Donald Trump’a Yönelik Suikast Girişimi: Olası Sebepleri ve Başkanlık Yarışındaki Etkileri
Amerika Birleşik Devletleri siyaseti kültüründe uzun bir geçmişi olan suikast girişimlerine bir yenisi daha eklendi. Eski Başkan Donald Trump, 13 Temmuz günü Pensilvanya eyaletinde gerçekleştirdiği mitingde silahlı saldırıya uğradı. Donald Trump, milimetrelik bir refleks sayesinde hayatını kaybetmekten kurtuldu, ateş açılan mermi Trump’ın kulağını sıyırarak geçti. Trump’ın konuşma yaptığı kürsünün yakınlarındaki destekçilerinden 1 kişi ateş açılan mermilerin isabeti sebebiyle hayatını kaybetti, 2 kişi de yaralandı.
Amerikan Gizli Servisi, saldırıyı düzenleyen kişinin 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks olduğunu açıkladı. Gizli Servis, saldırganın neden bu saldırıyı gerçekleştirdiğine dair soruşturmalarını sürdürüyor fakat henüz bir açıklama yapılmadı. Basında gezen bilgiler doğrultusunda Crooks’un devlet seçmen kayıtlarında Trump’ın temsil ettiği Cumhuriyetçiler safında yer aldığı belirtildi. Detaylı kayıtlara bakıldığında ise saldırganın 2021 senesinde güncel Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden’ın temsil ettiği Demokratlar safına 15 dolar değerinde bir bağış yaptığına ulaşıldı. Bireysel olarak anti-faşizm temelli ANTIFA örgütüne yakınlığına dair iddialara hedef olan Crooks’un bu saldırıyı neden gerçekleştirdiği hala merak konusu. İddialara göre Crooks, New York ve Los Angeles’da gerçekleşen ANTIFA protestolarında hem katılımcı hem de organizatör olarak rol almıştır.
Donald Trump, 24 Haziran tarihli bir açıklamasında, suikaste kurban giden eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı J.F. Kennedy’nin ölümünden Amerikan istihbarat teşkilatı CIA’in sorumlu olduğunu iddia etmişti. Bu iddia doğrultusunda birçok komplo teorisyeni, Trump’a yönelik gerçekleştirilen suikast girişiminde de Amerikan derin devletinin etkisi olduğunu öne sürmekte. Amerikan güç konsolidasyonu geleneğinde WASP (White- Anglo-Saxon-Protestant) olarak kodlanan birtakım nitelikler mevcut. Bu nitelikler beyaz, Anglo-Sakson olarak nitelendirilen beyaz ırk ve Hrıstiyanlığın Protestan mezhebinin kombinasyonunu ifade ediyor. Amerikan medyasındaki en popüler görüşlerden birisi, Kennedy’nin İrlanda kökenleri olmasından ve Katolik mezhebine bağlı olmasından dolayı, Amerika’nın güçlü elitlerinin onu elimine ettiğini öne sürmekte. Bu geleneğin sona erdiğinin en büyük örneğini ise, siyahi kimliğiyle öne çıkan Barack Obama’nın Amerikan Başkanlığı yapması ile kanıtlayabiliyoruz. Donald Trump’ın WASP kategorisine uygun olmamasının sebebi, kendisini mezhep farkı gözetmeyen, mezhepsiz olarak nitelendirmesidir. Fakat bu, Trump’ın suikaste hedef olması için yeterli bir sebep değildir, bahsedildiği üzere Trump öncesinde de WASP kategorisine sığmayan Amerikan başkanları bu tür saldırılara uğramadan görevlerine devam edebilmiştir.
Bir diğer komplo teorisi ise, Trump’ın seçimlerde galibiyeti garantilemek için bu suikast girişimini kendisinin düzenlediği yönünde. İddialara göre Crooks saldırıyı gerçekleştirmeden yaklaşık bir saat önce güvenlik ekipleri tarafından yanında sırt çantası ve telemetre taşıması nedeniyle şüpheli bir karakter olarak tanımlandığını söyledi. Buna rağmen Trump’ın korumalarının ve kolluk kuvvetlerinin aldırış etmeyip herhangi bir ekstra önlem almaması, Trump'ın bu saldırıyı bilinçli bir şekilde organize ettiğini ve kendisine başkanlık yarışında faydalı olacağını düşündüğüne dair teorilere zemin oluşturdu. Bu teorinin de oldukça tutarsız olduğunu suikast girişiminin videosundan yola çıkarak görebiliyoruz. Trump, saniyelik bir refleks ile kafasının yönünü değiştirmesi sonucu saldırıdan hafif yaralı şekilde kurtulmayı başardı. Kaçak göçmenlerle ilgili bir tabloyu okuyabilmek için hafifçe sağa döndüğünü söyleyen Trump, "Konuşurken kalabalıktan nadiren gözlerimi ayırıyorum. O an bunu yapmasaydım, bugün konuşuyor olmazdık, değil mi? Sadece yarım dönseydim, beynimin arkasına girecekti. Kurşunun izlediği yol direkt olarak kafatasımdan geçiyor. Ekran yüksekte olduğu için yukarı bakmıştım." ifadelerini kullandı.
