Dr. Sinan OĞAN’ın 18 Temmuz 2012 Tarihinde Bugün TV’de Konuk Olduğu Haberler Programının Yazılı Metni
Bugün TV: Rusya, Suriye ile ilgili olarak özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, bir askeri müdahale olsun veya yaptırımların ağırlaştırılması noktasında olsun, sürekli şerh koyan bir ülke ve sürekli Çin ile birlikte hareket eden bir ülke. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya'yı ikna girişimi amaçlı olarak bu ziyareti gerçekleştirdiği de belirtiliyor. Biz değerlendirmeleri alacağız, az önce ifade ettik, Putin-Erdoğan görüşmesi başladı. TÜRKSAM – Uluslararası İlişkiler ve Stratejik analizler Merkezi Başkanı, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Iğdır Milletvekili olan aynı zamanda da, Sayın Sinan OĞAN stüdyo konuğumuz, hoş geldiniz.
Sinan OĞAN*: Hoş bulduk.
Bugün TV: Hemen bu ziyareti size soracağım; ama onun öncesinde bu son dakika gelişmesini herhalde konuşmak lazım. Çok çarpıcı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed'in sarayına birkaç kilometre uzaklıktaki, bir de Ulusal Güvenlik Binası adını taşıyan bir bina ve Esed'in yakın korumalarından bir tanesi gerçekleştirdiği iddiası var, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinan OĞAN: Şimdi öyle anlaşılıyor ki, hem Rusya'nın hem Çin'in bir dış müdahaleyi geciktirmesi, zaman zaman da bunu imkânsız hale getirmesi; Batılı güçleri ve Suriyeli muhalifleri daha farklı yöntemlere başvurmasına sebep oluyor. Şimdiye kadar baktığımızda Esad'ın daha üstün bir konumda olduğu gözüküyordu; ama son yapılan girişimlerle ki, Türkiye'nin de zannediyorum jet krizinden sonra, Suriyeli muhaliflerin çok ciddi desteği oldu, hem askeri hem istihbari desteği oldu. Batı'nın, Amerika'nın genel olarak Batılı koalisyon güçlerinin de istihbarat anlamında özellikle, Suriye'de Esad yönetimini içerden çökertme planını devreye soktuğunu görmekteyiz. Son derece önemli bir gelişme, yani Esad'ı tam da kalbinden vuracak bir gelişme; çünkü Esad güçleri bugün baktığımız zaman askeri operasyonlarla iktidarını devam ettirebilme peşinde. Askeri operasyonları kim yapıyor? İstihbarat birimleri yapıyor, Savunma Bakanlığı yapıyor, İçişleri Bakanlığı yapıyor. Ve bu bomba, canlı bombayla; hem istihbarata hem, Savunma Bakanlığına, orduya yani, hem de İçişleri Bakanlığına büyük bir bu manada psikolojik etkileri olan bir darbe indiriliyor.
Bugün TV: Evet dışarıdan bakınca öyle görünüyor; ama bilgiler, iddialar bazen kafa karıştırıcı bir hal alabiliyor. Esed en son vermiş olduğu röportajda ne demişti diye hatırlayacak olursak: ''Benim arkamda halk desteği var neden bu kadar zamandır ben ayaktayım; çünkü halk beni destekliyor'' demişti. Geçtiğimiz günlerde Lavrov'dan bir açıklama geldi: ''Esad kalacak'' dedi. “Biz istediğimiz için değil onu destekleyen halkın büyük bir kısmı onu desteklediği için”. Hangisi doğru? Yani bir taraftan hani tablo değişiyormuş gibi görmemize neden olan bu tür olaylar gerçekleşiyor, bir taraftan da bu tür açıklamalar geliyor.
Sinan OĞAN: Tabi bu tür mücadelelerde propaganda savaşı çok önemlidir. Yani o esas halkın hangi tarafta olduğunu yönlendiren güçlere bakmak lazım. Esad o anlamda güçlü bir propaganda mekanizmasını devreye sokmuş. Batılılara, özellikle El-Cezire’ye, CNN’e vs. baktığımızda onların da orada adeta film platoları kurduğunu, orada bazen düzme savaş ve işkence senaryolarını hayata geçirdiklerini de görüyoruz. Dolayısıyla ortada bir kara propaganda var, ortada bir her iki taraftan da kara propaganda var. Ortada bir propaganda savaşı var; ama ne olursa olsun şu gerçeği unutmamak lazım; halkın arkasında olmasından ziyade Esad bugün hala iktidarını devam ettirebiliyor ise bunun tek ve en önemli sebebi İran’ın Esad’ın arkasında sağlam durmasıdır. Çünkü İran, Esad’ın arkasında sağlam durmasaydı, Esad, eşi Esma ile beraber şimdi çoktan soluğu emin olunuz ki, adaların birisinde veyahut da Avrupa’nın bir şehrinde almıştı. Ama İran’ın cepheyi yarın da Tahran’da ortaya çıkacak olası bir cepheyi Şam’da kurması, açması; Şam’da bu savaşı mümkün olduğu kadar uzatması ve sonrasında sıra gelecek olan İran’ı bu sürecin mümkün olduğu kadar dışında tutması, tutmaya çalışması ve bu süreçte de İran’ın bir nükleer silaha sahip olmaya çalışması sürecin boyutunu tamamen değiştirmiştir. Bugün Esad güçleri ile beraber İran’ın fiilen Suriye’de çatışmalara katıldığını biliyoruz. İran kaynaklarının birçoğu da bunu zaten çok yalanlamıyor.
