Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Dr. Sinan OĞAN’ın 23 Şubat 2012 Tarihinde Konuk Olduğu Avrasya TV’deki Programın Yazılı Metni

ART: MHP Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan ile değerlendireceğiz, kendisi şu an stüdyo konuğumuz. Hoş geldiniz efendim yayınımıza.

 

Sinan OĞAN*: Hoş bulduk.

 

ART: 1992 yılında gerçekleşen bu katliamın üzerinden yıllar geçti; ama gerekli adımlar atılmadı. Sizin nezdiniz de mecliste şu an bir takım çalışmalar var. Dilerseniz ondan bahsederek başlayalım.

 

Sinan OĞAN: Öncelikle, 20 sene önce Hocalı’da vahşice, insanlık dışı yöntemlerle katledilen soykırıma uğratılan bütün Azerbaycan Türklerini, bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Birçok insan buradan yaralı kurtuldu, onlara da şifalar diliyorum. Birçoğu sakat kaldı, birçoğu kayboldu, birçok çocuk öksüz kaldı, birçok anne çocuğunu kaybetti. Hepsine sabır diliyorum. Yirmi sene geçti; ama hala uluslararası hukuk Hocalı da bir soykırım olduğuna dair karar kabul etmedi. Ama ondan önce bizim Türk milleti olarak, bizim vicdanımızla Hocalı’nın bir soykırım olduğunu kabul etmemiz lazım. Bunun için de tabi insanlarımıza bunu anlatmamız lazım. Yirmi senedir biz Türkiye’nin birçok yerinde konferanslara katılıyoruz, insanlarımıza Hocalı’da yaşananların bir soykırım olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Hocalı’da neler yaşandığını, neler yaşandığını ve bundan sonra da benzer soykırımların Hocalı’da ve Türk dünyasının başka köşelerinde yaşanmaması için neler yapılması gerektiğini konuşuyoruz. İlk defa bu sene, yirminci yılında, Türkiye’de Hocalı konusunda büyük bir duyarlılık ortaya çıktı. Çalışmalarımız meclis gündeminde de netice verdi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun teklifi sundum ben. Bu kanun teklifinde Hocalı’nın soykırım olarak kabul edilmesini, yaşananların, 26 Şubat’ın Hocalı Soykırımı’nın anma günü olarak kabul edilmesi, bir takım Fransız vesaire isimleri verilen caddelerimizin, meydanlarımızın Hocalı Meydanı, Hocalı Caddesi olarak değiştirilmesi ve Hocalı’da katledilen, soykırıma uğratılan vatandaşlarımızın isimlerinin verilmesi şeklinde bir teklifimiz vardı. Bununla ilgili olarak önemli bir adım atıldı. Üç haftadır tabiri caizse Dışişleri Komisyonumuzla böyle birebir bunun mücadelesini veriyorduk. Dün, bu toplantı neticelendi ve ilk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde ilk defa, Dışişleri Komisyonumuz Hocalı’yla ilgili bir metin yayınladı ve bu metin oy birliği ile yayınlanmış bir metindir. Bu metinde bizim teklif ettiğimiz paragraflar olmakla beraber; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin farklı görüşleri vardı. Cumhuriyet Halk Partisi, bizim gibi Hocalı’ya “soykırım” diyordu; ama Adalet ve Kalkınma Partisi bu kelimenin metinde yer almamasını savundu. Çünkü sayısal çoğunluk onlarda diye “Eğer farklı bir netice olursa, farklı bir kelime; daha doğrusu siz buna karşı çıkarsanız o zaman bu bildiriyi yayınlamayız” dediler.

