AİGK/CICA İstanbul Zirvesi Asya’ya Barış Getirebilir mi?
Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (AİGK/CICA) 3. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul’da yapılmaktadır. AİGK/CICA Asya'da barışın, güvenliğin ve istikrarın sağlanması için işbirliğini amaçlayan çok taraflı bir örgüttür. AİGK/CICA’nın kurulmasına olan ihtiyaç ilk olarak 5 Ekim 1992 yılında BM Genel Kurulu 47. Oturumu sırasında Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev tarafından dile getirmiştir.
AİGK/CICA’ya Afganistan, Azerbaycan, Çin, Mısır, Hindistan, İran, İsrail, Ürdün, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Filistin, Kore Cumhuriyeti, Rusya, Tacikistan, Tayland, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Özbekistan üyedir. İstanbul zirvesi sırasında Irak ve Vietnam’ın da üyeliğe kabul edilmesi beklenmektedir. Örgütte Endonezya, Japonya, Malezya, Katar, Ukrayna ve Amerika Birleşik Devletleri gözlemci üyedir. Birleşmiş Milletler, OSCE ve Arap Ligi de uluslararası örgütler sıfatıyla gözlemci statüsündedirler. Bangladeş’in bu toplantıda gözlemci üyeliğinin kabul edilmesi beklenmektedir.
Örgüt başkanlığı kurulduğu günden bugüne kurucu üye sıfatıyla Kazakistan Cumhuriyeti’ndeydi. Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev’in teklifi ile Türkiye 8 Haziran 2010 tarihi itibarı ile iki yıllık süre için örgütün dönem başkanlığını devralacaktır. Türkiye'nin Dönem Başkanlığının yol gösterici ilkesi “Asya'da İşbirliğine Dayalı Güvenliğin İnşası” olarak belirlenmiştir.
İstanbul’da toplanan Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, AİGK/CICA’nın en üst karar organıdır. AİGK/CICA Zirveleri dört yılda bir toplanmaktadır. Zirve toplantılarında; danışmalarda bulunulmakta, AİGK/CICA'nın faaliyetleri gözden geçirilmekte, gelecek dönemdeki faaliyetlere dair öncelikler belirlenmekte ve mevcut uluslararası duruma ilişkin görüş alış verişinde bulunulmaktadır. AİGK/CICA'nın ilk iki Zirve toplantısı 2002 ve 2006 yıllarında Kazakistan'ın o dönemki başkenti Almatı'da yapılmıştır.
Zirveye kurucu ülke sıfatı ile Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, Azerbaycan Devlet Başkanı İlhan Aliyev, Kırgızistan’ın geçici Devlet Başkanı Roza Otunbayeva, Moğolistan Cumhurbaşkanı Tsakhiagiin Elbegdorj, İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, Filistin Yönetimi Başbakanı Mahmut Abbas, Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi üyesi Dai Bingguo, Kuveyt Veliaht Prensi, Kamboçya Başbakan Yardımcısı ile beraber 22 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile ilgili yetkililerinin katılımı beklenmektedir. Toplantıya ayrıca BM, İKÖ, NATO, AGİT ve AKPM gibi uluslararası örgütlerin temsilcilerinin de katılması beklenmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti 2002 ve 2006’daki zirvelere Devlet Başkanı sıfatı ile katılırken İstanbul zirvesine daha düşük bir katılım düzeyi ile iştirak etmektedir. Aslında önceki planlamaya göre Çin bu zirveye Devlet Başkanı sıfatı ile katılacak ve ardından da Çin Devlet Başkanı 11 Haziran 2010 tarihinde Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’te Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 10. liderler zirvesine geçecekti. Anlaşılan o ki, Çin Devlet Başkanı son anda kararından vazgeçmiştir. Çin’in aslında son dakikaya kadar Devlet Başkanı sıfatı ile katılacağını bildirmesine rağmen son anda bundan vazgeçmesinin İsrail ile yaşanan sorunların zirve gündemine yansıması ihtimalinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Muhtemelen Çin taraf olma durumunda kalmak istemediği için daha düşük katılımı uygun görmüştür.
