Anastasiadis’ten Akıncı’ya 6. Filo Gölgesinde Yemek Teklifi!
Rum lideri Nikos Anastasiadis ne yapmaya çalışıyor? Anastasiadis’in son dönemde yaptığı açıklamalara bakacak olursak kendi içerisinde ciddi anlamda çelişki ve tutarsızlıklar yaşamakta olduğu rahatlıkla görülecektir.
Anastasiadis’in son dönemde ciddi anlamda çelişki ve tutarsızlıklar yaşamasındaki en büyük etken sanırım Türk tarafının ‘uluslararası hukuka’ dayanarak ortaya koymuş olduğu dik ve kararlı duruşu olmuştur. Bu çerçevede son dönemde İtalyan Eni şirketine ait hidrokarbon arama gemisinin ‘yaşanan bir dizi gelişme’ üzerine Doğu Akdeniz’i terk etmiş olması da sanırım Anastasiadis’i derinden etkilemişe benziyor! Anlaşılan o ki, Rum Yönetiminin bazı büyük devletleri arkasına alarak Ada etrafındaki hidrokarbon kaynaklarını gasp ederek ele geçirebilme oyunu çökmüşe benziyor!
Doğu Akdeniz’deki mevcut gerginliğin sebebi Rum tarafının yapılan tüm iyi niyetli uyarılara rağmen tek başına attığı adımlardır. Ada etrafındaki tüm kaynaklar Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rumlarına aittir. Doğu Akdeniz'in çatışma yerine uzlaşı bölgesi haline dönüşmesini ne yazık ki bugüne kadar Rum tarafının tek başına attığı kışkırtıcı adımlar engellemiştir. Umarım önümüzdeki dönemde Rum Yönetimi bugüne kadar ortaya koymuş olduğu katı ve uzlaşmaz tutumlarından vazgeçer.
Anastasiadis yeniden GKRY başkanı seçilir seçilmez müzakerelere kalındığı yerden derhal başlanması gerektiğini defalarca arka arkaya talimat verir gibi buyurdu! Anastasiadis ve dolayısı ile Rum Yönetimi Ada’daki ‘tek otoritenin’ kendileri olduğu gibi bir algı yaratabilmek için geçmişten günümüze bu tür yaklaşım ve tavırları şımarık bir çocuk edasında ortaya koymuş ve koymaya da devam etmektedir.
Her şeyden önce müzakerelerin kaldığı bir yer yoktur! En son olarak Kıbrıs konferansı dolayısı ile müzakereler 7 Temmuz 2017 günü Crans Montana’da Rum Yönetiminin katı ve uzlaşmaz tavırları nedeniyle çökmüş, sonlanmış, netice itibarı ile bitmiştir! Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu ve parametreleri çerçevesinde son 50 senedir sürdürülmekte olan müzakere süreci 7 Temmuz 2017 günü sonlanarak ortadan kalmıştır. BM parametreleri ortadan kalkmış, değişmiş ve değişmeye de devam etmektedir! Rum Yönetimi ve dolayısı ile Rum lideri Anastasiadis bu durumu bir türlü kabullenmemek için direnmektedir. Anastasiadis işte bu nedenden dolayı son dönemde birbiri ardına tutarsız ve çelişkili açıklamalar yapmaya devam etmektedir!
Müzakerelere kalındığı yerden derhal başlanmalı diyen Anastasiadis İtalyan Eni şirketine ait hidrokarbon arama gemisinin Türk tarafının ortaya koymuş olduğu dik ve kararlı duruş karşısında bölgeden ayrılmasının hemen ardından büyük bir moral bozukluğu içerisinde çark ederek müzakerelere yeniden başlanması imkânsız açıklamasında bulunmadı mı? Anastasiadis, geçtiğimiz hafta Ada’ya BM yetkilisinin geleceği gün yaptığı bir başka açıklamada ise gerekli hazırlığın yapılması durumunda Avrupa Birliği ile BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ülkenin de katılacağı Kıbrıs için yeni bir konferansa katılmaya hazır olduğunu beyan etmedi mi? Kıbrıs Türk halkı Anastasiadis’in yapmış olduğu açıklamaların acaba hangisine inanıp güvenebilir?