 

ART: Sebebi nedir bunun? Yani, “soykırım” kelimesinden…

 

Sinan OĞAN: İzah edeyim, biz de önemli bir adım, ilk adım dedik ve ortak bir metin olması anlamında, bütün siyasi partilerin ortak bir ürünü olması anlamında buna itiraz etmedik. Önemli bir adımdır bakınız. Sebep şudur, Dışişleri Bakanlığımızın bir görüşü var. Dışişleri Bakanlığımız diyor ki, “Efendim biz Ermeni soykırımı iddialarına karşı bu konu parlamentoların işi değil diyoruz. Biz, şimdi kendi parlamentomuzda böyle bir karar alırsak bu bizim tezlerimizi zayıflatır’’. Bir bakıma haklılık payı yok değil. Ancak, biz istediğimiz kadar diyelim, biz diyoruz zaten. Peki, bizim bu dememiz Fransa Meclisinde, Senatosunda alınan kararlara engel olabiliyor mu? Olmuyor. Dünyanın birçok ülkesinde, yirmiden fazla ülke parlamentosunda böyle bir karar aldı. 2015 sürecinde başka ülkelerin böyle kararlar alması bekleniyor. Bunlara engel olmuyor maalesef ve Türkiye artık bu tezlerinden vazgeçmelidir. Türkiye, uluslararası geçerliliği olan karşılılık esasını getirmelidir. Elbette ki, 1915’in karşılığı Hocalı değildir. Çünkü birisinde soykırım yapılmıştır, bugün bütün dünyanın gözü önünde, kameraların gözü önünde, dünya basının gözü önünde Hocalı’da bir soykırım yapılmıştır; ama 1915 tarihinde bir yer değiştirme söz konusudur. Bu yer değiştirme esnasında bir takım insanlarımızın hayatlarını kaybetmiş olabileceği ifade ediliyor. Biz de diyoruz ki, “Arşivlerimiz açık, siz de açın arşivlerinizi gelin ortak tarih komisyonu kuralım onları açtıralım.” Bu meselenin başka bir boyutu; ama bugün Hocalı’da yaşananlara; yani, o manzaraları görseniz videolar çekilmiş. Yani, kameralar önünde yapıldı bunlar. Bunu yapanın insan olduğunu söyleyemezsiniz. Düşünün ki, yetmiş yaşındaki insanların öldürülmüş ve kafa derisi soyulmuş. Çocukların ne günahı var Allah aşkına! Çocuklar vahşice katledilmiş. Hamile kadınların karnı bıçakla deşilmiş, yazı tura atmışlar ve bu kameraların önünde “Acaba bu çocuk kız mıdır, erkek midir, karnını deşip bakalım” diye… Böylesine vahşilikler yapan bir Ermeni toplumunun bu cezayı alması gerekiyor. Bu vahşiliklerin başındaki komutan, o soykırımı yapan komutan; bugün Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’dır. O, Sarkisyan ki Türkiye’de özel dolmalarla ağırlandı; ev yapımı, el yapımı dolmalarla ağırlandı. Futbol diplomasisi diye Bursa’da maça davet edildi. Şimdi, biz Türk devleti olarak bakınız tarih boyunca soykırımlara uğratıldık. Ama tarih boyunca biz, bize yapılanları hiçbir zaman hesabını sormadık. Dünya kamuoyunun önüne getirmedik. Biz, gururlu milletiz. Biz, sadece şanlı zaferlerimizi yad ettik; ama haksızlıkları, soykırımları, mezalimleri hiçbir zaman gündemimize getirmedik. Ben, Iğdırlıyım. Iğdır’da bugün benim kendi dedelerim başta olmak üzere, Iğdır’da birçok insanın ailesi, aile büyükleri bundan çok değil 1915-1920’lerde camilere doldurulup yakıldı. Su kuyularına doldurulup vahşice öldürüldü. Kim tarafından? Ermeniler tarafından. Van’da, Ağrı’da, Erzurum’da, Kars’ta, Gence’de, Erivan’ın kendisinde ki, biliyorsunuz Erivan tarihi Türk memleketidir. Birçok bölgede hep Türklere Ermenilerin soykırımı vardı şimdiye kadar; ama nedense biz bunları hiç gündeme getirmemişiz, hiç bunlarla ilgili meclislerimizde karar, maalesef ki almamışız. İlk defa olarak bizim çabalarımızla, tabiri caizse, amiyane tabirle kavga dövüş meclisimizin gündemine geldi. Dün Dışişleri Komisyonu olarak böyle bir karar aldık, bugünde üyesi olduğum Türkiye Azerbaycan Dostluk Grubu’nu harekete geçirerek böyle bir kararı da Türkiye Azerbaycan Dostluk Grubu’nda aldık ve biz Ermenilerin Hocalı’da yaptığının insanlığa karşı bir suç olduğunun, katliam olduğunun altını bir kez daha çizmiş olduk. Azerbaycan ile her zaman müttefiklik içerisinde, bir milletin iki devlet anlayışı içerisinde, Atatürk’ün dediği gibi; “Azerbaycan’ın sevincinin bizim sevincimiz, kederinin bizim kederimiz” olduğu anlayışının içerisinde Azerbaycan’a destek vereceğimizi de ifade ettik. Türkiye’de birçok konferanslar yapılıyor, resim sergileri açılıyor. Artık insanlarımız Hocalı’ya sahip çıkmaya başladı. Evvelsi gün Denizli’deydik, buradan Denizli halkına çok teşekkür ediyorum. Salonu öyle doldurmuşlardı ki, bırakın koltukları dışarısı bile doluydu. “Hocalı’ya biz Denizli halkı olarak sahip çıktık” dediler. Dün, aynı manzarayı İzmir'de gördük. İzmirli vatandaşlarımıza da buradan teşekkür ediyorum, geldiler salonları doldurdular. “Hocalı soykırımını biz burada anıyoruz” dediler. Başka toplantılarımız olacak; Ankara’da, İstanbul’da, Gebze’de, Sakarya’da, Kocaeli’de, daha şu an sıralarsam korkarım ki, vakit yetmeyecek. Türkiye’nin birçok yerinde Hocalı’yla ilgili konferanslar var, hepsine yetişmeye çalışıyoruz. Hepsinde Hocalı’nın ortak derdimiz olduğunu, Türk dünyasının meselesi olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye'de bir cinayetten sonra hepsi "Ermeni olan" vatandaşlarımıza da buradan çağrıda bulunuyoruz; “Gelin hepiniz Hocalılı olun, hepiniz Mehmet olun, gelin hepiniz Türk olun” diyoruz. Bu vesileyle de ben vatandaşlarımızın bütün bu çalışmalarında aktif iştiraklerinden ve Hocalı’ya sahip çıktıklarından dolayı da hepsini huzurlarınızda kutlamak istiyorum, teşekkür etmek istiyorum.

