Afganistan’da Son Durum ve Türkiye’nin Yeni Görevi
Türkiye’nin Afganistan’da yeni komutanlık görevine başlayacak olması bizler açısından Afganistan’da mevcut durumun daha net anlaşılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan Afganistan’da yeni durumda aktörlerin daha detaylı ele alınmasına ihtiyaç vardır.
NATO’nun Durumu: Afganistan açısından NATO’nun durumunun 2 açıdan ele alması gerekmektedir. Öncelikle Afganistan’da desteğini her geçen gün kaybeden NATO kuvvetlerinin, operasyon yöntemlerinden bölgedeki askerlerin yaşam tarzlarına kadar ciddi eleştirilerle karşı karşıya kaldıkları göz önünde tutulmalıdır. Operasyonun başladığı günden bugüne kısa dönemli göreceli başarılara imza atan NATO kuvvetlerine olan halk desteğinin neredeyse tamamen ortadan kalktığını söylemek mümkündür. Operasyona yönelik Afgan halkının desteğinin kaydedilmesi aynı zamanda Taliban ve El- Kaide militanlarının lojistik destek bulmasının kolaylaşması anlamına da gelmektedir. Özellikle NATO saldırılarında hayatlarını kaybeden Afgan sivillerin sayısının artması halkın operasyonlara ve yabancı askerlere olan tepkisini perçinlemektedir.
Madalyonun diğer tarafından NATO ülkelerinin konuya yaklaşımları yer almaktadır. International Security Assistance Force (ISAF)’a destek veren NATO müttefiklerinin operasyona olan desteklerinin sürdürülebilirliğinin de tartışılması gerekmektedir. Afganistan operasyonuna sağlanan lojistik ve moral destek uzun dönemdir erozyona uğramaktadır. ISAF’a katkı sağlayan ülkeler kamuoylarına operasyonda hiçbir başarı sağlanamamasına rağmen desteklerini sürdürmelerini anlatmakta her geçen gün zorlanmaktadırlar. Bu nedenledir ki, NATO ve ABD’nin ısrarlarına rağmen ek yardım talepleri olumlu cevap bulamamaktadır.
Afganistan operasyonunun yeni bir ivme kazanması için daha ne kadar dibi görmesi gerektiği bilinmemekle birlikte güney Afganistan’dan başlayacak geniş çaplı bir operasyonun yeni bir terörle mücadelede yeni bir dönemi aralaması muhtemel görünmektedir. Terör örgütlerinin eylem kabiliyetlerinin zirveye ulaştığı yaz aylarının ardından yaklaşan kış NATO’nun bu tür bir hamlesi için uygun koşulları sağlayabilir. Ancak NATO’nun Afganistan operasyonunu ikinci evreye taşıyacak ve kötü gidişe dur diyecek böyle bir harekâta kalkışacak askeri gücü ve siyasi kararlığa sahip olmadığı görülmektedir.
Afganistan’da Siyasi Kaos: Demokratik toplumlarda Ekonomik, sosyal ve güvenliğe ilişkin sorunların çözümüne katkı sağlaması umudu ile düzenlenen seçimler Afganistan coğrafyasında yeni sorunlar anlamına gelmektedir. Taliban’ın seçim sandıklarına ve seçmenlere yönelik ağır tehdidi halk katılımının düşük seviyede kalmasında önemli bir sebeptir ancak bu noktada en büyük payın Karzai dönemine olan tepki ve Afganistan’ın geleceğine ilişkin umutsuzluk olduğunun altı çizilmelidir. Afganistan operasyonunun başında uluslararası toplum kendisi açısından 2 temel görev tanımlamıştır. Bunlardan birincisi ülkede güvenliği sağlamak diğeri ise demokrasi ve insan haklarını egemen kılmaktır. Ancak her iki hususta da başarı sağlanamamış olması hem ISAF’ın hem de Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin imajına büyük zarar vermiştir. Hamid Karzai’nin kendi halkının çıkarlarının yerine yabancı kuvvetlerin elçiliğini yaptığı iddiaları seçimlere de damgasını vurmuştur. Ülkede artan rüşvet, yolsuzluk iddiaları ve güvenlik sorunu Karzai’nin Afgan halkının desteğini her geçen gün kaybetmesine neden olmaktadır.
Siyasetin çözüm değil sorun yarattığı bir ülke olarak Afganistan’da kan değişimine ihtiyacı olduğu görülmektedir. Yıpranmış bir isim olarak Karzai’nin Afgan halkı üzerinde bütünleştirici değil parçalayıcı bir etkiye sahip olduğu aşikârdır.
Ülkede siyasi tansiyonun tırmanması çok etnikli yapıyı etkilemekte ve çatışma güdüsünü tetiklemektedir.
Türkiye’nin Durumu: Türkiye’nin sınır komşuları dışında en çok meşgul olduğu ülkelerin başında Afganistan gelmektedir. Afganistan sorununun çözümüne her anlamda katkı sağlamayı hedefleyen Türkiye bugüne kadar önemli ve başarılı girişimlerde bulunmuştur. Ancak Türkiye açısından da atılabilecek adımların giderek tükendiğinin altı çizilmelidir.