Anastasiadis, Rum Ulusal Konseyi ve Rum Ortodoks Kilisesi son 1 yıldır ‘kadife ayrılık’ konusunu ciddi anlamda gündemlerine almıştır! Bu anlamda ciddi stratejiler belirlemeye çalıştıklarını birçok kere köşe yazılarımda ele aldım. Hatta bir yazımda (30 Nisan 2017) "Rum tarafının duruşu artık netleşmeye başlamıştır. Peki, KKTC olarak bu son gelişme karşısında bizim duruşumuz ne olmalıdır?" diye sormuştum.
Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Kathemerini Gazetesi Başyazarı Andreas Paraskos 4 Mart 2018 günü kaleme aldığı yazısında Anastasiadis’in 29 Ocak – 3 Şubat 2018 tarihleri arasında Başpiskopos Hrisostomos’un da onayını alarak merkez partilerin liderleri ile Kıbrıs konusunda ‘kadife ayrılık’ iki devletli çözüm modelini görüştüğünü yazdı. Paraskos yazısında ayrıca Anastasiadis’in iki devletli çözüm modelini AB yetkilileri ile de görüşerek kendilerini ikna etmeye çalıştığını da ifade etmiştir! BM parametreleri artık değişmiştir. Bunu görüp anlayıp buna uygun politikalar belirlenmesinin zamanı gelip hatta geçmektedir.
Rum Yönetimi, AB içerisinde iki devletli kadife ayrılık içeren bir durumu müzakere etmeyi son bir yıldır kendi içerisinde değerlendiriyorsa bizden önemli talep ve beklentileri olacaktır. Peki, biz bu konuda ne durumdayız?
Son birkaç gündür özellikle bazı Rum medya organlarının servis etmiş oldukları haberlere göre Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait 6. Filo’nun Doğu Akdeniz’e ExxonMobile – Katar Petrol konsorsiyumuna ait hidrokarbon arama gemilerine eşlik ederek korumak için bölgeye geldiği iddia edildi. Bazı Rum medya organlarının spekülatif bir biçimde yapmış oldukları haberler üzerine Amerikan 6. Filo yetkilileri dün konuyla ilgili olarak bir açıklama yaparak bölgeye sadece tatbikata katılmak için geldiklerini ifade etmek durumunda kaldılar! ABD’ye ait 6. Filo, bazı Rum medya organlarının idda ettiği gibi ExxonMobil – Katar Petrol konsorsiyumunun Rum Yönetiminin sözde ilan ettiği MEB içerisindeki 10. parselde ‘Ocean Investigator’ ve ‘Med Surveyor’ adlı gemilerin hidrokarbon arama çalışmalarına muhafızlık etmek ve olası bir Türk müdahalesine karşı mani olmak için bölgeye gelmemiş! İddialar bu şekilde…
Rum lideri Anastasiadis, ABD’ye ait 6. filonun Doğu Akdeniz’e ExxonMobil-Katar Petrol konsorsiyumunun Rum Yönetiminin sözde ilan ettiği MEB içerisindeki 10. parselde arama çalışmalarına refakat edeceğinin iddia edildiği bir süreçte KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile sosyal içerikli bir yemekte bir araya gelmek istediğini Rum medyası aracılığı ile kamuoyunun bilgisine getirmiştir! Rum lideri Anastasiadis, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı ABD’ye ait 6. Filonun gölgesinde acaba ne konuşmak için yemeğe davet etmektedir? Federal çözüm? Kadife ayrılık?
Doğu Akdeniz’de var olduğuna inanılan hidrokarbon rezervi Rum Yönetimi’nin o kadar gözünü karartmıştır ki Kıbrıs konusunu AB içerisinde iki devletli, kadife ayrılık çerçevesinde müzakere edebilme noktasına gelmiştir.
Rum yönetiminin strateji olarak her zamanki gibi büyük devletlerin gözetim ve koruyuculuk şemsiyesi altında hareket etmeye çalıştığı açıkça görülmektedir! Anlaşılan o ki, Rum Yönetimi kendilerince büyük devletlerin desteklerini de arkasında hissederek Doğu Akdeniz’de suların ısınmasını sağlayarak ‘kadife ayrılık’ pazarlığını yüksekten başlatabilme peşindedir. İlerleyen günlerde ne gibi yeni gelişmelerin yaşanacağını bekleyip hep birlikte göreceğiz.