 

ART: Ülkemizde durum böyle… Peki, uluslararası camiada yaptığınız çalışmalar var mı? Diğer devletlerin parlamentolarında en azından soykırım olarak tanınması yönünde adımlar var mı? Ya da şu anda soykırım olarak tanıyan herhangi bir devlet var mı bu olayı?

 

Sinan OĞAN: Bir şeyi unuttum müsaade edersiniz onu da ifade edeyim. Biz Türkiye Azerbaycan Derneği olarak, TAD olarak da ayın 25’inde TÜRKSAM merkez binasında, onun da duyurusunu şimdiden yapmak istiyorum. Hocalı’nın 20. Yılında, Hocalı Katliamının 20.yılında, 20 sivil toplum kuruluşu Hocalı’da yaşananları soykırım olarak kabul ediyoruz, kararı aldık. Orada 20 sivil toplum kuruluşu olarak bunu açıklayacağız. Onu da şimdilik buradan duyurmuş olayım.

 

Uluslararası birçok karar alınmaya başlandı. Pakistan böyle bir karar aldı. Meksika böyle bir karar aldı. 51 İslam ülkesinin üyesi olduğu İslam Konferansı Örgütü böyle bir karar aldı. Amerika’nın bazı eyaletlerinde bu kararlar alınmaya başlandı. Ayın 26’sına ve sonraki süreçte birçok ülkeden dahi benzer kararların alınacağını bekliyoruz. Çünkü bunun kanıtı her şeyi ortadadır. Gözler önüne serilmiştir. Kameralardan, internetten herkes, internete Hocalı kelimesini yazdığında videolarını izleyebilir. Vatandaşlarımıza buradan çağrıda bulunuyorum bir izlesinler. Google’a bir “Hocalı” kelimesini yazsınlar, baksınlar nasıl bir vahşetle karşı karşıya gelecekler. Baksınlar, nasıl bir insanlık dramının orada yaşandığını görmüş olacaklar.

