Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
Afrin (Suriye) Satrancı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Türkiye’nin Afrin’e yönelik olarak düzenlenmekte olduğu Zeytin Dalı harekâtına bakan bir kişi meseleyi sahip olduğu bilgi birikimi ve medyanın konuyu ele alış biçimine göre değerlendirebilmektedir. Bende bu yazımda Afrin meselesinin farklı boyutlarına kısaca değinmeye çalışarak okuyucularımızın Zeytin Dalı Harekâtı ile ilgili değerlendirmelerine bazı küçük katkılarda bulunmaya çalışacağım…

Türkiye neden Afrin’e yönelik olarak ‘Zeytin Dalı’ harekâtını düzenledi? Hiç düşündünüz mü? Her şeyden önce, Zeytin Dalı Harekâtı, uluslararası hukuk, BMGK terörle mücadeleye yönelik 1624(2005), 2170(2014) ve 2178(2014) kararları ile Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkı çerçevesinde başlatılmış, meşru ve uluslararası hukuka uygun bir harekâttır.

Afrin, Osmanlı döneminde Kilis’e bağlı bir yerleşim yeri idi. Gerek Afrin, gerekse Orta Doğu coğrafyasında yer alan birçok yerleşim yerinin geçmişleri yakından incelenecek olursa binlerce yıllık kadim Türk kültürü ile iç içe geçmiş tarihi köklere dayandığı görülecektir. Bölge halkının Türk askerine olan sevgi, saygı ve güveninin temelinde atalarımızın bu coğrafyayı binlerce yıl huzur ortamında adil ve hoşgörü ile idare etmesinden kaynaklandığını göreceklerdir.

Bölgede günümüzde yaşanmakta olan mücadele ve gelişmelere daha geniş bir perspektiften bakabilmek için gelin hep birlikte yüz yıl öncesine dönelim. 4 yıl süren 1. Dünya Savaşı bitmiş, Alman-Osmanlı ittifakı kaybetmiş, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanmıştır.

O günlerde Sadrazam İzzet Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında (8 Kasım 1918) restleşmeye varan meşhur karşılıklı telgraflaşmalar yaşanır. Sürecin başlangıcında Sadrazam İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya “İngilizler, İskenderun’a küçük bir birlik çıkarmak istiyorlar, kolaylık sağlayın” şeklinde bir telgraf yollamıştır. Mustafa Kemal Paşa ise Sadrazam İzzet Paşa’ya cevaben şu telgrafı gönderir. “İskenderun’un tek başına askeri bir önemi yoktur! Ancak, eğer birisi, Musul ile Akdeniz arasında bir koridor oluşturmak isterse, İskenderun Limanı anlam kazanır. Bu bakımdan, buraya çıkarılacak bir birliğin hedefi, Musul’dur. Mütareke şartlarına, nüfus yapısına ve tarihsel gerçeklere göre, Musul bizim sınırlarımız içindedir, ama burası önemli bir de petrol yatağıdır.  Verdiğiniz emri uygulamaya mezun değilim. Musul’dan Akdeniz’e Suriye’nin kuzeyinde bir koridor oluşturup, bize ait olan yer altı ve yer üstü kaynaklarını İngilizlere peşkeş çekemem. İskenderun’a yaklaşabilecek her İngiliz gemisi, top ateşi ile karşılanacaktır… Kendilerine bildiriniz…” şeklinde tarihi bir cevap vermiştir!

Aradan 100 yıl geçmiş olsa da Musul’dan Akdeniz’e Suriye’nin kuzeyinde bir koridor oluşturmak istenmektedir! Suriye’de yaşanmakta olan savaşın ana nedeni küresel aktörlerin enerji alanındaki paylaşım kavgasıdır! Suriye’nin kuzeyinde bu maksatla terör koridoru oluşturmak istenmesinin ana nedeni de Orta Doğudaki yer altı kaynaklarının bu güzergâh sayesinde önce Akdeniz’e ardından da Avrupa’ya taşınmak istenmesinden ileri gelmektedir.

Enerji kaynaklarını göz önünde bulundurarak bazı değerlendirmelerde bulunmaya çalışıyoruz. Dünya genelinde en büyük hidrokarbon rezervine sahip üç ülkenin Rusya, İran ve Katar olduğunu da bu bağlamda göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Hidrokarbon konusu ile ilgili olarak yaşanan her türlü gelişme bu 3 ülkenin elindeki rezervlerinin değerinin düşmesine ya da artmasına neden olduğunu da ayrıca göz ardı etmemek gerekir.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Satterfield kısa süre önce yaptığı bir açıklamada, Suriye’nin kuzeyindeki yapılanma konusunda, ABD ile Rusya’nın uzlaştığını ifade etmişti!  Satterfield’in açıklamasının hemen ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise art arda yaptığı açıklamalarla “İdlib’den sonraki hedefimizin Afrin olduğunu, güneyimizde terör koridoru oluşturma girişiminin kesinlikle engelleneceğin” açıklamıştı.