BM Güvenlik Konseyi’nin Afganistan konulu son toplantısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı konuşmada ortaya konulan ilkeler Ankara’nın Afganistan sorunu doğru anladığını ancak çözüm teklifi olmadığını ortaya koymuştur. Davutoğlu söz konusu konuşmasında Afganistan’da 4 ayaklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini belirterek öncelikle ülkede güçlü bir ekonomik yeniden yapılanma planın başlatılması gerektiğini, ikinci olarak Afganistan’da etkili ve kendine yeten bir ordu ve polis teşkilatının oluşturulması gerektiğini, üçüncü olarak uluslararası toplumun Afganistan’da hükümetin liderliğinde herkesi kapsayan bir ulusal uzlaşma sürecinin oluşturulmasını cesaretlendirmesi ve son olarak ülkede demokrasi ve modern eğitimin sağlanması için elverişli bir ortamın yaratılması gerektiğini söylemiştir.
Afganistan’da yaşanan kargaşanın sadece askeri değil sosyal, ekonomik ve kültürel çözümlerde gerektirdiği tespiti son derece haklıdır. Ancak diğer alanlarda adım atılabilmesinin ön şartı ülkede güvenlik sorununun çözümüdür. Afganistan’da zaten açık şekilde görülen bu ihtiyaçların tespiti konusunda değil uygulaması konusunda ciddi engeller bulunmaktadır. Her şeyden önce vatandaşların can güvenliği sağlanamazken onların sosyal, ekonomik faaliyetlerinden bahsetmek gerçekçi bir yaklaşım değildir.
Bu noktada Türkiye’nin yeni komutanlık görevi ile El Kaide’nin de tehditleri artmıştır. Zira Usama Bin Ladin’in sağ kolu Eymen El Zavahiri, Türkiye’nin ISAF’ın komutasını alarak, İslam ve Müslümanlara yönelik haçlı seferinin komutasını devralacağını iddia etmiştir. Türkiye ISAF’a destek veren tek Müslüman NATO ülkesidir. Bu durum elbette Afganistan koşulları içinde fark yaratan bir unsurdur. Türkiye ile Afganistan’ın kültürel yakınlığı önemli bir avantaj sağlamaktadır. Afgan halkı Türkiye’yi diğer ISAF kuvvetlerinden ayırmakta ve kendisine uzanan bir yardım eli olarak görmektedir. Bu tablo El- Kaide’nin Türkiye’yi hedef görmesi için yeterli bir tablodur.
Afganistan operasyonunun mevcut koşullar altında başarı şansının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Güven sorunun aşılması için Afganistan’da NATO’nun kapsamlı bir imaj çalışmasına ihtiyacı vardır. Afganistan sorunun küresel niteliği itibariyle eş zamanlı olarak dünya genelinde yapılacak vurgu ise özellikle ISAF ülkelerinin ağır yükünü hafifletmeye yardımcı olabilir. Kuzey ve orta Afganistan’da sıkışan ISAF’ın güneyde askeri varlığını hissettirememesi tüm Afganistan’ın güvenliğini tehdit etmektedir. Yaklaşan kış kanaatimizce güneyde kapsamlı bir operasyonun yapılması için kritik öneme sahiptir. Aksi halde güney Afganistan’da Taliban’a karşı kaybedilen mevzi sayısı önlenemez şekilde artacaktır. Pakistan’ın Afganistan sınırında ve aşiret bölgelerinde son dönemde hız verdiği operasyonlarla eş zamanlı olarak atılacak bu tür bir adım askeri operasyonun seyrini değiştirebilir.
Henüz seçim sonuçları açıklanmamış olmasına rağmen Hamid Karzai’nin yıpranmış isminin Afganistan’ı bütünleştirici bir etki doğurmasını beklemek fazlasıyla iyimser bir tahmin olacaktır. Yalnızca Peştun etnik kimliğine dayalı bir yapılanmanın Afganistan’ı kucaklaması hayli zor görünmektedir. Bu kapsamda yeni veya mevcut devlet başkanının konunun önemi hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Afganistan’da her adımın önkoşulu olan güvenlik sorunun çözümü için daha fazla asker gerektiği açıktır. Böylelikle kırsal alana ve şehirlere inen Başkan Obama’nın Afganistan’da yeni bir strateji geliştirme sürecinde olduğu ve Afganistan’a asker yığınağı yapmanın bu stratejinin en önemli ayaklarından biri olduğu tahmin edilmektedir. Ancak Başkan Barack Obama iç tepkiler sebebiyle hala ek asker gönderme konusunda tam bir karara varamamıştır. Bu durumda Afganistan’a yeniden yayılmayı sürdüren grupların Pakistan sınırına yüklenmesi kaçınılmazdır. Pakistan’ın ise muhtemel durumunun da dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira bugünkü Afganistan sorununun ortaya çıkması sürecinde anahtar rol oynayan Pakistan çözüm sürecinde de anahtar konumdadır. Pakistan’da siyaset üzerinde hala oldukça etkin olan Pakistan istihbarat örgütleri Taliban ve El Kaide üzerinde de etkinliğini korumaktadır. Swat Vadisi örneğinde olduğu gibi Pakistan istihbarat örgütlerinin ikna edilmesi durumunda Afganistan sorununda çok daha etkin bir şekilde kullanılabilir. Hal böyle olunca da Türkiye’ye yönelik muharip güç göndermesi baskıları da bir nebze azalabilir.