 

Çalışmalarımızı sürdürüyoruz. www.hocalısoykırımı.org diye bir sitemiz var orada imza kampanyası açtık. Bu bizim meselemiz ama sadece Hocalı değil bakınız. Türk dünyasının neresinde bir mesele varsa bir sorun varsa, bizim insanlarımıza karşı Türk dünyasının neresinde bir katliam yapılmışsa biz bu katliamın karşısında olacağız, vatandaşlarımızı savunacağız. Bu tarihte de olabilir, bugün de yaşanabilir. Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında olduğu gibi Almanya’da öldürülen Türk vatandaşlarımız da aynı kapsamda bizim sahip çıkacağımız vatandaşlarımızdır.

 

ART: Ermeni lobisinin çalışmalarının bu kadar başarılı olması ve pek çok parlamentoda sözlerinin geçmesi neye bağlıyorsunuz? Kendilerini iyi ifade etmelerini, iyi örgütlenmelerimi, hangi noktada nasıl bir çalışma yönetiyorlar ki bu aşamadalar ve biz neden kendimizi iyi ifade edemiyoruz?

 

Sinan OĞAN: Biz maalesef profesyonel çalışamamışız bugüne kadar, lobiciliği öğrenememişiz, kamuoyu oluşturmayı öğrenememişiz. Türk milleti olarak biz dertlerimizi içine atan, sevincini paylaşan bir milletiz biz. Dertlerimizi gidip kimseye anlatmamışız. Paylaşmamışız, kamuoyuna çıkarmamışız; ama Ermeniler olmayan bir şeyden bir tarih yaratmaya çalıştılar. Ermenilerin biliyorsunuz bir planı var; 2015 stratejisi. 97 senedir çalışıyorlar. “Üzerinde bir üç sene daha çalıştık mı” diyorlar, biz “Uluslararası camiada Türklerin soykırımcı olduğuna inandıracağız herkesi’’ diyorlar. Parlamentolarında Türklerin soykırımcı olduklarına dair kararlar çıkaracağız. Türkler soykırım yapmamıştır diyenleri cezalandıracağız. Fransa’da olduğu gibi… Bununla da yetinmeyeceğiz tapu davaları açacağız diyor Ermeniler. Birçok maalesef birçok ilimizde Ermeniler tapular topluyorlar şimdi. Onun üzerinden davalar açacaklar. Türkiye’yi milyarlarca dolarlık tazminata mahkum edecekler.

 

ART: Yani çok ayrıntılı çalışmaya girmişler anladığımız kadarıyla.

 

Sinan OĞAN: Kesinlikle, kesinlikle, bununla da yetinmeyecekler, ondan sonra toprak talebinde bulunacaklar. Biliyorsunuz, Ermenistan bugün Ağrı Dağı’nı kendi toprakları içersinde görüyor. Türkiye’nin önemli bir kısmını kendi toprakları içerisinde görüyor. Soykırımcı Sarkisyan Ermeni gençlerine “Dağlık Karabağ’ı biz aldık, Ağrı Dağı’nı da size emanet ediyorum” demedi mi daha geçenlerde? Dedi. Demek ki Ermeniler çalışıyor, Ermenistan çalışıyor, onu destekleyen Türkiye’yle hesabı olan birçok ülke de bunun üzerinden Türkiye’yle hesabını görüyor. Bilmiyorum vaktimiz var mı?

 

ART: Var vaktimiz var.