Bugün TV: Bu arada çok özür dileyerek sözünüzü bölüyorum. Bugün yine hani dikkat çekici bir iddia olduğu için, onu da hatırlatmak istiyorum. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin bir açıklaması var. O da Maliki’yi suçlamış; Esed ile bir olup Suriyelileri öldürüyor şeklinde. Maliki’ye yönelik bir suçlama. Yani hani bir tarafta İran bir tarafta Irak…
Sinan OĞAN : Irak’ın içinde de tabi farklı gruplar var mesela, Barzani’nin de Suriye’deki kendi aralarında sorun olan Kürtleri bir araya getirip Esad karşıtı örgütlemeye çalıştığını da görüyoruz. Yani burada artık bir manada Irak ve İran’ın bir bütün olarak ama Irak’ın özellikle iki parçalı Suriye’de savaş sürdürdüğünü görmekteyiz. Irak’taki iktidar savaşının, Irak’taki güç savaşının olduğu gibi Suriye’ye yansıdığını da görüyoruz ve olduğu gibi Türkiye’ye yansıdığını da görüyoruz. Çünkü Türk uçaklarına biliyorsunuz; Maliki hükümeti hava sahasını kapattı. Türkiye’ye çok açıktan bir bugün basında yer aldı. Açıktan bir mesaj verdi. Türkiye’nin de Haşimi’ye olan desteği nedeniyledir. Türkiye’nin Barzani’ye olan desteği nedeniyledir.
Bugün TV: Irak’tan petrol ihracatını…
Sinan OĞAN : Tam da onu söyleyecektim. Türkiye’nin burada, bakınız Irak’ın içişlerine bu denli bölecek şekilde karışmasını da ben doğru bulmuyorum. Kürt bölgesinden siz ayrı bir devletmiş gibi, merkezi hükümetten bağımsız, petrol ve gaz alırsanız siz bir süre sonra Kürt bölgesinin Irak’ın merkezinden giderek uzaklaşmasını da sağlamış olursunuz ki, yani şunu demeye çalışıyorum; olaya sadece bir Suriye meselesi olarak bakmamak lazım. Bir bütün Suriye-Irak-İran-Lübnan meselesi olarak bakmak lazım. Türkiye bu konuda zannediyorum geniş pencereyi, geniş çerçeveyi bazen kaçırıyor.
Bugün TV: Bu arada tablo nasıl da değişiveriyor, yani Irak meselesi ortaya çıktığı zaman, işte Irak Anayasası yapılırken Türkiye’nin tezleri ortaya şu şekilde konuyordu: Irak bir bütündür Kürt bölgesi Irak’tan ayrı değildir, işte petroller, oradan çıkan petroller bütün Iraklı vatandaşların hakkıdır. Hani, bütün Irak’ın malıdır, bu şekilde değerlendirilmelidir. Hani, Türkiye’nin tezi olarak bu ortaya konulurken e şimdi diğer…
Sinan OĞAN : Tabi ondan öncesinde Türkiye’nin kırmızı çizgileri vardı, Türkmenler orda bizim için olmazsa olmazdı. Şimdi bu dengenin herhangi bir yerinde Iraklı Türkmenleri görebiliyor musunuz? Suriye’deki Türkmenleri bu dengenin herhangi bir yerinde görebiliyor musunuz? Göremiyorsunuz. Çünkü Türkiye’nin tercihi ile bu dengeler değişti. Türkiye tercihini açık bir şekilde Mesud Barzani’den yana kullandı. Bakınız, bu ilerde Türkiye’nin başına o kadar büyük sıkıntılar ortaya koyacak ki; bir taraftan KCK deyip operasyon yaparken, öte taraftan KCK’yı Türkiye’nin dolaylı olarak kendi eliyle kurması gibi bir sorunla karşı karşıyayız, çünkü Irak’ın kuzeyinde ayrı bir yapılanmayı destekliyor. Suriye'nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda ayrı bir yapılanmayı destekliyor. Bakınız, Kürt bölgesini destekliyor. Bu zaten KCK’nın iki bölgesi demektir. Tunus'ta ocak ayında bu hareket ortaya çıktığında 2011'in hatta 2010'un sonlarında ben o zaman çok açık bir şekilde bütün televizyon kanallarında şunu ifade etmiştim: “Bu mesele Tunus meselesi değil, Kuzey Afrika meselesi değil; bu mesele asıl Suriye İran meselesidir. Oradan çok hızlı bir şekilde süreç Suriye'ye İran'a gelecektir. Çünkü bölgenin değişmesi Suriye ve İran değişmeden mümkün değildir” diye ve bugün tam da dediğimiz noktaya gelmiştir, bu süreç Suriye'ye gelmiştir. Suriye'den İran’a çok rahatlıkla bu geçişi sağlamaya çalışacaklardır ve elbette ki Irak'a. Bütün bu üç devletteki değişim, bu üç devlette de birer Kürt bölgesi ortaya çıkaracaktır. Bundan sonra dördüncü bölgenin nerede olduğunu ve nasıl olacağını tahmin etmek de hiç de zor değildir. Dolayısıyla biz bu süreçleri takip ederken sadece Suriye meselesi olarak bakmamalıyız. Türkiye'nin 10 sene sonraki bir güvenlik sorunu olarak da şimdiden bakmak lazım.