Komplo teorilerini bir kenara bırakarak saldırının sebebini berrak bir zeminde araştıracak olursak, Amerikan medyasında en çok görülen düşünce, Amerikan siyasetinde var olan kutuplaştırıcı dil. Siyasetçilerin kullandıkları ayrıştırıcı dil sebebiyle kin ve nefrete teşvik edilen toplum, bu tür suikast girişimlerine yol açabilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, saldırıdan sonra “Bu ülkede, önemli bir konuşma yapmanın zamanı geldi. Pazar gecesi Oval Ofis'te, başkanlığım boyunca açıkça ifade ettiğim gibi, hepimizin tansiyonu düşürme ve şiddetin her türlüsünü kınama sorumluluğumuz olduğunu söyledim. Unutmamalıyız ki; Amerika'da bizler düşman değiliz. Bizler dostuz, komşuyuz, bizler Amerikalı dostlarız" ifadeleri ile siyasette yumuşama çağırısında bulundu. Biden, Amerika’da serbest olan bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi ve engellenmesi gerektiğini öne sürerek, "Eğer Amerika'da şiddete karşı durmak istiyorsanız, o zaman bu savaş silahlarını Amerika sokaklarından kaldırmak için bana katılın. Trump'ın vurulmasında bir AR-15 kullanıldı. Bunları yasaklamanın zamanı geldi" dedi. Fakat Biden, bu sözlerinin hemen ardından yaptığı açıklamalar ile siyasette yumuşamaya gitme arzusundaki dürüstlüğünden ve samimiyetinden şüphe ettirdi. Trump’ın başkanlık yaptığı dönemde siyahi vatandaşların zorluklar çektiğini ve Trump döneminin siyahiler için “cehennem” gibi geçtiğini iddia etti. Biden, Donald Trump’ı milyonlarca Amerikan vatandaşını sağlık sigortası sisteminden çıkarmak ile suçlayarak, kutuplaştırıcı ve hedef gösterici söylemlerine devam etti.
Donald Trump’a yönelik suikast girişiminden sonra Amerikan siyasetinin vaziyeti ve seçim sürecinde yaşanabilecek değişimler de medyada büyük bir merak konusu haline gelmiş durumda. Saldırının ertesi günü yapılan bir araştırmada, oy vermek için kayıt yaptıranların sayısında rekor bir artış gözlemlendi. Suikast girişiminin akabinde, Donald Trump’ın Cumhuriyetçiler safından başkanlık adaylığı kesinleşti. Trump, Amerikan medyasında adeta bir süper kahraman imajına büründü. Trump destekçileri, desteklerini sembolik bir şekilde belli etmek için Trump’ın yaralandığı kulağına uygulanan bandajı taklit ettiler. Birçok destekçi Wisconsin eyaletindeki Milwaukee'de toplanan Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresi’ne kulakları bandajlı bir şekilde katılım gösterdi. Ünlü iş insanı Elon Musk, saldırıdan sonra Trump’a olan desteğini ilk defa açıkça gösterdi. Sahibi olduğu sosyal medya platformu “X” üzerinden yaptığı paylaşımda "Başkan Trump'ı tamamen destekliyorum ve hızlı bir şekilde iyileşmesini umuyorum." ifadesini kullandı. Ayrıca Elon Musk'ın, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık kampanyasını destekleyen America PAC adlı yeni siyasi eylem komitesine ayda yaklaşık 45 milyon dolar bağışlamayı ve Trump’ın başkanlık kampanyasını ekonomik olarak da desteklemeyi planladığı iddia edildi. Bu haberlerin üzerine seçim yarışında açıkça üstün eli almış olarak görünen Donald Trump’ın rakibi Joe Biden, Elon Musk ve zengin dostlarının, başkanlık seçimlerini "satın almaya çalışmasından" bıktığını söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde eski başkan ve güncel başkan adayı Donald Trump’ı hedef alan suikast girişimi henüz tam olarak aydınlatılmış değil. Fakat bu suikast girişiminin olası etkileri şimdiden meyvelerini vermeye başladı. Suikast girişimi Amerikan siyasetindeki kutuplaştırıcı dilin ne kadar zararlı olduğunu ve Biden liderliğindeki Demokratların izlediği politikaların hatalı olduğunu gösterdi. Bu gelişmeler sonucunda halihazırda kendi safının destekçileri dahil birçok kişi tarafından sert eleştirilere maruz kalan Biden, seçim yarışında Trump’ın oldukça gerisinde gözüküyor. 5 Kasım’da gerçekleşecek olan başkanlık seçimlerine kadarki süreçte Trump’ın bir daha bu tür bir tehditle karşılaşıp karşılaşmayacağı da hala bir endişe oluşturmakta.