Moskova ile Washington bölgesel emperyal çıkarları için zaman zaman kavga ediyor şeklinde görünebilirler! Kimse bu duruma sakın aldanmasın! Moskova ile Washington’un iki tarafın da zararına olacak girişimlerden uzak durma prensibiyle hareket ettiklerini kimse görmemezlikten gelmemelidir.

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın icra bölgesi ve İdlib’in ardından Afrin’de yürütülmekte olan Zeytin Dalı harekâtıyla, Doğu Akdeniz’e ulaşmayı hedefleyen terör koridorunun oluşmasını tamamen engellenmiş olacaktır. Görüldüğü gibi, küresel aktörlerin mücadelesi tamamen enerji kaynaklarına sahip olabilme mücadelesidir.

Türkiye’nin Afrin’e yönelik olarak başlatmış olduğu ‘Zeytin Dalı’ harekâtının bugün 56. günü. TC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Afrin ile ilgili olarak yaptığı son açıklamasında “çember teröristler için iyice daraldı. Çok kısa bir zaman içerisinde Afrin merkezinin de teröristlerden tamamen temizlenmesini öngörüyoruz. Şu an itibarıyla yüzde 70'in üzerinde coğrafi konumun güvenliği sağlanmış durumda” dedi.

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen koridor sayesinde (Musul’dan Akdeniz’e) bölgedeki yer altı kaynakları önce Akdeniz’e ardından da Avrupa’ya taşınmak istenmektedir. Peki, ama nasıl? Acaba İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan tarafından gündeme getirilen ve Avrupa Birliği tarafından finanse ettirilmeye çalışılan Eastmed Projesi bunun için mi yapılmaya çalışılmaktadır? Eastmed Projesi’ne bir de bu açıdan bakarak ele almak gerekir diye düşünmekteyim.

Rum lideri Anastasiadis mevcut Orta Doğu denklemi içerisinde kendisine pay çıkarabilmek için sözde ilan ettikleri MEB içerisinde 10. parseli Amerikan Exxonmobil şirketine vermeyi tercih etti. Neden mi? Çünkü Exxonmobil bir ABD şirketi ve CEO’su olarak görev yapan Rex Tillerson ise o tarihten çok kısa bir süre sonra ABD Başkanı Trump tarafından Dışişleri Bakanı olarak atandı! Tesadüf işte!

Ancak aradan geçen süre zarfında Trump ile Tillerson arasında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Sonunda Trump, Tillerson’u görevden alarak yerine CIA direktörü Mike Pompeo’yu atadı. Tesadüfe bakın ki, Pompeo’da geçmişte enerji şirketlerinde çalışmış! Anlaşılan o ki, Trump dış politikada bazı değişikliklere gidecek. Trump’un, Pompeo üzerinden uygulamaya sokacağı yeni dış politika bakalım neleri içerecek? Önümüzdeki süreçte Orta Doğu ve özellikle Doğu Akdeniz’de neler yaşanacak? Bakalım önümüzdeki dönem barış ve huzura mı? Yoksa yeni çatışma ve huzursuzluklara mı neden olacak? Bekleyip hep birlikte göreceğiz.

Geçtiğimiz günlerde Amerika’da yayınlanan Bloomberg’de çıkan bir habere göre ABD Jeolojik Araştırma Dairesi, Doğu Akdeniz havzası ve özellikle Kıbrıs Ada’sı etrafındaki deniz alanlarında tespit edilen potansiyel petrol ve doğal gaz rezervinin 30 milyar varil ve bununda 1,5 Trilyon Dolar değerinde olduğunu iddia etti! Gerek biz gerekse Orta Doğu’da yaşayanlar olarak yer altı kaynaklarımıza yeterince sahip çıkamazken elin oğlu binlerce, hatta on binlerce kilometre öteden gelerek enerji kaynaklarımıza sahip olabilmek için her türlü kirli oyunu en az 100 senedir bıkıp usanmadan tezgâhlamaya devam ediyor!

Küresel aktörler emperyal çıkarları için Orta Doğu’da güçleri nispetinde Suriye üzerinden güç denemesi yapıyorlar. Buna karşın, Türkiye ise öncelikle sınırlarını terör örgütlerine karşı koruyabilme gayreti içerisindedir. Afrin harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınır güvenliğini sağlamak, teröristlerin sınırdan sızmasını önlemek, bölgede “terör koridoru” oluşturulmasını engellemek.  Bölgeyi DEAŞ, PKK, PYD ve YPG terör örgütleri ve teröristlerinden temizleyerek terörden arındırmak. Bölgede huzur, barış, güven ve barış ortamını yeniden tesis etmek, bölge halkının can ve mal emniyetini sağlamak, bölge halkı üzerindeki baskı, tehdit ve korkuyu kaldırmak, bölgedeki mazlum ve mağdur Türkmen, Kürt ve Arapları terör örgütlerinin zulmünden kurtarmak için yapılmaktadır. Küresel aktörler ile Türkiye’nin vermekte olduğu mücadele arasındaki farkı hala daha görmemek için direnenler için şimdilik kısaca bunları ifade etmek istedim.