Bugün TV: Peki şimdi biz Başbakan Erdoğan'ın Rusya ziyaretini konuşacaktık konuyu bir türlü oraya getiremedik, ben yine farklı bir şey soracağım; ama size, sizin söylediklerinizden hareketle.
Sinan OĞAN: O mesele de Moskova'da görüşülen mesele de bizim bu konuştuklarımızdan da çok da farklı şeyler değil.
Bugün TV: Bir parantez; Türkiye'nin tavrını açıkça Barzani'den yana koydunuz ve burada "hata yaptı" dediniz, onu sormak istiyorum. Hata yaptığını neden düşünüyorsunuz? Çünkü şu da söyleniyordu: Barzani orda ne olacaksa buna liderlik edecek; Barzani PKK’nın silah bırakması için arabuluculuk yapıyor. Böyle bir tabloyu ortaya koyanlar da var ve Türkiye'nin böyle bir konjonktürde Barzani'yi yanına almasının, bir şekilde oradaki kontrolü elinde tutmasının Türkiye'nin yararına olacağını söyleyen de var. Siz peki neden öyle bakıyorsunuz ?
Sinan OĞAN : Şimdi bu konularla ilgili bizim halkımız yılların deneyimiyle o kadar güzel laflar söylemiş ki, o kadar güzel deyimler söylemiş ki; “denize düşen yılana mı sarılır” desem, “yağmurdan kaçarken doluya mı tutulduk” desem. Yani Barzani belki size o manada PKK ile mücadelede geçici bir rahatlama vaat edebilir, bakınız “sağlar” demiyorum “vaat edebilir”; ama ötesini düşünebiliyor musunuz? Türk dış politikasının en büyük sıkıntısı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tezinin en büyük sıkıntısı gerçeğe, yaşanan hayata dayanmaması ve geleceği öngörememesidir.
Bugün TV: Yani, düşman bir Kürt bölgesi yerine Türkiye'nin nüfuzu altında olan bir Kürt bölgesi orda yaratılıyor.
Sinan OĞAN : Şimdi bakınız, bu Türkiye'nin temel tezleriyle çelişir. Neden çelişir? Çünkü Türkiye her zaman bütün bölgede, yani siz Irak'ta farklı bir politika, Azerbaycan'da farklı bir politika, Gürcistan'da farklı bir politikayı uygulayamazsınız ki. Eğer orada bir ülkenin toprak bütünlüğüne yönelik siz bir tehditte bulunanı destekliyorsanız Birleşmiş Milletler'in en temel kuralını çiğniyorsunuz demektir. Yani, Irak'ın toprak bütünlüğünü siz kendi elinizle bölüyorsanız, o toprak bütünlüğü meselesinin yarın Dağlık Karabağ Bölgesi'nde de; Gürcistan'daki Oset ve Abhaz Bölgesi'nde de; yarın öbür gün Türkiye'nin Güney Doğu bölgesinde de getirip bizim karşımıza çıkarmayacaklarının garantisi yok. Yani PKK ile bir şekilde mücadele ediyorsunuz, edebilirsiniz; ama meseleyi farklı bir boyuta çıkarıp Barzani üzerinden, çevremizdeki ülkelerin toprak bütünlüğünü bölme tezi üzerinden, parçalama tezi üzerinden işlemeye koyarsanız belki size geçici bir rahatlama sağlar; ama yarın öbür gün çok daha büyük bir tehdidi ortaya çıkarır. Barzani’nin kontrolüne verdiğiniz şey, Irak’ın kuzeyinde ayrı bir devlet yapılanmasıdır. Suriye’nin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda ayrı bir devlet yapılanmasıdır. İran’ın batısında yine ayrı bir devlet yapılanmasını siz ortaya koyuyorsunuz. Bu üçünü yarın bize diyeceklerdir ki, “ya bu üç bölgeyi kendi kontrolünüze alın, bunlara siz destek olun ve entegrasyonunu sağlayın”.
Bugün TV: Ama, Sinan Bey Kürt Bölgesini Türkiye ortaya koymadı, orda zaten öyle bir yapılanma oluşmaya başlamıştı ve Türkiye…
Sinan OĞAN : Buna destek oluyor.
