Kurumumuz Bünyesinde Stajyer Alınacaktır.

13 Şubat 2023

Staj Başvurusu
Kurumumuz Bünyesinde Grafik Tasarım Uzmanı Alınacaktır!

13 Mart 2023

İş Başvurusu
DUYURULAR
AB Doğu Akdeniz’de Savaş Çıkmasını mı Destekliyor?

Avrupa Birliği’nin (AB) kuruluş felsefesine baktığımızda insan onuruna saygı, özgürlükler, çağdaşlık, medenilik, eşitlik, adalet, hukukun üstünlüğü, uluslararası hukuk ve azınlıkların haklarına saygı gibi değerlere dayanmakta olduğu görülmektedir. Peki, AB gibi bir organizasyonun uluslararası nitelikteki sorunları çözerken adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü, diplomasi ve barış gibi değerleri göz önünde bulundurması gerekmez mi? AB’nin son dönemde Orta Doğu, Ege ve Doğu Akdeniz’de ortaya koyduğu yanlı tavır, tutum ve davranışları sizce kuruluş felsefesi ile çelişmiyor mu?

AB’nin Orta Doğu, Ege ve Doğu Akdeniz’de ortaya koyduğu yaklaşımların Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından da desteklendiğini bu anlamda göz ardı etmemek gerekir! Bölgesel anlamda çıkar ve menfaat örtüşmesi AB ve ABD’nin direk olmasa da aynı paralelde hareket etmelerine vesile olmuş gibi görünüyor. Orta Doğu, Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan enerji merkezli güç mücadelesinde anlaşılan o ki AB ve ABD artık diplomatik yöntemleri desteklemek yerine savaş çıkmasına neden olabilecek girişimleri desteklemeyi tercih ediyor.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) uluslararası hukuktan ileri gelen hak ve hukukunu savunmalarını diplomatik yöntemlerle alt edemeyenler farklı yöntemlere başvurma noktasına gelmişlerdir! Diplomasi dışı hamleler ile Türkiye ve KKTC sıcak bir çatışmanın içerisine sürüklenmek istenmektedir.

‘Haçlı Zihniyeti’ geçmişte, tarih sayfalarında kalmamış mıydı? Türk insanı çağdaş ve medeni Avrupa ile kucaklaşabilmek için uzun yıllardır AB’ne üye olunabilmesi için yapılan müzakereleri büyük bir dikkatle yakından takip etmektedir. AB, çıkar ve menfaatleri söz konusu olduğunda kuruluş felsefesini bir yana bırakarak haçlı zihniyeti ile mi hareket ediyor? Son yaşanan gelişmeler ne yazık ki, bu şekilde bir algının oluşmasına neden olmaktadır!

Yaşanan son gelişmelere baktığımızda dünyanın yeni bir soğuk savaş dönemine doğru sürüklendiği gibi bir algı oluşmaktadır. ABD – Rusya ve İngiltere – Rusya arasında son günlerde yaşanmakta olanlar yeni bir soğuk savaş döneminin başlamakta olduğu gibi bir algının oluşmasına neden olmaktadır!

Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) deniz altındaki enerji kaynaklarına ilişkin tek yanlı attığı adımlar Türkiye ve KKTC’nin tüm uyarılarına rağmen sürmektedir.  GKRY’nin Türk tarafını yok sayarak Ada etrafında hidrokarbon konusunda tek yanlı olarak arama faaliyetlerini inatla devam ettirmesi neticesinde gerilimin daha da tırmanması sonucunda Doğu Akdeniz’de bir savaşın çıkması an meselesidir! 

Türkiye ve KKTC’nin, kendi deniz yetki alanlarını gasp edenlere karşı vermiş olduğu meşru hak mücadelesi son Bürüksel Zirvesi’nde AB ülkeleri tarafından ‘yasadışı’ olarak ifade edilmişti! Yunanistan ve GKRY, Ege ve Doğu Akdeniz’deki hak ihlallerini AB’yi arkasına alarak meşrulaştırmaya çalışıyor. Siyasi çerçevede, ABD ve AB ‘meşru yapı’ görmeleri bahanesiyle GKRY’yi desteklemeye devam etmektedir! AB ve ABD’nin amacı Türkiye’yi Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Ege’den soyutlamak mıdır?

AB ile ABD’den destek alan Yunanistan ve Rum Yönetimi, son günlerde Türkiye ile KKTC’ye karşı haddini aşan kışkırtıcı eylem ve söylemlerde bulunmaya devam ediyor! AB ile ABD, Orta Doğu, Ege ve Doğu Akdeniz bölgesindeki çıkar ve menfaatleri için Yunanistan ve Rum Yönetimini, Türkiye ile KKTC’nin üzerine sürüyor! AB ile ABD’nin hedefinde öncelikle Türkiye ve ardından da KKTC olduğu görülmektedir!

Geçmişte Orta Doğu’da birçok ülkeye sudan sebeplerle saldırıp işgal edenlerin hedefinde artık Türkiye ve KKTC mi var? AB, Yunanistan ve GKRY’ni Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye ile KKTC üzerine sürerek ne elde etmeyi hedeflemektedir? Türkiye ve KKTC uluslararası hukuktan ileri gelen hak ve hukukunu koruyabilmek için yıllardır soğuk kanlı bir şekilde diplomasi mücadelesi vermektedir.

Varna’da gerçekleşen AB-Türkiye Liderler Zirvesi sonrasında gazetecilere açıklamalarda bulunan TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Biz Kıbrıs Ada’sının ortak sahibi olan KKTC’nin haklarının yok sayılamayacağını söylüyoruz. Orada bulunacak doğalgaz ve petrolde uluslararası hukuk doğrultusunda Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu söylüyoruz. Oradaki hidrokarbon kaynaklarına, Adanın hem kuzeyindekileri hem güneyindekileri eşit oranda ortak olmalı. Ancak Rum kesiminin derdi başka. Rum kesimi, ‘Biz hangi firmaya istersek onlara arama sondaj yaptırırız’ diyor. Biz de bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Biz, ‘Güney ve Kuzey bir araya gelsinler; hangi uluslararası firmaya vereceklerse onun kararını beraber alsınlar’ diyoruz. Uluslararası hukuk bunu gerektirir. AB’nin bu meselede tarafsız davrandığını söyleyemeyiz’ şeklinde konuştu. 

KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay 29 Mart 2018 günü katıldığı bir televizyon programında hidrokarbon konusunda yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak ‘ya birlikte oturup karar vereceğiz, ya da KKTC ve GKRY olarak aynı kaynak üzerinde anlaşmalar yapacağız. Rumlar kazı faaliyetlerine geçerse, biz de kazı faaliyetlerine geçeceğiz. İşte o zaman Rumlar bizi fiziki güçle engellemeye kalkarsa fiziki bir kriz çıkacaktır’ dedi.

Sonuç itibarı ile Türk tarafı olarak diplomasi zemininde uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve hukukumuzu koruyabilmek için sağduyulu bir şekilde mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken AB’den çıkma kararı alan İngiltere de artık hidrokarbondan hak talep etmeye başladı!

İngiltere Ada’nın 2,76’sına denk gelen Ağrotur ve Dikelya üslerini gerekçe göstererek ‘biz Kıbrıs’ta sadece garantör değil aynı zamanda egemen bir devlet statüsündeyiz. Bizim de Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklarda en az Türk ve Rumlar kadar haklarımız vardır’ dediği iddia edilmeye başlandı. İlerleyen süreçte bakalım daha ne gibi gelişmeler yaşanacak? Bekleyip hep birlikte göreceğiz…