Görüldüğü gibi böylesine önemli bir zirve öncesinde Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı sorun bu zirveyi ve onun başarısını gölgelemiştir. Bir Sivil Toplum Örgütü’nün sorumsuz ve hesapsız davranışı sadece insanlarımızı İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef bıraktırmamış aynı zamanda da böylesine önemli bir uluslar arası toplantıyı da gölgelemiştir. Çin’in yanı sıra İsrail’in sadece diplomat düzeyinde iştiraki ve beklenenin daha altında devlet ve hükümet başkanlarının katılımı da yine İsrail krizine bağlanabilir.
Bugün dünya kıtalarında baktığımızda Asya dışındaki kıtaların sorunlarını önemli ölçüde çözdüğü görülmektedir. Asya dışındaki sorunlu alanların en önemlisi olan Balkanlarda da artık taşların yerine oturmaya başladığı görülmektedir. Bir tek Asya kıtası dengeleri yerine oturtma çabası içerisindedir. Asya kıtası neden önemlidir:
1. Bugün dünya nüfusunun önemli bir kısmı (3/2’den fazlası) bu coğrafyada yaşamaktadır.
2. Dünyanın en zengin yer altı ve yerüstü kaynakları bu bölgededir.
3. Küremizin Nükleer silah kapasitesinin önemli bir kısmı burada yereşmektedir.
4. Üç büyük küresel güç bu coğrafyada yer almaktadır. Diğer küresel hegemonya olan ABD ise bu coğrafyaya girme çabası içerisindedir.
5. Asya kıtası küresel ve bölgesel rekabetin merkez üssü konumundadır.
6. Dünyadaki en büyük savaşlar halen bu bölgede sürdürülmektedir. Potansiyel çatışma alanları ile bugün tahmin bile edemeyeceğimiz muhtemel sorunlar da yine bu bölgeden çıkmaya adaydır.
7. Dünyanın üretim ve tüketim kapasitesi de yine bu bölgeye doğru kaymaktadır.
Hal böyle olunca da bölgede bir güvelik yapılanmasına ve şemsiyesine ihtiyaç hasıl olmaktadır. Ancak bölgede ihtiyacı giderecek bir yapılanma da henüz mevcut değildir. Bölgedeki mevcut örgütler de Şanghay İşbirliği Örgütü, Orta Asya İşbirliği Örgütü, Bağımsız Devletler Topluluğu, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Avrasya Ekonomi Topluluğu, NATO-Barış İçin Ortaklık Programı, Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi ve Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları Zirvesi, KEİT, GUAM ve diğer yerel örgütler bölgede faaliyetlerini sürdürmektedir. Yukarıda sayılan bütün kurumsal yapıların tek başına bu kadar sorunlu bir bölgede etkin olması elbette beklenmemektedir. Bir tek güvenlik ihtiyacını karşılamaya aday gözüken Şanghay İşbirliği Örgütü’ne belki şans tanınabilirdi. Ancak Rusya’nın Çin’i bir tehdit olarak algılamaya başlaması ve Çin’in de bu örgütü kullanarak Orta Asya başta olmak üzere daha geniş çerçevede zemin kazanmaya başlaması Kremlin’in kurucusu olduğu bu örgütü nadasa bırakmaya yöneltmiştir. Demek ki, örgütsel anlamda bir şemsiye kuruma olan ihtiyaç halen giderilememiştir.
Değerlendirme
İsrail ile Türkiye, İran ile İsrail, Afganistan ile Pakistan, Pakistan ile Hindistan v.b. gibi aslında bir araya dahi gelmesi güç gözüken güçlerin burada toplanmaları önemlidir. Ancak bunun doğru kullanılması ve iç politikaya alet edilmemesi gerekmektedir. Çin’in yükselen bir güç olarak bölgedeki tavrının bu kurumun yaşaması için önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Bu toplantıda İran’ın nükleer takas anlaşmasının gündeme gelmesi de beklenmektedir. Bu konu her ne kadar İsrail ile yaşanılan sorun sebebiyle şimdilik ötelense de ortalık durulunca yeninden gündemimize girmeye aday konulardan birisidir.
Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan çok önemli bir kınama ve/veya yaptırım beklememek gerekir. Aynı şekilde bu konferansa da gereğinden fazla misyon yüklenerek yüksek bir beklenti oluşturmamak gerekmektedir.