Bugün TV: Buna düşman olacağına hani benim nüfuzum altında olsun. İşte orası ile iyi ilişkiler geliştireyim, ticaretimi geliştireyim…
Sinan OĞAN: Türkiye bunları yapabilir. Bunları yaparken bu tür girişimlerde uzak durarak da bunu yapabilir. Siz oradaki Kürt bölgesini ne kadar bağımsız hale getirirseniz, ne kadar güçlü hale getirirseniz sizin oradaki kontrolünüz de o kadar zorlaşır. Dış politika “Pollyannacılık” oynamakla olmaz. Dış politikanın temel dinamikleri vardır ve bu dinamikleri göz önüne almak zorundasınız. Barzani’yi siz orda güçlendirdiğiniz müddetçe, Barzani merkezi hükümetten uzaklaşacaktır. Merkezi hükümetten uzaklaştığı sürece yeni bir yapılanmaya gidecektir. Orada ortaya çıkacak ayrı bir yapılanma bir çekim merkezi haline gelecektir. Suriye’deki Kürtleri de kendine doğru çekecektir İran’daki Kürtleri de kendine doğru çekecektir ve Türkiye’deki Kürtleri de kendine doğru çekecektir. Bu ise bugün değilse yarın bölgede Ermenistan’la İsrail arasında bir Kürt devletini ortaya çıkartacaktır. Türkiye’nin isteği bu mudur? Türkiye bugün için bir rahatlama uğruna veya Suriye’de bir rejim değiştirme uğruna veyahut da Irak’taki merkezi hükümetle bir takım temelleri olan konular üzerinden kavga edeceğim diye böyle bir girişime nasıl heveslenebilir?
Bugün TV: Bu arada yani orada topraklar olarak bir ayrılık söz konusu, Kürt bölgesi hani Türkiye’nin izlediği politikalarda böyle bir tablo karşımıza çıkıyor; ama bir taraftan da hani baktığımız zaman Türkiye’nin politikası aslında Şii-Sünni geriliminden daha çok etkilenerek ortaya çıkıyormuş gibi bir tablo var. Hani baktığımız zaman. Zaten, ben eskiden hani şu analizin yapıldığını hatırlıyorum; Amerika Irak’tan çekildiği zaman işte Kürt bölgesinin tepesine binecek bütün Irak ki, bu analizlerin çok eskiden bu yana yapıldığını hatırlıyorum ve nitekim şu anda bu analizler gerçeğe dönüşüyor.
Sinan OĞAN: Çünkü ABD, Irak’ı işgal ettikten ve oradaki yönetim yapısını değiştirdikten sonra Irak içerisindeki Kürtler hak ettiklerinin çok daha fazlasında temsil oranında da, iktisadi temsil oranında da haklar aldılar. Sünni Araplar da, Şii Araplar da, Türkmenler de bir türlü içerisinde hazmedemedi. Kerkük başta olmak üzere birçok Türk bölgesi orda Kürtlerin fiili işgaline uğradı. Dolayısıyla meseleye bu açıdan baktığınızda zaten bu bekleniyordu; ama beklenmeyen şey Türkiye’nin burada bir etnik ve mezhep çatışması içerisinde taraf olması. Türkiye’nin taraf olması demek bölgede çok daha büyük bir tarafgirliği beraberinde getirir bu da bölgemizdeki birkaç ülkenin toprak bütünlüğünü otomatik olarak sıkıntıya sokar. İster istemez bu toprak bütünlüğü meselesi Türkiye’nin karşısına da çıkarılacaktır. Türkiye bunun hesabını yapmak zorundadır. İnsanların yaşı belli bir yaşla sınırlı olsa da ülkeler için on sene, yirmi sene, otuz sene uzun zaman değil. Bu mesele hepimizin göreceği yakın bir gelecekte Türkiye’nin başını PKK meselesinden çok daha fazla ağartacaktır.
Bugün TV: Peki buradan dilerseniz yavaş yavaş Başbakan Erdoğan’ın Rusya ziyaretine dönelim. Lavrov çok kısa bir süre önce Suriye’deki durumla ilgili şöyle bir analiz yaptı; Suriye’deki tablonun giderek bir din savaşına dönüştüğünü ifade etti, bu önemliydi ve El-Kaide’nin yavaş yavaş orada çok daha etkili hale geldiğini söyledi ve yine “konu uluslararası boyut kazanıyor” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şu anda, şu dakikalarda Putin’le görüşüyor; ilerleyen dakikalarda da bir açıklama yapılacak; ama bu ziyaretten ne çıkmasını bekliyorsunuz siz?
Sinan OĞAN : Yani bu ziyaretten tabii son dakika saldırılarını da dikkate almak lazım çünkü…
Bugün TV: Tesadüf mü eş zamanlı olması?