 

Sinan OĞAN: Bir iki şey okumak istiyorum. Bakınız, Hocalı’da yaşananların soykırım olduğunu bir tek biz söylemiyoruz. O tarihlerde bölgede bulunan birçok dünyanın önemli haber ajansının, gazetesinin, muhabirinin bizzat yazdıklarını size okuyacağım. İzvestia gazetesi Rus gazetesidir, 4 Mart ‘92 tarihinde şunu diyor: “Kameralar kulakları kesik çocukları gösterdi, bir kadının yüzünün yarsı kesilmişti, erkeklerin kafa derisi soyulmuştu” Bakınız savaşta her şey mümkündür; ama böylesi bir vahşet mümkün değildir. Savaşırsınız, ölürsünüz, öldürürsünüz; ama insanların kafasının derisini soymak, hamile kadınların karınlarını deşmek, çocukları bebekleri öldürmek onların burnunu kulaklarını kesmek, kadınların çok affedersiniz göğüs uçlarını kesmek bunların hepsi tarihe bir mesaj vermektir. “Tarihte bizim atalarımız Türklere bunları yaptı, bizde bunları yapıyoruz” diyor, bizzat Sarkisyan’ın ifadesi vardır, diyor ki: “Biz Hocalı’da bu soykırımı yaptık ki, Azerbaycan Türkleri görsünler bizim neler yapabileceğimizi, bizimle daha fazla savaşmasınlar, buraları terk edip gitsinler”. Le Monde gazetesi Fransız Le Monde gazetesinin yazdığı, yine 14 Mart ‘92 tarihli; “Ağdam’da bulunan basın mensupları Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkarılmış insanlar gördüler. Bu Azerilerin propagandası değil bu bir gerçektir” diyor Fransız Le Monde gazetesi. Golos Ukraini gazetesi diyor ki; “Savaşın yüzü olmuyor, yalnız çokça maske, kanlı gözyaşları, ölüm bedbahtlık ve yıkımlar. Hocalı’da bebekleri niçin katlettiler? Ya anneleri, Allah insanı cezalandırmak isteyince önce onların aklını alıyor” Bulgaristan gazetesinden bir cümle okuyayım: “Hocalı insanlığın faciasıdır” diyor. Bulgaristan gazetesi, Hocalı insanlığın faciası diyor; ama bizim büyük büyük gazeteler bu manşeti hala atmış değiller. 26 Şubatta ben bizim gazetelere aynı çağrıda bulunuyorum; “Bulgaristan gazetesinin 20 sene önce attığı manşeti gelin bugün siz atın, 26 Şubat’ta ‘Hocalı insanlığın faciasıdır’ başlığı ile çıkın” diye çağrıda bulunmak istiyorum. Amerikan dergisi Newsweek de şu haber var (16 Mart ‘92 tarihli); “Geçtiğimiz hafta, Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi. Bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler bunlar 25-26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından öldürülmüş insanlar diyor.” İnsan Hakları Teşkilatı, Karabağ’ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı soykırım olarak nitelendiriyor Hocalı’yı. Vaktimiz varsa bir cümle daha okumak istiyorum. Bir Ermeni yazarın, David Heyriyan adlı yazarın bir kitabı var. “Haçın Hatırı İçin” adlı kitapta bir cümle var, onu okumak istiyorum, sayfa 62-63 diyor ki, vahşeti şöyle anlatıyor: “Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 km. batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğunu gördüm, başından ve elinden yaralıydı, yüzü morarmıştı. O soğuğa açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu ve çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tirganyan isimli bir asker onu tuttu ve tuttuğu gibi öteki cesetlerinin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasında bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu Ben Suşa’ya döndüm onlar Haçın hatırı için savaşa devam etti” Yani böylesine bir insanlık dramının yaşandığı bir soykırımdan bahsediyoruz. Bu soykırımın da artık inşallah 28 Şubat’ta mecliste “soykırım” olarak kabul edileceğini umuyorum.

 

ART: Bu konuyla ilgili çalışmalarınız için teşekkür ediyoruz ayrıca şunu da merak ediyorum ben. Şimdi, 26 Şubat tarihinde ve o ayı kapsayan anlamda bir takım etkinlikler yapılıyor peki sadece bununla mı sınırlı kalıyor? Yani tüm sene boyunca devam eden bir takım çalışmalar var mı? Olaylar gibi maalesef ki, bu da birkaç güne anma günlerine ve aya mı sıkıştırılıyor?

