Beyaz Saray, Türkiye'nin Terör Tehdidine Karşı Kendini Savunma Hakkı Olduğunu Açıkladı
Kaynak: AA, 22 Kasım 2022
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, Türkiye'nin güney sınırında "meşru terör tehdidi"yle karşı karşıya olduğunu ve kendini her türlü savunma hakkı bulunduğunu açıkladı.
Kirby, Zoom üzerinden yaptığı brifingde Beyaz Saray muhabirlerinin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin Suriye sınırındaki gelişmeleri değerlendiren Kirby, "Türkiye, özellikle güneyinde meşru terör tehdidi nedeniyle muzdarip olmayı sürdürüyor. Tabii ki her türlü kendilerini ve vatandaşlarını savunma hakları var." ifadesini kullandı.
Kirby, bölgedeki gelişmelerde kendilerini endişelendiren noktanın ise "SDG" adını verdikleri YPG/PKK'nın "DEAŞ ile mücadelesi" olduğunu belirterek, "Bölgedeki bir operasyon, ortağımız SDG'nin DEAŞ ile mücadele kabiliyetlerini kısıtlayabilir. SDG ile bunun için ortaklık yapıyoruz ve DEAŞ üzerinde baskıyı devam ettirmek istiyoruz." dedi.
TÜRKSAM Haber Analiz
Suriye ve Irak’ın kuzeyinde teröristler tarafından üs olarak kullanılan bölgelere yönelik 20 Kasım’da "Pençe-Kılıç Hava Harekâtı" düzenlenmiştir. Bu harekatla 89 hedef imha edilmiştir. Türkiye’nin terörle mücadele amacıyla düzenlemiş olduğu ve yankıları hala devam eden bu operasyonla ilgili olarak NATO’dan ve farklı ülkelerden destekleyici açıklamalar gelmiştir.
Harekatın başlamasının ardından İsveç devlet televizyonu SVT'ye açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın terör örgütleriyle mücadele etmek için Türkiye ile iş birliğini artırarak terör yasalarını sıkılaştırması gerektiğini belirtmiş, Türkiye'nin terör örgütlerine karşı kendini savunma hakkı bulunduğunu vurgulamıştır. İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, ülkesinin Expressen gazetesine yapmış olduğu açıklamada "Türkiye terör saldırısına maruz kalan bir ülkedir ve terör saldırısına maruz kalan devletlerin kendini savunma hakkı vardır." ifadelerini kullanmıştır. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, harekata ilişkin Türkiye’nin yasal hakkı olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin kendi güvenliği ile ilgili endişelerini anlamış olduklarını ve bu endişelere saygı duyduklarını belirtmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu açıklaması ise oldukça dikkat çekici olmuştur. DEAŞ ile mücadele kapsamında bölgedeki terör unsurlarını destekleyen Amerika’nın, Türkiye’nin terörle mücadelesinde hukuki dayanağı sebebiyle haklı görmesine rağmen, bölgede iş birliği yaptığı bu terör grupları hakkında endişe duyması etik olmayan bir diplomatik tutum sergilediğinin göstergesi olmuştur. Uzun zamandır Amerika’nın Ortadoğu’da terör örgütleriyle iş birliği politikası Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturmaya devam ederken, Amerika’nın Irak/Erbil Başkonsolosluğu operasyona ilişkin önceden vatandaşlarına uyarıda bulunması çeşitli soru işaretlerini de doğurmuş, sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması’nın 51. maddesi gündeme gelmiştir.
BM 51. madde ne ifade ediyor?
Millî Savunma Bakanlığı, harekâtı BM 51. maddesine dayandırdığını vurgulamıştı. Bu madde temel olarak üye ülkelere meşru müdafaa hakkı tanıyarak güvenlik tehdidi ile karşı karşıya kalındığında, tehdit unsurlarına müdahale edebilme hakkı tanımaktadır. Bu bağlamda herhangi bir izin ya da onay alma prosedürüne dayanmaksızın harekât hakkı vermektedir. Fakat uluslararası hukuk açısından, herhangi bir güvenlik sorunu ya da istenmeyen durum yaşanmaması amacıyla, BM Güvenlik Konseyi’ne bildirim yapılması elzem olmakla birlikte önem taşımaktadır. Buna bağlı olarak diğer ülkeler de uyarı mesajları yayınlayabilmektedir. Operasyonun gidişatını ve gizliliği ne derecede olumsuz yönde etkileyebileceği tartışma konusu olan bu duyuru mekanizmasına bağlı olarak, Amerika’nın Irak/Erbil Başkonsolosluğu uyarıda bulunmuştur.
Türkiye’nin Pençe-Kılıç Hava Harekâtı’nın ardından, İran’ın terörle mücadele kapsamında 21 Kasım 2022 tarihinde Kuzey Irak’a yönelik sınır ötesi harekât düzenlemesi oldukça önemli ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çünkü teröre karşı mücadele veren devletlerin, on yıllarca süren terör faaliyetlerine ilişkin tahammül eşiğinin azalması dolayısıyla, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bu ve benzeri operasyonların geleceğe yönelik devamlılığı ve kararlılığı konusunda bir öngörü sunmaktadır. Bununla birlikte Amerika gibi küresel aktörlerin ‘vekalet savaşları’ kapsamında DEAŞ gibi farklı terör unsurlarına karşı mücadele etmek amacıyla, yerel terör gruplarını desteklemesi ve kaynak sağlaması, Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelerin de güvenliğini etmektedir. Bu sebeple terörle mücadele için, karşıt bir terör örgütü oluşturmanın, desteklemenin ve büyük organizasyon haline getirmenin ne derece ciddi sonuçlar doğurduğunun artık anlaşılması ve bu yönde hareket edilmesi gerekmektedir.