Sinan OĞAN : Yani çok tesadüf gibi gelmiyor. Tabi bu tür saldırıları planlamak öyle kolay iş değil; yani planlamak, aynı güne, aynı dakikaya denk getirmek falan çok kolay bir iş değil. Muhtemeldir ki, Ulusal Güvenlik binasında da yapılan bu toplantı, bu gelişmeleri takip etmek üzere yapılan bir toplantıydı.
Bugün TV: Evet Savunma Bakanı orada, İçişleri Bakanı orada…
Sinan OĞAN : Yani bütün herkes neredeyse Esad’ın bu ana savaş karargâhının, neredeyse bütün kabine üyeleri orada. Muhtemeldir ki, bu konuları takip için toplanmıştır ama…
Bugün TV: Acaba Esed de mi oraya gidecekti tabii? Esed’in koruması tarafından gerçekleştirildiği iddia ediliyor.
Sinan OĞAN : Yani tabii o da, işin ayrı bir boyutu. Bu kadar yakına kadar girebilmişlerse demek ki, çok daha vahim Esad kabinesi çok daha vahim bir durumla karşı karşıyadır. Tabii unutmamak lazım bu yeni bir şey değil; yani Saddam’a yönelik operasyon başladığında aslında operasyon bitmişti. Çünkü Saddam’ın etrafındaki bütün o savaşacak denilen Cumhuriyet Muhafızları, onların komutanları, bakanların önemli bir kısmı zaten satın alınmıştı önceden, zaten saf değiştirmişti. Şimdi, Başbakanın Rusya ziyareti önemli. Neden önemli? Başbakan oraya belli bir gündemle gidiyor; Suriye gündemiyle gidiyor ve bizim tabii ki, düşürülen jetimizle ilgili gidiyor. Ancak şunu unutmamak lazım, bizim düşürülen jetimizde bir Rusya boyutu kaçınılmaz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Çünkü, uçağımızın nasıl düşürüldüğünü daha bilemiyoruz. Yani geçenlerde bir gazetede de okudum; dünyada silahlanmaya en çok para ayıran birkaç ülkeden birisi Rusya, Çin ve Türkiye’dir. İlk üçe giriyoruz, bu kadar para harcıyoruz, burnumuzun dibine getirdik bir Amerikan radar üssü kurduk; ama uçağımızın kimin vurduğunu hala çözemedik.
Bugün TV: Kimin vurduğunu çözemedik, denizin dibinden çıkartamadık…
Sinan OĞAN : Nasıl vurulduğunu çözemedik, denizin dibinden çıkaramadık, yani tam bir trajedi. Trajikomik bir durum ile karşı karşıyayız. Bu tabi bir taraftan hadisenin bu boyutu; ama öte taraftan da bizim uluslararası alandaki o büyük güçlü Türkiye imajını yerle bir etti. Yorumlara falan bakıyorsunuz, insanlar dalga geçiyorlar. Suriye gibi bir ülke kalkmış uçağımızı düşürmüş, şimdi bazı iddialar var. Aslında bir değil, iki uçağımızı düşürmüş, nasıl düşürdüğü belli değil. Biz NATO’yu falan çağırdık yardıma, Suriye jetimizi düşürdü dedik sonra Genelkurmay Başkanı “iddia edilen” demeye başladı, bir petrol izi bulunmadı, bomba izine rastlanmadı dedi. Yani o anlamda tam bir trajikomik bir durumla, ciddi bir devlet ölçüsüyle bağdaşmayan bir durumla karşı karşıyayız. Rusya’da Rusya ikna edilebilir bakınız. Şuan Esad’ın arkasındaki ana güç İran’dır, bununla beraber destekleyici küresel güç Rusya ve Çin’dir. Burada esas rol Rusya’dır; çünkü Çin bu tür uluslararası olaylarda, ekonomik kalkınmasıyla meşgul olan bir Çin’in, en azından tarafsız kalabileceği bir süreç var. Yani karşı çıkmayabilir. Çünkü Annan planı devreden çıkarıldığı anda operasyon gündeme gelecek 7. maddeyle ilgili olarak. Burada bir tek karşı çıkan Rusya’dır. Rusya’nın da karşı çıkması ancak çıkarlarının tam da sizin dediğiniz Esad da mı oradaydı, diye…
Bugün TV: İnternet sitelerine manşetler yavaş yavaş geliyor.