 

Sinan OĞAN: Maalesef ağırlıklı olarak o aya sıkıştırılıyor. Onu ifade edeyim. Yani itiraf edeyim daha doğrusu Türk milletinin bir ferdi olarak. İnşallah biz dedik büyük bir çalışma başlattık, kampanya başlattık. İnşallah diyoruz ki, artık bu sadece bir haftaya sıkıştırılan bir etkinlik olmayacak, anma etkinliği olmayacak, bütün sene boyunca dünyanın birçok ülkesinde bu faaliyetleri sürdüreceğiz. Ve Hocalı’da yaşananların bir katliam olduğunu dünyaya anlatacağız diyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye ile Azerbaycan’ın Türkiye ile Türk dünyasının ortak değerlerini, ortak acısını da paylaştığının bir göstergesi olacaktır. Maalesef Gazze’de yaşananlara biz sahip çıkıyoruz millet olarak. Başbakan oraya “One minute” diyor, desin. Gazze’de katledilen Müslümanlar bizim kardeşlerimiz. Gazze’de katledilenler, bize orada Osmanlı’nın mirasıdır. Ama Hocalı’nın da hiç olmazsa Gazze kadar iktidar nezdinde değerinin olması gerekir. Gazze’ye sahip çıkan iktidarın hiç olmazsa Gazze kadar Hocalı ’ya da sahip çıkması lazım. AKP iktidarının Gazze kadar Türk dünyasının diğer köşelerinde katledilen vatandaşlarımıza sahip çıkması lazım gerektiğini ifade ediyorum. Ben Hocalı konusunda mümkün olduğu kadar siyaset noktasına girmek istemiyorum. İktidarı eleştirmek istemiyorum. Veyahut da başka şeyler söylemek istemiyorum; ama bunu söylemeye de mecburum. Bu mesele bizim ortak meselemiz. Lütfen Hocalı toplantılarında lütfen anma toplantılarında mitinglerde bütün etiketlerimizden arınalım. Bütün dernek isimlerimizi, siyasi kimliklerimizi, siyasi isimlerimizi, parti isimlerimizi bir kenara bırakalım. Türk milletinin bir ferdi olarak oraya gelelim, orada tek bir sloganımız olsun. Orada Türk ve Azerbaycan bayrakları olsun. Tek bir slogan olsun; “Hepimiz Hocalılı’yız” diyelim “Hepimiz Türk’üz” diyelim.

 

ART: Peki, Ermenilerin tapu topladıklarını bir takım davalar açacaklarını, bir takım talepleri olacağını söylediniz. Bu konuyla ilgili bir çalışma olacak mı? En azından önlem almak adına çünkü böyle bir gerçek biliniyorsa ve Ermenilerin bu yolda, bu seferde bir hareketi olacaksa bunu nasıl önlemek gerekir ya da bunun önlemini devlet alabilecek mi?

 

