun ortak hedeflerini sürdürmek amacıyla siyasi, ekonomik ve askeri birleşik araçları birbirine kanalize ederek daha fazla harekete geçireceği ifade edilmiştir.
Değerlendirme ve Politika Önerileri
Dünya’da üçüncü dünya savaşı beklentisi artarken, bölgesel kutuplaşmalar ve ittifaklar devam etmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında uluslararası bağımlılığın ne derece önemli bir gerçeklik olduğu görülmekle birlikte, Amerika ve Avrupa Birliği dışındaki devletlerin de küresel otonomi oluşturma ve ulusal çıkarları doğrultusunda uluslararası platformda siyaseti yönlendirici ve koşulları belirleyici olma eğilimine sahip olduğu da görülmüştür.
Dünyadaki gerilim atmosferine bakıldığında farklı bölgelerde on yıllardır savaş halinin devam ettiğini, bazı bölgelerde savaş doğru giden kriz ortamının arttığı görülmektedir. Orta Doğu coğrafyasında yaklaşık yirmi yılı aşkın süredir iç savaşlara tanık olundu. Bölge, vekalet savaşları ile birlikte muhtelif ülkeler tarafından desteklenen ve bu ülkeler için taşeron görevi gören terör örgütleri tarafından çok boyutlu açmazlarda boğularak istikrarsızlaştırılmış durumdadır. Orta Doğu coğrafyasında yaşanan savaşlar, bölgeye mahsus ideolojik dinamikler ve koşullar gereğince bölge çerçevesinde sınırlı kalsa da terör örgütlerini destekleyen ülkeler için savaş pratiği, askeri tatbikat yapabilecek ve strateji geliştirebilecek bir ortam yarattı. Benzeri ve karmaşık süreç Afganistan’da da yaşanmaya devam etmektedir. Güney Kafkasya’ya bakıldığına Ermeni provokasyonları dolayısıyla bölgede güvensizlik ortamı görülmektedir.
Rusya, ABD ve bazı Avrupalı ülkelerin Kuzey Afrika’da ve Orta Doğu’daki askeri varlıkları ve buradaki yerel örgütlerle iş birlikleri devam ederken, Rusya’nın uzunca bir tarihten buyana bildiğimiz ‘yayılmacılık politikası’ ve ‘Akdeniz’e inme politikası’, Suriye’deki faaliyetleri ile sınırlı kalmadı. Rusya, Ukrayna topraklarını işgal etmeye başlayarak Avrupa güvenliğini tehdit altında bıraktı. Diğer yandan 2022 yılında Kuzey Kore’nin deneme adı altında Japonya deniz sahasına fırlattığı füzeler görüldü. Çin-Tayvan arasındaki tansiyon düşmüyorken, bugünler de ise Amerika ve Japonya, Çin’e karşı silahlanma kararı aldı.
Gelinen noktada, savaş hazırlıkları dünyanın kritik bölgelerinde artmış durumda. Bu durum kutuplaşma ve taraf olmayı beraberinde getirmekte ve tedbir almayı elzem kılmaktadır. AB ve NATO’nun iş birliği deklarasyonu bu koşullar göz önünde bulundurarak değerlendirilmelidir. Ortak tehdit ve koşullara yönelik derinleştirilecek olan bu iş birliği sadece bölgesel sorunlara odaklanmayarak, küresel düzeyde kendileri için tehdit unsuru olabilecek koşullara ve ülkelere karşı gerekli tedbirler almaya yönelik çalışma yapılacaktır ki, deklarasyonun beşinci maddesinde Çin’e dair beyan edilen görüşte bu açıkça ifade edilmiştir. Fakat Avrupa’da gıda ve enerji krizinin ağırlaştırdığı koşullar göz önünde bulundurulduğunda, AB ve NATO’nun ortak çalışmaları, Avrasya, Asya ve diğer bölgelere yönelik bağımlılık ve güvenlik zemininde derinleşeceği beklenilmektedir.
[1] ‘Joint Declaration on EU-NATO Cooperation, 10 January 2023’, European Council, https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2023/01/10/eu-nato-joint-declaration-10-january-2023/,13.01.2023