Sinan OĞAN: Öyledir. Öyle bir ihtimalde giderek güç kazanıyor. Şimdi Rusya’nın bir şekilde ikna edilmesi mümkündür. Bakınız Rusya’nın Tartus Üssü olsun, Esad sonrası yapılanmada Rusya’ya verilecek bir ödün olsun, bunlar Rusya’yı anında kendi pozisyonundan geri çevirebilir. Bazıları küresel güçleri gözünde çok büyütüyor. Küresel güçlerin çok ideal bilmem ne ilke savaşında falan oldu olduğunu zannediyor. Hiç öyle bir şey yok. Hangi küresel güç olursa olsun. İster Rusya, ister Çin, ister Amerika kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder. Suriye halkı vesaire bunlar küresel güçlerin çokta umurunda değil. Rusya da aynı şekilde. Tabii Rusya’ya ne vereceğiniz önemli. Bir de kimin ne vereceği önemli. Türkiye Başbakanı olarak, biz Amerika adına mı bir şey vaat ediyoruz Rusya’ya ? Yoksa Rusya ile olan ikili ilişkilerimizden de biz Rusya’ya bir şey vaat ediyor muyuz? Örneğin, Güney Akım’la ilgili Rusya’ya bir takım kolaylaştırıcı adımlar vaat ediyor muyuz? Türkiye ile enerji konusunda, atom santralleri konusunda, bizim ulusal hava savunma sistemimizin Rusya tarafından kurulması gibi askeri ihaleler var. Biz bunlardan neyi Rusya’ya vaat edeceğiz ve niye vaat edeceğiz? Yani Rusya’yı bu işten vazgeçirmek için Türkiye’nin, Türk halkının çıkarlarını Rusya’da niye pazarlık konusu yapalım? Bunun da tabii ki tartışılması lazım.
Bugün TV: Niye pazarlık konusu yapalım, belki şu yüzden yapmamız gerekebilecek; bu PKK meselesi ciddi bir şekilde Esed’in şu an PKK’ya destek verdiği en son saldırıların oradan gerçekleştiği…
Sinan OĞAN : Bakınız, Esad orada Suriye halkına zulüm yapıyor. Bu konuda hemfikiriz. Yani bugün gelinen noktada orada bir iç savaş var ve insanlar ölüyor. Bu kanın durması lazım; ama şunun altını ısrarla çizmek istiyorum. Esad sonrası dönemde emin olunuz ki, inşallah ben yanılırım, PKK terör örgütü Suriye’de çok daha rahat hareket edecektir.
Bugün TV: Esad sonrası Suriye’de…
Sinan OĞAN : Esad sonrası Suriye’de PKK terör örgütü çok daha rahat hareket edecektir çünkü bugün Irak’ta hareket ediyor. Irak’ta ayrı bir yapılanma var. Barzani Irak’ta değil mi? Irak’ın devlet başkanı Kürt değil mi? Daha düne kadar bizim kırmızı pasaportla yurtdışına seyahat eden Talabani, “Bir Kürt kedisini bile vermem” demiyor muydu? Bugün, Barzani benzer söylemleri ifade etmiyor mu? Yarın öbür gün göreceksiniz Suriye’deki o Kürt grupların birisini, Kürt partisinin birisini PKK kurdurmuş. Yani Suriye’deki durum Esad sonrasında, Saddam sonrası Irak’tan daha vahim hale gelecektir. Bunların hesabını yapmak lazım. Yani “Polyannacılık” oynuyoruz ama benim Türkiye’deki ağlayan analarımın gözyaşlarını kim dindirecek? Şehit Mehmetçik’in hesabını kim verecek? Suriye’de insanlar ölmesin; ama Türkiye’de de ölmesin. Türkiye’de askerimiz, polisimiz şehit edilmesin. Bana kim bunun garantisini verebilir? Esad sonrasında PKK’nın çok daha rahat hareket edemeyeceğinin garantisini kim verebilir? Bunun garantisini hükümet verebiliyor mu? Veremez.
Bugün TV: Türkiye, Suriyeli muhaliflerle kurduğu yakın ilişkilerle, şu anki ilişkilerle, Esed sonrası ilişkileri garanti altına almış olmuyor mu?
Sinan OĞAN: Bakınız, Libya’da biz muhaliflerle yakın ilişkiler içinde değil miydik? O muhaliflerle bugün Libya’da başkan, başbakan olmadılar mı? O muhaliflerin başkanı İtalya’nın Başbakanı ile Fransız Başbakanı ile Osmanlı’nın işgalinden kurtuluşunun 100. yılını beraber kutlamadılar mı? Bize hiç ayıp olmadı mı o zaman? Yani dolayısıyla ülkeler arasında dostluklar, çıkarlar çevresinde şekillenir. Yarın, öbür gün sen istediğin kadar yardım et, onları iktidara getir; en ufak bir ters düştüğünde dün ona yaptığın tüm iyilikler bir tarafta kalır. Başka bir dünyayla karşı karşıya kalırsınız. Esad, düne kadar sayın Başbakanın kardeşi değil miydi? Sabah kahvaltıyı beraber yapmıyorlar mıydı?
Bugün TV: Peki ne yapılması gerekiyor? Ama o zaman durum farklı değil miydi? O zaman halkını Esad vuruyor muydu, öldürüyor muydu?