Sinan OĞAN: Valla bizim devleti anlamak, bizim iktidarı anlamak mümkün değil. Milliyetçi Hareket Partisi iktidarı değil, maalesef. Keşke vatandaşımız bize o yetkiyi verseydi, “Bizim iktidarımız’’ diyebilseydim. Adalet ve Kalkınma Partisini iktidarını anlamak mümkün değil. Ben yaklaşık sekiz dokuz aydır aktif olarak siyasetin içindeyim ondan önce TÜRKSAM Başkanı olarak, TÜRKSAM Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin bir ferdi olarak bu çalışmaları biz sürdürüyorduk. Bunu, uzun süreden beri hem TÜRKSAM sayfasında hem değişik konferanslarda ve platformlarda ifade ediyoruz. Hükümete çağrıda bulunuyoruz diyoruz ki, “Her işimizde olduğu gibi, bunu da son dakikaya getirip, sıkıştırmayın. Şimdiden bunun önlemini alın.” Biz, bir strateji merkezi olarak bizim imkânlarımız bellidir veyahut da şahıs olarak bizim imkânlarımızın sınırı bellidir. Bizim yapabileceklerimiz belli bir noktaya kadar etkili olur. Ama devletin gücü bizim çok üzerimizdedir; devletin gücünü burada devreye sokmak lazım, devletin gücüyle bu çalışmaları yapmak lazım. Bunu yaparken siyasetin bütün yelpazelerini bir araya toplamak lazım. Ermeni meselesi bizim milli bir meselemizdir. Hocalı meselesi bizim milli bir meselemizdir. Biz her zaman diyoruz, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” Bu tür milli meselelerde bizim bütün kimliklerimizden arınmış bir şekilde bir ortak akıl etrafına toplanmamız lazım. Türkiye’nin başına büyük bir bela geliyor bakınız. Bir kez daha uyarıyorum hükümeti buradan; “Türkiye’nin başına büyük bir bela geliyor.” Hem bu tapulardan dolayı geliyor, hem bu 2015 süreci dolayısıyla geliyor. Bu meseleyi meclis gündemine de getirmeye çalışıyoruz, hükümetin gündemine de getirmeye çalışıyoruz. Allah razı olsun sizlerin vasıtasıyla kamuoyunun, vatandaşlarımızın da gündemine getirmeye çalışıyoruz. İnşallah ortak akıl etrafında toplanırız, inşallah vatandaşlarımızın desteğiyle de hükümeti belli bir noktaya getiririz. Ortadoğu’da “devrimcilik” oynayacağına bu hükümet gelir milletin meselesiyle, milletin gerçek meselesiyle ilgilenir. Aksi takdirde önümüzdeki süreç, Türkiye için hiç de hayra alamet değil.

 

ART: Evet, programımızı kapatmadan önce bir kez daha hatırlatalım isterseniz mitingleri ve halkımızın da katılabileceği organizasyonları. Çünkü onlarında destek vereceğine ben inanıyorum.

 

Sinan OĞAN: Bir defa Twitter ve Facebook olarak sosyal medyada ve bizim sitelerimizde bunun detaylarını yayınlıyoruz. Vatandaşlarımız oradan takip edebilirler. 26 Şubat’ta İstanbul’da olan vatandaşlarımız Taksim’de saat 14.00’te Galatasaray Üniversitesi’nin önünden bu toplantıya katılabilirler. Yine Ankara’da olan vatandaşlarımız 26 Şubat’ta Sıhhiye Abdi İpekçi meydanında saat 13.00’te bu yürüyüşümüze, bu mitingimize katılabilirler. Bütün siyasi kimliklerinden ve etiketlerinden arınmış bir şekilde. Ayın 25’inde bizim TÜRKSAM’da, Hocalı’nın 20. yılında 20. sivil toplum kuruluşunun Hocalı’yı “soykırım” olarak kabul ettiği’ etkinliğe gelebilirler. Ve yine ifade ettiğim gibi değişik üniversitelerimizde, değişik şehirlerimizde yıl boyunca devam eden etkinliklerimiz var onu da Facebook ve Twitter adreslerimizden takip ederek katılabilirler.

 

ART: Biz de sizin aracılığınızla Hocalı’da katledilenleri rahmetle anmış bulunduk. Çok da teşekkür ediyoruz aydınlattığınız, bilgilendirdiğiniz için.

 

Sinan OĞAN: Ben teşekkür ederim. Milletimizin huzurunda ART’ye de bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Milli meselelere her zaman duyarlı olmuştur; ama Hocalı konusunda özellikle duyarlılık gösteriyor. Bütün ART yönetimine, Avrasya Televizyonu’na, çalışanlarına, katkıda bulunan herkese ben bir kez daha teşekkür ediyorum.

ART: Teşekkür ediyoruz. Sağ olun Sayın Oğan.

* Dr. Sinan OĞAN: TÜRKSAM – Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi Başkanı ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Iğdır Milletvekilidir.