Sinan OĞAN : Yani şunu ifade etmek istiyorum, bakınız hiçbir şeyin garantisi yoktur. Yarın, öbür gün Suriye’deki muhaliflerin oradaki PKK’nın kurdurduğu Kürt partisiyle diğer Kürtlerin partilerinin Barzani tarafından bir araya getirildiği ve yeni bir yapılanma oluşturulduğu Suriye’de, Esad sonrasında bize karşı oradan terör saldırısı gelmeyeceğinin garantisi yoktur. Bana göre, tam tersine PKK’yı şimdi Esad kullanıyor; ama yarın öbür gün çok daha bağımsız hareket etme kabiliyetine sahip olacaklardır ve Türkiye için çok daha büyük bir risk ve tehdit Suriye’de karşımızdadır. Çünkü Suriye’de sular çok kolay durulmayacaktır. Suriye’de çatışmalar hemen bitmeyecektir. Esad devrilse bile Suriye’deki istikrarsızlık, Türkiye için bir tehdide dönüşebilecektir.
Bugün TV: Peki, birazdan o zaman Türkiye ne yapmalı diye de size sormak istiyorum. Hani Türkiye’nin bir anlamda politikalarının yanlış sonuçlar doğuracağını, Türkiye adına kötü sonuçlar doğuracağını düşünüyorsunuz. O halde ne yapılmalı diye soracağım ama onun öncesinde sizinde biraz önce değindiğiniz 7. madde meselesi. Şimdi Suriye Ulusal Konseyi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni 7. madde konusunda ikna etmeye çalışıyor. Bu amaçla da New York’ta bulunan konsey üyeleri Rusya’nın 7.maddenin uygulanmasını veto etmesi halinde konsey dışı çözümlere yönelecekleri mesajını vermişler.
Sinan OĞAN : Başbakanın da ziyaret etme amacı budur. Yani Libya’da biliyorsunuz konsey dışında bir çözüm bulundu.
Bugün TV: Nedir konsey dışı çözüm?
Sinan OĞAN : Şimdi BM Güvenlik Konseyi bir karar alır uzlaşmayla veyahut da Çin çekimser kalır, Rusya çekimser kalır. Diğer üyeler bir saldırı kararı, bir operasyon kararı verirler ve bu defa yasal meşruiyeti olan bir operasyon kararı alınır.
Bugün TV: Yani, veto etmediği sürece…
Sinan OĞAN : Veto etmediği sürece, NATO devreye girer. NATO birlikleri, NATO güçleri Esad’ın sarayına gider, Savunma Bakanlığını, Ulusal Güvenlik Konseyini bombalar. Muhaliflerinin önünü açar, muhaliflerde gider rejimi devirir. Muhaliflerin beklediği budur. Eğer Rusya veto ederse bu defa güvenlik konseyi dışında bir çözüm aranır; mesela Libya’da olduğu gibi. Libya’da da iste Fransa’nın, İtalya’nın, Amerika’nın ve İngiltere’nin uçakları herhangi bir uluslararası karar olmadan gittiler bombaladılar orayı. NATO daha sonradan kısmi destek verdi, BM karar çıkmadan yapıldı. Aynı şey ifade ediliyor. Biz de, dün Libya’da yaptığımızı siz veto ederseniz bugün Suriye’de yaparız. Siz veto etmeyin, siz de işin içerisinde olun mesajı veriliyor Rusya’ya.
Bugün TV: Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yapmış olduğu açıklama son derece büyük iddialar içeriyordu aslında bu ziyaretle ilgili. Şöyle dedi: Rusya ziyareti Başbakanın yeni ufuklar açacak ve yeni yaptırımlar olacağını rahatlıkla söylenebilir bu ziyaretten sonra. Bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonuç alabilecek birtakım şeylerle gidiyor herhalde Başbakan Erdoğan oraya.
Sinan OĞAN : Çok iddialı bir açıklama. Yani Rusya’yı buna ikna etmek için Sayın Başbakanın bir oraya gidişi buna yeterli olmayacaktır. Sayın Başbakanın çantasında ne var o zaman bizim bilmediğimiz Sayın Arınç’ın bildiği bir şey var. Rusya hesabını kar zarar usulüne göre yapar. Bir ilke, bir şey doğrultusunda yapmaz. Rusya’yı bu konuya ikna edip yeni ufuk açacak ne önereceksiniz? Bunu açıklaması lazım, Sayın Arınç’ın. Yani ne veriyorsunuz? Rusya, sen Güvenlik Konseyinde veto etme. Rusya da, ne vereceksiniz bana karşılığında, diye soracaktı. Siz ne vereceksiniz ona? Rusya’dan yeni silah alım anlaşması mı yapacaksınız? Rus enerji şirketlerine Türkiye’de bazı tavizler mi vereceksiniz? Güney Akım’ın Türkiye’den geçmesine onay zaten vermişsiniz, ona destek mi olacaksınız? Yani ne yapacaksınız karşılığında? Veya da Tarsus üstünü geçici ikmal üstünü kalıcı üs haline mi getireceksiniz, Suriye’de veyahut da Suriye petrollerinden pay mı vereceksiniz? Amerika’dan ticaret kolaylığı mı sağlayacaksınız? Bunların hangisini vereceksiniz? Bu yeni ufuklar, öyle kimse sayın Başbakanın karakaşına, kara gözüne hayran değil; uluslararası ilişkiler olmaz böyle şeyler. Eğer Sayın Arınç yeni ufuklar açacak, yeni bilmem neler olacak diyorsa; o zaman dosyada ne var onu da demesi lazım. Ne vereceğiz de Rusya’ya, bunun karşılığında bu işten vazgeçecek? Efendim orada kan dökülüyor biz de insafa geldik falan, diyecek halleri yok. Yani bu kadar naif, bu kadar şey olmamak lazım, Türk insanını da bu kadar çabucak kandırılabilecek insanlar olmadığını da bilmeleri lazım.
Bugün TV: Peki şimdi belki son bir soru olarak şunu yöneltmem gerekiyor. Bu son saldırı sonrası, yani Ulusal Güvenlik binasına yapılan saldırı sonrası, az önce sizinle bizde konuşmuştuk aslında. Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı orada, Esad’ın sarayı 1-2 km uzaklıkta orada büyük bir ihtimalle belki şu anda yapılan Rusya’yla Başbakan Erdoğan’ın yaptığı görüşmeyi değerlendirilecekti. Ve şimdi yavaş yavaş manşetler atılmaya başlandı; Beşar Esad da orada mıydı diye? Diyelim ki, Beşar Esad orada idi ve öldü o saldırıda; ne olur Suriye?
Sinan OĞAN : O defter hemen kapanır emin olun. Yani, Beşar Esad öldüğü gün Suriye’de rejim dağılır, rejim hemen el değiştirir. Çünkü Beşar Esad rejimi Suriye’de belli bir dengeyi sağlıyor o dengenin tepesinde de Esad ailesi var. Bakınız, en yakını Esad’ın Fransa’ya kaçtı, önemli bir kısmı Türkiye’ye kaçtı, önemli bir kısmı burada öldürüldü. Bunların psikolojik etkisi de vardır. Esad oradan birçok generali belki de tehdit ederek orada tutuyor. Şunu da söyleyeyim; bugün gelinen noktada Esad’ın arkasında hala bir güç var, hala bir destek var. Ama bu destek sonsuza kadar verilecek bir destek değil. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batılı koalisyon güçleri bu meseleyi kendileri için olmazsa olmaz bir mesele haline getirmişlerdir. Esad rejimi emin olunuz ki, eğer Amerikan seçimleri Mart ayında yapılmış olsaydı, Esad’a şimdi çoktan bir hava saldırısı yapılmıştı. Sadece bu işin bu kadar uzamasının sebebi Amerika’da seçim olmasıdır.
Bugün TV: Amerika’da seçim olmasıdır, evet.
Sinan OĞAN : Yoksa kimsenin umurunda falan değil. Uluslararası kurallar, insan hakları, Suriye’de kan dökülmüş, Suriye vatandaşı ölmüş bunlar kimsenin umurunda değil. Obama’nın yapmış olduğu seçim hesabıdır, Amerika’da bu meselenin uzatılmasını. Ve bu senenin iddia ediyorum, bu senenin sonu gelmeden, Esad rejiminin sonunu koalisyon güçleri getirecekler başta da Türkiye olmak üzere.
Bugün TV: Peki Türkiye ne yapmalı çok kısaca belki biraz önce yanlış dediniz Türkiye’nin yaptığını…
Sinan OĞAN : Türkiye ne yapmalı? Türkiye’nin yaptığı çok yanlış; ama Türkiye öyle bir yanlışın içerisine girmiş ki, bu saatten sonra “gelin sizi barıştıralım” diyecek durumu yok. Türkiye en başından beri, eğer rejim değişecekse de bunu bir uzlaşma içerisinde değiştirebilmeliydi. Eğer Türkiye’nin böyle bir mecburiyeti var idi ise; kaldı ki böyle bir mecburiyeti de yoktu, Türkiye iyi bir sürece girmişti, Türkiye ile Suriye arasında ortak bakanlar kurulu toplantısı yapılıyordu. Yani Suriye rejimini meşruiyet ortamına çekerek Türkiye bunu yapabilirdi; ama Türkiye ilk günden itibaren savaş lügati kullanmaya başladı ve bugün geldiğimiz noktada da bu işten en çok zararı Türkiye görüyor. Uçağı düşürülen Türkiye oldu, ekonomik olarak bu işten zarar gören Türkiye oldu. Binlerce Suriyeli Türkiye’de ve bunların hepsi Türk halkının hanesine fatura ediliyor; onların bakımından tutun, bilmem neyine kadar. Dolayısıyla, bu saatten sonra Türkiye’nin bir politika falan değiştireceği yok. Ne söylersek de bu anlamda bir anlam ifade etmiyor.
Bugün TV: Çok teşekkür ederiz. MHP Iğdır Milletvekili, aynı zamanda TÜRKSAM Başkanı da olan Sayın Sinan OĞAN; vakit ayırdınız, yayınımıza konuk olduğunuz için çok teşekkürler.
Sinan OĞAN : Ben teşekkür ederim.